Kayıtlar

Kasım, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
Resim
  "Aç kurt, aslana saldırır."   Türk Atasözü   Anlamı: Aç ve çaresiz kalan insan, zora düştüğünde ve çıkar yolu kalmadığında karşısındakinin gücüne bakmadan her türlü deliliği yapar. Bir toplumda açlık ve yoksulluk; suçların artmasına, asayiş ve düzenin bozulmasına yol açar.   Açlığın ve yoksulluğun önlenmesi, eski Türk kültüründe yer alan sosyal yardımlaşma ve dayanışma; ülke gelirlerinin adil ve eşit bir şekilde üleşilmesi, bölüşülmesi, paylaşılması, adil gelir dağılımı ve sosyal adaletin sağlanması ile mümkündür.   Ülkede bir avuç güçlü azınlık ülke kaynaklarını tüketirken, zengin bir şekilde yaşarken; halk aç ve sefil bir yaşam sürüyorsa adına ister başkaldırı deyin, ister isyan; halk eninde sonunda aç kurt misali hakkını almaya çalışır.   Fatih Mehmet Yiğit
Resim
  HATIRALAR SENİ ARAR Sen benim sessizce büyüyen düşümsün,   Nasıl da akşam oldu, fark etmeden zamanın kıvrımını.   Bugün neden suskunsun, gül yüzlü sevgilim,   Uyandırma rüyamızı, bırak dalgalar uyusun. Gördün mü yine nasıl kıpkırmızı sardunyalar   Süzülüyor pencere camından süt beyaz ışıkla,   Kalbimiz bir avuç su, bir sıcak ekmek gibi   Uyanmış dallarında ilkbahar, yaprak yaprak. Ve yıldızlar savruluyor göğe, buğday başağı gibi,   Aynı türküye eşlik etmek ne büyük bir duygu...   Aynı sokakta yürümek, aynı yağmurda ıslanmak.   Bir bilet, bir mektup, bir ses... ve birden   Yanıyor şehrin ilk ışıkları, gözlerimizde. Ve bir rüzgar geçer saçlarımızdan,   İçinde eski sokakların tozu, çocuk sesleri,   Bir mendil gibi sallanır hatıralar,   Kaldırım taşlarında unutulmuş ayak izleri. Sen benim garipsi garipsi düşümsün,   Bir çay buğusunda bekleyen sab...
Resim
  DERDİNİ SÖYLE DERMAN OLAYIM  El ayak çekildi, gün akşam oldu    Hasretin tüketti, hep efkâr oldum    Gözlerim nemlendi, derbeder oldum    Gecenin koynunda yalnız ben kaldım    Bu şehrin bağrında yalnız ben kaldım      Derdini söyle, derman olayım    Sevdanı yüreğime katayım    Gözlerine son kez bakayım    Derdini söyle, derman olayım      Ay doğdu gökte, sessizce baktı    Yıldızlar titredi, gönlümü yaktı    Rüzgârın dilinde adın saklı    Kalabalıklar ortasında yalnız ben kaldım    Bu şehrin bağrında yalnız ben kaldım      Derdini söyle, derman olayım    Sevdanı yüreğime katayım    Gözlerine son kez bakayım    Derdini söyle, derman olayım      Sen gidince umutlar soldu    Sisler içinde yollar kayboldu    Gönlümdeki ateş, yandı kül oldu  Gecenin sonunda ya...
Resim
  DERDİNİ SÖYLE DERMAN OLAYIM  El ayak çekildi, gün akşam oldu    Hasretin tüketti, hep efkâr oldum    Gözlerim nemlendi, derbeder oldum    Gecenin koynunda yalnız ben kaldım    Bu şehrin bağrında yalnız ben kaldım      Derdini söyle, derman olayım    Sevdanı yüreğime katayım    Gözlerine son kez bakayım    Derdini söyle, derman olayım      Ay doğdu gökte, sessizce baktı    Yıldızlar titredi, gönlümü yaktı    Rüzgârın dilinde adın saklı    Kalabalıklar ortasında yalnız ben kaldım    Bu şehrin bağrında yalnız ben kaldım      Derdini söyle, derman olayım    Sevdanı yüreğime katayım    Gözlerine son kez bakayım    Derdini söyle, derman olayım      Sen gidince umutlar soldu    Sisler içinde yollar kayboldu    Gönlümdeki ateş, yandı kül oldu  Gecenin sonunda ya...
Resim
  Kâh çıkarım gökyüzüne, seyrederim âlemi Kâh inerim yeryüzüne, seyreder âlem beni  Türk Bilge Eren  Kul Nesîmî “Bazen, dünyadan elimi eteğimi çeker, göğe çıkıp oradan olup bitenleri seyreder, ibret alırım; bazen de, ben de iner, alçalırım, bu kez de âlem beni seyredip ibret alır.” *** Yukaru gök aşaga yir görünür Bilinmez biri birine bürinür Gice gündüz döner dâ'im yıkılmaz Gögün yüceligi hîç'akla gelmez Bilişdür cümle eşyâ yâd görinmez Neye baksan pâyanı yok denizdür Bu ne yoldur ne menzildür ne izdür Özinden yâd olanlar yâd olupdur Bilişenler hemân azâd olupdur Bilişmeyen bîgânedür özine Zirâ bilmez vücûdı ne özi ne Özin bilen kişi oldı haber-dâr Hemândem bir vücûd bir can ne kim var Sözi ko fârig ol Kaygusuz Abdal Bu sözden açılur bunca kîl ü kâl Gönül Tanrı evidür bî-gümân bil Dudag anun kilididür, dili dil Eger dilüm hatâ söylerse iy dil Dilim dilim, dilim, dilim dil iy dil... Ulu Türk Ozan  Kaygusuz Abdal
Resim
  DELİ GÖNÜL Deli gönül yollara düşmüş dağlar ardına   Bir ışıklık umudum kalmış, varamam sana   Yandım bir deli, deli aşka   Gönül, sana bu yangın yetmez mi sandın   Ne doğarsa benim bahtıma, sevdadan doğar   Gelirse gurbet de inan, inan az gelir   Savrulur ömrüm benim, vakit sonbahar   Yalnız dolaşırım gurbet ellerde   Tutulmuşum bir asi rüzgâra, savrulurum   Kopmuş zincirlerim, dağlara vurulurum   Gönül, sana fırtınalar yetmez mi sandın   Her yara sevdadan, her iz gurbetten kalır   Bir nefeslik yolum kalmış, tükenir zaman   Bir adımlık umut kalmış, düşer derman   Gelirse ölüm de inan, inan az gelir   Sevdanın ateşiyle yanmak bana yeter   Avare dolaşırım gönül bağında   Kervanlar geçer, ben kalırım yollarda   Bir deli gönül, bir abdal sazla yanar   Her telinde ayrılık, her sözünde keder ...
Resim
  YAŞA YAŞAYABİLİRSEN... Kader kör bir kuyudur   Çık, çıkabilirsen   Taş taş duvar olur   Yık, yıkabilirsen     Her yol çıkmaz, her yol dar   Nasıl susar insan bu kadar?   İşte söz, işte karar   Tut, tutabilirsen   Umut, karanlıkla örtülmüş   Yaşam, çilelerle yoğrulmuş   Ömür, acılarla örülmüş   Çöz, çözebilirsen   Yorgunum, takatim bitik   İçimde sessiz bir çığlık   Bağrım delik deşik, bir tükenmişlik   Bağır, bağırabilirsen     Hayat bir bela, hayat bir kavga   Ömür geçer, geçmez bu sevda   Sen olmasan iyileşmez bu yara   Yaşa, yaşayabilirsen   Gece karanlık, yıldızlar uzak   Dört yanım pusu, her yanım tuzak   Ellerim bağlı, gönlüm tutsak   Kır zincirlerini, kırabilirsen   Ve bütün yollar aynı yere çıkar,   Kuyuya, çıkmaza, ...
Resim
  Kazakistan’da yapılan arkeolojik çalışmada oldukça gelişmiş bir Tunç Çağı Kenti bulunmuş. M.Ö. 1600 lere tarihlenen Tunç Çağı dönemine ait yerleşkede bulunan bronz balta üzerinde Kayı olarak bilinen Oğuz Tamgasının bir benzeri bulunmuş. Bu da; İskit Saka - Oğuz bağına işaret eden önemli bir keşif. İlgili Haber bağlantısı: https://arkeofili.com/kazakistandaki-oldukca-gelismis-bir-tunc-cagi-kenti-bulundu/ *** "İSKİT SAKA TÜRKLERİ; ‘OĞUR/ OĞUZLAR’DIR, HUN TÜRKLERİNİN VE DEVAMCILARI GÖKTÜRK VE AVAR TÜRKLERİNİN ATALARIDIR." Adlı TÜRK MİTOLOJİSİ Kitabımda yeralan makaleyi aşağıdaki bağlantıdan okuyabilirsiniz: https://turkologfatihmehmetyigit.blogspot.com/2025/07/iskit-saka-turkleri-ogur-oguzlardir-hun.html Fatih Mehmet Yiğit
Resim
  ÇİĞDEM KIZ'IN (ÇİÇEĞİNİN) ÖYKÜSÜ: Bir zamanlar babasız, yetim bir kız varmış. Anasıyla mutlu yaşarmış. Aradan yıllar geçmiş; yetim kız büyümüş, serpilmiş, güzelleşmiş. Gel zaman git zaman; çeşmeden eve su taşırken, ormandan çalı çırpı yakacak toplarken, o yörede yaşayan bir Beyoğlu bu yetim kızın gönlüne girmiş. “Seni seviyorum, seninle evleneceğim” diye onunla gönül eğlendirmiş. Saf kız da bu yalana inanıp hayaller kurmuş. Yetim kız, bu yalana inandığı gibi annesini de inandırmış.   Yetim kızın anası, bir gün komşularıyla bir arada otururken; Beyoğlu’nun başka bir Beykızı ile söz kestiğini, yakında evleneceğini komşularından öğrenmiş. Yetim kızın garip anasının beti benzi solmuş. Oradan ayrılıp eve zar zor varınca yaşlı kalbi bu üzüntüye dayanamamış ve oracıkta ölmüş. Yetim kız, şu koca dünyada bir başına öksüz kalmış. Bu da yetmezmiş gibi sevdiği de onu aldatmış.   Yetim kız, annesini toprağa verdikten sonra o bölgede bulunan dağa çıkmış. Ellerini göğe kaldı...
Resim
YAŞA YAŞAYABİLİRSEN... Kader kör bir kuyudur   Çık, çıkabilirsen   Taş taş duvar olur   Yık, yıkabilirsen     Her yol çıkmaz, her yol dar   Nasıl susar insan bu kadar?   İşte söz, işte karar   Tut, tutabilirsen   Umut, karanlıkla örtülmüş   Yaşam, çilelerle yoğrulmuş   Ömür, acılarla örülmüş   Çöz, çözebilirsen   Yorgunum, takatim bitik   İçimde sessiz bir çığlık   Bağrım delik deşik, bir tükenmişlik   Bağır, bağırabilirsen     Hayat bir bela, hayat bir kavga   Ömür geçer, geçmez bu sevda   Sen olmasan iyileşmez bu yara   Yaşa, yaşayabilirsen   Gece karanlık, yıldızlar uzak   Dört yanım pusu, her yanım tuzak   Ellerim bağlı, gönlüm tutsak   Kır zincirlerini, kırabilirsen   Ve bütün yollar aynı yere çıkar,   Kuyuya, çıkmaza, karanlı...
Resim
  SAVRULAN YILLAR Yandım, küllerim savruldu rüzgâra,   Ben acımı kimseye anlatamadım.   Karanlık sokaklarda adım adım,   Yıkıldım da bir kez olsun ağlamadım.  Bir rüya gördüm dün gece,   Kurşun gibi düştün içime.   Saat, kırık bir aynanın ucunda durdu;  Yüzüm parçalandı, gözlerim sustu.   Dert, keder, endişe, kaygı, tasa;  Bir çığlık olur yankılanır kulaklarımda.  Keşmekeş bir hayatın karmaşasında, Kaybolurum, karanlık şehrin anaforunda. Bir yol ararım senin gittiğin yolda,   Hayalin düş olur geçmişin aynasında.  Gezer dururum kalbimin kıyısında,   Sevdan yankılanır, türkü olur sazımda. Fatih Mehmet Yiğit 
Resim
   TÜRKLER VE SATRANÇ  (CHATURANGA/ TURAN HANLARININ OYUNU) Satranç: Tarihi kayıtlara göre  MÖ. 6. yüzyılda Hindistanda Chaturanga adıyla ortaya çıktığı bilinen; zeka, strateji ve savaş oyunudur. İskit-Saka Türk Kağanlıgı ve devamcısı Kuşhanlar, ardılları olan Alkhan, Alhan, Ak-Hun, Efalitler olarak adlandırilan Güney Asya Hunlarının Hindistandaki Türk egemenliği dikkate alındığında satranç oyununun Türklere ait strateji oyunu olma ihtimalini güçlendirir.  Yine Satrancın Atası sayılan Sanskrirtçe "Chaturanga" sözcüğündeki; "Cha"nın: Türkçe Kağan, Khan, Han;  "Turan" sözcüğü: Turların, Türklerin yurdu ve An-ga ekleri dikkate alındığında "Chaturanga" sözcüğün Türkçe kökenli olma ihtimalini düşündürmektedir. "Chaturanga" sözcüğü benzeri bir ad ile anılan (Köçürme) Mangala Türk zeka ve strateji oyununda da (anga) eki mevcuttur. Chaturanga oyunu daha sonraları muhtemelen Ak Hun akınlarıyla İran'a taşınmış  "Farsçada Çatrang ve daha ...
Resim
  Bizimle yola düşenler   İlk fırtınada kaçtı birader  Menfaate secde edenler  Vicdanını sattı birader   Birlikte ne engeller aşmıştık   Kardeşliğe, kan andı içmiştik   Vatan için nice bedeller ödemiştik   İhaneti hak bildi birader   Dost bildiklerimiz susmuşken   Zalime alkış tutmuşken   Mazlumu yalnız bırakmışken   İhanete çanak tuttu birader   Kervanlar kurduk yokluk içinde   Gönül verdik Türklüğün gölgesinde   Biz çiçek beklerken bahçemizde   Zehirli otlar bitti birader Kendini bilmeyen ne bilsin bizi   Karanlık sanmış Atatürk'ün izini   Yalakalıkla kurmuş düzeni   Bize düşman oldu birader   Kardeşlik deyip de sırt dönen   İki yüzlü, çıkara yönelen   Mazluma değil, güce eğilen   Adını kirletti birader   Kendini bilmeyen ne bilsin dostu   Menfaatle ördü...
Resim
      EFSANEDEN GERÇEĞE OĞUZ KAĞAN VE İSKİT-SAKA TÜRKLERİ OLARAK BİLİNEN OĞUZLAR: ÖNSÖZ: Türklerin ata kökü olan İskit-Saka Türkleri, Oğuzlardır. Aşağıda görüleceği üzere, bunu kaynaklarıyla birlikte ortaya koydum. Oğuz Kağan, Oğuz Türklerinin efsanevi atasıdır. Aynı zamanda bir unvandır. “Oğuz” demek, okları (Türk boylarını) bir araya getiren lider anlamına gelir. Oğuz Kağan Destanı dikkatle incelendiğinde, Oğuz Kağan’ın tarih öncesi devirlerde (Buzul Çağı’nın son evresinde) yaşadığı değerlendirilmektedir.  Yazılı tarih öncesi devirlerde, yazılı kaynaklar bulunmadığı için sözlü gelenek yoluyla; mitler, destanlar ve efsaneler aracılığıyla kök ataların bilgisi nesilden nesile aktarılmıştır. Daha sonraları ise bu bilgiler yazıya geçirilmiştir. İSKİT SAKA TÜRKLERİ; ‘ OĞUR/ OĞUZLAR’DIR, HUN TÜRKLERİNİN VE DEVAMCILARI GÖKTÜRK VE AVAR TÜRKLERİNİN ATALARIDIR. HERODOT TARİHİNDE BAHSEDİLEN İSKİTLERİN ATASI TÜRK’TÜR, ‘TARGİTAOS’ TÜRKÇE KÖKENLİ BİR SÖZCÜKTÜR.   HERODOT TAR...