KARACAKURT DESTANI

Çok eski çağlarda, Oğuz yurdunda Bozokların yaşadığı bölgede büyük bir kıtlık yaşanmış. Bunun üzerine Bozok obasının bilge ileri gelenleri, ak sakallı atalar ve ak saçlı analar, Bozok Boybeyi’nin başkanlığında toplanarak keneş yapmış ve göç etmeye karar vermişler.

Uzak yolları, ıssız çölleri, dar vadileri, büyük geçitleri ve sıra dağları aşmışlar. Kuzeyde, dağ eteklerinin ovalara uzandığı; gürül gürül nehirlerin, berrak suların aktığı, büyük otlakların bulunduğu yere ulaşınca burada yurt tutmaya ve yaşamaya karar vermişler. Obalarını, çadırlarını kurmuş; bu cennet köşesinde yurt tutmuşlar.


Bozok obası rahata erdiğini zannetmiş; meğer o bölge vahşi kurtların yaşam alanıymış. Bozok boyunun çobanları koyun sürülerini güderken, sürüler kurtların saldırısına uğramış. İki çobandan biri ölmüş, diğeri ise yaralanmış; sürünün çoğu kurtların kırımına uğramış. Bunun üzerine Bozok obasının ileri gelenleri keneş toplamış, sürülerine zarar veren kurtları öldürmek için sürek avı yapmaya karar vermişler.

Bozok atlıları kurtların izini sürmüş, buldukları kurtların çoğunu öldürmüş. Bir grup izci-avcı ise dağların arasında bir mağarada üç kurt yavrusuna rastlamış. Başlarında yaşlı bilge olmadığından, töreyi ve kutsal yasayı bilmediklerinden o yavru kurtları da öldürmüşler. Meğer o kurtlar, kurt klanının içindeki en iri kurtlardan olan karakurtların –yani canavarların başının– yavrularıymış.


O gün, canavarların başı olan dişi Karakurt, yavrularını inlerinde bırakıp yiyecek bulmaya çıkmış. Akşama doğru inine döndüğünde, avcılar tarafından öldürülen yavru kurtlarını görmüş. Çılgına dönmüş, deliye kesmiş. Günler, geceler boyu ulumuş; sesi dağları, arşı titretmiş. Karakurt, kurtların anası ve başı sayıldığından, onun ulumasını duyan tüm kurtlar sürüler halinde etrafında toplanmışlar.


Karanlık çökünce, Bozok obası uykuya dalınca; yüzlerce, belki binlerce kurt birlik olup Bozok obasına saldırmış. Karakurt klanı yalnızca koyunlara, atlara, sürülere saldırmakla kalmamış; bazıları çadırların içine kadar girip insanları bile parçalamış.


Karakurt, etrafındaki iri kurtlarla çadırlara girip bulduğu insanı öldürürken, bir çadırda emzikli küçük bir erkek çocuğa rastlamış. Çocuk, Karakurt’u görünce hiç korkmamış. Karakurt uzun süre çocuğa bakmış, sonra onu abasından tutarak dağlara doğru kaçırmış. Meğer o küçük çocuk, Bozokların Boybeyi’nin oğluymuş. Ne acıdır ki Bozok Boybeyi ve eşi, kurtların saldırısında ölmüş.

Bozok obasının ak sakallı ve ak saçlı ileri gelenleri keneş toplamış, içine düştükleri durum için çare aramış. Obanın bilge kişilerinden biri, şamana danışmak gerektiğini söyleyerek izin istemiş. Keneşteki ak sakallı bilge, büyücü şamandan; kurtların daha fazla Bozok obasına zarar vermemesi için büyü yapmasını, kurt ağzı bağlamasını istemiş.

Şaman ise kurdun ve kuşun rızkının Tanrı’dan olduğunu, kurt ağzı bağlamanın büyük vebal olduğunu söylemiş. Konu ile ilgili dağa çıkıp Gök-Tanrı’ya soracağını, ona göre hareket edeceğini, Tanrı dağdan dönünceye kadar hiçbir şey yapılmamasını öğütlemiş.

Şaman, Tanrı katına yakın olan büyük Tanrı Dağı’na çıkmış. Ateş yakmış, davul çalmış, kollarını Gök-Tanrı’ya açıp alkış kılmış, yalvarmış, onunla konuşmuş. Gök-Tanrı buyruğunu şamana iletmiş. Ertesi gün şaman obaya dönmüş, keneş toplanmış. Şaman, Tanrı buyruğunu bir bir keneşe anlatmış.

Buyruğa göre: Bozok obasına ve sürülerine zarar veren kurtların ağızları bağlanacak, bu and sürdüğü sürece kurtlar obaya saldırmayacak. Buna mukabil Bozok boy halkı da kurtları öldürmeyecek, onları rahatsız etmeyecek. Her yılın güz ayında, sürülerinden kırkta biri kadarını kurtların yaşadığı dağın vadisine “kurt hakkı” olarak bırakacaklar. Bu anda karşı çıkanlar Tanrı gazabına uğrayacak.

Şamanın katlanır bıçağı ile boy ileri gelenleri kollarını çizerek kanlarını bir kaseye akıtmış. Bu kan kımızla karıştırılmış, her ileri gelen bu içkiden bir yudum içmiş. En son şaman da içtikten sonra saçı saçmış, Gök-Tanrı’ya kollarını açıp alkış kılmış. And bıçağını katlayarak etrafına mavi kuşakla düğüm yapmış, “Gök girsin, kızıl çıksın” diyerek kurt ağzını bağlamış. Büyücü şaman, Tanrı Dağı’nda kara mağaraya çekilmiş, orada inzivaya başlamış.

Gök-Tanrı’nın buyruğuna, bu kutsal andlaşmaya Bozok obası da, Tanrı’nın köpekleri kurtlar daima uymuş. Bu töreyi kimse çiğnememiş.

Gel zaman git zaman, Karakurt’un diyet hakkı için Bozok obasından kaçırdığı erkek çocuk, Karakurt’u anne bilmiş. Karakurt’un ak sütünden içmiş, kurtların içinde, kurt töresine göre kurt gibi büyümüş. Şaman, bu erkek çocuğun yaşadığını bilse de; Bozok Obasına söylememiş, zira Tanrı buyruğuna göre O çocuk, artık Karakurtun ölen yavrularının diyeti Tanrı armağanıymış.


Aradan on yıl geçmiş. Karakurtun Bozok obasından çaldığı erkek çocuk büyümüş 10 yaşına varmış, Karakurt yaşlansa da yinede erkek çocuğa analık yapmakta, Onu gözü gibi korumakta ve kollamaktaymış.

Günlerden bir gün, Karakurtun büyüttüğü Er çocuk, gölette su içerken, beklemediği anda aniden gölete su içmeye gelen ve zaman zaman gölette ceylanları ve dağ keçilerini avlamak için gölete pusu kuran, Dağ Parsının saldırısına uğramış.

Dağ Parsı, Er çocuğu tam öldürecekken, Karakurt, büyütüp beslediği Er çocuğunu dağ parsının pençesinden kurtarmak için dağ parsının üzerine atılmış, kendini oğlu için feda etmiş. Dağ Parsı, oracıkta Karakurtun canını alsa da; kendi de Karakurtun saldırısından yaralandığından oradan uzaklaşmış.

Er çocuk, yaralı vaziyette göletin kenarında, yarı baygın vaziyette yatarken büyücü şaman oradan ilaç ve büyü için ot ve çiçek toplamak için geçmekte imiş. Şaman, çocuğu yaralı vaziyette görünce çocuğu ve karakurtu mağaraya taşımış.

Şaman, otacı olduğundan er çocuğun yaralarını iyi etmek için dağlardan kırlardan topladığı otlardan, merhem ve ilaç yapmış. Şaman, çocuğu ölmekten kurtarsa da; er çocuğun annesi karakurt parsın saldırısından ötürü ağır yara aldığı için onu kurtaramamış.

Er çocuk, günlerce baygın yatmış, şaman karakurtun derisini yüzmüş postunu tabaklamış tuzlamış. Çocuk kendine geldikten sonra şaman, çocuğu sahiplenmiş onu insan gibi eğitmiş, çocuğa konuşmayı. İnsan gibi yaşamayı, büyü yapmayı, ata binmeyi, ok atmayı, demirciliği bir de savaş sanatını öğretmiş, çocuğun başına ölen Karakurtun börkünü, postunu geçirmiş, ona karacakurt adını vermiş.

Aradan koca yıllar geçmiş, Karacakurt, genç güçlü bir delikanlı, iyi bir avcı olmuş. Avladığı hayvanların kürklerini ve yaptığı demir aletler ile şamanın yaptığı şifalı ilaçları Bozok Obasına götürür satarmış, Karşılığında ise şamanın ihtiyaç duyduğu malzemeler alırmış. Başından ise; börkünü çıkarmaz herkes onu kurtların çocuğu, şamanın oğlu sanırmış.

Her ölümlü gibi yaşlı şamanın ölümü yaklaşınca, Şaman, Karacakurta gerçekleri ve başından geçen olayları bir bir anlatmış. Karacakurt, gerçek anne babasını kim olduğunu öğrense de, anne ve babasının o baskın günü kurtların saldırısında öldüğünü öğrendiğinde ise oldukça üzülmüş.

Karacakurt'un öz ana ve babası kurtların baskın gününde öldüklerinde. Toplanan Keneş, Boybeyi olarak böleleri Aslan Hanı seçmişler, o günden bu güne, Aslan Han Bozokların Boybeyliğini yapmaktaymış.

Aslan Han'ın ve eşi Ay Bilge Hatunun Karacakurtun yaşlarında Alp adında bir oğlu Ayçiçek adında dünya güzeli kızı varmış.

Günlerden bir gün Aslan Han toy düzenlemiş, herkesi bu toya davet etmiş Karacakurt'ta Aslan Hanın hatırını kırmamak için toya varıp bir köşede bağdaş kurup oturmuş.

Bozok yaylasında; yemekler yenilmiş, kımızlar içilmiş düzenlenen Toy'da güreş, ok atma, kılıç vuruşma gibi müsabakalar yapılmış, bu toyda Karacakurtun bileğini ne de sırtını kimse yere getirememiş, onun kadar iyi bir savaşçı, güçlü bir rakip karşısına çıkamamış, çıkanlarda yenilmiş.

Aslan Han, Karacakurt'tan oğlunu iyi bir savaşçı gibi yetiştirmesini istemiş, Karacakurtta bu tekliften memnun olmuş.

Boy Beyi Aslan Han'ın kızı Ay Çiçek, düzenlenen Toyda kendisine eş seçmek için kendisiyle at yarışı ve ok atma müsabakasında rakip olanları müsabaka için çağırtmış. Bozoklarda Er kişi nasıl yetişirse Hatunda Er gibi savaşçı yetişir. Türk Töresince; kız erkek çocuk ayrımı yapılmaz, kadın, erkek eşitmiş.

Yarışmaya civar ellerden bir çok genç ile Karacakurt da katılmış. Ay Çiçek, al atıyla yarışmaya katılan tüm erleri geçerken tozu dumana katmış. Arkalardan bir rüzgâr gibi gelen Karacakurt, boz atıyla Ay Çiçek’in al atına erişmiş; üzengisinden tutarak müsabakayı kazanmış.

Ok atışında ise Ay Çiçek, tüm erleri yenmiş; ak horoz hedefini tam gözünden vurmuş. Karacakurt ise attığı okla Ay Çiçek’in okunu ikiye yararak hedefi gözünden vurmuş.


Toyda yapılan müsabakada Karacakurt, Ay Çiçek’i yendiği için Ay Çiçek mutlu olmuş. Zira gönlü çoktandır Karacakurt’a imiş, fakat belli etmezmiş. Aslan Han, Karacakurt ve Ay Çiçek’in bilekliğine gök renkli ipek kurdele bağlamış, kılıcıyla gök ipeği ikiye kesmiş. Bu ritüelle Karacakurt ile Ay Çiçek arasında töre gereği düğün merasimi toy düzenleninceye kadar söz kesilmiş.

Töreye göre söz kesilen er ile hatun, düğüne kadar birbirlerini daha iyi tanımaları için gezebilirmiş. Karacakurt, hem Aslan Han’ın oğlu Alp’e savaşçı eğitimi veriyor hem de sözlüsü Ay Çiçek Hatun ile dağları, kırları geziyor; birbirlerini daha yakından tanıyorlarmış.

Bir gün Karacakurt, Alp’e ormanda savaşçı eğitimi verirken Bozok obasına Azmış Han’ın ülkesinden elçiler gelmiş. Elçiler, Aslan Han’a: “Azmış Han kudretli, büyük bir han. Onun hükümdarlığına Bozok obası ve sen itaat edeceksin. Her sene bin at, on bin koyun vergi vereceksin. Ayrıca kızın Ay Çiçek’i Ay Han’a konçuy eş olarak sunacaksın,” demişler. Bu teklife öfkelenen Aslan Han elçiyi huzurundan kovmuş. Meğer Azmış Han, Bozok yaylasını ele geçirmek için fırsat kollarmış.

Gece olduğunda, karanlık çöktüğünde, oba uykuya dalınca Azmış Kağan’ın erleri Bozok obasına baskın yapmış. Aslan Han, eşi ve oğlunu öldürmüş; sürüleri yağmalamış. Ay Çiçek’i esir alıp Azmış Han’ın altın ve ak taşlarla çevrili sarayına götürmüşler.

Gün ağardığında, dağdaki mağarasında yatan Karacakurt Boz atına binip obaya varmış. Olan biteni öğrenince hem üzülmüş hem de öfkeye kapılmış.

Bozok obasında Aslan Han, eşi ve oğlunun sagusu (cenaze merasimi) düzenlendikten sonra ak saçlı, ak sakallı bilgeler keneş toplayıp yeni boy beyini seçmek için bir araya gelmişler. Toplantıya Karacakurt da katılmış. Bir zamanlar Bozok boyunun boy beyinin kayıp çocuğu olduğunu söyleyerek başından geçenleri bir bir anlatmış.

Ak sakallı bilgeler, duyduklarına hem şaşırmışlar hem de Karacakurt gibi yiğit, batur bir savaşçının boylarından olduğunu öğrenerek sevinmişler. Başsız kalmayacaklarını bilerek oy birliğiyle Karacakurt’u Bozok obasına boy beyi seçmişler.


Karacakurt, töreye uygun olarak keneş tarafından seçildikten sonra kilim üzerine oturtulmuş, göğe kaldırılmış. Güneşin doğduğu istikamete doğru dokuz kez döndürülmüş; Gök-Tanrı’ya kollar açılmış, alkışlar sunulmuş, kut alınmış.

Karacakurt vakit kaybetmeden Ay Çiçek’i Azmış Han’ın elinden kurtarmak için planlar yapmış. Azmış Han’ın ülkesine çaşıtlar, casuslar göndermiş. Öğrenmiş ki Azmış Han, yüksek surlarla çevrili, çok sıkı korunan Altın Saray'da yaşarmış. Kendisi zenginlik içinde yaşarken halkına zulüm ve baskı uygularmış; ağır vergilerle halkı fakir ve yoksul bir hayata mahkûm edermiş.

Hem Ay Çiçek’i hem de Azmış Han’ın zulmünden halkı kurtarmak için Karacakurt, Karakurt börkünü başına takmış, boz atına binip Altın Saray’ın yolunu tutmuş. Sarayın yakınlarında gecenin çökmesini beklemiş.

Gece olduğunda Karacakurt, daha önceden yaptığı üç adam boyunda koca yayın ucuna kendir urgana bağlı demir mızrağı geçirmiş. Yayı ayaklarıyla gererek demir oku Altın Saray’ın surunun burcuna, kale duvarına saplamış. Kendir urganın kendisini taşıyabileceğinden emin olduktan sonra iple Altın Saray’ın suruna tırmanmış. Surun üzerine çıktıktan sonra Ay Çiçek’i aramaya başlamış.


Karacakurt’un karakurt börkü büyülü olduğundan, dolunayda börk onun vücudunu bir zırh gibi kaplamış; gücüne güç katmış. Sanki binlerce kara canavarın ruhu börkün altında gizlenmiş.

Karacakurt’u fark eden kale ve saray muhafızları üzerine saldırmış; fakat Karacakurt, Azmış Han’ın erlerini kurdun koyunu parçaladığı gibi parçalamış. Ne kılıç, ne ok, ne süngü onun vücuduna işlememiş. Gürültüye uyanan Azmış Han, sarayının penceresinden askerlerinin parçalanarak havada uçuştuğunu korku içinde seyretmiş.

Azmış Han, sarayında zincirlerle bağlı tek gözlü dev, üç başlı aslan ve yedi başlı ejderha (yelbegen) muhafızlarına güvenmekteymiş.

Karacakurt, sarayın kırk kilitli kapısını elindeki gürz ile bir vuruşta paramparça etmiş. Azmış Han, muhafız canavarlarının zincirlerini çözerek Karacakurt’un üzerine salmış.

Karacakurt bir başına devlerle ve ejderle savaşmış. Tek gözlü devin etine ne kılıç ne süngü işlemiş. Şaman’ın bir zamanlar anlattığı hikâyeleri hatırlamış; devin zayıf yanının gözü olduğunu anımsamış. Yayını çıkarıp kırk öküzü deviren kara zehirli okunu tek gözlü devin gözüne fırlatmış. Zehirli okla vurulan dev sendeleyip yere yığılmış.

Üç başlı aslan ile yedi başlı ejder Karacakurt’u arasına alıp saldırmış. Karacakurt Tanrı’ya sığınmış, ikisiyle birden savaşamayacağını bilerek aslanı dar bir alana çekmiş. Keseden çıkardığı karabüyü tozunu aslanın gözlerine savurmuş. Kör olan aslanın üç başını karapolat kılıcıyla birer birer kesmiş.

Sonunda Karacakurt, yedi başlı ejderle baş başa kalmış. Ejderhanın pul pul derisi demir gibi sertmiş; ne kılıç ne süngü işlememiş. Ejderha ağzından alevler saçıyor, her yanı yakıyormuş. Karacakurt kalkanıyla kendini siper etmiş. Ejderhanın püskürttüğü sıvının aleve dönüştüğünü fark edince okunun ucunu kara katrana bulamış, yakmış ve ejderhanın ateş kusan kesesine fırlatmış. Yanan ok ejderhanın içine saplanınca ejderha alev topuna dönmüş; yedi başı birbiri ardınca patlamış.

Ejderi de öldüren Karacakurt, karapolat kılıcıyla Azmış Han’ın odasına girmiş. Azmış Han, Ay Çiçek’in boğazına kılıç dayamış. Karacakurt yaklaşırsa Ay Çiçek’i öldüreceğini söylemiş. Karacakurt teslim olacağını, kılıcını bırakacağını söylemiş. Azmış Han, Karacakurt’un silahlarını bıraktığını görünce cesaret bulmuş, saldırmış. Fakat Karakurt postu Karacakurt’u korumuş.

Karacakurt yüz kurt gücüyle Azmış Han’ın yüzüne öyle bir vurmuş ki miğferi yamulmuş, kanlar akmış. Bu öldürücü darbe ile Azmış Han’ın kızıl canı kızıl tamuya, Erlik Han’ın gazabına yollanmış.

Karacakurt sözlüsü Ay Çiçek’e sarılmış. Daha sonra tüm Bozkır ellerinin Bozok Hanı olmuş. Hem halkını esaretten kurtarmış hem de Ay Çiçek ile evlenerek kırk gün kırk gece toy düzenlemiş. Halkını töreyi gözeterek, adaletle, huzur ve bolluk içinde yönetmiş.

Ve gökten üç elma düşmüş:

Biri söyleyene,

Biri dinleyene,

Biri de destandan ders alıp sözünün eri olana,andına sadık kalana, Tanrı buyruğundan ayrılmayana, sevdiği, halkı ve ülkesi için savaşana…

***

KARACAKURT DESTANI


Bozok yurdunda kıtlık vurdu,

Göç kararı aldı ak sakallılar.

Aştılar çölleri,dağları deldiler,

Vardılar cennet gibi bir yaylaya.


Meğer o diyar, kurtların yurduydu,

Saldırdı sürülere vahşi sürüler.

Öfkeyle kıydılar yavru kurtlara,

Bilmediler ki bu,bir ateşe körükle gitmekti.


Karakurt, ana kurt, yavrularını buldu,

Çılgına döndü,dağları inletti.

Binlerce kurt toplandı uluyarak,

Bozok obasına gece baskını düzenledi.


Kan gövdeyi götürdü o karanlık gece,

Kurtlar insanlara,insanlar kurtlara kıydı.

Bir çocuk kaldı geriye,Boybeyi'nin oğlu,

Karakurt onu aldı,dağlara kaçırdı.


Şaman dağa çıktı, Gök-Tanrı'ya yalvardı,

Bir antlaşma yapıldı kurtlarla insanlar arasında.

Kurt hakkı verilecek,kan dökülmeyecek,

Bu and bozulursa Tanrı gazabı inecekti.


Çocuk kurtlar arasında büyüdü,

Karakurt onu emzirdi,korudu.

Pars saldırısında ana kurt can verdi,

Şaman buldu yaralı çocuğu mağarada.


Adını koydu Karacakurt, büyüttü onu,

Savaşçı yaptı,demirci yaptı, bilge yaptı.

Yıllar geçti,delikanlı oldu yiğit,

Bozok obasına döndü,kimse tanımadı.


Aslan Han'ın toyunda gösterdi yiğitliğini,

Ay Çiçek'i kazandı at yarışında,ok atışında.

Söz kesildi,düğüne hazırlandılar,

Fakat kaderin oyunu daha bitmemişti.


Azmış Han'ın elçileri geldi bir gün,

Vergi istediler,Ay Çiçek'i istediler.

Reddedilince baskın düzenlediler gece,

Aslan Han'ı,eşini, oğlunu öldürdüler.


Karacakurt Boybeyi seçildi oy birliğiyle,

Ant içti sevdiğini kurtarmaya.

Altın Saray'a girdi bir gece vakti,

Devlerle,ejderhalarla savaştı.


Karakurt postu zırh oldu vücuduna,

Bin kurt gücü aktı damarlarına.

Tek vuruşta devirdi Azmış Han'ı,

Ay Çiçek'i kurtardı esaretten.


Kırk gün kırk gece düğün yapıldı,

Bozok Han'ı oldu tüm bozkırın.

Adaletle yönetti yıllarca yurdu,

Destan oldu adı Karacakurt'un.


Gökten üç elma düştü nihayet,

Biri söyleyene,biri dinleyene,

Biri de andına sadık kalana,

Sevdası uğruna savaşan yiğitlere...


Fatih Mehmet Yiğit

Karacakurt Türkmen Ocağı Başkanı

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar