İSKİTLER TÜRK MÜ?

(İSKİT SAKA TÜRKLERİ İLE AMAZON TÜRK KADIN SAVAŞÇILARIN TARİHİ)

İSKİT/SAKA TÜRKLERİNİN M.Ö. XIX-XX. YÜZYILLARI ARASINDA TANAY KAĞAN ÖNCÜLÜĞÜNDE; BUGÜNKÜ TÜRKİYE (ANADOLU, TRAKYA), SURİYE, MISIR VE FİLİSTİN'İ FETHETMESİ İLE İSKİT/SAKA TÜRK KADIN SAVAŞÇILARI OLAN AMAZONLARIN (TÜRKİYE/ SAMSUN/ TERME MERKEZLİ) ANADOLUDAKİ EGEMENLİĞİ:



“Türklerin uzak ataları, muhtemelen, yalnızca demiri, çeliği ve bilumum metalleri ilk defa işleyen millet değil, aynı zamanda yazıyı da bulan ve Asya'nın batısına götüren millettir. Bilinen en eski çiviyazısı tabletler Turanî bir dille yazılmıştır ve bunların ihtiva ettiği ilme komşu hükümdarlar o derece kıymet vermişler ki bunları Sami diline tercüme ettirmişlerdir. İşte o dönemde Yunanlarsa henüz okumak yazmak nedir bilmezlerdi.”

Meşhur Redhouse sözlüğünün yazarı ;
"Sir James William Redhouse, (1811 – 1892) 
Dil bilgini, mütercim, sözlük yazarı”
On the history, system, and varieties of Turkish poetry/Türk şiirinin tarihi, sistemi ve çeşitleri üzerine adlı eser Sayfa:17 (1)






Açıklama: Sir James William Redhouse'un söylediklerinin bir benzeri MÖ.V. YY'da yaşayan Tarihin Babası olarak anılan Herodot'un Tarihinde; (İskit Saka Türklerinin menşei ile ilgili anlattığı efsanede) Dünya medeniyetinin temellerinin İskitler tarafından atıldığı bir efsane ile anlatılmaktadır.

Fatih Mehmet Yiğit

***

HERODOT TARİHİNDE BAHSEDİLEN İSKİT SAKA TÜRKLERİNİN BÜYÜK ATASI: TARGİTAOS /TARKAN 

Skyth'ler (İskitler), kendilerini ırkların en genci sayarlar ve kökenlerini şöyle gösterirler: Bu ülke boştu, burada ilk olarak Targitaos (Tarkan/Türklerin Atası) adında bir adam doğdu. Bu Targitaos'un babası Zeus, anası da Borysthenes ırmağının kızıymış, öyle derler. –Benim aklım ermez, ama bana ne, efsane böyle diyor.– Targitaos'un kökeni buymuş demek; bunun üç çocuğu olmuş, Lipoxais, Arpoxais ve en küçükleri Koloxais. 

Bunların zamanında Skythia'ya, gökyüzünden altından yapılma zanaat araçları düşüyor, bir saban, bir boyunduruk, bir balta ve bir kupa. Bunları ilk olarak en büyükleri görüyor ve yaklaşıyor almak için; altın kızıl kor oluyor. O geri çekiliyor, ortanca ilerliyor, gene aynı şey oluyor. Maden öyle ateş saçıyor ki, uzaklaşmak zorunda kalıyor. Sıra üçüncüye, yani en küçüklerine geliyor, o zaman altın soğuyor, o da bunları alıp evine götürüyor. Mucizeyi gören büyükler, iktidarı en küçüklerine bırakıyorlar. 6. Lipoxais'ten, Aukhatea denilen Skyth'ler doğmuştur. Ortancadan, Arpoxais'ten inenler Katiariler ve Traspieslerdir ve en küçüklerinden de kralları çıkmıştır ki, adları Paralatailardır. Tümü de Skoloti (Saka) diye anılırlar ki, bu kralların lakabıdır. Bunlara Skyth'ler adını Yunanlılar takmışlardır.

Herodotos Tarihi /MELPOMENE

Skyth'ler – Yurtları – Özellikleri (2)

(Herodot, M.Ö. 5. yüzyılda yaşamış olan Dünyaca meşhur tarihçidir.)

Açıklama: Antik Yunanca (Grekçe) Targitaos ( Ταργιταος ) Latince “Targitaus” sözcüğü köken olarak Antik Yunanca (Grekçe) : (Τρακανα) Tarkāna isminden türemiştir. Tarkana ismi Türkçe de büyük komutan ünvanı olan (Gök-Türk ve Yenisey yazıtlarında da geçen) “Tarkan” sözcüğünün Yunanca ve Latince söyleniş seklidir. Ayrıca “Tarkan” sözcüğü Türklerde ve Moğollarda; demirci, demir ustası, devlet görevlisi ve savaşçı/asker anlamlarına gelir. Şaman/Kamların ata mesleği demircilik olup demirci şamanlar “Tarkan” ismi ile anılır. “Tarkan” ismi Türk boyları arasında; Tarhan, Targan, Dargan, Darkan olarak da telaffuz edilir. 

İskit Saka Türkleri; latince Targitaus, Türkçe “Tarkan” adıyla anılan kurucu Atalarına saygılarından ötürü antik kaynaklarda “Taurica (Türk)” ismi ile anılan, İskit Saka Türk yerleşim merkezi Kırım Yarımadasının Karadeniz'in batısına bakan burnuna; kurucu Atalarının adını yaşatmak için  Tarkhankut ismini vermiş, günümüzde hala bu bölge Tarkhankut ismi ile anılmaktadır. 

Tarkana/Tarkhankut ismini iskitlerin efsanevi atası Targitaustan dolayı aldığına dair makale: 
Tokhtasyev, Sergey [Rusça] (2013). "Из ономастики Северного Причерноморья. XXI. Τράκανα" [Kuzey Karadeniz bölgesinin Onomastik Üzerine. XXI. Τράκανα]. Вестник древней истории [ Eskiçağ Tarihi Dergisi ] (Rusça). 281 (1): 193–196 . Erişim tarihi: 30 Nisan 2023 (3)

Tarkhankut ismi daha önce açıkladığımız üzere; Türkçe “Tarkan” ve “Kut” sözcüklerinin birleşmesinden türemiş Türkçe kökenli sözcüktür.

“Tarkan” sözcüğü Türkçede: 1-Büyük Türk komutanlara verilen ünvan, 2- Türklerde ve Moğollarda demirci, demir ustası, devlet görevlisi ve savaşçı/asker anlamlarına gelir. Yine bu gelenek üzere Türk kültüründe; Şaman/Kamların ata mesleği demircilik olup demirci şamanlar “Tarkan” ismi ile anılır. Tarkan ismi Türk boyları arasında; Tarhan, Targan, Dargan, Darkan olarak da telaffuz edilir. 

“Kut” sözcüğü Türkçede::1.Tanrı'dan bahşedilen güç, kuvvet, talih,uğur, yetki, İlahi bir kaynaktan gelen rahmet, bereket.2. Devlet idaresinde güç, yaratıcılık ve yetki bakımından sahip olunan üstün güç.3. Mutluluk. Anlamlarına gelmektedir.


*Herodot Tarihinde geçen: "Skyth'ler (İskitler), kendilerini ırkların en genci sayarlar" tanımlaması Divanı Lügatit Türk'te Kaşgarlı Mahmud'un "Türk" kelimesinin anlamını tarif ettiği; "gençlik, kuvetlilik ve zindelik" tanımına uyar..

Türklerin Atasının Zeus (Gök-Tanrı) olarak tanımlanması (Gök-Türk Bilge Kağan Bengü Taş Bitikte) Orhun kitabelerinde geçen: "Tengriteg Тengride bolmuş Türk Bilge Kagan:Tanrı gibi Gökte (Cennette) olmuş Türk Bilge Kağanı" ifadesine uygundur. Yine Gökten yeryüzüne düşen altın araç ve gereçler (Saban,Boyunduruk,Balta ve Kupa sembolleri ile) Türklerin tarihin ilk Atı ehlileştiren, toprağı işleyen (tarım yapan), madeni işleyen, savaşçı bir millet olduğunu ifade eder.

Fatih Mehmet Yiğit 



***

İSKİT-SAKA TÜRKLERİ; OĞUR/ OĞUZLARDIR, HUN TÜRKLERİNİN ATALARIDIR:

İskit-Saka Türklerinin; Antik çağda yaşayan Oğur/Oğuz Türkleri olduğunu ve Hun Türklerinin Ataları olduğunu MS 6. yüzyıl tarihçisi Myrina'lı Agathias eserinde şu sözlerle anlatmaktadır: 

[2] Antik çağlarda Hunlar, Don nehrinin kuzeyindeki Maeotis gölünün doğusundaki bölgede, Imaeus Dağı'nın (Imeon Dağı; güneybatıda Zagros Dağları'ndan kuzeydoğuda Altay Dağları'na uzanan, bugünkü Hindukuş , Pamir ve Tian Shan'ı/Tanrı Dağlarını kapsayan Orta Asya sıradağları kompleksinin eski bir adıdır. ve güneydoğuda Kunlun , Karakurum ve Himalayalar ile bağlantılıdır) yakın tarafında Asya'ya yerleşen diğer barbar halklar gibi (o coğrafyada) yerleşmişlerdi. Tüm bu halklar İskitler veya Hunlar genel adıyla anılırken, bireysel kabilelerin (Oğur/Oğuz kabilelerinden bahsetmekte) Cotrigurlar, Utigurlar, Ultizurlar, Burugundiler gibi atalarının geleneğine dayanan kendi özel isimleri vardı. (3) Birkaç nesil sonra, popüler geleneğin gerektirdiği gibi bir geyiğin öncülüğünü izleyerek veya başka bir tesadüf sonucu Avrupa'ya geçtiler ve bir şekilde Maeotis gölünün Euxine'ye aktığı noktadan geçtiler, ki bu şimdiye kadar imkansız olarak kabul edilmişti. Ancak, onu geçtiler ve yabancı topraklarda çok uzaklara gittiler. Ani ve beklenmedik baskınlarıyla yerel nüfusa hesaplanamaz zararlar verdiler, hatta orijinal sakinleri yerinden edip topraklarını işgal ettiler. [4] Ancak kalışlarının kısa sürmesi kaderinde vardı ve sonunda kendilerinden hiçbir iz bırakmadan ortadan kayboldular…

Agathias eserinin başka bir bölümünde On Oğurlar'ın (On Oklar/On Oğuzlar) adını verdiği Onoguris şehrinin adı ile ilgili şu bilgiyi verimektetir: "III, 5, 6. Onoguris bu yerin eski ismi idi ve muhtemelen geçmişte bir Hun boyu olan Onoguriler ile Colchianlar arasında meydana gelen ve ikincilerin galip geldiği bir çarpışmanın neticesinde ortaya çıkmıştı, yörenin sakinleri başarının anısına o yeri bu şekilde isimlendirmişlerdi. III, 5, 7. Bugünlerde çoğu insan bu ismi kullanmıyor…

Agathias eserinin başka bir bölümünde ise Eftalitler (Ak Hunlar) adı ile anılan topluluğun Hunların bir kolu olduğunu şu sözlerle ifade eder: "Eftalitler (Ak Hunlar) gerçekten bir Hun topluluğu idi" 

Myrina'lı Agathias.  MS 6. yüzyıl tarihçisi ve şairi.  

(Metin: Agathiae Myrinaei historiarum libri quinque, ed.  Rudolf Keydell'in (1967) Joseph D. Frendo'nun giriş ve notlarıyla çeviri 1975 Agathias: V, 11, 1-4: Origins of the Huns east of Lake Maeotis/Maeotis Gölü'nün doğusundaki Hunların kökenleri, Agathias, III, 5, 6-III, 5, 7: 72, IV, 27, 4: 130 )(4)



Oğuz sözcüğü: "Ok-uZ" Okların Birliği/Boyların Birliği anlamına gelmektedir. (Üç Oklar,Boz Oklar,On Oklar örneğinde olduğu gibi). Öte yandan; Oğuz, Oğur, Uğur, Uygur aynı kökten türeyen Türkçe sözcüklerdir. 


Prof.Dr.Faruk Sümer, Oğuzlar adlı eserinin Oğuz Adının Menşei ile ilgili şunları söyler: Oğuz adının menşei hakkında bir çok fikirler ileri sürülmüştür. Ünlü Macar bilginlerinden J. Nemeth, Oğuz sözünü ok+uz şeklinde tahlil etmiştir. Ona göre ok, boy (kabîle), "*" de cemi edatıdır. Böylece Oğuz, boylar demektir. Gerçekten okun eski zamanlarda boy anlamına geldiği biliniyor. Batı Gök-Türk devleti on boya dayanmakta olup, bu on boya "on-ok" denilmekte idi. Okun boy anlamına geldiğinin izi Oğuz elinin boy teşkilatında da görülmektedir. Oğuz eli, bilindiği gibi, iki kola ayrılmakta, bunlardan birine Boz-Ok, ötekisine de Üç-Ok adı verilmektedir. İkinci adın üçok'dan meydana geldiği muhakkaktır. 


Oğur-Oguz sözcüklerinin ilişkisini N. A. BASKAKOV şöyle açıklar: Oğuz-Ogur adı, bazı Türk dillerine özgü olan r ~z fonetik karşılığı üzerine ayırt edilen aynı sözün türlüsüdür. Aynı uruğun başka adlarına gelince, onlardan bazıları, meselâ, uġuz ~ UUR ~ uz eski rus yazılı eserlerinde ve vakâyinâmelerinde oğuz adının adaptasyonudur Diğerlerine örnek olarak, onoġur < on oġur (~oguz) 'on ogur (oguz)', sara- gur <sar ogur 'sarı ogurlar' kotriġur < hotyr (< otuz.) oġur 'otuz ogur' (oguz)' gibi ogurların daha küçük uruk birliklerinin adlarını söyleyebiliriz.


Oğuz Kağan Destanının en eski nüshasında Oğuz Kağan: “Ben uygurların kağanıyım ve yer yüzünün dört köşesinin kağanı olsam gerektir.” diye söyler. Buradan Oğuz-Uygur bağını rahatlıkla söyleyebiliriz.

Reşîdeddin Fazlullah'ın Câmi'üt-Tevarih adlı eserinde nakkettiği Oğuz Kağan Destanında, Oğuz Kağan: «ben bir otağda doğduğum için adımı Oğura koymak gerekir» diye söyler.


Burada Uğurlu anlamında kullanılan Oğur sözcüğü: Oğuz, Oğur ilişkisini de Oğuz Destanı üzerinden açıklamaktadır. 

Divanı Lügatit Türk'te: “vakit, bir işte imkân ve fırsat, karşılık, ivaz, hayır ve bereket anlamlarında  ‘ogur' sözü uğurlu anlamında geçer.

Agathias eserinde İskit Saka Türklerinin bir Geyik öncülüğünde batıya geçtiğinden bahseder. Birçok Türk Destan ve söylencesinde de bundan bahsedilir. Geyik; İskit Saka,Hun,Gök-Türk eserlerinde bir sembol olarak sıklıkla kullanılmıştır. Konu ile ilgili SUYUN ÖTE YAKASINA GEÇEN ALA GEYİĞİN TÜRKÜSÜ(TÜRK KÜLTÜR VE SANATINDA GEYİK, DAĞ KEÇİSİ, KOÇ VE AT SEMBOLİZMİ VE TÜRKLERİN GÖÇÜ) Adlı Makalemi okuyabilirsiniz:https://turkologfatihmehmetyigit.blogspot.com/2021/03/suyun-ote-yakasina-gecen-ala-geyigin.html?m=1(Fatih Mehmet Yiğit) 

Fatih Mehmet Yiğit





***

AVRUPA HUN TÜRKLERİ; İSKİT SAKA TÜRKLERİNİN BİR KOLU VE DEVAMCISIDIR.

Resim: Fransız sanatçı Eugene Delacroix tarafından yapılan bir fresk. Palais Bourbon Kütüphanesi Paris. 1843-47

Avrupa Hun-Türk Kağanı Attila; iskitler gibi Kurt postu giymiş, bir elinde ok ve yayı, diğer elinde gürzü ile At üzerinde; düşmanlarını yenmiş muzaffer bir komutan olarak resmedilmiştir. Ok ve Yay; Türklerde erk ve egemenliği betimleyen hakimiyet sembolüdür.

MS.448 de resmi bir heyetin parçası olarak Avrupa Hun Türk Başbuğu Attila  Kağan'ı ziyaret eden Doğu Roma’lı bir diplomat olan Panium Priscus yazdığı eserinde: 

-Avrupa Hun Türk Başbuğu Attila  Kağan; İSKİT KRALI 

-Avrupa Hun Türkleri; İSKİTLER

-Avrupa Hun Türk Yurdu ise; İSKİTYA olarak bahsedilmektedir.

(Panium Priscus Fragments,R.C. Blockley The Classicising Historians of the Later Roman Empire: Eunapius, Olympiodorus, Priscus and Malchus 2 vols. Liverpool, 1983)(5)



***


İSKİT-SAKA TÜRKLERİNİN; AVARLARIN VE GÖK-TÜRKLERİN ATALARI OLDUĞU BİZANS SAVAŞ SANATI KİTABINDA ŞÖYLE ANLATILMAKTADIR:

İskitlerle; yani Avarlarla, Türklerle ve yaşam tarzları buna benzeyen diğerleriyle uğraşmak :

İskit Halkları tabiri caizse; yaşam biçimleri ve örgütlenmeleri bakımından birdir. bu örgütlenme ilkeldir ve birçok halkı içerir (Boylar Birliği). Bu halklardan yalnızca Türkler ve Avarlar; askeri örgütlenmeyle ilgilenir ve bu (örgütlenme) onları meydan savaşları söz konusu olduğunda diğer İskit milletlerinden daha güçlü kılar. [2]Türk Ulusu çok kalabalık ve bağımsızdır. Çoğu insan çabasında çok yönlü veya yetenekli değillerdir ve kendilerini düşmanlarına karşı cesurca davranmaktan başka bir şey için eğitmemişlerdir. [3] Avarlar ise, (savaşta) hilekâr ve askeri konularda çok deneyimlidir.

Pseudo-Maurice, Strategicon 11, 2: The Hun way of life (Strategikon veya Strategicon; geç antik çağda 6. yüzyılda yazıldığı kabul edilen ve genellikle Bizans İmparatoru Mauricius'a atfedilen bir savaş sanatının anlatıldığı kitaptır.)(6)
 


***
İSKİT SAKA TÜRKLERİNİN; GÖK-TÜRKLERİN ATALARI OLDUĞU BİZANS TARİHÇİSİ MENANDER'İN ESERİNDE BAHSEDİLMEKTEDİR...


İskit Saka Türklerinin Gök-Türklerin Ataları olduklarına dair deliller Bizans kaynaklarında mevcuttur. Bu kaynakların en önemlisi, Bizans İmparatoru İkinci Justinus tarafından, M.S. 568 de, Batı Göktürk İmparatoruna Elçi olarak gönderiIen Zemarkos'un yolculuğunu ve Türk Kağanı İstemi tarafından kabul edilişini anlatan tarihçi Menander Protector; İskitlerle Türklerin aynı kavimden olduklarını ifade etmektedir.

Menander Protector Tarih kitabında:

-Türkler önceleri "Saka" ismiyle anılmaktadır.

-Gök-Türk Kağanı İstemi'nin Bizansa gönderdiği mektup "İskitçe yazılı"dır.(7)

Aynı eserde Gök-Türkler Bizanslılara işlenmiş demir satma (demir ticareti) teklifinde bulunur. Bu da Türklerin Demirci bir toplum olduğunu bize gösterir. Türklerin ve Atalarının Demirci bir toplum olduğu Çin kaynaklarında da geçer. Bizans Tarih kitabında geçen İskitlerin diğer adının; "Saka" olduğu bilgisi ilk olarak MÖ.V. YY da yazılan Herodot Tarihinde İskitlerin diğer adının Skoloti (Saka) olduğu bilgisi ile bahsedilmiştir. Her iki tarihi bilgi birbirini doğrular niteliktedir.

Yine Menander’in eserinde; Bizans’a Gök-Türk kağanlığı elçisi olarak giden Maniakh'ın ölümü üzerine onun yerine Tagma adlı Tarkhan (Ταρχάν) ünvanlı Gök-Türk elçisinin göreve getirildiğinden bahseder.

Yine Menanderin eserinde geçen İskit Saka Türklerinin bir kolu olan Avar Kağanı Bayan'ın elçisinin adı Targitius'tur (Ταργίτιον), yine Menander’in eserinde Avar Kağanı Bayan; İskit ve Hunların devamcısı olarak gösterilir. Yine aynı eserde: (Oğuz/Oğur Boylarından olan) Kutrigurlar ile Utigurların lideri olarak gösterilir. Kutrigurlardan, Hun Kutrigurlar olarak bahsedilir.

Yukarıdaki tarihi deliller ışığında; İskitler, Sakalar ismi ile anılan Halklar Oğuz/Oğur Türk Boylarıdır. Herodot Tarihinde, İskitlerin Kurucu Atası olarak bahsedilen Antik Yunanca (Grekçe) Targitaos ( Ταργιταος ) Latince “Targitaus” ismi Türkçe kökenli bir sözcüktür. “Targitaus” sözcüğü; Göktürklerde Tarkhan (Ταρχάν), Avarlarda ise Targitius (Ταργίτιον) olarak anılan (Göktürk ve Yenisey Yazıtlarında büyük komutan ünvanı olarak sıklıkla kullanılan) “Tarkan” sözcüğünün Yunanca ve Latince söyleniş seklidir. Ayrıca “Tarkan” sözcüğü Türklerde ve Moğollarda; büyük/baş komutan, demirci, demir ustası, devlet görevlisi ve savaşçı/asker anlamlarına gelir. Şaman/Kamların ata mesleği demircilik olup demirci şamanlar “Tarkan” ismi ile anılır. “Tarkan” ismi Türk boyları arasında; Tarhan, Targan, Dargan, Darkan olarak da telaffuz edilir. 

Fatih Mehmet Yiğit













***

Eski çağ tarihçisi, cografyacısı, doğabilimcisi (d. M.S. 23 – ö. 24 Ağustos 79) Romalı Asker ve Yazar olsn Gaius Plinius Secundus Doğa Tarihi adlı eserinde İskit-Saka aynılığını şu sözlerle anlatmaktadır:


“Ötesinde bazı İskit kabileleri vardır. Persler bunlara Perslere en yakın kabile olan Sacae genel adını vermişlerdir.”

(Pliny, Natural History - Book 6 , sections 19-L(50)

***
İSKİT SAKA TÜRKLERİNİN YAŞADIĞI BÖLGELERİ GÖSTEREN TARİHİ HARİTALAR:
Batlamyus 

Batlamyus 


Gerardus Mercator (1512 - 1594) 
(Batlamyus)
Gerardus Mercator (1512 - 1594) 
(Pliny)

Honter'in (1561)  De Cosmographiae Rudimentis'inden antik İskit haritası. 

Heinrich Petri, 1552. İskit Haritası 


Christopherus Cellarius'un İskit ve Serica haritasında  (1703'te Almanya'da yayınlanmıştır) burada ayrıca solda Volga Nehri'nin eski adı olan RA (Rha) ve üstte Hiperborean veya İskit okyanusu ve tüm Sibirya'nın Serica olarak adlandırıldığını görebilirsiniz

Cluver'in Introductionis en Universum Geographicus…. adlı, 17. ve 18. yüzyılın en üretken Coğrafya kitaplarından birinde İskitya/Tataristan/Türkistan 
 
İSKİTLER Haritası 

İskit Saka Türklerinin yaşadığı bölgeleri gösteren gravür haritası, Batlamyus'un 8. Asya Bölgesel Haritası ( Tabula Asiae VIII ). Scythia ekstra Imaum ve Serica, Seres ülkesi. Tarih 1540 Kaynak Batlamyus'un Coğrafyası , Avustralya Ulusal Müzesi, Canberra, Avustralya Yazar Sebastian Münster


Jacobus Angelus'un Maximus Planudes'in 13. yüzyılın sonlarına ait yeniden keşfedilmiş Ptolemy'nin 2. yüzyıl Coğrafyası'nın Yunanca elyazmalarının 1406 Latince tercümesindeki 1. (değiştirilmiş konik) projeksiyona dayanan 15. yüzyılın ortalarına ait bir Floransa dünya haritası .

Harita (MÖ 484 - MÖ 425)



1800'LERİN BAŞLARINA AİT  ROBERT DE VAUGONDY HARİTASI. OLDUKÇA İYİ KONDİSYONDA.42x32.
***

-İSKİT SAKA TÜRK BOZKIR KÜLTÜR BÖLGELERİ-


Türkler'in çoğunluğu hayvancılık ile uğraştığından bozkırlar ve otlaklarda konar-göçer yaşam sürmüşlerdir. Bu yaşam tarzı haliyle Türklerin bozkır ve otlak araziler üzerinden göç yollarını şekillendirmiştir. Bu haritaya bir nevi Türklerin Göç haritası da diyebiliriz. Herodot Tarihinde anlatılan İskit Saka Türk Coğrafyasında da bunu görmek mümkündür.
Herodot Tarihinden yola çıkılarak hazırlanan İskit Haritası Hazırlayan: Kadir Sevencen

Türklere ait arkeolojik bulgular ve kurganlarda çoğunlukla bu hatta bulunduğu gibi, Bozkır medeniyeti olan (Dış Oğuzlar) İskitler, Hunlar, Kıpçaklar ile Tatarların akın ve fethettiği ana güzergah hat buralar yani haritada gösterilen yerler. Bu hat kuzey Avrupaya kadar ulaşmaktadır. 

İskit Saka Türklerinin temel geçim kaynağı hayvancılık olduğundan İskit Saka Türklerinin göç ve hakimiyet alanı Avrupa-Asya Bozkır steplerini içine alan otlak bölgelerdir. İskit Saka Türk kültürü bu sahada şekillenmiştir. Yapılan Arkeo-genetik bilimsel çalışmalarda bu tezi doğru kılmaktadır. 










(2019 yılında) Washington Üniversitesi'nde Sanat ve Bilim arkeolojisi profesörü olan Michael Frachetti, Harvard Tıp Fakültesi'ndeki Blavatnik Enstitüsü'ndeki genetik profesörü, Howard Hughes Tıp Enstitüsü'nün genetiği profesörü David Reich ve laboratuvarında doktora sonrası bir bilim adamı olan Vagheesh Narashimhan; Broad MIT ve Harvard Enstitüsünde hesaplamalı bir biyolog olan Nick Patterson; Viyana Üniversitesi'nden Ron Pinhasi; ve Frachetti. İşbirlikçi Bilimsel araştırma gruplarının dahil olduğu 100 Bilim insanının  523 antik mezar kalıntısı üzerinden yaptığı DNA çalışması Türk tarihine ışık tutuyor. Bu çalışma Göç yolları ile ilgili Dünyanın en büyük çalışması, çalışmaya göre Orta Asya'dan Avrupa,Sibirya,Hindistan ve Ortadoğuya (İran'a) M.Ö.12000-2000 arasında büyük göçler olmuş Göç merkezi Türklerin anayurdu Türkistan coğrafyası gen haritası incelendiğinde konar göçer bozkır kültürüne sahip Türklerin yayılma ve göç yolları gösterilmektedir. 



Maykop Kültürü: MÖ 4000 – MÖ 3000 yıllarına tarihlenen Türklere ait en eski Kurgan mezarı bugün halen Dağıstan, Kumuk, Hun-Balkar,Nart Türklerinin yoğun olarak yaşadığı Kuzey Kafkasya Dağıstan ve Adige bölgesi civarlarında tespit edilen ve M.Ö. 4000 lere tarihlenen Maykop Kurganlarıdır.




Kurganların bulunduğu bölge Maykop Kültür bölgesi olarak adlandırılmaktadır. Bahse konu bölge daha sonraki tarihlerde İskit/Saka Türk Kurgan mezarlarının yoğun olarak bulunduğu yerlerdendir. M.Ö.4000 lerden günümüze kadar bölgede hep Türk halkları yaşamıştır. Buluntuların bir kısmı kuzey batı Kafkasya dağı eteklerinde bulunan Kuban Irmağı civarında bulunmuştur. (Bu nedenle Kuban kültürü olarakta anılmaktadır)

Yamnaya kültürü: Yamna kültürü geç Bakır Çağı'ndan erken Tunç Çağı'na kadar  M.Ö. 3300 ve 2600 yılları arasında var olan Ural Nehri, Dinyester ve Güney Bug arasındaki bölgelerde yaşamış halkların oluşturduğu bir arkeolojik kültür. Arkeolojik mezar kazılarınca bulunanan mezarların çukur şeklinde odalardan oluşmasından dolayı Çukur Mezar kültürü (Pit Grave) ve Aşıboyası Mezar kültürü (Ochre Grave) olarak da adlandırılan kültürdür.

Anav Kültürü (MÖ. 4.000 - MÖ. 1.000)  bugünkü Türkmenistan'ın başkenti Aşkabat yakınlarında Anav bölgesinde yapılan kazılarda bulunmuş bir kültür bölgesidir.

Afanasiyevo kültürü: Altay Dağları ve Minusinsk ovası civarında görülen, MÖ 3300 ile MÖ 2500 yılları arasında Kalkolitik Çağ'da var olmuş, Güney Sibirya'da bulunmuş olan arkeolojik kültürdür.

Andronovo kültürü: MÖ 2000-900 yılları arasında Altay ve Tanrı dağları, Batı Sibirya ve Hazar'ın kuzeydoğusuna kadar uzanan bölgede yaşamış Tunç Çağı toplumları için kullanılan terimdir. Afanasiyevo kültürü ile başlayan ve İskit, Hunlar, Moğollara devam eden bozkır konfederasyonu yönetiminin temsilcisidir.

Karasuk Kültürü: M.Ö. 1500 ile M.Ö. 800 yılları arasında Aral Gölü, Tanrı Dağları, Yenisey ırmağı ve Altay Dağları arasındaki bölgede yaşamış Tunç Çağı'na ait kültür ve toplumları tanımlar.

Okunev kültürü: MÖ 2. binyılın ilk yarısına tarihlenen ve Güney Sibirya'nın Minusinsk bölgesi yakınlarında bulunmuş bir Bronz Çağı arkeolojik kültürüdür. Arkeolojik kültür ismini Güney Hakasya'daki bir yerleşim bölgesi olan Okunev'den almaktadır.

-ÖRNEK:MAYKOP KURGANI İNCELEMESİ-

Türklere ait en eski Kurgan mezarı bugün halen Dağıstan, Kumuk, Hun-Balkar,Nart Türklerinin yoğun olarak yaşadığı Kuzey Kafkasya Dağıstan ve Adige bölgesi civarlarında tespit edilen ve M.Ö. 4000 lere tarihlenen Maykop Kurganlarıdır.






Kurganların bulunduğu bölge Maykop Kültür bölgesi olarak adlandırılmaktadır. Bahse konu bölge daha sonraki tarihlerde İskit/Saka Türk Kurgan mezarlarının yoğun olarak bulunduğu yerlerdendir. M.Ö.4000 lerden günümüze kadar bölgede hep Türk halkları yaşamıştır. Buluntuların bir kısmı kuzey batı Kafkasya dağı eteklerinde bulunan Kuban Irmağı civarında bulunmuştur. (Bu nedenle Kuban kültürü olarakta anılmaktadır)

Buradan ele geçen hazineler Berliner Museen; The University Museum,St.Petersburg Hermitage, University of Pennsylvania, Philadelphia ve The Metropolitan Museum of Art, New York arasında paylaşılmış olup bütün bu eserlerin hepsi bütün olarak ‘Maikop Hazineleri’ olarak adlandırılır.






Maykop Türk Kurganında bulunan eserlerden; Altın öküz heykeli Sümer Türklerine ait eserler ve Türkmenistan Anau bölgesindeki altın öküz heykeli ile benzer niteliktedir. Yine Maykop Kurganında üzerinde  Türklerin en eski sembollerinden olan Kurt/Börü, Aslan(Pars), At,Geyik,Dağ keçisi  hayat ağacı figürleri,Ok, kılıç,kama,balta,mızrak uçları, Tulpar( kanatlı at) altın and kadehi ile Türklerce sıklıkla kullanılan   Türkuaz ve yeşim taşları ile süslü altın takılar bulunmaktadır. Maykop Kurganı ve içerisinde ki eserler kültürel devamlılık açısından ele alındığında İskit/Saka Türk kurganları ile bire bir aynıdır.  Bahse konu eserlerden bir kısmı St.Petersburg Rusya Hermitage müzesinde halen sergilenmektedir. Ayrıca Maykop Kurganının bulunduğu bölgede çok sayıda Türk Taşbaba (Balbal:Türk Ata ve Ana mezartaşları) mevcuttur. Bahse konu taşbabalardan bir kısmı Türkiye Hakkari ilimizde bulunan M.Ö.2500 yılına tarihlenen Taşbaba Türk mezar taşları ile aynı özelliktedir.










Ayrıca bölgede Maykop Taşı olarak bilinen taş bitikte Kırım Türklerine ait Tamga ile aynı bölgedeki dikili taş bitikte Gök-Çarkı ve Balık tamgası  olmak üzere bir çok Proto-Türk yazısına ait Tamgalar bulunmaktadır.

Buradan hareketle Proto-Türklerinin ana unsurlarından olan İskit/Saka Türklerinin ve Atalarının M.Ö.4000 lerden itibaren Kuzey Kafkasya'da var oldukları. Maykop ve Kuban kültür bölgesinde bulunan kurgan buluntuları ile var olduklarını ve bu bölgede varlıklarını sürdürdüklerini ve değişik coğrafyalara bu bölgeden yayıldıklarını bizlere göstermektedir. 

ARKEO GENETİK ÇALIŞMALAR İSKİTLERİN TÜRK OLDUĞUNU ORTAYA ÇIKARMAKTADIR:

Genellikle sert atlı savaşçılar olarak düşünülen İskitler, Avrasya tarihinde önemli bir rol oynayan, Avrasya bozkırlarını yöneten kalabalık Demir Çağı kültürleriydi.


Doğu Kazakistan’daki Eleke Sazy nekropolünün dördüncü tümülüsü. C: Zainolla Samashev

Science Advances’da yayınlanan yeni bir çalışma, MÖ ilk bin yıllardan itibaren Orta Asya Bozkırlarını kapsayan 111 antik bireye ait genom verilerini analiz etti. Sonuçlar, bozkırların efsanevi İskitlerinin kökenleri, gelişimi ve düşüşüyle ilgili genetik olaylara yeni bakış açıları ortaya koyuyor.

İskitler, Avrasya’nın başlıca çağdaş uygarlıklarıyla olan etkileşimleri ve çatışmaları nedeniyle, tarih yazımı ve popüler kültürde efsanevi bir konuma sahip. İskitler, güçlü komşularının kültürleri üzerinde büyük etkilere sahipti, eyer gibi yeni teknolojileri ve binicilik için diğer yenilikleri yaydılar. Antik Yunan, Roma, Pers ve Çin imparatorluklarının hepsi, Avrasya’nın iç topraklarından gelen korkulan atlı savaşçıların geleneklerini ve uygulamalarını kendi bakış açılarından anlatan çok sayıda kaynak bıraktı.

Yine de, dış kaynaklardan gelen kanıtlara rağmen, İskit tarihi hakkında çok az şey biliniyor. Yazılı bir dil veya doğrudan kaynaklar olmadan, konuştukları dil veya diller, nereden geldikleri ve bu kadar büyük bir alana yayılmış olan çeşitli kültürlerin gerçekte ne ölçüde birbirleriyle ilişkili olduğu belirsizliğini koruyor.

Demir Çağı geçişi ve İskitlerin genetik profilinin oluşumu

Max Planck İnsanlık Tarihi Bilimi Enstitüsü Arkeogenetik Bölümü’nden bilim insanları tarafından yönetilen uluslararası genetikçiler, antropologlar ve arkeologlardan oluşan ekip tarafından Science Advances’te yayınlanan yeni bir çalışma, Orta Asya bozkırlarındaki İskitlerin İskit olmayan arkeolojik kültürlerinin 111 antik genomu ile İskitlerin tarihini aydınlatmaya yardımcı oluyor.

Bu çalışmanın sonuçları, önemli genetik değişimlerin, uzun süren Tunç Çağı yerleşik gruplarının düşüşü ve Demir Çağı’nda İskit göçebe kültürlerinin yükselişi ile ilişkili olduğunu ortaya koyuyor.


Eleke Sazy nekropolünden ‘Altın Adam’ olarak bilinen bir sosyal elitin mezarı. C: Zainolla Samashev

Bulgular, Geç Tunç Çağı çobanlarının nispeten homojen atalarının ardından, MÖ 1. binyılın başında, bozkırlara doğu, batı ve güneyden gelen akınların yeni karışmış gen havuzları oluşturduğunu gösteriyor.

Orta Asya Bozkırlarının çeşitli halkları

Çalışma daha da ileri giderek göçebe Demir Çağı grupları için en az iki ana köken kaynağı belirledi. Bir doğu kaynağı muhtemelen Altay Dağları’ndaki, Demir Çağı boyunca batıya ve güneye yayılan ve hareket ettikçe karışan popülasyonlardan kaynaklanıyordu.

Bu genetik sonuçlar, arkeolojik kayıtta bulunan zamanlama ve konumlarla eşleşiyor ve en eski İskit mezarlarının bulunduğu Altay bölgesindeki popülasyonların sırasıyla güney, orta ve doğu Kazakistan’da bulunan Saka, Tasmola ve Pazırık gibi farklı ünlü kültürleri birbirine bağlayan yayılımını gösteriyor.

Şaşırtıcı bir şekilde, batı Ural Dağları’nda bulunan gruplar, ikinci bir ayrı, ancak eşzamanlı kaynaktan geliyor. Doğudaki durumun aksine, erken Sauromatian-Sarmatian kültürlerinin karakteristik özelliği olan bu batı gen havuzu, Sarmat kültürlerinin Urallardan Pontus-Hazar bozkırlarına batıya doğru yayılmasıyla büyük ölçüde tutarlı kaldı.


Hun-Xianbi kültür mezarlarının havadan görünümü. Hem atlar hem de savaşçılar görülebilir. C: Zainolla Samashev

Yeni genetik değişimlerle bağlantılı İskit kültürlerinin düşüşü

Çalışma aynı zamanda yeni genetik değişimleri ve karışım olaylarını ortaya çıkaran Demir Çağı’ndan sonraki geçiş dönemini de kapsıyor. Bu olaylar, Orta Bozkır’daki İskit kültürlerinin gerilemesi ve ardından ortadan kalkmasıyla eşzamanlı olarak, MS bin yılın başında yoğunlaştı.

Bu durumda, yeni uzak doğu Avrasya akını, makul bir şekilde, MS ilk yüzyıllarda Xiongnu ve Xianbei konfederasyonlarının yanı sıra İran kaynaklarından gelen küçük akınlar gibi Doğu bozkırlarının göçebe imparatorluklarının yayılmasıyla ilişkilidir.

İskitlerin tarihiyle ilgili cevaplanmamış soruların çoğu tek başına antik DNA ile çözülemese de, bu çalışma Avrasya nüfusunun zaman içinde ne kadar değiştiğini ve karıştığını gösteriyor.

“Gelecekteki çalışmalar, farklı dönemleri ve coğrafi bölgeleri kapsayarak, bu trans-Avrasya bağlantılarının dinamiklerini keşfetmeye devam etmeli, uzak geçmişte batı, orta ve doğu Avrasya arasındaki bağlantıların tarihini ve bunların günümüz Avrasya popülasyonlarındaki genetik mirasını ortaya çıkarmalı.” (8)

GÜRCÜ KRONİKLERİNDE GEÇEN (MÖ. IV YY KAFKASYA'DA YAŞAYAN) BUN-TÜRKLERİ

 “Moktsevay Kartlisay” adlı Gürcü kroniğinde; İskender'in,  Kafkasyaya yaptıgı akınların anlatıldığı bölümde; Bun-Türklerinden bahsedilmektedir. Esere göre İskit Saka Türklerinin bir boyu olan Bun-Türkleri;  MÖ. IV. Yüzyılda Mtsheta yakınlarında, Kafkasyada Kür nehri boyunca (Sarkine-kalaki, Kaspi, Urbanis ve Odrah şehirleri ile Büyük Ayna kalesi, Kaspi, Urban ve Ozrah kalesinde) yerleşik olarak yaşayan savaşçı bir Halktır.



 Moktsevay Kartlisay (Kartli’nin Din Değiştirmesi  IX. yüzyılda hazırlanmıştır), Derleme eser olan “Kartli’nin Tarihi” anlamına gelen  Kartlis Tshovreba ile “Kartlis Tshovreba”nın bir parçası olan Leonti Mroveli tarafından yazılan “Mepeta Tskhovreba” ile “Moktsevay Kartlisay” adlı Gürcü kroniklerinde Bun-Türklerine rastlanılmaktadır ilgili eserlerde Bun-Türkleri  MÖ. IV. Yüzyılda Mtsheta yakınlarında, Kür nehri boyunca dört şehirde (Sarkine, Kaspi, Urbnisi ve Ozrakhe) İskit akınlarıyla yerleşmiş Türk soylu bir topluluk olarak Kafkasya’nın eski sakinlerindendir. Tartışmalı konularla beraber bu kaynaklara göre Doğu seferine çıkan Makedonların ünlü kralı İskender, MÖ. IV. yüzyılda Güney Kafkasya’ya geldiğinde, ona karşı çıkan kuvvetli bir Türk varlığının olduğu anlaşılmaktadır. Bunlar, Kıpçak ve Bun-Türkler adıyla anılmaktadır. Bun-Türkler ve Kıpçaklar orada çok sayıda, kalabalık şehir ve kalelerde yaşamaktadırlar. Gürcüce eski çağları anlatan “Moktsevay Kartlisay” (Kartli’nin Din Değiştirmesi) kroniğinde MÖ 330’lu yıllarda Makedonyalı Büyük İskender’in İberya (Gürcistan) yürüyüşü hususunda şu bilgileri görüyoruz: “ İskender, Lut kavmini geri püskürttükten ve kuzeye doğru sıkıştırdıktan sonra, Kür nehri kıyısındaki dört şehirde oturan acımasız Bun-Türk boylarıyla karşılaştı. Bunlar Sarkine, Kaspi, Urbnisi ve Ozrakhe şehirleri ile onlara ait kalelerdi”…( “Bun-Türkler”,BAL-TAM Türklük Bilgisi Dergisi, sayı: 24,Eylül-2016,Prizren-KOSOVA, s. 27-34 BUN-TÜRKLER Abdulkadir KOÇ)

Fransız bilgini Brosset, Bun-Türklerin Turanlı olduğunu bildirmektedir.Gürcü dil bilgini Marr ise, Bun-Türk’ün “otokton/yerli Türk” anlamına geldiğini yazmaktadır. Bu bilgiler, Çoruh ve Kür boylarında, dolayısıyla Kafkasya’da, Türklük tarihinin, ne kadar eskilere gittiği konusunda kesin bir fikir vermektedir. En eski Gürcü kaynaklarından biri olan Moktsevay Krtlisa’da (VΙΙΙ. Yüzyıl), milâttan önce ΙV. yüzyılda Makedonyalı İskender’in Kafkasya’ya geldiği sırada Kür ırmağı boylarında Bun-Türklerinin yaşadığı, buralarda dört büyük şehrinin ve alınmaz kaleleriyle güçlü ordularının varlığı, bu topraklara daha sonra birbiri ardınca Hunlar, Hazarlar ve Kıpçakların geldiği kayıtlıdır. (The “Bun - Turks” in Ancient Georgia Jost Gippert, "Bun-Turks", the Turks, and the Kipchaks in Old Georgian Sources "ბუნ-თურქები", თურქები და ყივჩაყები უძველეს ქართულ წყაროებში Tariel Putkaradze) Bun-Türkler hakkında bilgi veren bir başka ünlü tarihçi de Güney Azerbaycanlı Zehtabî’dir. Zehtabî, İskender’in Kafkasya’ya geldiğinde, Bun-Türklerle karşılaştığını ve Bun-Türklerin Kür ırmağı sahillerinde yaşadıklarını belirtir. Gürcü bilgini Takayaşvili, bu elleri Türk göstererek, Bun-Türkler, ya Türkler ya da Turanlılardır, demektedir. Bazı âlimler, Bun-Türklerini, Hun Türkleri olarak da gösterirler. Gürcü âlimleri, Bun-Türklerle Kıpçaklar arasında bir farkın olmadığı görüşündedirler. Bu da tabiîdir. Çünkü bunların her ikisinin dili, âdet ve ananesi, dinî inançları, hayatı vs. aynı idi; her ikisi de Türk idi. Kuman, Kırgız, Tatar, Kara Kırgız dillerinde bun, soy/nesil demektir. Bun-Türk, Türk soyu, Türk nesli demektir”. Türklerin Ahıska dediği şehre, Gürcüler, Sa-mskhe, Akhalsikhe, Sa-Atabago gibi isimler kullanmaktadırlar. Bunlardan Sa-mskhe “Meskhi yurdu”, Akhalsikhe “Yeni kale”, Sa-Atabago “Atabek yurdu” anlamına gelmektedir.


İSKİT SAKA TÜRKLERİNİN EFSANEVİ KAĞANI: ATAİAS

İskit Türklerinin efsanevi hükümdarı Ataias (MÖ 429 - MÖ 339) Yunan ve Roma kaynaklarında MÖ 339'da Makadenyo'da uğradığı ihanet sonucunda 90 yaşındayken yaşanan çatışmada hayatını kaybeden İskit'in en güçlü kralı olarak tanımlanmıştır. Onun adı ayrıca Ateas,Atheas, Ateia , Ataias ve Ateus olarak geçmektedir. Onun dönemi İskitlerin ikinci dönemidir. Trakya,Anadolu ve Karadeniz havzasının büyük bölümü İskitlerin egemenliği altındadır. Ataias'ın ordusunda 20.000 den fazla atlı Türk kadın savaşçı olduğu rivayet edilir. Ataias'ın ölümü sonrası ikinci İskit Türk Kağanlığı Skilurus dönemine kadar gerileme evresine girmiş daha sonra dağılmıştır.

Romalı Tarihçi Plutarch, Ataias'ın karakteri ve Yunan kültürüne karşı olumsuz tavrı hakkında ki anekdot da göre:  "Ateas, mükemmel kaval çalan Yunan yönetici Ismenias'ı esir aldığında ona kaval çalmasınıı emretti; diğerleri ona hayran olduğunda, bir atın kişneme sesinin daha keyifli olduğuna yemin etti."






Resim: Ataias'a ait madeni paralar Ataias potre olarak tıpkı Hun Kağanı Attilla'yı betimleyen tablolardaki gibi Türklerin özgürlük ve bağımsızlık sembolü olan Başında (Börü)Kurt börkü ile tasvir edilirken paranın diğer yüzünde Türklerin sıklıkla kullandığı kuyruğu bağlı At üzerinde (Hun ve Gök-Türkler gibi uzun saçlı) ok atan savaşçı olarak resmedilmiştir. Para üzerinde Grek alfabesi ile Türkçe "Ataies" yazmaktadır.
Türklerde; Ok ve Yay hakimiyet sembolüdür.

ATA: Türkçe'de büyük baba anlamındadır. Ayrıca Devlet Başkanlarına Türkler Ata demektedir.



İSKİT SAKA TÜRK SAVAŞÇILARINA AİT AKINAK (AKINCI) KILIÇLARI

Tarihi kaynaklara göre Akinak/Acinaces/ἀκῑνάκης diye anılan sivri uçlu iki tarafı keskin kama ve kılıçlar İskit Saka Türk Savaşçılarınca kullanılmaktaydı.  Akinak: Türkçe kökenli bir sözcük olup Akın ve Ak/Akmak kelimelerinin birleşmesinden türetimiştir. (Bıçak sözcüğünde olduğu gibi Bıçak: Biçmek+Akmak)  Savaşlarda yakın muharebelerde kullanılan Türk Akıncı kılıcı anlamındadır.

Bu kısa kılıç türü İskit Saka Türk Savaşçılarına ait olup daha sonraları bu kılıç türü Roma Ordusu tarafından Gladio adıyla kullanılacaktır. İskit Saka Türklerinin devamcısı olan Hun Türkleri tarafından da bu kılıç türü kullanılmıştır.Ayrıca "Akın" sözcüğü Kazak Türkçesinde Ozan, Kam anlamlarında da kullanılmaktadır.

Eski Türk destanlarında bu tür kılıçlar Ak-polat-Ak-bulat olarak anılmaktadır. Çin,İç Moğolistan Ordos ve Kansu yakınlarında bulunan Hun dönemine ait Çin Xionghu (Hun Heritage Museum) Müzesinde sergilenen Kılıçlarda bu türlüdür. Tanrı-Kut Mete Kağan kitabımda bu kılıçlara ait resimler mevcuttur. Konu ile ilgili resimleri burada da paylaşıyorum.

Fatih Mehmet Yiğit 

Resimler:
-İskit Saka Türk Savaşçılarına ait tarihi AKINAK (Akıncı) kılıçları.
























 

PROTO-TÜRKLERİN ALTIN ÇAĞINDAN...

(MÖ 7-6.YY) İskit Saka Türk Kurganından çıkartılan İskit Saka Türk Beyine ait altın işlemeli (ölüm merasimi için özel hazırlanmış) Akınak adı verilen ucu sivri iki tarafı keskin İskit Saka Türk Akıncı kılıcı 
Kılıç üzerindeki kabartma çizimlerin anlamlandırılması:

-Boynuzlu Geyik İskit ve Hun Türklerinde Ruhları Tanrı katına taşıyan hayvan sembolüdür. Hun Türklerine ait mezar taşlarında göğe uçan boynuzlu geyik çizimleri mevcuttur. Bu sembol zamanla Pazırık Kurganında görüleceği üzere boynuzlarla  süslenmiş At, Dağ keçisi, boynuzlu koç sembolüne dönüşmüştür. Günümüzde Türk Halk inancında hala; Tanrı adına kesilen kurbanın (at,koç gibi) sırtında ölen kişiyi sırattan geçireceğine Tanrı katına taşıyacağına inanılması eski Türk inancının günümüz kültürüne taşınmasıdır.


-Akınak Kılıç kabzasının en üstünde Tanrıya Uçmağa varan savaşçının ruhunu/canını/tinini (çam kozalağı: beyindeki Epifiz bezini ruhu bedene bağlayan kapıyı  sembolize eder) ve and kadehini (and kadehi: Tanrıya verilen andın tutulduğunu, savaşçının töreye uygun yaşadığını ifade eder) sunan kanatlı iki iye (melek) mevcuttur. Saha Yakut Gök Tanrı inancında Tanrı katı; Dokuz kat Göğün üzerinde sürekli ışık yayan sekiz köşeli yıldızın ve hayat ağacının bulunduğu yerdedir. (Uçmağa/Cennete kabul töreni)


-Bir altta Türklerin Kadim sembolü Kurt-Ejder Sembolü bulunmakta bu sembol İskit,Hun ve Gök-Türklerin sembolüdür aynı zamanda


-Diğer altta bulunan ok atan grifin (kartal başlı, kanatlı, balıklı, aslan gövdeli) sembol ölen kişinin cesur bir savaşçı olduğunu ve ölüme yenik düştüğünü ifade eder. (Türkçede ölüm okundan, ecel pençesinden kaçılmaz Türkçe deyimleri bununla alakadardır)
Bu sembol ölümü temsil ettiği gibi aynı zamanda kötü ruhları kaçırıcı koruyucu Totemdir
Daha Detaylı bilgi makalelerimde mevcuttur.
Fatih Mehmet Yiğit


2021 yılında Kazakistan’ın batısındaki Aktöbe eyaletinde bulunan erken Demir Çağı’na ait mezarlıkta MÖ 6. ve 5. yüzyıllara ışık tutan taş sunak ve altınla kaplanmış İskit Saka Türklerine ait tören kılıcı Akınak (Akıncı kılıcı) bulundu

Taş sunak ayakları Türklerin kadim sembolü Böru/Kurt Başı şeklinde yapılmış




-Hun Türklerine ait AKINAK/AK-POLAT/AK-BULAT (Akıncı) kılıçları.








İSKİT SAKA TÜRKLERİNDE OĞUZ KAĞANIN ON OK HİKÂYESİ:

 (M.Ö.2. Yüzyılda Tauris, Taurica ve Tauric yani Türklerin ülkesi olarak bilinen Kırım Yarım adasında hüküm süren İskit/Saka Türk Kağanı) Scilurus Ölüm vakti yaklaştığında; sayılları seksen kadar oğlunu başına topladı ve her oğluna sırasıyla bir tomar ok/cirit verdi ve kırmasını istedi. Hepsi pes ettikten sonra, okları tek tek çıkardı ve kolayca hepsini kırdı, böylece çocuklarına birlikte dururlarsa güçlü olacaklarını ancak ayrılıp kavga ederlerse zayıf kalacaklarını öğretti.
(Pseudo-Plutarch/Plutarkhos, Sayings of Kings and Commanders/Kralların ve komutanların sözleri Sayfa: 172-184)

TAURİ (Antik Yunanca: Ταῦροι), ya da Scythotauri, Tauri Scythae, Tauroscythae (Yaşlı Plinius, Doğanın Tarihi 4.85) Kırım Yarımadası'nın güney kıyısına yerleşmiş olan halktır. Kırım Dağları'nda ve bu dağlar ile Karadeniz arasında kalan şeritte yaşamaktaydılar. Kendi zamanlarında bu bölgeye Taurica, Taurida ve Tauris şeklinde isimler vermişlerdir.Herodot Taurilerin coğrafi olarak İskitler'in yaşadığı bölgede yaşadıklarını belirtir.Pritsak ve Golb'a (1982) göre ise Tauriler Türk kökenli bir halktır.(9)


TAURANLI (TURANLI) TAURİCA (TÜRK) ARTEMİS:

Yunan mitolojisinde avcılık, okçuluk ve ay tanrıçası olarak bilinen Artemis gerçekte İskit/Saka Türk Efsanesidir. Antik çağlarda İskit/Saka Türklerinin başkenti Kırım, Taurica (Türk) Chersonnesus ismiyle bilinirdi. Bu nedenle Artemis Tauran (Turanlı) Artemis olarak anılmıştır. İskit Saka Türkleri, Truvalılar ve devamcısı olan Traklar ve Etrüskler vasıtasıyla Grek kültürüne Artemis Miti geçmiş Etrüsk Türk Sanatındaki Artemis sanat eserleri zaman içerisinde Grek kültürüne mal edilmiştir. 



Yine İskit/Saka Türklerinin Efes bölgesini ele geçirmesi ve Efes şehrini kurması nedeniyle Efeste Artemis adına sunaklar yapılmış, Efesli Artemis doğurganlığın sembolü olarak adlandırılmıştır. Yine İskit Saka Türk şehri Efesten batı kültürüne Artemis miti aktarılmıştır. Artemis, Mitlerde tıpkı İskitli Amazon Türk kadın savaşçılar gibi Bekardır. Tıpkı onlar gibi Ok ve Yayla avlanır. Türk Şamanlar ve Türk Destan karakterleri gibi Geyik donuna (şekline bürünür) Geyik sembolizmi ile anılır.

Hatta Antik Cografya ve Tarihçisi Strabon, Artemisin saçının İskit Saka Türklerinin başkenti yaptığı Samsun Termede  (Artemis Tauropolis) bulundugunu daha sonra bu saçın Kapadokya bölgesine getirildiginden bahseder.

Fatih Mehmet Yiğit

Resimler: 
MÖ.5. YY la ait üzerinde Artemisin Av sahnesinin yeraldığı Etrüsk Türk Vazosu /Boston Güzel Sanatlar Müzesi
MÖ.4.YY la Ait Geyik üzerinde avlanan Kırım Türk'ü Artemisi tasvir eden altın küpeler











HERODOT TARİHİNDE; İSKİT SAKA TÜRKLERİNİN ORTAYA ÇIKIŞI VE TARİHİ KAYITLARDA İSKİTLERİN TÜRKLÜĞÜNE DAİR BİLGİLER:

 ( d.MÖ 484 ö.MÖ 425) yılları arasında yaşayan, Tarihin babası sayılan Herodot İskitlerin ortaya çıkışı ile ilgili şu efsaneyi anlatır:

Skyth'ler (İskit Türkleri), kendilerini ırkların en genci* sayarlar ve kökenlerini şöyle gösterirler: Bu ülke boştu, burada ilk olarak Targitaos (Türklerin Atası) adında bir adam doğdu. Bu Targitaos'un babası Zeus, anası da Borysthenes ırmağının kızıymış, öyle derler. –Benim aklım ermez, ama bana ne, efsane böyle diyor.– Targitaos'un kökeni buymuş demek; bunun üç çocuğu olmuş, Lipoxais, Arpoxais ve en küçükleri Koloxais. 

Bunların zamanında Skythia'ya, gökyüzünden altından yapılma zanaat araçları düşüyor, bir saban, bir boyunduruk, bir balta ve bir kupa. Bunları ilk olarak en büyükleri görüyor ve yaklaşıyor almak için; altın kızıl kor oluyor. O geri çekiliyor, ortanca ilerliyor, gene aynı şey oluyor. Maden öyle ateş saçıyor ki, uzaklaşmak zorunda kalıyor. Sıra üçüncüye, yani en küçüklerine geliyor, o zaman altın soğuyor, o da bunları alıp evine götürüyor. Mucizeyi gören büyükler, iktidarı en küçüklerine bırakıyorlar. 6. Lipoxais'ten, Aukhatea denilen Skyth'ler doğmuştur. Ortancadan, Arpoxais'ten inenler Katiariler ve Traspieslerdir ve en küçüklerinden de kralları çıkmıştır ki, adları Paralatailardır. Tümü de Skoloti (Saka) diye anılırlar ki, bu kralların lakabıdır. Bunlara Skyth'ler adını Yunanlılar takmışlardır.(10)

*Divanı Lügatit Türk'te Kaşgarlı Mahmud "Türk" kelimesinin anlamını; gençlik, kuvetlilik ve zindelik olarak ifade eder.

Türklerin Atasının Zeus (Gök-Tanrı) olarak tanımlanması (Gök-Türk Bilge Kağan Bengü Taş Bitikte) Orhun kitabelerinde geçen: "Tengriteg Тengride bolmuş Türk Bilge Kagan:Tanrı gibi Gökte (Cennette) olmuş Türk Bilge Kağanı" ifadesine uygundur. Yine Gökten yeryüzüne düşen altın araç ve gereçler (Saban,Boyunduruk,Balta ve Kupa sembolleri ile) Türklerin tarihin ilk Atı ehlileştiren, toprağı işleyen (tarım yapan), madeni işleyen, savaşçı bir millet olduğunu ifade eder.

 Dünya Tarihinde ilk nüfus sayımı İskit Saka Türkleri tarafından yapılmıştır.


(MÖ:V.YY) Herodotos Tarihinde; “Kralları Ariantas; İskitlerin kaç kişi olduklarını öğrenmek istemiş, her İskit’in kendisine bir ok ucu getirmesi için haber salmış; getirmeyen öldürülecekmiş. Pek çok ok ucu getirilmiş ve o da bunlardan kalıcı bir anıt yaptırmak istemiş. O zaman bu bakır kazan yapılmış, bu Exampeia denilen yerde kurbanlar bunun içine konur. İşte İskitlerin kaç kişi oldukları hakkında dinlediklerim bunlardır” diyerek aktarmıştır. Heredotos’un aktarımında da görüldüğü gibi İskitler, oklarını nüfus sayımında kullanmışlardır.

Buradan çıkartacağımız sonuç; Türkler nüfus ve demografik yapılarına son derece önem veriyor. Elini kolunu sallayan İskit Saka Türk Yurduna giremiyordu.  


İSKİT SAKA TÜRKLERİNDE; KADIN ERKEK EŞİTLİĞİ, ERDEM, ADALET VE SAVAŞÇI ONURU:

[2.1] İskitlerin çok büyük ve görkemli olan   eylemlerini anlatırken kökenlerinden başlamalıyız; 2 çünkü imparatorluklarından daha az ünlü olmayan bir yükselişleri vardı; ne de kadınlarının cesur eylemlerinden çok erkeklerinin yönetimiyle ünlüydüler. (Kadın-Erkek eşitti) 

3 Erkekler Partlar ve Baktriyalıların kurucuları olduklarından , kadınlar Amazon krallığına yerleştiler ; 4 Öyle ki, erkek ve dişilerinin işlerini kıyaslayanlar için, hangi cinsin daha seçkin olduğuna karar vermek zordur.

İskitlerin ulusu her zaman çok eski olarak kabul edildi;

5Aralarında adalet, yasaların etkisinden çok insanların karakterinde görülür.6Onlara göre hiçbir suç hırsızlıktan daha iğrenç değildir; Başkalarının onlara göz diktiği kadar, onlar da altını ve gümüşü hor görürler.(Maddiyatı önemsemezler,Erdemli olmak onlar için daha değerlidir)

7Onlar, meşakkatlere ve savaşlara dayanıklı bir millettir; vücut güçleri olağanüstü; Kaybetmekten korktukları hiçbir şeye sahip çıkmazlar ve galip olduklarında şandan başka hiçbir şeye göz dikmezler...

 Açıklamak gerekirse  (II, 3, 7-8):

İskit halkı hem çalışmada, hem de savaşta dirençlidir,  vücudu inanılmaz derecede güçlüdür; o kaybedilecek hiçbir seyi aramaz, galip geldiğinde ise san ve ünden başka hiçbir șey aramaz.

MS.II.Yüzyıl Romalı Tarihçi M. Junianus Justinus (Justini Historiarum) Tarih Kitabı


TÜRK BAŞLIĞI 

Tarihi kayıtlarda İskit Türkleri, Sakâ Tigrakhaudâ (Türk başlıklı Sakalar) 'sivri şapkalı okçular' olarak adlandırılırlar.

Gök-Türk Kağanlığı dönemindeki Sui-Şu (Suishu) adlı Çin kayıtlarında Tu-kie sözünün Türk dilinde miğfer/başlık anlamına geldiği şu şekilde belirtilmektedir: Altayların biçimi demir tolgaya benzer, onların dilinde demir tolgaya Tu-kie - Tu jue (Türk) denilir, sonra bu yüzden bu adı benimserler.

Türk adı “miğfer/başlık” anlamında Farsça kaynaklarda ise; “Targ” olarak telaffuz edilmiştir.





















 VUR-KAÇ ADI VERİLEN GERİLLA SAVAŞ TAKTİĞİ TARİHTE İLK KEZ İSKİT SAKA TÜRKLERİNCE KULLANILMIŞTIR:


MÖ VI yüzyılın sonunda güçlü Pers kralı Darius, İskit Saka Türklerine karşı savaş açtı ve 700 bin kişilik Pers ordusu İskit topraklarını işgal etti.

İskit/Saka Türk (Skythler) Kağanı (İdanthyrsos) Ülkesini işgal etmek isteyen Pers Kralı Dareios’a bir Elçi ile (çavuşla); bir kuş, bir fare, bir kurbağa ve beş oktan oluşan bir mesaj yolladı.

Mesajı getiren İskit/Saka Türk Elçisi (Çavuş) bunların ne anlama geldiğini söylemeye yetkili olmadığını söyleyip geri döndü. Pers komutanı Gobryas, Dareiosa İskit/Saka Türklerinin (Skythlerin): “Ey Persler eğer, kuş olup uçmaz, fare olup yerin altına girmez, kurbağa olup bataklığa atlamazsanız yurdunuza dönemeyecek, oklarımızla can vereceksiniz” demek istediklerini söylemesine rağmen; Pers Kralı Dareiosa, bu ince mesajı anlamadı ve büyük bir askeri güçle İskit/Saka Türk ülkesini işgal etmek istedi. İskit Türk Ordusunun uyguladığı Vur Kaç taktiği Pers Ordusunun bozguna uğramasına ve büyük kayıplar vermesine neden oldu.

İskit, istihbaratı harika bir şekilde çalıştı. İskitler, sayıları kendilerinden çok olan işgalci Pers ordusuna karşı eski Türk savaş sanatı olan vur-kaç gerilla taktiğini uyguladı. Dariusun ordusu ani habersiz yapılan baskınlarla ağır kayıplar veriyordu. Darius İskitlerin, düz ovada kendi ordusuyla karşı karşıya çarpışmalarını istiyordu.

En sonunda İskit Saka Türk Ordusu ile Darius'un Pers Ordusu karşı karşıya geldi. Tam savaş başlamak üzereyken aniden hattın önüne bir tavşan koştu ve İskitler onu kovalamak için koştular. Bu olayı öğrenen Darius, "Bu insanlar bize büyük bir küçümsemeyle yaklaşıyorlar ve şimdi bana göre Gorbia'nın bana bu hediyelerin anlamını doğru bir şekilde açıkladığını görüyorum." dedi. Aynı gün İskitler, Persleri savaşta yenerek işgalcileri Taurians (Turan) Taurica (Türk) ülkesinden (Bugünkü Ukrayna-Kırımdan) kovdular.

Resimler: İskit Saka Türklerine ait sanat eserleri


 


Tavşan kaç, Tazı tut.

Türkçe Deyim

Hayat; bir oyun, oyalamadır 

Hayat, gelip geçidir...


İskit Saka Türk Sanat Eseri:  

1971 yılında Ukraynada, Boris Mozolevski başkanlığındaki Arkeolojik kazıda bulunan. Üzerinde bir çok hayvan tasviri bulunan muhteşem bir sanat eseri İskit pektoralı (M.Ö.500) Altın takı kolye ağırlık 1150 gram



Hunların kökeni İskitlere dayanmaktadır. Çinliler, İÖ 2207 yılında, Çin'in kuzeydoğusunda türeyen ve sürülerinin etleriyle beslenip deri elbiseler giyen Hunlardan söz ederler. Diğer halklarla ticaret yaparken sözleri antlaşma yerine geçerdi. Kendi aralarındaki cinayet ve hırsızlığı kesinlikle idamla Cezalandırırlardı. Çocuklarını avlanmaya ve silah kullanmaya alıştırırlardı. İlk yıllarında kuş ya da fareleri o oklarla vururlar, büyüdükçe yaban tavşanların ve tilkilerin peşine düşerlerdi. Aralarındaki hiç kimse, bir düşman öldürene kadar ya da bir düşmanı öldürecek kadar cesur ve yetenekli olana kadar erkek sayılmazdı. Avantajlı olduğunda, düşmanlarına beklenmedik bir şekilde saldırmak ve avantajı ele geçirdiklerinde hızla çekilmek (Vur-Kaç /Gerilla saldırısı düzenlemek) onların gelenekleriydi. Atlarının muhteşem hızı bu savaş biçimini kolaylaştrırdı. Bu nedenle piyade savaşına alışkın Çinliler, onları takip edemez ve alt edemezlerdi. Hunlar, eğer yeniliyorlarsa, düşmanlarının onları takip etmek için çok ağır koşullarla karşılaşacakları çöllere çekilirlerdi. Silahları oklar, mızraklar ve kılıçlardı.   Tutsak almaya çok hevesliydiler ve bu tutsakları daha sonra sürülerini gütmekte kullanırlardı.  Tekerlekli arabalar üzerine kurulmuş çadırlarda yaşarlardı. Kadim Hunlar; tabutlarına, ölünün rütbesine göre değerli esyalarla, altın, gümüş ve mücevherlerle süslenerek yerleştirilirler: lahit ya da türbe yapmazlardı. Birçok hizmetkär ve cariye cenazede ölüyü takip ederdi ve yaşıyormuş gibi ona hizmet ederdi; asker taburları ona eşlik ederdi ve dolunayda değişime kadar sürecek  savaş oyunlarına başlarlardı. Sonra, birçok tutsağın kafalarını keser ve her bir savaşçı ekşi bir sütten yapılmış bir çeşit içkiyle (kımızla) ödüllendirilirdi.(Fransız Doğubilimci, Sinolog, Türkolog Joseph de Guignes (1748) – Mémoire historique sur l'origine des Huns et des Turcs - Hunlar ve Türklerin Kökeni / (1757) – Histoire generale des Huns, des Mongoles, des Turcs el des autres Tartares occidentaux, - Hunlar, Moğollar, Türkler ve diğer Batı Tatarlarının Genel Tarihi)

Hun-Türk Kağanlığı ve devamcısı Gök-Türk  İskit/Saka Türklerinin devamcısı olduğu ile ilgili bir çok tarihi bilgi mevcuttur örnek vermek gerekirse:

-Fransız tarihçisi Amedée Thierry 'nin "Histoired'Attila" adlı eserinde şu olay anlatılmaktadır:

Attila, İtalya’da Milano’yu zaptettikten sonra şehri gezmeye çıkar. Sokakları dolaşırken, bir bina üzerinde bir tablo dikkatini çeker..

"Tablo, sırtlarında al cübbeleri ve başlarında taçları ile, altın tahtlara­ kurulmuş iki impa­ratoru temsil ediyordu. Onların ayakları dibinde ise, İSKİTLER … Savaşta yenilmişler de, merhamet diliyorlarmış gibi, yerlere kapanmış halde idiler. Attila bu küstahça tablonun derhal imha edilmesi­ni ve yerine şöyle bir tablo yapılmasını emreder: Attila kendisi, bir tahta oturmuş olacak, Roma İmparatorları ise, sırtları altın torbaları ile yüklü ol­duğu halde, Attila’nın ayakları dibine altın döker durumda olacaklardı."

Yukarıdaki parça gösteriyor ki, Attila zama­nında Avrupalılar, Hunlar’a "İskit" diyordu. Muh­temelen, Hunlar da kendilerine "Saka" diyordu.(11) 

MS.448 de resmi bir heyetin parçası olarak Avrupa Hun Türk Başbuğu Attila Kağan'ı ziyaret eden Doğu Roma’lı bir diplomat olan Panium Priscus yazdığı eserinde: 

-Avrupa Hun Türk Başbuğu Attila Kağan; İSKİT KRALI 

-Avrupa Hun Türkleri; İSKİTLER

-Avrupa Hun Türk Yurdu ise; İSKİTYA olarak bahsedilmektedir.


Fransız sanatçı Eugene Delacroix tarafından yapılan bir fresk. Palais Bourbon 1 Paris. 1843-47, Kütüphanenin bir duvarına Türk-Hun Kağanı Attila ve ordusu resimlenmiş. Attila kadim Türk sembolü olan Kurt börkü giymiş vaziyette resmedilmiştir.

-MS 448 / 9’da resmi bir heyetin parçası olarak Hun-Türk Başbuğu Attila  Kağan'ı ziyaret eden Doğu Roma’lı bir diplomat olan Panium Priscus yazdığı eserinde Atilla hakkında şunları söylemektedir: "Daha önce hiçbir İskit hükümdarı ya da başka hiçbir toprak yöneticisi bu kadar kısa sürede çok fazla bir şey elde etmemişti. Okyanus adalarına hükmetti ve bütün İskit'e ek olarak Romalıları haraç ödemeye zorladı. Mevcut başarılarından daha fazlasını hedefliyordu ve imparatorluğunu daha da arttırmak için şimdi Perslere saldırmak istedi.(12)

-İskitlerin Türk soyundan olduklarına dair deliller Bizans kaynaklarında da vardır. Bu kaynakların en önemlisi, Bizans İmparatoru İkinci Justinus tarafından, M.S. 568 de, Batı Göktürk İmparatoruna Elçi olarak gönderiIen Zemark os'un yolculuğunu ve Türk imparatoru tarafından kabul edilişini anlatan tarihçi Menander'in eseridir. Fransız bilim adamı Edouard Chavannes'in bu kaynaktan yararlanarak, Batı Göktürkleri hakkında yazmış olduğu eserde, İskitlerle Türklerin aynı kavim olduklarını Bizansın gayet iyi bildiklerini gösteren cümleler vardır. Bunlardan ikisini misal göstermekle yetineyim : 

1 - Zemarkos Bizansa döndükten sonra kendi imparatoruna şunları söyler : "Bugün Türk adını verdiğimiz millete eskiden İskit denirdi."

2 - Türk Hakanının Orhon harfleriyle yazılmış mektubunu İmparatoruna sunarken de, Zemarkos söyle der: "Bu mektup İskit harfleriyle yazılmıştır"(13)

Bizans tarihçisi Menander Protektor; 568 yılında Ek Tagda İstemi Kağan'ın kabul ettiği Bizans elçisi geri geldiğinde İmparator Justin'e: "Bu halk bugün Türk adıyla tanınmıştır. Eski çağlardaki adı Sakalar idi" demiştir" diye yazmaktadır.(14)

Romalı bilgin ve tarihçi Yaşlı Plinius (MS 23-79) Avrupa'da Don nehri etrafında yaşayan "Türklerden" ve Asya'da yer alan Ceyhun ötesi (Maveräunnehir) Türk-İskit topluluklarından bahseden ilk yazar olarak bilinmektedir. Plinius, ünlü eseri Naturalis Historiada Don nehri etrafındaki toprakları şenlendiren Sarmatların altında yer alan halkları sayarken Türkleri (Turcae) de anmaktadır. Tarihçi, Hazar Denizi'nin ötesindeki milletlerden söz ederken İskitlerin Seyhun nehri boyunca yaşadıklarını; Iran'a komşu olduklarini ve Farsların Iskitlerin tümünú genel bir isimle, "Saka şeklinde adlandırdığını; eski çağlarda ise Farsların İskitleri "Aramios" adıyla andıgını söylemektedir. " Plinius'a gore Iskit topluluklarının sayısı bilinemeyecek kadar çoktur. Yaşam tarzları Partlarla aynıdır. Plinius bu bilgilerin ardından Avrupa ve Asya'da yaşadıkları anlaşılan İskitlerin en çok bilinen topluluklarını Sakalar ve Massagetlerden başlayarak sıralamaktadır.(15)  Plinius'la çagdaş olan bir başka Romalı bilgin Pomponius Mela'nin MS 43 ylı civarında yazdığı coğrafyada da Azak Denizi kıyısında yaşayan Túrklerden (Turcaeque) bahsedilmektedir. De Chrograpi L i k ml ber Primus, (105. paragraf)Örneğin, Erken Dönem (MS 7. yüzyıl) Bizans tarihçisi Theophylact Simocatta, Dogu Iskitlerinin kendileri tarafından Túrkler olarak adlandırıldığının altını çizmiştir. Ayrıca, Hunların tarihinin o dönemki bütün dünya tarafından Türklerin tarihi olarak bilindiğini ve Farsların da kuzey-doğuda yasayan Hunlara "Türkler" dediğini kaydetmiştir. Arap cografyacı El-İdrisi (1099-1161), coğrafyasında "Türk İskityası" adı altındaki topraklardan söz etmektedir. Suriye patrigi Michael kroniğinde, "Turklerin ilk kez ortaya çıkışlarının Fars kisrâsı Kiros (MO 522) döneminde olduğunu söylemektedir. Kiros, Türklerden oluşturduğu orduyla Asurlularn yenmiştir. Arkasından bir Türk olan Holophernes'i Filistin'e göndermiştir. Patrige göre Kiros'tan sonra Fars kisrâları Türkleri Sasâniler'e degin paralı asker olarak istihdam etmiştir. Bizanslı tarihçi Chalcocondylas (yk. 1430-1470) Türk ve İskit ilişkisi hakkında ayrıntılı bilgiler vermiştir: Türklerin İskitlerin torunu olduğunu söyleyenler bütünüyle haklıdır; çünkü Türk gelenekleri İskitlerinkinden çok farklı değildir. Üstelik neredeyse ayni dili konuşmaktadırlar. Tarihçi kendi döneminde Avrupa'da "Orda" denen yerde yaşayan İskitlerin, "rahatça" Türkler olarak algılanabileceğinin altını çizmektedir. Zira iki millet aynı hayat tarzından ve giyim kuşamdan hoşlanmaktadır. Ayrıca Chalcocondylas'a göre "Iskit" adı konar-göçer hayat tarzını seçmiş kişiyi tanımlamaktadır. Son bir ornek olarak Isac Newton'un kaleme aldığı tarihe bakalım; Newton Karadeniz'in kuzeyindeki konar-göçer Iskitleri Avrupa'nın ilk insanları olarak tespit etmiştir. İlaveten Newton'a göre Asurluların olan yerler ve dolayısıyla Mısır sular altında kalırken İskitler yüksek dağlarda yaşadıkları için tufandan sadece onlar kurtulmuştur dolayısıyla en eski millet Mısırlılar değil İskitlerdir.(16)


Romalı Yazar Polyaenus Stratejiler kitabında İskitlerden Taurians, Tauryalılar olarak bahsetmektedir.

[46]   Taurians (Turanlılar/Türkler)

İskit halkı olan Tauryalılar, (Türkler) savaşa hazırlanırken her zaman hendekler kazıyor, höyükler yığıyor ve arkalarındaki zemini geçilmez hale getiriyorlardı. Geri çekilme yolları bu şekilde kesildiğinden, fethetmekten ya da ölmekten başka seçeneklerinin olmadığını biliyorlardı.(17) 



Çin kaynaklarına dayanan Fransız Prof. Yosef Döginyi (Joseph Deguignes) (19 Ekim 1721 - 1800 Paris), 1756 - 1758 yılları arasında beş cilt olarak yayınlanan «Hunların, Türklerin, Moğolların ve Daha Sair Tatarların Umumî Tarihi» adlı eserinin I. cildinde: 

"Hunların, Çinlilerden daha az eski olmadıklarını söylemiştim. Çünkü Çinliler Milâttan 2207 yıl önce hükümran olmağa başlamış olan Hiya Sülâlesi daha tahta çıkmadan önce Hunları tanımışlardır.» demektedir.

Şu halde diğer kaynaklarla birlikte anlaşıldığına göre Türkler en az 5000 yıllık bir tarih içinde varlıklarını yüceltmişler ve devlet kurmuşlardır.(18)



NEWTON'UN KALEMİNDEN; İSKİT-HUN-AVAR BAĞI VE HUNGARY SÖZCÜĞÜNÜN ANLAMI:

Evrensel kütleçekimi ve hareketin üç kanunu prensipleri başta olmak üzere birçok Bilimsel buluş gerçekleştiren; fizikçi, matematikçi, astronom, mucit, simyacı, teolog, tarihçi ve filozof, Bilim insanı Isaac Newton (d.1643, ö.1727) Hristiyanların kutsal kitabı İncil de geçen Daniel'in kehanetlerinin tarihi olaylarla açıklamasının yapıldığı "Observations upon the Prophecies of Daniel" adlı eserinin VI.Bölümünde dönemin kaynaklarına dayanarak yaptığı tarihsel araştırmada:



"Avrupaya akınlar düzenleyen Hunların İskitlerin bir devamcısı olduğunu. Avarların ise; Hunların bir kolu olduğunu, Macar Krallığını ifade eden Hungary sözcüğünün ise; Hun ve Avar sözcüklerinin birleşmesinden türetildiğini" ifade etmektedir. 



Bu tarihi tespitten hareketle Hun Türkleri; İskit Saka Türklerinin devamcısı, Avarlar ise; Hun Türklerinin bir kolu, Macarlar ise; Hun ve Avar Türklerinin günümüzdeki torunları ve bakiyesidir...


GÖK-TÜRKLERİN, HUNLARIN BİR KOLU OLDUĞU ATALARININ İSKİT/SAKA TÜRKLERİ OLDUĞU İLE İLGİLİ ÇİN KAYNAKLARINDA GEÇEN GÖKTÜRKLERİN MENŞEİ İLE İLGİLİ KURT'TAN TÜREYİŞ EFSANELERİ:

Türklerin Doğu Türkistan ve Güney Altaylar sahasında neredeyse bütünüyle imha edildikten sonra mucizevî bir şekilde kurttan türediklerini anlatan Türk köken miti, Türkler hakkında bilgi veren Çin kaynaklarından ZS’daki, SS’daki, BS’daki ve TD’deki Türk Bölümleri ile CFYG’de bulunmaktadır. Aslında metinler karşılaştırıldığında bu mitin iki ana varyasyonu olduğu, bunların ZS’da ve SS’da kayıtlı oldukları, diğer kaynakların (BS, TD ve CFYG) ise bu iki ana varyasyonu kopyaladıkları, birbirleriyle bütünleştirdikleri ve bazı yerlerde özetledikleri görülmektedir.

 Bütün kaynaklar karşılaştırıldığında, Türklerin kurttan türeyiş mitinin ortak anlatısı şu şekildedir: 

Ataları Batı Denizi’nin (西海 xi hai) üstünde (kuzeyinde) ya da sağında (batısında) oturan, HUNLARIN (匈奴 XİONG NU) FARKLI BİR SOYU OLUP FARKLI/BAĞIMSIZ BİR BÖLÜK HÂLİNE GELEN TÜRKLERİN SOYADLARI A-SHİ-NA’DIR 阿史那. Türklerin ataları orada yaşarlarken komşu bir ülkenin saldırısına uğrayıp yenilirler; düşmanlar bütün aileleri, erkek-kadın demeden küçük-büyük herkesi öldürürler. Geriye bir tek yalnızca on yaşında olan bir oğlan çocuğu kalır, askerler onun küçük olduğunu görüp öldürmeye kıyamazlar, böylece ayaklarını ve kollarını kesip onu otlarla kaplı bir bataklığın ortasında terk ederler. Bataklıkta bir dişi kurt vardır ve çocuğa her seferinde et getirip besler; çocuk müteakiben et yiyerek hayatta kalır ve büyür, kurtla birlikte olur, sonra kurt gebe kalır. Komşu ülkenin hükümdarı bu çocuğun hâlâ yaşadığını duyunca, öldürülmesi için yeniden adamlarını gönderir ve onlara çocuğu öldürmelerini buyurur. Gelen kişiler kurdun çocuğun yanında olduğunu görürler, kurdu da öldürmek isterler, ancak kurt sanki tanrısal (神 shen) bir yardım almış gibi olur, denizin do- ğusunda Koçu Ülkesi’nin (高昌國 gao chang guo ‘Turfan’) kuzeyindeki ya da kuzeybatısındaki bir dağa kaçar. Dağda bir mağara vardır, mağaranın içinde otlarla kaplı bir ova bulunmaktadır, çapı yüzlerce 里 li (1 li  0,5 kilometre) olup dört tarafı hep dağdır. Kurt burada saklanıp sonra on oğul doğurur. On oğul büyüyünce dışarı çıkıp eş alıp onları gebe bırakırlar; sonra hepsinden bir soy olur. Ashina birisinin soyadı olup en değerli olandır; sonra Ashina uzun süreliğine hükümdar olur. Böylece Türkler otağlarının kapısına kurt başlı tuğ dikerler ve soylarını unutmadıklarını gösterirler. Soyları çoğalır, sonunda yüzlerce aile olurlar. Birkaç nesil sonra bütün bölükler ve herkes, Axian Şad’ın (阿賢設 a xian she) ön￾derliğinde mağaradan çıkarlar, Ruru’lara (茹茹~蠕蠕) bağlanırlar. Uluġ Yabġu (大葉護 da ye hu ‘büyük yabgu’) döneminde soyları daha da güçlenirler. Altay Dağları’nın (金山 jin shan) güney yamacında yerleşirler ve Rurular için demircilik yaparlar. Altayların biçimi demir tolgaya benzer, onların dilinde demir tolgaya Türk (突厥 tu jue) denilir, sonra bu yüzden bu adı benimserler (BS 99.3285-3286; CFYG 956.11251b-11252a; SS 84.1863-1864; TD 197.5401-5402; ZS 50.907-908).

 Türklerin yukarıda verilen kurttan türeme mitinin yanı sıra, Güney Sibirya’da geçen bir başka köken miti daha bulunmaktadır. Bu mit esasen ZS’da bulunmaktaysa da SS’da yer almamaktadır. BS, TD ve CFYG ise ZS’daki metni hemen hemen aynı biçimde alarak kopyalamışlardır; yalnızca TD’de birkaç cümle eksiktir. Metinler karşılaştırıldığında, Türklerin Güney Sibirya’da geçen bu türeyiş mitinin ortak anlatısı şu şekildedir:

TÜRKLERİN ATALARI, *SAKA ÜLKESİ’NDEN (索國 SUO GUO) ÇIKMIŞLARDIR VE HUNLARIN KUZEYİNDELERDİR. BÖLÜK BEYİNİN ADI ABANGBU’DUR 阿謗步, ON YEDİ KARDEŞİN EN BÜYÜĞÜDÜR. KARDEŞLERDEN BİRİSİNİN ADI 伊質泥師都 YİZHİ NİSHİDU’DUR VE KURTTAN DOĞMADIR. Abangbu’nun kişiliği aptalca olduğu için, devleti sonradan yıkılır. Nishidu farklıdır ve ola- ğanüstü güçlerden etkilenmiştir, yetenek olarak rüzgâr ve yağmur getirebiliyordur. Söy￾lenceye göre iki kadınla evlenir, birisi Yaz Tanrısı’nın (夏神 xia shen), diğeri Kış Tanrısı’nın (冬神 dong shen) kızıdır. Kızlardan birisi gebe kalır ve dört oğul doğurur. Bunlardan birisi ak bir kuğuya dönüşür. Oğullardan birisinin Abakan Irmağı (阿輔水 a fu shui) ile Kem Irmağı (劍水 jian shui) arasında bir ülkesi vardır, unvanı Kırgız (契骨 qi gu) olur. Birisinin ülkesi Yenisey Irmağı’nda (處折水 chu zhe shui) iken, birisi de Batı Sayan Dağı’nda (跋斯處折施 山 ba si chu zhe shi shan) oturmaktadır ve oğulların en büyüğüdür. Dağın tepesinde Abangbu’nun soyundan gelen başkaları da vardır ve burada çok soğuğa maruz kalmaktadırlar; ayrıca çiy olduğu için yerler ıslaktır. Büyük oğul, ateş yakıp götürerek onları ısıtmakta ve hepsine yardım etmektedir. Sonra herkes itibarlı büyük oğlu başa geçirir, unvanı Türk olur, bu aynı zamanda Neduliu Şad’dır (訥都六設 ne du liu she). Neduliu’nun on eşi vardır; doğurdukları oğulların hepsi annelerinin soyadlarını alırlar, Ashina küçük eşinden olan oğludur, unvanı Axian Şad olur. Neduliu ölünce on anne çocukları arasından birisini seçeceklerdir, böylece büyük bir ağacın altında toplanırlar ve ortak bir karar alırlar. Bu karara göre ağaç yönünde yukarı doğru zıplanacaktır, en yükseğe zıplamayı başaran kişi de aralarından sıyrılacaktır. Ashina’nın oğlu yaşça en küçüktür ama en yükseğe zıplar, bütün oğullar itibar göstererek onu başlarına geçirirler, unvanı Axian Şad olur. Bu söylence her ne kadar farklıysa da, kurt soyundan gelme konusunda benzemektedir.(19)


Hun ve İskit dönemine ait Kurt Ejder ve Börü heykelleri




İskit Saka Türklerine ait altın Börü/Kurt kabartması (M.Ö.500)
Bulunduğu yer: Ukrayna/Kherson bölgesi




M.Ö. 6 Yüzyıl İskit/Saka/Türk Altın takı sanat eseri üzerinde; Türklerin kadim sembolü Börü/Bozkurt, Dağ Keçisi (Dağ keçilerinin gövdesi Türklerin en eski tamgası olan Baş tamgası şeklinde) ve Hayat ağacı motifleri bulunmakta,  obje uçlarında cıngıllı bulunmaktadır. Kadim Gök-Tanrı Türk kültür inancına göre kötü ruhları uzaklaştıran, Tanrı'nın en sevdiği seslerden birisi çan/çıngırak/zil sesidir. Şaman Manyak kıyafeti ile Türklere ait eski takılarda sıkça bulunur. Bu şekilde olana cıngıllı denir. Ülkemizde bu şekildeki ucunda ses çıkaran eski takılara Türkmen cıngıllısı denir.




"Ordu’da bulunan bu İskit Balbalı (Ön Türk mezartaşı), Karadeniz Bölgesi'ndeki Türk varlığını Selçuklular’la birlikte başlatan tarih görüşünün ne kadar gerçeklerden uzak olduğunu ortaya koyuyor."

Prof. Dr. İbrahim Tellioğlu

İSKİT/SAKA TÜRKLERİNİN M.Ö. XIX-XX YÜZYILLARI ARASINDA TANAY KAĞAN ÖNCÜLÜĞÜNDE; BUGÜNKÜ TÜRKİYE (ANADOLU, TRAKYA), SURİYE, MISIR VE FİLİSTİN'İ FETHETMESİ



M.Ö. XIX-XX Yüzyılları arasında İskit/Saka Türk Kağanlığı ismi öz Türkçe olan Tanay Kağan öncülüğünde Kuzey Kafkasyadan Güneye inerek yaptığı akınlarla bugünkü Türkiye (Anadolu, Trakya), Mısır ve Filistin'in bir bölümünü fethetmişler bölgede hakimiyet kurmuşlardır. 





İskit Saka Türklerine ait eserler



Romalı Tarihçi Marcus Junianus Justinus Tarih kitabında konuyu şu şekilde anlatmaktadır:

 ( I, 6); 

"Doğrudur, çok eski zamanlarda Mısır kralı Vezosis (Sesostris) ve Skythia kralı Tanay varmiş: onlardan birincisi sefer düzenleyerek, Pontus'a kadar gelmiş, diğeri ise Mısıra kadar gitmiştir."

.....

[1.8]   L   Cyrus, Asya'ya boyun eğdirdikten ve tüm doğuyu kendi egemenliği altına aldıktan sonra, İskitlere savaş açtı. İskit'te biraz ilerledi, kampını kurdu. Tomrisin ordusunun bulunduğu konum nehirlerle çevrili ve saldırılması zor olduğu için, Kiros İskitlere saldırmadı.  4Ertesi gün, sözde bir telaş içinde kampından ayrıldı ve sanki tam kaçıyormuş gibi yapıp, arkasında bol miktarda şarap ve bir şölen için uygun şeyler bıraktı. 5 Bu olayın haberi kraliçeye getirilince, çok genç bir adam olan oğlunu ordusunun üçüncü bir bölümüyle birlikte onun peşinden gönderdi. 6 Koreş'in kampına ulaştıklarında, askeri konularda tecrübesiz olan, onun savaşmaya değil ziyafete geldiğini düşünen genç, düşmana aldırış etmedi, ama şaraba alışkın olmayan barbarlarının aşırı yüklenmesine izin verdi. onunla kendilerini; 7 Öyle ki İskitler, düşman tarafından boyun eğdirilmeden önce şaraba yenik düştüler; 8Cyrus, neler olduğunu öğrenip gece geri dönerek üzerlerine düştü ve kraliçenin oğluyla birlikte bütün İskitleri öldürdü.

9 Ama Tomris, böylesine büyük bir orduyu kaybettikten sonra ve daha da yakındığı şey, tek oğlunu kaybetmenin üzüntüsünü gözyaşlarına dökmedi, düşüncelerini intikam tesellisine çevirdi ve düşmanlarını tuzağa düşürdü. Kendilerine benzer bir aldatmaca ve oyunla, son zaferleriyle övünmelerini fırsat bilerek 10 Aldığı hasar nedeniyle sahte bir geri çekilme göstererek ve kaçarak Cyrus'u dar bir vadiye çekti; 11 burada tepelere pusu kurarak krallarıyla birlikte iki yüz bin Persliyi öldürdü. ; 12 Bu da dikkate değer bir zaferdi, böyle bir katliamı anlatacak bir adam bile hayatta kalmadı. 13Kraliçe Kiros'un kafasının kesilmesini ve insan kanıyla dolu bir kaba atılmasını emretti ve onun zulmüne şu nidayı ekledi: "Susadığın ve her zaman doymadığın kana doy." Dedi.

......

[2.1] İskitlerin çok büyük ve görkemli olan   eylemlerini anlatırken kökenlerinden başlamalıyız; 2 çünkü imparatorluklarından daha az ünlü olmayan bir yükselişleri vardı; ne de kadınlarının cesur eylemlerinden çok erkeklerinin yönetimiyle ünlüydüler. 3 Erkekler Partlar ve Baktriyalıların kurucuları olduklarından , kadınlar Amazon krallığına yerleştiler ; 4 Öyle ki, erkek ve dişilerinin işlerini kıyaslayanlar için, hangi cinsin daha seçkin olduğuna karar vermek zordur.

5 İskitlerin ulusu her zaman çok eski olarak kabul edildi;...

[2.2]     Doğuya doğru uzanan L Scythia'nın bir tarafı Öksin Denizi ile çevrilidir; diğer yanda, Rhipaean Dağları tarafından; arkada, Asya ve Phasis nehri tarafından . 2 Hem uzunluk hem de genişlik olarak çok uzaklara uzanır. 3 Halkın herhangi bir işareti yoktur, çünkü ne toprağı ekerler, ne de herhangi bir evleri, meskenleri veya yerleşik bir meskenleri yoktur, ancak her zaman sürüleri ve sürüleri beslemekle ve ekilmemiş çöllerde dolaşarak meşgul olurlar. 4 Karılarını ve çocuklarını yanlarında, yağmura ve soğuğa karşı postlarla kaplandıkları için ev yerine kullandıkları tekerlekli çadırlarda taşırlar. 5Aralarında adalet, yasaların etkisinden çok insanların karakterinde görülür. 6 Onlara göre hiçbir suç hırsızlıktan daha iğrenç değildir; çünkü sürülerini çitsiz ve ormanda barınaksız tutan insanlar arasında, çalmaya izin verilseydi ne güvenli olurdu? 7 Başkalarının onlara göz diktiği kadar, onlar da altını ve gümüşü hor görürler. 8 Süt ve bal ile yaşarlar. 9 Yün ve giysi kullanımı bilinmemekle birlikte, sürekli soğuktan kıvranırlar; bununla birlikte, büyük ve küçük vahşi hayvanların derilerini giyerler. 10Böyle bir perhiz, komşularına ait hiçbir şeye göz dikmedikleri için aralarında adaletin gözetilmesine neden olmuştur; çünkü yalnızca zenginliklerin yararlı olduğu yerde, onların arzusu galip gelir. 11 Ve keşke diğer insanlar da aynı ölçülülüğe ve başkalarının mallarını istemekten özgürlüğe benzer bir özgürlüğe sahip olsalardı! 12 O zaman her çağda ve ülkede kesinlikle daha az savaş olacaktı, 13 ve kılıç kaderin doğal gidişatından fazlasını yok etmeyecekti. 14 Ve doğanın onlara, Yunanlıların bilge adamlarından ve filozoflarının ilkelerinden uzun bir eğitimle elde edemeyeceklerini bahşetmesi son derece harika görünüyor; ve kültürlü ahlakın cilasız barbarlarınkiyle karşılaştırıldığında dezavantaja sahip olması gerektiğini.15 Bir halkta kötülüğün cehaleti, diğerindeki erdem bilgisinden çok daha iyi bir etkiye sahiptir.

[2.3]  Asya'daki en yüksek komutanlığı üç kez arzuladılar; kendileri de her zaman ya herhangi bir yabancı güç tarafından taciz edilmedi ya da fethedilmeden kaldılar. 2 Pers kralı Darius, utanç verici bir kaçışla İskit'ten ayrılmak zorunda kaldılar. 3 Koreş'i bütün ordusuyla öldürdüler. 4 Büyük İskender'in generali Zopyrion'u bütün kuvvetleriyle aynı şekilde kestiler . 5 Romalıların kollarını duydular, ama hiç hissetmediler. 6 Part ve Baktriya güçlerini kurdular. 7Onlar, meşakkatlere ve savaşlara dayanıklı bir millettir; vücut güçleri olağanüstü; Kaybetmekten korktukları hiçbir şeye sahip çıkmazlar ve galip olduklarında şandan başka hiçbir şeye göz dikmezler...

 Açıklamak gerekirse  (II, 3, 7-8):

İskit halkı hem çalışmada, hem de savaşta dirençlidir,  vücudu inanılmaz derecede güçlüdür; o kaybedilecek hiçbir seyi aramaz, galip geldiğinde ise san ve ünden başka hiçbir șey aramaz. İskitlere ilk savaş açan Mısır firavunu Vezosis (Sesostris) olmuştur. Önceden onlara elçi göndererek itaat etmelerini istemiştir. Ancak iskitler, komşularından kralın yaklaştığını öğrenince, elçilere şöyle cevap vermişlerdi: "bunca zengin halkın lideri bu kadar fakir olanlara akılsızca savaş açmakla yanlış yapıyor, çünkü bu savaşın sonucu bilinmez, galip gelseler de kazanacak bir şeyleri olmayacaktır, kaybedecekleri ise bellidir. Bundan dolayı iskitler, düşmanın gelmesini hiç beklemeden, daha fazla ganimet elde etmek üzere (için), kendileri düşmanın üzerine gideceklerdir. Söylediklerini yaptılar. Kral düşmanın böylesine hızlı șekilde yaklaştığını duyunca, savaş için tüm hazırlıkları yapmış olan ordusunu bırakarak kaçtı ve korkusundan kendi ülkesinde gizlendi. Iskitlerin Mısır'ın içine girmelerine bataklıklar engel olmuştur. Geri dönüşte, onlar Asya'yı (Anadoluyu) istila etmişlerdir ve onu (savaştan kaçan Mısır kralını) haraca bağlamışlardır ama haraç miktarını ölçülü tutmuşlardır, fakat bunu galip geldiklerinin bedeli olarak değil, daha çok onlara hükmettiklerinin işareti olarak yapmışlardı. Iskitler, Asya'yı ele geçirmek için 15 yıl harcadılar (aslında burada Anadoluya 15 yıl hükmettiklerini söylemekte) ancak tam o sırada (15 yıl sonra) onların eşleri olan kadınlar İskitleri geri çağırmışlardı, onlar elçileri vasıtasıyla şunu bildirmişlerdi: "eğer dönmez iseniz eşleriniz komşularından çocuk doğuracaklardır, fakat kadınlar yüzünden İskit soyunun tükenmesine izin vermeyeceklerini bildirmişlerdir. Asya, bin beş yüz yıl boyunca İskitlere haraç ödemiştir. Haraç ödemeye Asur kralı Ninus son vermiştir." 

Avrupa'nın büyük bir kısmını ele geçirdikten sonra, bazı Asya devletlerini de ele geçirdiler. Orada Efes'i ve başka şehirleri kurduktan sonra, askerlerinden bir kısmını çok muazzam ganimetlerle ülkelerine geri gönderdiler; ordunun Asya üzerindeki hakimiyeti korumak için kalan diğer kısmı ise kraliçe Marpesia ile beraber barbarların birleşik kuvvetleri tarafindan imha edildiler. Marpesia'nın yerine krallığı onun kızı Sinope devraldı. (Just. II, 5, 14- 17), (20)



İskitlerin Asya'ya (Anadoluya) düzenlediği askeri harekat Romalı Tarihçi Quintus Curtius Rufus'un "Büyük İskenderin Tarihi" adlı kitabına kendine özgü şu sekilde yansımıştır. Yazar, Asyalı İskit elçilerinden en yaşlısının ağzından İskender'e șu sözler söyletiyor (Curt. VII, 8, 34): Düşmanlarımızı uzaktan okla vuruyoruz, yakın olduğunda ise mızrakla. Biz Suriye kralını işte böyle yendik, daha sonra da Medlerin ve Perslerin krallarını yendik ve bu zaferlerimizin sayesinde bize Mısır yolu açıldı. (21)



Herodot Tarihinde İskit/Saka Türklerinin bugünkü Türkiye (Anadolu, Trakya), Mısır ve Filistin'in bir kısmını fethetmesi olayını şu şekilde anlatmaktadır:

 (Her. I, 103-104-105-106): "Ve o (Med kralı Kyaksares (Cyaxares-A.T), Asurluları savaşta yenip Ninovkuşattığı) kuşattığı sırada iskitlerin dev ordusu akıp geldi, onlarnn başında ise İskit kral, Phratotios'un oğu Madyas bulunuyordu; onlar Asya'ya akın ettiler, Kimmerleri Avrupadan çıkardıktan sonra, onlar kovalayarak Med ülkesine kadar geldiler. Yükü olmadan hafifçe yolculuk eden için Meotis gölünden (Azak denizinden) Phasis ırmağına ve Kolkhlar ülkesine (Kolhis) kadar otuz günlük yoldur, yol üzerinde ise tek bir halk vardır Saspeirler; oralardan geçenler kendilerini Med ülkesinde bulurlar. Fakat İskitler bu yolu tutmayıp, yukarıdaki yola sapmışlardı. Bu yol çok uzundur sağında Kafkas Dağları kalır işte burada Medler, İskitlerle savaşa girmişler ve savaşta mağlup olup, iktidarlarını yitirmişlerdi. İskitlerse tüm Asya'yı (Anadolu'yu) ele geçirmişlerdi." Daha sonra Herodot İskitlerin Anadoludan "buradan Mısır'a yürüdüler, Suriye ve Filistin'e ulaştıklarında Mısır Firavunu Psammetikos onları hediyeler ve ricalarla daha fazla ilerlememeleri için rica etti." (22) 


Sicilyalı Tarihçi Diodorus, Bibliotheke Historike adlı eserinde İskit/Saka Türklerinin bahse konu seferlerinden  şu şekilde bahsetmektedir:

(Diod. Sic. II, 43, 44): "Bir süre sonra bu kralların nesilleri cesaret ve stratejik yeteneklere sahip olduklarından yönetimleri altındaki geniş toprakları Tanasi (Don) ırmağından Thrakia'ya (Trakyaya) kadar uzanan geniş arazileri kendilerine bağladılar ve askeri harekatı farklı istikamete yönlendirerek hakimiyetlerini Mısır'ın Nil Irmağına kadar genişlettiler."(23)



Kayserili Eusebius Vakayiname Kuralları adlı eserinde ve Eusebius Hieronymus'un fragmanlar ve diğer yazarların belirttikleri tarihlerden bilinen kitabında şunlar yazılıdır:

1- İskitler, Filistin'e kadar egemenlik kurdular

2-İskitler, Filistin'e kadar sokuldular. (24)



 Aurelius Augustinus (Saint Augustin) '"Yedi Kitabın Incelenmesine lişkin 7 Kitap' eserinde şunları yazar (VII, 8): Ve İskit şehirlerinden biri olan Manassiya Betsan't (Bugünkü İsrail'deki Beit Shean şehri) devralmadı. Șimdi onun adı Skythopolis'tir. Insan, Skythia' dan bu kadar uzak yerlerde nasıl bir İskit şehri olduğuna şaşırabilir. Bunun gibi Büyük Iskender'in de Makedonya'dan bu kadar çok uzakta iskenderiye sehrini inşa etmesi şaşırtıcı gelebilir. Şüphesiz O böylesine uzak seferler sayesinde bunu yapabilmiştir. Aynı şekilde iskitler de bu şehri, bir zamanlar savaşlarla çok uzaklara kadar ilerlemeleri sayesinde kurabilirlerdi. Halkların tarihinde, İskitlerin hemen hemen tüm Asya'yı egemenlikleri altına aldıklarını okuyabiliriz: bu, hiçbir neden olmaksızın Mısır kralının onlara savaş açtığı zaman olmuştur, üstelik o, İskitlerin yaklaştığını duyunca korkmuş ve ülkesine dönmüştü. (25)



İSKİT/SAKA TÜRK KADIN SAVAŞÇILARI OLAN AMAZONLARIN (TÜRKİYE/ SAMSUN/ TERME MERKEZLİ) ANADOLUDAKİ EGEMENLİĞİ:

İskit Türklerinin büyük fethi ile İskit Türk Kadın Savaşçıları olan Amazonların ortaya çıkışı tarihi kayıtlarda şu şekilde bahsedilmektedir.


Antik dönem tarihçilerinden Paulus Orosius "Historiae Adversus Paganos" adlı eserinde konu ile ilgili şu tarihi bilgileri yazmaktadır:

(Oros. Adv. Paganos, I, 14, 1-5, 15, 1-9, 21, 1) "Şehrin kurulmasından 480 yıl önce, Misir kralı Vesoz, ya yerle gök ayrı olan ve denizle ayrılan güneyi ve kuzeyi savaşla birbirine düşürmek ya da onları kendi krallığına katmak amacıyla İskitlere ilk defa kendisi savaş ilan etti ve itaat șartlarını bildirmek üzere düşmanlara elçiler gönderdi. Buna cevap verirken İskitler, zengin bir kralın hiçbir șeyi olmayan fakirlere savaş ilan etmesinin akılsızca bir hareket olduğunu ve çünkü bu savaşın sonucunun belli olmadığını, hiçbir kazanç sağlamadan, çok zararlı çıkmalarının da muhtemel olduğunu bildirdiler. Ayrıca onlar, düşmanın gelmesini beklemeden, kendileri ganimetin üzerine gideceklerini bildirdiler. Hiç beklemeden sözlerini yerine getirdiler ilk önce Vesoz'u korkutup krallığına çekilmeye zorladilar, yolda kalan askerle saldırdılar ve tüm askeri mühimmati ele geçirdiler. Bataklıklar engel olmasıydı bütün Mısır'ı da harabeye çevirebilirlerdi...Hemen geri dönerek sonsuz katliamlarla Asya'yı ele geçirdiler ve haraca bağladılar. Onlar orada barış bilmeksizin 15 yıl kaldılar, lakin eşleri onları geri çağırdılar ve eğer dönmezlerse, komşularla birlikte olarak nesillerine devam edecekleri haberini gönderdiler. Bu dönemin ortasında iskitlerin iki prensi vardı. Plinos ve Skolopetios, onlar soylu karşıtları tarafndan ülkelerinden koyulmuşlardı, arkalarına bir sürü genci takarak Themiskyra (bu günkü Samsun-Terme havzası) topraklarını ele geçirdiler ve Termodont (Terme) vadisine, Pontus Kapadokyası sahillerine yerleştiler ve orada uzun süre etrafı yağmaladılar, ancak komşular arasında anlaşmalı bir tezgahla pusuya düşürülüp öldürüldüler. Ancak karıları sürgün ve yalnız kalmanın etkisiyle silaha sarıldılar ve eșit duruma gelmek için, hayatta kalan erkekleri öldürdüler ve düşmanlara karşı dökülen kanlaryla coşmuş halde komşularını öldürüp, erkekleri yok ederek intikam almaya başladılar. Silah zoruyla, barışı sağladıktan sonra da yabancılarla ilişkilere girdiler... Kraliçeleri vardı; Marpesia ve Lampeto; onlar orduyu ikiye ayırdılar ve sirayla savaşarak, ülkelerini korudular. Böylece tüm Avrupa'ya yayıldılar ve Asyadan da bazı devletlere hâkim oldular. Orada Efes ve daha başka şehirler kurarak, ordunun büyük bir kısmını, bol ganimetlerle anavatanlarına sevk ettiler. Asyada ki egemenliklerini korumak için kalan askerleri ve kraliçe Marpesia düşman saldırısına uğradı ve ortadan kaldırıldılar. Marpesia'nın yerine kızı Sinope geçti. Bu kız kahramanlığı sayesinde şanını devamlı yükseltti ve ölünceye kadar bakire kaldı. Onun hakkında çıkan efsaneler, bütün halklar arasında dolaşıyor ve onları hem şaşırtıyor, hem de korkutuyordu; hatta Herakles kralın emriyle kraliçenin silahını (Yayını) ona getirmekle görevlendirildi. Tehlikeli bir göreve gideceği için tüm Yunanistan'ın en seçkin delikanlılarını topladı, dokuz savaş gemisi hazırladı ama yine de gücünden emin olmadığından, onların üzerine beklemedikleri anda saldımayı ve gafil avlamayı tercih etti. O dönemde kraliçeleri Antiopa ve Oritia adlı iki kız kardeşti. Herakles denizden yaklaşarak, onlar hazırlıksız ve silahsız yakaladı; bu barışçıl senelerin rahatlığından ileri geliyordu. Çok sayıda ölü ve esir arasında iki kız kardeş; Melanippa Herakles tarafından Hippolite ise Teseus tarafndan yakalandı. Teseus, Hippolita ile evlendi. Herakles ise Melanippa'yı kız kardeşine iade ederek onun silahını fidye olarak elde etti. Oritiya'dan sonra kraliçeliğe Pentesilea geçti: onun şanlı kahramanlıklarını ise diğerleriyle birlikte Troya savaşı tarihinden biliyoruz. Roma'nin kuruluşundan 30 yil önce.. Amazon ve Kimmerlerin ansızın Asya'ya akın etmesi, geniş bir bölgede inanılmaz tahribata ve katliama sebep oldu... " (26)



 Marcus Junianus Justinus, eserinde konudan şu şekilde bahsetmektedir:

Avrupa'nın büyük bir kısmını ele geçirdikten sonra, bazı Asya devletlerini de ele geçirdiler. Orada Efes'i ve başka şehirleri kurduktan sonra, askerlerinden bir kısmını çok muazzam ganimetlerle ülkelerine geri gönderdiler; ordunun Asya üzerindeki hakimiyeti korumak için kalan diğer kısmı ise kraliçe Marpesia ile beraber barbarların birleşik kuvvetleri tarafindan imha edildiler. Marpesia'nın yerine krallığı onun kızı Sinope devraldı. (Just. II, 5, 14- 17), 

(Just. I, 4, 1-33 5) "Saray erkanı arasında entrikalar sonucu yurtlarından kovulmus olan kral hanedanına mensup Plin (Khilin) ve Skolopit adlı iki genç, çok sayıda genç adamı kendileriyle beraber götürdüler ve Pontos Kapadokya kıyısında Temissira düzlüğünü işgal ederek Termodont (Terme çayı) ırmağı civarına yerleştiler. Buradan yıllar boyunca komşu kabileler üzerine yağmalama amaçlı akınlar düzenlediler ve sonunda komşuları kendi aralarında anlaşarak, onları pusuya düşürdüler ve kılıçtan geçirdiler. Kadınlar, sürgüne ilave olarak bir de dulluk eklendiğini görünce ellerine silah alıp topraklarını savunmaya başladılar; önceleri sadece kendilerini savunurlarken, sonradan onlar da saldırmaya başladılar. Komşuları ile evlenmeyi reddettiler, çünkü onlar bunun evlilik değil, esaret olacağını düşünüyorlardı. Asırlarca örneği görülmedik bir olaya cesaret ederek onlar erkek olmaksızın, daha doğrusu erkeklerden nefret ederek, devletlerini savunmaya başladılar. İçlerinden bazıları diğerlerinden daha mutlu olamasınlar diye, evde kalmış olan öteki erkekleri de öldürdüler. Erkeklerin ölümünden dolayı onlar komşularını kırarak öç alıyorlardı. Silahla barışı kazandıktan sonra ise onlar soylarının tükenmemesi için komşulanı ile kısa süreli ilişkilere girmeye başladilar. Erkek çocuklar doğduğunda onları öldürüyor, kızları ise kendileri gibi eğitiyorlar, haylaz olmamalarına özen gösteriyor, iplik bükmesini değil, silah kullanmayı, ata binmeyi, avcılığı öğretiyorlar ve daha küçük yaştayken sağ göğüslerini dağlayarak yay kullanmaya elverişli hale getiriyorlardı. Amazon adı buradan gelmektedir. Onların iki kraliçeleri vard: Marpesia ve Lampeto. Onlar orduyu ikiye ayırmışlardı ve artık güçleriyle nam yaparak sırayla savaş yürütmeye ve ülkenin sınırlarını savunmaya başladılar, bu arada başarlarına daha çok anlam katmak üzere babalarının Mars olduğunu söylüyorlardı. Avrupanın büyük bir kısmına boyun eğdirdikten sonra, bazı Asya devletlerini de ele geçirdiler. Orada Efes ve diğer şehirleri kurduktan sonra askerlerinden bir kısmını muazzam ganimetlerle vatanlarına gönderdiler, Asya üzerindeki hákimiyeti korumak amacıyla buralarda kalan diğer kısımsa bir araya gelmiş barbarlar tarafından kraliçe Marpesia ile birlikte bozguna uğratıldılar. Marpesia'nın yerine kızı Sinope (Sinopa) kraliçe oldu. Amazonlar bu hükümdarlarının kahramanlığı sayesinde o kadar büyük ün yaptılar ki, Herakles'ten kendisi için on  kahramanlık yapmasını emreden kral, bu sefer ondan Amazon kraliçesinin silahını (Yayını) getirmesini istemiştir. Herakles dokuz adet askeri gemiyle ve soylu Yunan gençlerinin eşliğinde saldırıyı beklemeyen Amazonlara saldırdılar. Bu sırada Amazonları iki kız kardeş yönetiyordu: Antiope ve Oritia, ama Oritia bu sıra ülke dışında bir savaş yürütmekteydi. Bu yüzden Herakles sahile yaklaştığında, Amazonların ülkesinde kraliçe Antiope ile birlikte saldırı tehlikesi beklemeyen çok az insan bulunmaktaydi. Bu ani saldırı karşısında çok az kişi silaha sarılabilmiş ve düşman kolay bir zafer kazanmıştı. Amazonların çoğu ya öldürülmüş ya da esir alınmıştı; içlerinden Antiope'nin iki kız kardeși Menalipa Herakles tarafından, Hipolita ise Theseus tarafından esir edilmişti. Hipolita, Theseus'un payına düştü ve Theseus onunla evlendi, oğullarn oldu ve adını Hippolitos koydular. Zaferden sonra Herakles esir almış oldugu Venalipa'yı kız kardeşine geri verdi ve karşılığında kraliçenin silahını (Yayını) aldı. Herakles böylece vazifesini tamamlayarak kralın yanına döndü. Ancak Oritia kız kardeșlerine karşı savaş açıldığını duyunca ve kız kardeşini kaçıranun Atinalilarin valisi olduğunu öğrenince intikam almak üzere kız arkadaşlarını yanına çağırdı. Yunan yağma akınlarına açık kaldıkları sürece, Pontus ve Asya'nın ele geçirilmesinin hiçbir anlamı kalmadığını söyledi. Daha sonra da İskit kralı Sagill'den yardım istedi. O krala Amazonların iskit kökenli olduğunu, erkeklerinin öldüklerini, silaha sarılmak gerektiğini, savaşın nedenlerini ve Iskit kadınlarının cesaret konusunda, erkeklere ödün vermediklerini dile getirdi. Sagill ise kendi halkını şereflendirmek amacıyla oğu Panasagorus'u büyük süvari birlikleriyle kraliçenin yardımına göndermiştir. Ancak daha savaş başlamadan aralarında anlaşmazlık çıktığından, Atinalilar tarafından mağlup edildiler. Fakat onlarla ittifakta olanlarn kampına gizlenmeyi başardılar ve onların yardımıyla başka kabilelerin saldırısına uğramadan kendi kraliyet topraklarına dönebilmişlerdir. Oritia'dan sonra Pentesilea kraliçe olmuştur. Kendisi Troya savaşı sırasında Yunanlılara karşı çarpışnmalarda yardıma gelmiş ve büyük kahramanlık göstererek cesur erkeklerle birlikte savaşmıştır. Pentesilea öldürüldükten sonra ordusu bozguna uğradı ve onların çok azı kraliyet topraklarında kaldı, komşularına sığınarak güçlükle canlarnı kurtaranlar, Büyük iskender dönemine kadar ayakta kalabilmişlerdir. Onların kraliçesi Minitia veya Talestris evlatlar edinsin diye otuz gün Büyük İskender'le birlikte oldu, kendi memleketine döndü ve kısa süre sonra yaşamını yitirdi, onunla birlikte tüm Amazon halkı da yok oldu. Asya'ya üçüncü seferlerinden sonra Iskitler karılarından ve çocuklarından sekiz yıl ayrı kaldılar. (27)

 





Sicilyalı Diodoros da eserinde Amazonlar ile ilgili şunları anlatmaktadır. (Diod. Sic. I 1, 43, 2-5, 44, 1, 1-2, 4-5, 46, 1-3) (İskitler) Önceleri önemsiz sayıda nüfusla Aras ırmağı boyunda oturuyorlardı ve ünleri olmadığı için aşağlanıyorlardı. Ancak daha çok eski zamanlarda savaşçı özellikleri ve stratejik yetenekleri olan bir kralın yönetiminde Kafkas dağlarında bir ülke edindiler, ayrıca okyanus kıyısındaki ovaları, Meotis gölü civarındaki çeşitli bölgeleri, Tanaisirmağına kadar uzanan arazileri ele geçirdiler. Sonradan İskit efsanelerine göre onların arasında topraktan, vücudunun üst kısmı dişi, alt kısmı ise yılan olan bir yaratık ortaya çıktı. Zeus'un onunla çiftleşmesinden, Skythe adında bir erkek çocuk doğdu ve bu çocuk ünüyle ondan öncekilerin hepsini geride biraktı ve halkına da kendi adını verdi. Bu kralın ardılları arasın da iki kardeş vardı. Onlar da kahramanlıklarıyla ünlüydüler, birisinin adı Pal, diğerinin ise Nap idi. Onlar şanlı zaferler kazandıktan sonra ülkeyi ikiye böldüler ve halklarına kendi adlarını verdiler; birinin adı Pallar, diğer halkın ad ise Naplar oldu. Bir müddet sonra bu kralların evlatları stratejik yetenekleri ve yiğitlikleri sayesinde Tanais ırmağından (Don), Trakya'ya kadar uzanan geniş toprakları itaat altına aldılar ve askeri harekatın yönünü başka bölgelere çevirerek, hakimiyetlerini Mısır'daki Nil'e kadar genişletmişlerdi. Bu sınırlar içinde kalan birçok önemli kabileyi esaret altına aldıktan sonra Iskitler devletlerinin sınırlarını bir taraftan Doğu Okyanusu'na, diğer taraftan ise Hazar denizi ve Meotis golüne (Azak) kadar yaymışlardı, zira bu kabile çok büyüdü ve önemli krallara sahip oldu, şöyle ki onların adlarına uygun olarak kimi aşiretlere Sakalar, kimilerine Massagetler, kimilerine Arimaspesler demişlerdi ve bunlara benzer diğerleri de vardı. Bundan sonra Skythia'da fetret olduğunda, kendi güçleriyle ünlü olan kadınlar iktidarı ellerine geçirdiler. Bu halkların kadınlarn savaş yöntemlerini öğrendiler ve yiğitlik konusunda onlardan geri kalmadılar, böylece bu ünlü kadınlar sayesinde, sadece Skythia'da değil, komşu ülkelerde de büyük zaferler kazandılar Termedont (Terme) çayı kyılarında kadınların, erkekler ile birlikte askeri işlerle uğraşan bir halk yaşıyordu. İçlerinden mert ve güçlü olan birinin kraliçe olduğu rivayet edilir. O kadınlardan oluşan bir ordu kurmuş ve onlara askeri eğitim vererek, komşu toprakların bir kısmını ele geçirmişti. Onun kahramanlıkları ve ünü devamlı arttı ve devamlı komşu kabilelere karşı akınlar düzenledi. Başarılarından gururlanarak kendini Ares'in kızı ilan etmişti, erkeklere de yün eğirmeyi ve kadınların ev işlerini yapmayı emretti. Sonra da bir yasa çıkararak kadınları askeri yarışlara katılmaya seferber etti, erkeklere ise itaat ve kölelik nasip oldu. Zekası ve askeri yetenekleri ile dikkat çeken kraliçe, Termodont çayının ağzında Themiskyra isimli büyük bir şehir kurdu, çok ihtişamlı bir saray yaptırdı ve sefer zamanı disipline çok önem verdi, önce Tanais (Don) ırmağı civarındaki tüm komşularını hakimiyeti altına aldı. Bu başarılara ulaştıktan sonra o, bir çatışma sırasında, nasıl derler, kahramanca savașırken hayatını kaybetti. Onun kızı da annesinin kahraman vasıflarnı almıştı, hatta bazı konularda, ondan daha üstündü. O genç kızları avcılığa alıştırıyordu, onlara her gün savaş yöntemleri öğretiyor ve Ares ile Tauropolis adi verilen Artemis için görkemli kurban törenleri düzenliyordu. Savaşla, Tanais çayı ötesindeki ülkelere kadar ilerleyerek, Trakya'ya kadar komşu kabilelerin tümünü itaat altına almış ve yine zengin ganimetlerle döndüğünde tanrılara, adı gelen tanrnlara adanmış ihtişamlı tapınaklar yaptırdı ve sergilediği hoşgörülü idaresiyle vatandaşlarının büyük sevgisini kazandı. Sonra yabancı ülkelerle savaşmak için yola çıktı Asya'nın büyük kısmını ele geçirdi ve saltanatını Suriye'ye kadar genişletti. Ölümünden sonra, kraliçelik makamını devralan akrabaları onun şanlı iktidarını sürdürdüler ve Amazonlar aşiretinin gücünü ve şanını yücelttiler.(28)


Şamlı Nikolaos aynı şekilde, şu bilgiyi verir (Şamlı/Damascuslu Nikolaos Halkların Gelenekleri Derlemesi, 3) 'Meotis gölüne yakın bir yerde yaşamakta olan Amazonlar bu nedenlerle olağanüstü kahramandılar, bu yüzden seferler yaparak Atina ve Kilikya'ya ka- dar geldiler!

 

ASYA VE AVRUPANIN BİR KISMINI FETHEDEN (BUGÜNKÜ İZMİR) EFES ŞEHRİNİ KURANLAR İSKİT SAKA TÜRK KADIN SAVAŞÇILARI AMAZONLARDIR:

M.S.II.YY yaşayan Romalı Tarihçi Marcus Junianus tarafından yazılan Justinus Tarih kitabında şöyle der:


(İskitler) Avrupa'nın büyük bir kısmını ele geçirdikten sonra, bazı Asya devletlerini de ele geçirdiler. Orada Efes'i ve başka şehirleri kurduktan sonra, askerlerinden bir kısmını çok muazzam ganimetlerle ülkelerine geri gönderdiler; ordunun Asya üzerindeki hakimiyeti korumak için kalan diğer kısmı ise (Amazon) kraliçe Marpesia ile beraber (İskit Saka düşmanlarının oluşturduğu) birleşik kuvvetleri tarafindan imha edildiler. Marpesia'nın yerine krallığı onun kızı Sinope devraldı. 


 M.S.II.YY yaşayan Romalı Tarihçi Marcus Junianus tarafından yazılan Justinus Tarih kitabı


(Just. II, 14- 17)

Efes Şehrini İskit Saka Türk Kadın Savaşçıları Amazonların kurduğunu Antik Çağ Coğrafyacılarından Strabon ve Pausanias eserlerinde bahsetmektedir.



Pausanias İskit Saka Türk kadın savaşçılarından Amazonların kurduğu Efes şehrindeki Amazonların efsanevi Miti Artemisin önemini ve onun adına yapılan tapınaktan şu sözlerle bahsetmektedir:

"Ancak tüm şehirler Efes Artemis'i'ne taparlar ve bireyler onu tüm tanrıların üzerinde saygıyla anarlar. Benim görüşüme göre, bunun sebebi Amazonların ünüdür, geleneksel olarak imajı adadıkları ayrıca bu kutsal alanın son derece eski olmasıdır. Ününe katkıda bulunan üç diğer nokta da vardır: insanlar arasında tüm yapıların ötesine geçen tapınak büyüklüğü, Efes şehrinin önemi ve orada yaşayan tanrıça ünü." (31/8)(29)

Strabon eserinde şu şekilde anlatmaktadır: "isimlerini Amazon'ların vermiş olduğu belirli kentler vardır. Ephesos (Efes), Smyrna, Kymė ve Myrina gibi" (Strabon 5.4/50 sayfa31)(30)

TAURANLI (TURANLI) TAURİCA (TÜRK) ARTEMİS:


Yunan mitolojisinde avcılık, okçuluk ve ay tanrıçası olarak bilinen Artemis gerçekte İskit/Saka Türk Efsanesidir. Antik çağlarda İskit/Saka Türklerinin başkenti Kırım  Taurica (Türk) Chersonnesus ismiyle bilinirdi. Bu nedenle Artemis Tauran (Turanlı) Artemis olarak anılmıştır. İskitler, Truvalılar ve devamcısı olan Traklar ve Etrüskler vasıtasıyla Grek kültürüne Artemis Miti geçmiş Etrüsk Türk Sanatındaki Artemis sanat eserleri zaman içerisinde Grek kültürüne mal edilmiştir. 

Yine İskit/Saka Türklerinin Efes bölgesini ele geçirmesi ve Efes şehrini kurması nedeniyle Efeste Artemis adına sunaklar yapılmış, Efesli Artemis doğurganlığın sembolü olarak adlandırılmıştır. Yine İskit Saka Türk şehri Efesten batı kültürüne Artemis miti aktarılmıştır. Artemis, Mitlerde tıpkı İskitli Amazon Türk kadın savaşçılar gibi Bekardır. Tıpkı onlar gibi Ok ve Yayla avlanır. Türk Şamanlar ve Türk Destan karakterleri gibi Geyik donuna (şekline bürünür) Geyik sembolizmi ile anılır.


Hatta Antik Cografya ve Tarihçisi Strabon, Artemisin saçının İskit Saka Türklerinin başkenti yaptığı Samsun Termede  (Artemis Tauropolis) bulundugunu daha sonra bu saçın Kapadokya bölgesine getirildiginden bahseder.(Strabon XII.2-C536)(31)


Resimler: 
MÖ.5. YY la ait üzerinde Artemisin Av sahnesinin yeraldığı Etrüsk Türk Vazosu /Boston Güzel Sanatlar Müzesi

MÖ.4.YY la Ait Geyik üzerinde avlanan Kırım Türk'ü Artemisi tasvir eden altın küpeler



 

Makale: Türkolog Fatih Mehmet Yiğit

 

KAYNAKÇA:

1-"Sir James William Redhouse, On the history, system, and varieties of Turkish poetry/Türk şiirinin tarihi, sistemi ve çeşitleri üzerine adlı eser Sayfa:17

2- Herodotos Tarihi /MELPOMENE, Skyth'ler – Yurtları – Özellikleri

3- Tokhtasyev, Sergey [Rusça] (2013). "Из ономастики Северного Причерноморья. XXI. Τράκανα" [Kuzey Karadeniz bölgesinin Onomastik Üzerine. XXI. Τράκανα]. Вестник древней истории [ Eskiçağ Tarihi Dergisi ] (Rusça). 281 (1): 193–196 . Erişim tarihi: 30 Nisan 2023 

4- Agathiae Myrinaei historiarum libri quinque, ed.  Rudolf Keydell'in (1967) Joseph D. Frendo'nun giriş ve notlarıyla çeviri 1975 Agathias: V, 11, 1-4: Origins of the Huns east of Lake Maeotis/Maeotis Gölü'nün doğusundaki Hunların kökenleri, Agathias, III, 5, 6-III, 5, 7: 72, IV, 27, 4: 130 )

5-Panium Priscus Fragments,R.C. Blockley The Classicising Historians of the Later Roman Empire: Eunapius, Olympiodorus, Priscus and Malchus 2 vols. Liverpool, 1983

6-Pseudo-Maurice, Strategicon 11, 2: The Hun way of life

7- The History of Menander the Guardsman, Fragman 10,1-3 Sayfa:115-117

8-Max Planck Society. 26 Mart 2021.Makale: GuidoAlbertoGnecchi-Ruscone et al. 2021. Ancient genomic time transectfromthe Central AsianSteppeunravelsthehistory of theScythians. ScienceAdvances./Haber: https://arkeofili.com/antik-genomlar-iskitlerin-kokenini-ve-cokusunu-anlatiyor/

9-Pritsak O. &Golb. N: KhazarianHebrewDocuments of theTenth Century, Ithaca: Cornell Univ. Press, 1982.

10-Halikarnaslı (Muğla/Bodrumlu) Herodotos ( d.MÖ 484 ö.MÖ 425)/Herodot Tarihi /MELPOMENE Skyth'ler – Yurtları – Özellikleri Bahsi

11-ADİLE AYDA/Türklerin İlk Ataları sayfa:49 /Tcho u éditeur, Paris 1969, s. 217 , 218 

12-Priscus, Fragments 11.2: R.C. BlockleyTheClassicisingHistorians of theLater Roman Empire: Eunapius, Olympiodorus, PriscusandMalchus 2 vols. (Liverpool, 1983), vol. II, p. 277. )

13-Documents sur lesTou-kiueoccidentaux", Maisonneuve , Paris, S. 235. 240 237, 238/Adile Ayda Emekli Büyükelçi, Türklerin ilk Ataları, 1987 Ayyıldız Matbaası, Sayfa:31-Saka

14-Sakalar İskitler Amazonlar/Ahmet Eğilmez Rıdvanoğlu/Sayfa:14

15-His HistorieNaturelle, De Pline, Hazırlayan: M. Ajasson de Grandsagne, C. L Panckoucke, Paris 1829, s. 16.

16-Kültür Tarihi Açısından İskit-Türk Kültür Aynılığı/Emine Sonnur Özcan/Selenge Yay. Sayfa:56-57-58-59

17-M.S.2.YY. Romalı Yazar Polyaenus: Stratejiler/ Stratagems/ Strategemata - 7. KİTAP 46.BAB

18-Joseph Deguignes, Büyük Türk Tarihi, Hazırlayan: S. Alpay, Türk Kültür Yayım, 1. Cilt, Sf. 141 İst. 1976/Prof.Dr.HikmetTanyu, Türklerin Dini Tarihçesi, Türk Kültür Yayım, 1978 Sayfa:18

19-(BS 99.3286; CFYG 956.11252a; TD 197.5402; ZS 50.908).BS = Beishi北史; CFYG = CefuYuangui冊府元龜; SS = Suishu隋書; TD = Tongdian通典; TPGJ = TaipingGuangji太平廣記; XTS = XinTangshu新唐書; YYZZ = YouyangZazu酉陽雜俎; ZS = Zhoushu周書.)Türk Mitlerindeki Motifler (VI.-VIII. Yüzyıllar) Motifs in Türk Myths (6th -8 thCenturies) Hayrettin İhsan ERKOÇ Çanakkale Onsekiz Mart University (Çanakkale/Turkey)

20-Romalı Tarihçi MarcusJunianusJustinus /PompeiusTrogus/ I, 6- II, 3, 7-8,MarcusJunianusJustinus'unEpitomahistoriarumPhilippicarumPompeiTrogi  (Just. II, 5, 14- 17)

21-Quintus CurtiusRufus/HistoriaeAlexandriMagni/VII, 8, 34

22-Halikarnaslı (Muğla/Bodrumlu) Herodotos ( d.MÖ 484 ö.MÖ 425)/Herodot Tarihi / I, 103-104-105-106

23-Sicilyalı TarihçiDiodorus/ BibliothekeHistorike/II,43-44

24-İskitlerden Erken Alanlara Kuzey Kafkasya / A.A. Tuallagov/ sayfa:98

25-Aurelius Augustinus (Saint Augustin) /Yedi Kitabın Incelenmesinelişkin 7 Kitap / VII, 8

26-Paulus Orosius /HistoriaeAdversus/ Paganos/I, 14, 1-5, 15, 1-9, 21, 1

27-Marcus JunianusJustinus/Just. I, 4, 1-33, 5/MarcusJunianusJustinus'unEpitomahistoriarumPhilippicarumPompeiTrogi  (Just. II, 5, 14- 17)

28-Sicilyalı Tarihçi Diodorus/ BibliothekeHistorike/ I 1, 43, 2-5, 44, 1, 1-2, 4-5, 46, 1-3 

29- Pausanias Coğrafya Kitabı (31/8)

30- Strabon Coğrafya Kitabı 5.4/50 sayfa31

31-Strabon Coğrafya Kitabı XII.2-C536

 

 




































 İskit/Saka Türklerine ait kadın ve savaşçı heykelleri. Saçlar uzun ve örgülü şekilde,  Ukrayna.








Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar