"OĞUZ-TÜRKMEN İSLAM ANLAYIŞININ YARGILANIŞI"

Osmanlı Padişahı II.Mahmud Döneminde Yeniçeri Ocağının kaldırılması sonrasında; Yeniçeri Ocağının kuruluşunda aktif görev alan ve yüzyıllarca ocağı ayakta tutan fetih ve gazalarda rol alan Anadolu ve Balkanların Türkleşmesinde (Türk Egemenliğinin sağlanmasında) büyük görevler üstlenen Oğuz-Türkmen Bektaşi Ocakları kapatılmış tüm varlıklarına el konularak Nakşibendi tarikatına devredilmiş. Bununla da yetinilmemiş Oğuz-Türkmen Baba Erenlerinden Hacıbektaş Dergahı post-nişi Çelebi Hamdullah Efendi; düzmece bir mahkeme ile yargılanarak idam edilerek asılmıştır.

Oğuz-Türkmen Baba Erenlerinden Hacıbektaş Dergahı post-nişi Çelebi Hamdullah'ın savunması ve yargılanması aslında Piri Türkistan Ahmed Yesevi ocağında şekillenen arapçılık, katı din anlayışı ve şekilcilikten uzak özünde; Türk Töresi, Tanrı ve doğa sevgisi, hoşgörü ve güzel ahlak bulunan, kadın-erkek eşitliğine inanan Ulu Türk Bilge Erenleri Hacı Bektaşların, Ahi Evrenlerin, Yunus Emrelerin,Kaygusuz Abdalların, Abdal Musaların Oğuz-Türkmen Baba Erenlerin şekil verdiği "Türk Müslümanlığının" yargılanışı, Türk Halk inancının nerelerden nerelere evrildiğinin, zamanla Arapçı bağnazlığın bizi özümüzden nasıl koparmaya çalıştığının ibretlik duruşmasıdır.

Oğuz-Türkmen Baba Erenlerinden Hacıbektaş Dergahı post-nişin'i Çelebi Hamdullah'ın tarihi savunmasından:

Emevi Hükümeti H.703 yılında Türkistan'da, Horasan'da yaşayan Türklerin üstüne Kutaybe komutasında bir ordu göndermiş, yaklaşık 500 bin Türk katledilmişti. O zalim, kutsal İslam dinini yaymak için gönderdiğini iddia etmekteydi. Ama zulüm ederek kan dökmekte katliamlarla haddi aştığı için, hiçbir Türk'ün, Türkmen'in…Kutaybe'ye, Zalim Haccac'a, Emeviler'e teşekkür ettiği, rahmet okuduğu görülmemiştir.

Osmanoğlu Beyliğinde Babalılardan (Oğuz Türkmen babalardan) hatırlı müşavirler bulunmaktadır. Ecdadım Hacı Bektaş Veli Türkmenlerin dilinin, örfünün, adetlerinin, geleneklerinin korunmasını Osmanlı beyliğinden rica ederek istemiş. Beylik de himmet eyleyip imparatorluk olursak, ordularımızla, beylerimizle, valilerimizle, sarayımızda hükümdarlarımızla hükmettiğimiz yerlerde Türkmenleri konargöçer olsun, yerleştiği yerlerde olsun gelenegine, göreneğine, diline, örfüne, adetine engel olmak şöyle dursun, yardımcı olacağımıza kasem olsun demişlerdir. Osmanoğlu beyliği, imparatorluk olduktan sonra bu yeminlerine sadık kalmışlardır. Ama (H.) 930 (Miladi 1523-1524) senesinden sonra tarihte hiç misli bedeli görülmemiş (Türkmen)Alevi katliamı yapmışlardır. 

Siz Ehl-i Sünnet cemaati de bilirsiniz ki biz Müslümanlar misafire çok değer veren Oğuz Türkmenleriyizdir. Misafir perverliğimizi siz Ehl-i Sünnet cemaati kişilerde tarihlerce takdir etmişsinizdir. 

İkincisi, biz Müslümanlar Dergahımızda din ve mezhep ayrımı yapmayız. Kişiye memleketine, dinine, mezhebine bakılmadan hürmet edilir. Üçüncüsü, bizim dergahımız mensuplarımızın görüşü kişilerin din ve mezhebine bakılmadan her iyi insan, her iyi güzel ahlaklı insan Cennet'e girecektir diye inanıyoruz. Hz. Allah Rabbi! alemindir. Hz. Peygamber de alemlere rahmet olarak gönderilmiş bir peygamberdir.

Mensubumuz olan Oğuz Türkmenlerin şehirde yaşayanı pek azdır, çoğu konargöçerdir. Çoğu köylerde yaşarlar. Bunlar Arapçayı bilmezler. Kendi lisanları ile yaradanlarına yalvarmalarının günah olduğuna inanmıyoruz. Dergahlarımızda da Türkçe dua ve niyazda bulunuruz. 

-Kadı: Neden kadınları dergahın ayinlerinde toplu olarak bulunmasına mani olmuyorsunuz? Ehl-i Sünnet din alimleri zikir halkalarında asla kadın bulundurmaz. Dinimiz iki kadını bir erkeğe denk şahit kabul eder. Mirasta erkeğin yarısı kadar pay alır. Siz nasıl olur da onları meclisinize alır da aynı mekan içinde oturabilirsiniz? Her hareketiniz katlinizi gerektirir. Küfrü kebir yapmaktasınız. Bunlar da malumumuzdür. Ne dersiniz? 

-Cevap: Efendim Kadı Hazretleri, sünnet ehli cemaati nin bilginlerinin uyguladıklarını duymuş, düşünmüşüzdür. Bizim dergahlarımızda, Kuran'da sık sık geçen "ya eyyü helleziyne amenu" ayeti, Allah'ın kadın erkek ayırt etmeden eşitliğe hitabı olarak bilinir. Ayrıca tarihten gelen eşitliği kabul ederek Hacı Bektaş Veli'nin "Erkek aslan aslan da dişi aslan aslan değil midir? Kadınlar da sizin bir parçanızdır. Onları cemaatinizde ayırt etmeden şereflice, hürmetlice değer verin." dediği sözüne inanarak kadın erkek eşitliğine alışılmıştır. O tarihten beri biz Müslümanlar kadın boşayan erkeği düşkün yaparız. 

...

-Müftü: Şeyh Efendi, neden namaz kılmıyorsunuz? Namaz kılarken Kuran okumuyorsunuz? Yaptırılan tahkikatta Türkçe dua ile iktifa ettiğiniz, Kuran okumadığınız anlaşılmıştır. Kuran'ı inkar ettiğiniz anlaşılmıştır. Bu sorulara ne diyeceksiniz. Mensuplarınız ne söylüyor? Onu anlat mahkememize. 

-Cevap: Efendim Müftü Hazretleri, bizler salat-ı daimdeyiz. Daima Allah'la beraberiz. Salatı inkar etmiyoruz. Cem cemaatimizin toplantısında Türkçe dua ettiğimiz doğrudur. Bazı Kuran'da okuduğumuz vardır. Kuranın dua olan kısımlarını okuruz, mesela Fatiha gibi. 

Kuran'ın düşünüp, fikir etmek, ibret almak için geldiğine inanıyoruz. "Allah'ın bizlere düşünün, ibret alın, tefekkür olun, aklınızı kullanın" ilahi hitabını, sünniler gibi Allahtan aldığımız bu emri gerisin geriye Allah'a göndererek, "Ey Rabbimiz düşün, ibret al, tefekkür kur, hisse al bilesin ki şöyle şöyle oluşlar olmuştur" diye Allah'a Kuran'da geçen olayları anlatmanın ibadet olamayacağına inanıyoruz. Dua olan kısımlarını da okuyoruz. 

Biz Müslümanlar, haya ederiz ki Allah'ın divanına durunca, "Rabbimiz bilesin ki Adem ile Şeytan'ın, İbrahim ile Nemrud'un, Yusuf'la Züleyha'nın, Musa ile Firavun'un aralarında şunlar, şunlar geçmiştir. Tarihi kıssalarda şöyle şöyle olmuştu" diye Sünniler gibi Allah'a tekrar hatırlatmak için Kuran okumuyoruz. Amma kendimiz öğrenmek için okuruz. 

Biz ayinlerimizde cemaatçe Türkçe olarak Allah'tan istediklerimizi terennüm ederiz ki Kuran'daki tarihi kıssaları tekrar Allah'a hatırlatmaya gerek kalmaz. Biz Allah'tan akşamımızı, sabahımızı, vakitlerimizi hayırlı getirmesini; göklerden hayırlı rahmetler yağdırmasını; yerden hayırlı bereketler vermesini; bekarlarımıza hayırlı eşlerle evlendirmelerini, hastalarımıza şifalar vermesini ve bütün ihtiyaçlarımız için Allah'tan yardım bekleriz. 

...

-Kadı: Şeyh Efendi, Allah Arapça buyuruyor. Kuran-ı Kerim Arapçadır. Peygamber Arapça konuşuyor. Sizin dergahlar neden hem Müslümanız diyorda hem Türkçe dua ediyorlar? Bütün tarikatlar, camiler, mescitler Arapça dua ettiği halde sizler bir türlü bu delaletten küfür içinde bulunmaktan vazgeçmediniz. Bu kadar Ehli Sünnet alimleri ne, evliyalarına muhalefet ettiğiniz küfür kafirlik değil midir? Dine muhalefet eden kafirin katli vacip değil midir? Var mı itirazın? 

-Cevap: Efendim Kadı Hazretleri, beni idam edeceksiniz ediniz. Mensubumuz olan Oğuz Türkmenlerin şehirde yaşayanı pek azdır, çoğu konargöçerdir. Çoğu köylerde yaşarlar. Bunlar Arapçayı bilmezler. Kendi lisanları ile yaradanlarına yalvarmalarının günah olduğuna inanmıyoruz. Dergahlarırnızda da Türkçe dua ve niyazda bulunuruz. Siz Efendimiz kendiniz bunların ağzından kulağınızla duymadınız konargöçerlerin ve köylülerle konuşukluğunuz yoktur. Beni de duymadığınız hayali şeylerle din ihlali yapan mülhid olarak suçlayarak kendiniz vebal yükleniyorsunuz. Türkmenleri bahane ederek beni asmak istiyorsunuz. 

(HAMDULLAH ÇELEBİ'NİN SAVUNMASI-Bir inanç Abidesinin Çileli Yaşamı, Hazırlayanlar: İSMAİL ÖZMEN - YUNUS KOÇAK/ ANKARA 2007)

Fatih Mehmet Yiğit

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar