ABD Başkanı Joe Biden bugün yaptığı konuşmada Türklerin Ermenilere soykırım yaptığı iftira ve yalanında bulunmuş, Oysa Ermeniler, emperyalist ülkelerin desteği ile silahlanarak çeteler kurarak Anadolu da sivil savunmasız Türkleri katletti sadece ermeni çeteler de değil Osmanlı imparatorluğu dağılırken Balkanlar, Kafkaslar,Ortadoğu ve Anadolu da 5 milyonun üzerinde Türk katledildi ve Türklere ait mal varlıkları gasp edildi.
ABD tarihi soykırımlar tarihidir. Amerika kıtasını işgal edenler On milyonlarca kızılderili Amerika yerli (kızılderili) halkını soykırıma tabi tutmuş ve katletmiştir. ABD bununla da kalmamış Nevada bölgesinde nükleer deneme adı altında bir milyonun üzerinde yerli halkını öldürmüştür. ABD ayrıca Nagazaki ve Hiroşimaya Atom bombası atarak yarım milyondan fazla insanı öldürmüş, milyonlarca insanın sakat kalmasına neden olmuştur. ABD nin Afganistan ve Irak işgali sonrası 5 milyonun üzerinde insan hayatını kaybetmiştir. Önce aynaya bak katil Amerika...
AMERİKA TARİHİ KATLİAMLAR TARİHİDİR...
İŞGALCİLERİNİN AMERİKA KITASINDAKİ KIZILDERİLİ YERLİ HALKA YAPTIĞI SOYKIRIMLAR...
İŞGALCİLERİNİN AMERİKA KITASINDAKİ KIZILDERİLİ YERLİ HALKA YAPTIĞI SOYKIRIMLAR...
« Yeryüzünde bunlardan daha iyi bir ulus bulunmadığına Majestelerin önünde ant içebilirim. Komşularını kendileri kadar seviyorlar, konuşmaları son derece tatlı ve kibar, konuşurken hep gülümsüyorlar. Elli adamla bu halkın hepsini boyunduruk altına alabilir ve onlara her istediğimizi yaptırabiliriz. »
Kristof Kolomb'un İspanyol Kraliçe'sine Mektubu
“En İyi Kızılderili, Ölü Kızılderilidir.”
ABD’li General Philip Henry Sheridan (1831-1888)
1492’de Kristof Kolomb’un Amerika kıtasını keşfiyle birlikte, Yeni Dünya ismiyle adlandırılan bu yeni coğrafyanın sakin hayatı birdenbire bozulmuştu. Yıllarca bu kıtada tek tip yaşamaya alışkın Kızılderililer, birdenbire beyaz ırktan olan insanların hışmına maruz kalmışlardı.
Tarihe Kızılderili Soykırımları olarak geçen vaka, Amerika’nın keşfinin ardından, kıtaya ulaşan Beyaz Avrupalıların ve Amerikalıların bu kıtada yaşayan yerli halk, Kızılderililere karşı uyguladığı soykırımlardır. Indian Genocide, Amerikan Genocide, Native Amerikan Genocide gibi isimlerle de adlandırılan bu soykırımlar, 1492’de başlayıp yaklaşık 500 yıl boyunca devam etmiştir. Kızılderililere uygulanan soykırımlar, bilinçli bir şekilde ve çeşitli yollarla uygulanmıştır.
Amerika kıtasının sömürge amaçlı işgali ise 1492 de Kristof Kolomb ve İspanyol işgalcilerin Amerika kıtasına ayak basması ile gerçekleşmişti.İşgalle birlikte Amerika kıtası tarihinde görmediği bir katliama tabi tutulmuştur.Dee Brown, 1970 yılında yazdığı "Bury My Heart at Wounded Knee" (Kalbimi Vatanıma Gömün) adlı incelemesinde, Kristof Kolomb 'un İspanya Kraliçesine Kızılderililerle ilgili şunları yazdığını aktarır:
Kristof Kolomb
“Yeryüzünde bunlardan daha iyi bir ulus bulunmadığına Majestelerin önünde ant içebilirim. Komşularını kendileri kadar seviyorlar, konuşmaları son derece tatlı ve kibar, konuşurken hep gülümsüyorlar. Elli adamla bu halkın hepsini boyunduruk altına alabilir ve onlara her istediğimizi yaptırabiliriz.”
Kolomb'un yine o meşhur seyir günlüğünde şunları yazar:
“...Onlara kılıçlarımızı gösterdik. Demir silahları ilk kez gördükleri belli. Kesmenin ne demek olduğunu bilmediklerinden, bazıları kılıçların keskin tarafını tutunca ellerini kestiler. Bu insanlar ne herhangi bir mezhebe bağlılar ne de puta tapıyorlar. Kötülüğü tanımıyorlar, birbirlerini öldürmeyi bilmiyorlar. Hiç silahları yok... Kızılderililer son derece sade, dürüst ve eli açık insanlar. Herhangi birinden sahip olduğu herhangi bir şey istenince hemen veriyorlar. Kötülüğün ne olduğunu hiç bilmiyorlar, çalmıyorlar, öldürmüyorlar. Komşularını kendileri kadar çok seviyorlar. Dünyada onlar kadar tatlı dilli insanlar yoktur. Her zaman gülüyorlar.”Demekten kendisini alı tutamamıştı.
1492 Cristof Colomb’un Amerika’yı keşfinden sonra İspanyollar’ın Karayipler’de yaptıkları olaylara tanıklık eden, zamanın bir İspanyol misyoneri Bartolome de las, Casas bölgesinde, kendi gördüklerini not etmiş ve bu yazıları 1542'de İspanya Prensi II. Philip'e ithaf ederek kitap haline getirmiştir.Bahse konu yazılarda Amerika kıtasının nasıl ele geçirildiğini ve yapılan Kızılderili Katliamı eski dünyanın gözlerinin önüne sermiş ve bu kitap birçok dile tercüme edilmiş tarihi eserdir:
Bartolome de las Casas’ın işgal notları:
“Sırf eğlence olsun diye, kadın erkek demeden yerli halkın ellerini, burunlarını ve kulaklarını kesip kopardıklarını ve bunun bölgenin değişik yerlerinde defalarca tekrarladığını kendi gözlerimle gördüm. Bazen de insanların üzerine köpek saldıklarına, yerlilerin bu şekilde paramparça edildiğine, çok sayıda evi ve yerleşim merkezini yaktıklarına şahit oldum. Memeden kesilmemiş bebekleri annelerinin göğsünden alarak onları en uzağa fırlatma konusunda birbirleriyle yarıştılar”
“Bir gün Las Casas önlerinde İspanyollar, 3.000 kişinin kellelerini kesiyorlardı, organlarını parçalıyorlardı ve ırzlarına geçiyorlardı.Ben hayatımda bu kadar barbarlığın benim insanlarım tarafından yapıldığının hiçbir örneğine hiç bir zaman bir anı olarak şahit olmadım” “İspanyollar, kendilerinden kaçan çocukların bacaklarını koparıyorlar, insanları kaynayan kazanlara atıyorlardı.İnsanları iki parçaya ayırıyorlardı, yerlileri bir kancaya domuz asar gibi asıyorlar ve kızartıyorlardı.Kızaran insanları ise köpeklere yiyecek olarak veriyorlardı”
Latin Amerika’da yapılan soykırımlarla ilgili araştırma yapan Hans Koning, İspanyollar’ın ve İngilizler’in, Amerika’da işgal ettikleri bölgelerde yerlilere bakış açılarını şöyle açıklıyor.
“Daha herşeyin başlangıcında, İspanyollar, Amerikalı yerlileri doğal köle olarak gördüler, yerlileri yakaladıkları zaman gemilere yükleyip istedikleri istikamete istedikleri gibi götürebilecekleri herhangi bir şey, ekonomik ihtiyaçlarını karşılamak için ölene kadar çalıştırılacak bir mahluk gibi görüyorlardı ama İngilizler bunun tam tersini yapacaklardı.İngilizler, yerlileri hiç bir şeye kullanmayacaklarını düşünüyorlardı ve İngilizler arasında doğallığı onaylanmış bir şekilde kabul edilen konuya göre de, yerlileri Şeytana tapan insanlar olarak görüyorlardı.Yerlileri katletmenin gerekliliğine inanıyorlardı” demektedir.
Yerlilere ilişkin İngiliz sömürgecilerin, öldürme amaçlı işledikleri soykırımlarda, insanları vurarak öldürmelerinin dışında, sömürgecilerin Amerika kıtasına bilerek yaydıkları çiçek hastalığının da büyük payı vardı.Nitekim Amerikalı Lord Amherst "Kızılderililer aşağılık bir ırktır. Bunları topyekûn imha etmek için bütün metotlar gibi battaniye ile mikrop bulaştırmak iyi bir denemedir" demekten kendini alıkoyamıyordu.
1607 yılında, Rio Grande ve Virginia bölgesini sömürgeleştirmek için gelen İngilizler’in hazırladıkları bir raporda da durum su yüzüne çıkıyırdu.Buna bir örnek verecek olursak, hastalıklardan ve öldürme olaylarından önce bölgede yaşayan Powhatans yerli kabilesinin nüfusu 1600 yıllarında 50.000 iken, İngilizler’in hastalık yayarak yerlieri soykırıma uğratmaları sonucu, 1607 yılında Powhatanslar’dan geriye ancak 5.000 kişi hayatta kalmıştı.
1607 yılında Jamestown bölgesini işgal eden İngilizler, bölgede yakaladıkları her yerliyi kayıtsız şartsız öldürüyorlardı.Bu konuda Tarihçi David E. Stannard şöyle diyor;
“Yüzlerce yerli hiç yoktan meydan gelen saldırılarda katledildiler.Diğer yüzlercesi ise çeşitli entrikalarla zehirlenip öldürüldüler.Yerlierin kanoları (Balık avlamak ve insan taşımak için kullanılan uzun ve sığ kayıklar) paramparça edildi.Bütün tarım alanları yaıkıp yıkıldı.Ne zaman yerliler barış istediyse hep İngilizler tarafından sahte bir anlaşma yapıldı ve ardından da İngilizler barış zamanında olduğunu sanan yerlilere beklenmedik bir biçimde tekrar saldırdılar.Çünkü sömürgeciler yerlileri yeryüzünden silmek istiyorlardı. Onun için yerlilere karşı her türlü öldürme olayını kendilerine reva gördüler, yerlilerin ekin alanlarını da sırf yerlieri aç bırakarak yok etmek için yaktılar” demektedir.
Bir başka tarihçi Tzvetan Todorov’un yerlilere yapılan soykırımla ilgili vardığı sonuçta; “Amerika’daki yerlilerin yok edilmesi dünyada gelmiş geçmiş en büyük soykırım olaylarıdır” demektedir.
Amerika’daki Avrupa kökenli sömürgecilerin, yerlilere soykırım uygulamasına ilişkin Amerikan devlet başkanı Theodore Roosevelt’in Amerikalılar’ın yerlilere yaptıkları katliamlarla ilgili söylediği söz, Amerikalılar’ın yerlilere karşı beslediği soykırımcılığı çok iyi özetliyordu. Roosevelt, yerlilerle ilgili olarak ırkçı ve soykırımcı görüşlerini anlattığı bir konuşmasında “Ben en iyi yerli ( Kızılderili) ölü yerlidir, diyecek kadar çok ileri gitmek istemiyorum ama onda dokuz öyledir” demekteydi.
Kızılderililere Uygulanan Soykırım Türleri
Etnik katliam ve Etnik Temizlik: Bilinçli bir şekilde Kızılderilileri katletmek suretiyle uygulanmıştır.
Kızılderili Tehciri: Kızılderililerin bulundukları coğrafyadan başka bir coğrafyaya götürülmesi şeklinde yapılmıştır.
Kızılderili Rezervasyonu-Kızılderili Rezervi: Kızılderililerin belirli yerlere kapatılması şeklinde uygulanmıştır.
Çiçek Hastalığı: Bilerek ve isteyerek eski dünya hastalıklarının Kızılderililere bulaştırmak suretiyle uygulanmıştır.
Hristiyan Misyonerlerinin Faaliyetleri: Ailelerinden zorla alınarak Kanada ve ABD’nin yatılı okullarında Hristiyan misyonerler tarafından eğitilmişlerdir. Bu eğitimin amacı ise, Kızılderili çocuklara kendi ana dillerini ve kültürlerini unutturup onları asimile etmektir.
Zorla Kısırlaştırma: Kızılderililerin sayısını azaltmak ve çoğalmasını engellemek maksadıyla uygulanmıştır.
Sömürgecilik: Kızılderililerin yaşadığı kıtanın yer altı ve yer üstü kaynaklarını sömürmek suretiyle uygulanmıştır. Özellikle Brezilya ve Arjantin Kızılderililerine uygulanmaya devam etmektedir.
Kızılderili’de Yas Günü, ABD’de Bayram Günü
Kızılderililere uygulanan soykırımın başlangıç tarihi 12 Ekim, Kızılderililer tarafından bakıldığından büyük bir yas günüdür. Çünkü sakin hayatları 12 Ekim 1492 itibariyle değişmiş, eski yaşamlarının yerinde yeller esmiştir. ABD ise, bu güne Kolomb Günü adını vererek bayram günü olarak kutlamıştır.
Kızılderililerin Kolomb Günü’ne Tepkisi
1990 yılında, Kolomb Günü kutlamalarına karşı çıkan Kuzey ve Güney Amerikalı 350 kişi, Ekvador’un başkenti Quito’ya giderek ilk toplantılarını gerçekleştirmişlerdir. 1992 tarihinde ise, 12 Ekim 1992 tarihini Uluslararası Yerli Halklar Dayanışma Günü ilan etmişlerdir.
Yaralı Diz Katliamı
Yaralı Diz Katliamı, Lakota Siuları ile Amerikan askerleri arasındaki son büyük çatışma olarak tarihe geçmiştir.
Lakota Siyularında Çılgın Ayı
29 Aralık 1890, Amerika Birleşik Devletleri beş yüz kişilik bir süvari alayını Minikonju Lakotalarının kamp yerlerini çevirmesi ve hayalet danış yapan Kızılderililerin tutuklanmasını emreder. Hayalet dansı, her ne kadar Kızılderilerin kültürel bir dansı olsa da ABD, bu dansı bir saldırı tehdidi olarak görür ve taarruza geçer. Çatışma sırasında yirmi beş süvariye karşılık, aralarında altmış iki kadın ve çocuğun yer aldığı en az 153 Siyu öldürülür. Ancak çatışma sırasındaki kargaşada tam olarak kaç kişinin öldüğü bilinmemektedir.
Katliamı yaşayanlardan biri olan Gelincik Louise katliamı şu sözleriyle anlatır: "Kaçmaya çalıştık. Ama yaban sığırı gibi bir bir vurdular bizi. Beyazların içinde de iyi insanlar bulunduğunu biliyorum, ama kadınları ve çocukları da vurduklarına bakılırsa askerler çok kötü insanlar olmalı. Kızılderili askerler beyaz çocuklara asla böyle yapmazlardı."
Katliamı yaşayan şaman Kara Geyik katliamı şu sözleriyle özetler:
"O zaman kaç kişinin öldüğünü anlayamamıştım. Şimdi kocamışlığımın şu yüksek tepesinden gerilere baktığımda, yerde birbirleri üzerinde yığılı duran boğazlanmış kadınları ve çocukları hâlâ o genç gözlerimle görebiliyorum. Ve orada, o çamurun içinde bir şeyin daha öldüğünü ve o kar fırtınasına gömüldüğünü görebiliyorum. Evet, bir halkın düşü öldü orada...”
Kristof Kolomb ülkeyi keşfettiğinde dünya nüfusunun %5'ini oluşturan Kızılderili kabileleri nüfusu şimdi yok denilecek kadar azdır.
Fatih Mehmet Yiğit
Yorumlar
Yorum Gönder