BAHARIN VE DİRİLİŞİN MÜJDECİSİ
ERKEN-KÜN, YENİ GÜN, ERGENEKON TOYUMUZ (BAYRAMIMIZ)
KUTLU VE UĞURLU OLSUN...

Yıl başi Noruz küni, (Yıl başı Nevruz günü,)
Karligaç, Turna cüp kelur. (Kırlangıç-Turna çift gelir) 
Gül-giyalar açilip, (Gül-bitkiler açılıp,) 
Yurtka şatlik ap kelur. (Yurda sevinç alıp gelir) 
Uygur Türk Halk Koşuğu          

Kültür, bir milleti millet yapan değerler bütünüdür. Kültürün en önemli unsurları ise içinde binlerce yıllık bir geçmişi barındıran gelenek ve göreneklerdir. Yeryüzünde yaşayan en eski kavimlerden olan Türklerin, tarihi derinliklerinden gelen zengin kültürel değerleri, gelenek ve görenekleri vardır. 




21-22 Mart Dönence günlerinden olan ve 12 Hayvanlı Türk Takviminin ve Baharın başlangıcı olarak kabul edilen ERGENEKON/ERKEN KÜN şenlikleri, Türklerin tarihin bilinen devirlerinden itibaren kutladıkları Ulusal bayramlarından birisidir.



Nevruz, Farsça kökenli bir sözcük olup “yeni gün” anlamına gelmektedir. Türk Kültüründe “yengi kün, erkin kün, ergene kün, ulustıng ulu küni” gibi çeşitli isimlerle adlandırılmaktadır.



Türk takviminde yılbaşı baharın başlangıcıdır. Bu tarih Türklerin Ergenekon’dan çıkışını temsil eder. 21- 22 Mart 12 Hayvanlı Türk Takviminin başlangıcı olarak kabul edilir. Temel esas güneştir. Günler gece yarısı itibari ile başlar. Ayın şekillerine göre bir yıl on iki ay olarak belirlenir. Bir gün 12 eşit parça olarak hesaplanır. Her 12 yıllık döngüye ise müçel denir.

 Yıllara verilen hayvan isimlerinin her biri sonraki sene üzerinde de etkisi olduğuna inanılırdı. Yıllara göre fal bakan Türkler bu şekilde geleceğe yönelik tahminlerde bulunurlardı. Yıllara verilen isimler şu şekildedir: Sıçgan, Ud, Bars, Tavışgan, Lu, Yılan, Yond, Koyun, Taguk, İt, Tonguz.

Prof.Dr.Necati Demir'in Türkçemize kazandırdığı Türklerin en eski Destanlarından sayılan Ulu Han Ata Bitiqi kitabında Türklerin ilk Atası olan "Ulu Han Ata" 21 Martta yaratılmış ve dünyaya gelmiştir.



Prof.Dr.Haluk Çay’ın, Ebulgazi Bahadır Han’ın Şecere-i Türk adlı eserinden aktardığı Ergenekon Destanı ise; şöyledir:
Bir gün bütün kavimler Kök-Türkler’e karşı birleşerek onları hile ile yendiler. Kök-Türkler’in çadırlarını, mallarını, yurtlarını yağmaladılar. Büyüklerin hepsini kılıçtan geçirdiler. Küçükleri kendilerine köle yaptılar. Bu yağmadan kurtulan Kıyan/Kayan ve Negüş/Tukuz bir gece kadınlarıyla birlikte atlanıp kaçtılar. Yurda geldiler. Düşmandan kaçıp gelen dört maldan (deve, at, öküz, koyun) çok buldular.
Dağların içinde insan yolu düşmez bir yer izleyip oturalım deyip dağa doğru sürülerini sürüp gittiler. Vardıkları yerde akarsular, çeşmeler, türlü otlar, meyveli ağaçlar, türlü türlü avlar vardı. O yeri görünce Tanrı’ya şükürler kıldılar ve buraya Ergenekon adını koydular. Dört yüz yıl sonra Ergenekon’da kendileri ve sürüleri o kadar çoğaldılar ki sığmadılar. Bu sebepten buradan çıkış yolları aramaya koyuldular. O zaman bir demircinin önerisiyle dağın geniş yerine bir kat odun, bir kat kömür dizdiler ve ateşlediler. Tanrı’nın gücüyle ateş kızdıktan sonra demir dağ eriyip akıverdi. Yüklü deve çıkacak kadar yol oldu. O günü, o ayı, o saati belleyip dışarı çıktılar. O günden beri yeni yılın başladığı gece Kök-Türkler’de adettir. O günü bayram sayarlar. Bir parça demiri ateşe salıp kızdırırlar. Önce Kağan bunu kıskaçla tutup örse koyar, çekiçle döver. Ondan sonra beyler de öyle yapar. Bugünü mukaddes bilirler, böylece Tanrı’ya şükretmiş olurlardı.

Çinli Prof. Dr. Ch’in-Chung-Main’in eski Çin Takvimleri konusunda yaptığı araştırmalara göre M.Ö. VIII. yüzyıllarda yaşayan eski Türk kavmi “Ti”ler; Nung-li adlı hem ay hem güneşe göre düzenlenen ve mart ayını yılbaşı sayan bir takvimi kullanıyorlardı. (Nuraniye-Erkin H. Ekrem, “Uygurlarda Nevruz Kutlamaları”, Nevruz, s. 157.) Chou Sülalesinin tarihinin “Göktürk Tezkeresi” bölümünde ise “Göktürkler, bitkilerin yeşerdiği zamanı yılbaşı olarak kutlamaktadır.” denilmektedir.

Nevruz Kelimesinin Menşei:
Türk Dünyası'nın büyük bir coşkuyla kutladığı, Türk soylu halkların ortak bayramı olan ERGENEKON/ERKEN-KÜN, tabiatın canlanmasını, yeniden dirilişi ifade eder. Farsça bir terkip olup "Nev" yeni, "rûz" gün "Nevruz" yeni gün gelir.
Kâşgarlı Mahmud “Divân-ı Lügât-it Türk” adlı eserlerinde, Nevruzun Türklerin yılbaşı günü olduğunu belirtmektedir.

ERGENEKON gece ile gündüzün eşit olduğu, gün dönümü olarak da adlandırılan, ilkbaharın geldiği 21 Mart gününe tekabül eder. Güneşin koç burcuna girdiği gündür. Rumi takvimde Mart'ın 9'una rastladığı için halk arasında Mart 9'u diye anılır. ERGENEKON ile tabiat yeniden doğar ve yeni bir hayat başlar. Nevruz günü, aynı zamanda iyilik ve bereketi temsil eden baharla, kötülük ve sıkıntıyı temsil eden kışın mücadelesini sembolize eder.

ERGENEKON'un Çeşitli Türk Topluluklarındaki Karşılıkları
Hakasya: ERKEN-KÜN (Erken Gün),Cılsırtı, Ulu Kün
Altay Türkleri; Cılgayak Bayramı
Azerbaycan; Nevruz,Ergenekon, Bozkurt Bayramı
Başkurt Türkleri; Ekin Bayramı
Doğu Türkistan; Yeni Gün, Baş Bahar
Gagavuzlar; İlkyaz
Karaçay-Malkar Türkleri; Gollu, Gutan, Saban Toy, Tegri, Toy
Kazak Türkleri; Ulus Günü
Kazan Türkleri ve Karakalpaklar; Ergenekon Bayramı
Türkmenler; Teze Yıl
Uygur Türkleri; Yeni Gün
Türkiye’nin Çeşitli Bölgelerinde ERGENEKON Bayramı:Yılsırtı, Mart Dokuzu, Mart Bozumu, Sultan Nevruz, Güz Dönümü, Yeni Gün isimleri altında kutlanır.

Türk Dünyasındaki ERGENEKON Kutlamalarının 7 Aşaması:

Hazırlık:
ERGENEKON hazırlık genel temizlikle başlar. Evlerin etrafı temizlenir, içi ve dışı badanalanır, halılar ve kilimler yıkanır. Aile üyelerine yeni elbise, alınır. Akrabalara hediye alınır. Bayrama birkaç gün kala tatlıların yapımına başlanır. Nevruz ateşi için gerekli ot, çalı ve odun hazırlanır.
Mezarlık Ziyareti:
ERGENEKON kutlamalarında önemli bir yeri olan bu gelenek, eski Türklerdeki yuğ törenlerinin izlerini taşımaktadır ve bunların devamı niteliğindedir. Azerbaycan, Türkistan ve diğer yörelerde hâlâ ERGENEKON yapılan bu gelenek, ölmüşlerin mezarını ziyaret etmek, mezar üzerine şeker ve tatlı bırakmak, yasin okumak, ağıt söyleyip ağlamak, mezarların etrafını temizlemek, bazı yörelerde de mezarlıkta kahve içmek ve yemek yemek gibi etkinliklerle devam etmektedir. Orta Anadolu’da ERGENEKON “Mart Dokuzu” adıyla bilinir. Diğer yörelerde de benzer adetler vardır. Mezarlar ziyaret edilir.

Kır Gezileri:
Toplu şekilde kırlara çıkılarak eğlenceler, şölen ve yarışmalar düzenlenir. Bu gelenek Hun Türklerinde de mevcuttur. Türk dünyasının bazı yörelerinde bu etkinlik ERGENEKON gerçekleşmeye devam etse de, diğer yörelerde Hıdrelleze kaymıştır.

 Geçmişten Günümüze Türk Kültüründe 21 Mart ERGENEKON Bayramı
Ateşle İlgili Pratikler:

Geniş Türk coğrafyasında kutlanan ERGENEKON törenlerinin hepsinde ateşle ilgili pratikler bulunmaktadır. Bunlardan en yaygın olanı büyük ateşler yakarak üzerinden atlama ve bu sırada “Ağırlığım, uğurluğum sende kalsın”, “Kırmızılığın bana, sarılığım sana” gibi büyüsel duaların edilmesidir.
İnanışa göre ergenekon ateşinden atlayanlar hastalıklardan arınır ve yıl boyunca hastalanmaz. Bir diğer pratik, hayvanları ateş üzerinden atlatmak veya iki ateş
arasından geçirmektir. ERGENEKON törenlerinde ateşin kullanılması, onun temizleyici, arındırıcı, hastalıkları, kötülükleri ve büyüyü yok edici özelliğinden kaynaklanmaktadır. Türkler Demir Dağı eriterek Ergenekondan çıkışlarını örs üzerinde demir döverek kutlarlar. Bu suretle Türkler tarihin en eski mesleği olan demircilik mesleğini yad ederler.

 Geçmişten Günümüze Türk Kültüründe 21 Mart ERGENEKON Bayramı
Su ile İlgili Pratikler:

Sabah erkenden tüm su kaplarındaki suları yenileme, taze su içme ve ev hayvanlarına içirme, eski eşyaları suya atma, birbirinin üzerine su serpme ve su falına bakma şeklinde su ile ilgili pratikler uygulanır. Su kültü, eski Türk inanç sisteminde önemli bir yere sahiptir ve tüm pınarların, dere, ırmak, göl ve denizlerin kendi iyi ruhlarının olduğuna inanılmaktadır. Suyun şifa verici, arındırıcı gücüne inanç, Türk mit, efsane ve destanlarına da yansımıştır.

 Geçmişten Günümüze Türk Kültüründe 21 Mart ERGENEKON Bayramı
Eğlenceler:

Ergenekon kutlamalarında çeşitli yarışlar, gösteriler, seyirlik oyunlar ve müzik yer almaktadır.

 Geçmişten Günümüze Türk Kültüründe 21 Mart ERGENEKON Bayramı
Yardımlaşma:

ERGENEKON kutlamalarının en önemli özelliği yardımlaşma, sevgi ve şefkat bayramı olmasıdır. Bayramdan önce fakir, hasta ve zor durumda olan kişilere para, giyecek yardımı yapılır ve bayram günü yapılan bayram aşından pay verilir. Yardımlar sırasında insanları kırmamaya dikkat edilir.

Örneklerle Türk Dünyası’nda ERGENEKON
Azerbaycan’da : Azerbaycan’da halk, ERGENEKON'a birkaç hafta kala her Çarşamba akşam şenlikleri düzenler. Ateşler yakılır, evler temizlenir ve insanlar tepeden tırnağa yeni elbiselerini giyerler. Mumlar yakılır, ERGENEKON şekerleri hazırlanır, gelen misafirlere gül suyu dökülür. Gecelerde ateş oyunları oynanır. İnsanlar ateş üzerinden atlayarak, kışın tüm belalarından korunduklarına inanırlar.

Kazakistan’da : Kazakistan Türkleri, ERGENEKON Bayramı’nı SSCB tarafından yasaklandığı 1930 yılına kadar Ulusun Ulu Künü, yani Ulusun Ulu Günü, deyimi ile adlandırmışlardır. Kazaklar, 1929 yılına kadar 21 Mart’ı yılbaşı olarak kutlamışlardır. Kazak Türkleri, Kazakistan Cumhuriyeti’nin bağımsızlığına kavuşmasından sonra 1991 yılından itibaren tekrar bu güne Ulusun Ulu Günü ifadesiyle milli bayram ilan etmişlerdir.

 Geçmişten Günümüze Türk Kültüründe 21 Mart ERGENEKON Bayramı

Özbekistan’da : Özbekistan’da ERGENEKON, özel mesire yerleri ve vadilerde kutlanır. Zurnalar çalan davetçiler insanları bayrama davet eder. ERGENEKON günü âşıklar Özbek Türklerinin güzel destanlarını söylerler. Bir taraftan halk oyunları oynanırken, bir taraftan da pehlivanlar güreş tutuşur. Büyük kazanlarda özenle hazırlanan yemekler davetlilere sunulur. Tüm halkın katılımıyla 21 Mart’ta başlayan törenler bir hafta kadar devam eder. Özbekistan’ın 1991’de bağımsızlığını kazanmasından sonra Cumhurbaşkanı İslam Kerimov’un hazırlattığı özel kararname ile 21 Mart,  Bayram olarak belirlendi.
Kırgızistan’da : Kırgız Türkleri yeni yıla ERGENEKON Şenlikleri ile başlar. 22 Mart günü yeni yılın Başay denilen ilk ayının birinci günüdür. ERGENEKON’da Kırgızlar yedi gün önceden bayram temizliklerine başlar, insanlar da yıkanıp, Nevruz’da en güzel bayramlık elbiselerini giyerler. ERGENEKON  akşamı avlu yakınında ateş yakılır ve bütün insanlar yaşlı-genç demeden ateşten atlarlar. Ateşten atlama; insanların ruhlarını, niyetlerini temizleyerek yeni yıla arınmış olarak girme düşüncesini ifade eder.Sümölök adıyla bilinen Ergenekon Bayramı özel yemeği pişirilir.
Türkmenistan’da : Türkmenistan’da ERGENEKON Bayramı, halk arasında Oğuz Bayramı olarak geçmektedir. ERGENEKON gecesi, Oğuz gecesi olarak adlandırılır, milli oyunlarla meşgul olan Türkmen kızları da bu gecede türküler söyler. Türkmenistan’da ERGENEKON için oldukça geniş bir sofra hazırlanır. Ergenekon için, Türkmen çöreği, Türkmen petiri, külce, yağlı börek, şekşeke ve Türkmen pilavı hazırlanır. Ergenekon’un en özel yemeği ise Semeni’dir. Birkaç aile birleşip büyük bir kazanda buğday özüne un, su ve şeker ekleyerek Semeni yaparlar.

Selçuklu ve Osmanlı’da Ergenekon Kutlamaları
Selçuklularda Ergenekon bayramının eğlencelerle kutlandığı, şenlikler yapıldığı, özel yemekler pişirildiği, özel hediyeler alınıp verildiği bilinmektedir. Selçuklularda yılbaşı, güneşin Koç burcuna girdiği gün olan Nevruz günü olarak kabul edilmiştir.
Osmanlı devrinde de Ergenekon çok canlı biçimde kutlanılmıştır. Çeşitli kaynaklarda Osmanlı padişahlarının Ergenekon tebriklerini kabul ettiklerini, halkın arasına katılarak Ergenekon coşkusuna ortak olduklarını kaydetmekte ve padişahın katıldığı bu törenlere Nevruz-ı Sultânî isminin verildiği belirtilmektedir.
Osmanlı ailesini çıkarmış olan Kayı Boyu’na mensup Karakeçililerin 21 Mart tarihinde Ertuğrul Gazi'nin türbesi etrafında toplanarak burada bayram yaptıklarını biliyoruz. Bu bayramın bir diğer adı da "Yörük Bayramı"dır. Yine günümüzde de devam eden Manisa Mesir Şenlikleri’nin de yukarıda kısaca belirttiğimiz gibi “nevruziye” denen çeşitli baharatlardan yapılmış macunların sarayla birlikte, halka ikram etme geleneği şekline dönüştüğü ve Ergenekonla ilgili olduğu bilinmektedir.
Ergenekon'la İlişkilendirilen Bazı Renklerin Türk kültüründeki Anlamları
Sarı:  Sarı rengin kutsallığı Şamanizm’den kaynaklanmaktadır. Sarı renk, dünyanın merkezinin sembolüdür. Tanrılar tanrısı Ülgen’in altın kaplı sarayı ve altın renkli tahtı dünyanın merkezini oluşturur.
Yeşil: Türk mitolojisine göre, Tanrı Ülgen’nin yedi oğlundan birisinin adı Yeşil Kaan’dır. Görevi bitkilerin büyümesini ve yeşillenmesini sağlamaktır.
Mavi (Gök): Gök Mavisi Türklerin kutsal rengidir. Tanrının ebediliğini ve sonsuzluğunu Tanrı tarafından bahşedilen Kut ve Esenliği ifade eder.
Kırmızı: Al ve kızıl renkler, tarihimizin başlangıcından beri Türk ruhu ve inancını yansıtmaktadır. Türklerin Al bayrak kullanmaları ateş kültü ile açıklanır. Çin kaynaklarına göre Kırgız hanlarının otağında kırmızı bayraklar bulunmaktadır. XI. Yüzyıldan sonra al, bir renk adı olduğu kadar, bayrak adı da olmuştur.

Sarı-Kırmızı-Yeşil Gök-Türklerden beri Türkler tarafından kullanıldığı bilinen renklerdendir. Altay'larda; VII-XI. asırlarda yaşamış Gök-Türk beylerinin mezarlarında yapılan kazılarda; yeşil, sarı, kırmızı ipekli elbise giydirilmiş ceset bulunmuştur (Belleten Sayı 43, 1947)

Abdülcelil el Kazvini (MS 1161-1165) Selçuklu Türk Ordusu sancaklarında; Sarı-Yeşil-Kırmızı renkler bulunduğunu şöyle ifade eder:
"Selçukluların sultanları eğer yüzbin asker toplarlarsa, siyah Sancak askerlerde bulunmazdı; yeşil, sarı ve kırmızı Sancak bulundururlardı."


Osmanlı Dönemi Sancakları ve Devlet törenlerinde de sarı-kırmızı-yeşil renkleri görüleceği üzere kullanılırdı.


Son Söz
Türk kültüründe Ergenekon; doğuş, diriliş, baharın müjdesi anlamına gelir. Aynı zamanda baharın başlangıcı sayılır ve bir takvim değişikliğini anlatır. Türk kültüründe Nevruz'un bir adı da Ergenekon’dur. En eski Türk kaynaklarından itibaren böyle bir kültüre sahip olduğumuz anlaşılmaktadır. Türk tarihinin her döneminde Ergenekon varlığını devam ettirmiştir. Cumhuriyetle birlikte yerleştirilmeye çalışılan ulus bilincine bağlı olarak özellikle Atatürk tarafından Ergenekon'un daha geniş katılımlı kutlanması teşvik edilmiştir.
Ancak Ergenekon son 50-60 yıl içerisinde çeşitli sebeplerden dolayı, Türk halk kültürü araştırmacıları hariç, Türkiye’de ve Türk Dünyasında pek gündeme taşınmamış; ihmal edilmiştir. Gündeme gelmemesi ve ihmal edilmesi sebebiyle aydınlar ilgisiz kalmış, devlet töreni olarak kutlanmamıştır.
Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra bağımsızlığına kavuşan Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan Cumhuriyetleri’nde 21 Mart 1991’den itibaren Ergenekon resmi bayram ilan edilmiş ve bayram kutlamaları devlet töreni durumuna getirilmiştir.

Ergenekon Destanı'nın en önemli niteliği ve diğer destanlara göre ayırtedici özelliği, toplumsal bir kahraman üzerinden tamamlanmış olmasıdır. 

Destanda adı geçen Kayan, bir kişi değil, ünlü Kayıhanlı kavmidir.

Tukuz ise Göktürk tarihinde önemi olan Dokuz Oğuzların diğer adıdır.

Dikkat çekici unsur ise, destanın tarihsel olaylarla örtüşmesidir.

Destanda önemli yer tutan demircilik mesleği, Ergenekon adının verildiği yurt, Hun birliğinin ortadan kalkmasından sonra,  Göktürk'lerin Altay Dağları bölgesine çekilip, demircilik yaparak yaşadıkları yerlerle özdeşlik göstermektedir. 

Ergenekon Destanı, Bozkurt Destanı 'nın ana çizgileri üzerinde kurulmuş olup, bu destanın serbestçe genişletilmiş biçimidir diyebiliriz. 

Bozkurt Destanı ile kaynağını belirleyen Türk soyu,  Ergenekon Destanı ile de gelişip güçlenmesini,  yayılış ve büyüme dönemlerini anlatmıştır. 

Bozkurt Destanı 'nın bittiği yerde Ergenekon Destanı başlar.

Ergenekon Destanı'nın ana sembollerinden biri " demirci"dir. Destanda demirci, dağda demir madeni bulur ve Türkler bu demir madenini eriterek Bozkurt önderliğinde Ergenekon 'dan çıkarlar.

Bir anlatıma göre Türkler, Ergenekon 'dan 9 Mart tarihinde çıkmışlardır.  Başka bir varsayım ise bu tarihi 21 Mart(Nevruz, Ergenekon Bayramı) olarak verir. Öyle anlaşılıyor ki, Ergenekon 'dan çıkış hareketi 9 Mart'ta başlamış, 21 Mart'ta da tamamlanmıştır. 

Ergene "dağ kemeri" Kon "dik" anlamındadır. 

Ergenekon Destanı Mustafa Karnas syf 5,6 8,,9

ERGENEKON :
(ZİYA GÖKALP)
Biz Türk Han'ın beş oğluyuz,
Gök Tanrı'nın öz kuluyuz,
Beş bin yıllık bir orduyuz,
Turan yurdu durağımız!
Ak ordumuz sola gitti,
Üç hakanlık tesis etti,
"Medi", "Sümer Akad", "Hitti"
Bu üç şanlı oymağımız!
Birincisi Azerbaycan,
İkincisi Geldanistan,
Üçüncüsü Arz-ı Kenan,
Fışkırdı üç kaynağımız!
Gök ordumuz sağa vardı,
Çin’i baştan başa sardı,
Hiyong-nular bu Hanlardı,
Set olmadı tutağımız!
Kara ordu gitti, İskit,
Ülkesinde yaptı bir çit.
"Atilla ol, Şalon’a git",
Sözü oldu adağımız!
Kızıl ordu dağlar aştı,
Efganlarla çok savaştı,
Bir alayı Hind’e taştı,
Sind oldu bir ırmağımız.
Sarı ordu tekin durdu,
Şehir yaptı, çiftlik kurdu,
Uygurların bu iç yurdu,
Kaldı ana toprağımız!
Yüce Tanrı Oğuz Han’ı,
Göndererek Türk hakanı,
Birleştirdi beş Turan’ı,
Doğdu güneş sancağımız!
Oğuz Han’dan sonra Hanlar
Kazandılar yüce şanlar,
Bilinmek için bu boş anlar,
Şahnamedir sorağımız,
Yıllar geçti bir an geldi,
Türk Tahtına İlhan geldi,
Sağdan, soldan düşman geldi,
Kurulmuştu tuzağımız.
Verilmedi bir dem soluk,
Kanlar aktı oluk oluk,
Öldü bütün çoluk çocuk,
Han, Bey, Çeri, Uşağımız.
Yalnız Nököz ile Kıyan
İki kızı alıp yayan,
Bir sarp dağa attılar can
Bunlar oldu kaçağımız.
Dağdan dağa hep gizlice,
Yürüdüler beş-on gece,
Bir tan vaktı gayet ince,
Bir iz oldu uğrağımız!
Bu iz yolu çok uzattı,
Sonra Alageyik çattı,
Bir dik yardan bizi attı,
Kanadı her bucağımız!
Bir de baktık yeşil bir bağ
Her tarafi bir yüce dağ,
Geniş, fakat sıkı bir ağ,
Dedik ne hoş bu ağımız!
Alageyik çayır yerdi
Yavrusunu emzirirdi,
Bizi gördü meme verdi,
Oldu Ana Kucağımız!
Dörtyüz sene burda kaldık,
Geyik arttı, biz çoğaldık,
Çıkamadık İşe daldık,
Pek şenlendi konağımız!
Elma,erik çoktu yedik,
Demir bulduk, ör işledik,
"Bir gizli yol bulsak" dedik,
Dağ delerdi bıçağımız!
Kurt’tan hali iken bu yurt,
Bir gün peyda oldu bir kurt,
Bir geyiğe attı avurt,
Gördü çoban yamağımız!
Kurt bir delik buldu,gitti,
Bir demirci takip etti,
Ocak yaktı taş eritti,
Açıldı yol kapağımız!
Büyük sevinç, büyük müjde,
Bayram yaptık kentte,köyde,
Torun, oğul, baba, dede,
Büyüğümüz, ufağımız!
Demircye Bozkurt dendi
Han tanıldı,taç giyildi,
Yoldan önce kendi indi,
Sağ elinde bayrağımız!
Börteçine kurdun adı,
Ergenekon yurdun adı,
Dörtyüzsene durdun hadi,
Çık ey, yüzbin mızrağımız!
Oldu sana Kaf bu eşik,
Tarih kaldı delik,deşik,
Artık yeter bu taş beşik,
Oldu körpe yatağımız!
Uzaklarda hoş ülkeler,
Issız yurtlar seni bekler,
İşte Kıpçak, işte Kaşgar,
Ta karşıda Gökdağ’ımız!
Tarhandağı gözler seni;
Tanrı orada sözler seni,
Dört asırdır özler seni,
Tukin dağda otağımız!
Turan, eski toprak bize;
Hind, bir altın konak bize;
Çin köşkleri kışlak bize,
Tuna boyu yaylağımız!
Yunus gibi çıktık Hut’tan!
Büyük yurda küçük yurttan,
Geyik girdik, doğduk kurttan.
Kılıç oldu orağımız!
Sartlık gitti, Uygurlandık.
Soyumuzla gururlandık.
Şamanlardan uğurlandık.
Pirler oldu yardağımız!
İlk yayıldık: Beşbalık’a!
Karakurum, Elmalık’a
Çin başladı zorbalığa,
Ezdi onu tokmağımız!
Sağa sola gitti ordu;
Hind’e, Rum’a bir baş vurdu.
Altın yuta düzen kurdu.
Yine eski yasağımız!
Alplerimiz girdi harbe,
Düşmanlara attı darbe;
Şimal, cenup, şarka, garbe,
Akın etti kısrağımız!
Türk ayağı hangi yurda,
Basmışsa baş eğdi kurda!
“Gökhan orda, Akhan burada! ”
Dedik gitti ayağımız!
Tümen, Çin’e akın etti.
Efrasiyab, Rum’a gitti.
Tomris adı göğe yetti.
Hüsrev oldu tutsağımız!
Teleleri, Aktürkman’ı
Toplamıştı Soğd’un Hanı,
Çapul etti Eşkân(i) , yân’ı
Sevinç adlı soğdağımız!
İlhan Mokan, Bilge Kağan,
Gaznevi’den Mahmut Sultan,
Selçuklulardan Alparslan Han,
Birer şanlı koçağımız!
Askerliği gördü atsız.
Harzem Şah’ı oldu atsız.
Bugün hakan, dün bir adsız:
Böyle kayar kızağımız!
Tonguz, Çin’e hakan oldu.
Hıtay Türk’ü üryan oldu.
İlk düşünen Gür Han oldu,
“Birleşmeli ocağımız”!
Cengiz bunu tasarladı.
Dört bucağa ılgarladı.
Türk soyunu toparladı,
Turan oldu öz bağımız!
Oğuz Han’dan beri mühmel,
Kalmış idi büyük emel.
Yüce dilek uzattı el.
Ele geçti arağımız!
Gökten yüce yıldızımız!
Bir devr açtı her hızımız!
Atilla bir Kırgız’ımız!
Timurleng bir Kazak’ımız!
Fatih aldı İstanbul’u.
Babür, Hind’e eğdi yolu.
Nadir sarstı sağı solu…
Oldu bir son taslağımız!
Bundan sonra talih döndü,
Yıldızımız yine söndü,
Karşımızda Rus göründü…
Kesildi yurt otağımız!
Kırım, Kazan heder oldu!
Tuna, Kafkas beter oldu!
Türkistan’da neler oldu?
İşitmedi kulağımız!
Yurt girince yâd eline,
Ergenekon oldu yine!
Çıkmaz mı bir Börteçine?
Nurlanmaz mı çerağımız…
***
ERGENEKON TOYUMUZ
Kutlu ve uğurlu olsun
Ulu Tanrı, yolumuzu ışık kılsın
Kötü karanlık günlerimiz son bulsun
Aydınlık, esenlik, günlerimiz olsun...

Fatih Mehmet Yiğit


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar