15 Mart 1921 günü Berlin'de İngiliz Gizli Servisi'nin kiralık adamı Ermeni militan Tehlirian tarafından tabancayla sırtından vurularak şehit edilen Mehmet Talat Paşayı saygı ve rahmetle anıyorum ruhu şad mekanı Cennet olsun...

***

"Vatan büyük bir evlâdını, inkılâp büyük bir teşkilatçısını kaybetti !"

Mustafa Kemal Atatürk 

***

Bir ittihatçı iyi bir dosttur, iki ittihatçı bir araya   gelince dikkat etmek gerekir, üç ittihatçı olurlarsa mutlaka ihtilâl planları yapmaya başlarlar"

(Mustafa Kemal Atatürk)

***

"İttihat ve Terakki kırk deliden oluşmuş bir kuruldur. Talat akıllı delidir, Hüseyin Cahit kalemli delidir, Kara Kemal hesap delisidir, Ziya Gökalp kitaplı delidir, Enver kılıçlı delidir, ben konuşan deliyim, Yakup Cemil de zır delidir''

"Beni bir gün sokakta vuracaklar. Alnımdan kan akarak yere serileceğim. Yatakta ölmek nasip olmayacak. Ziyanı yok, varsın vursunlar. Vatan, benim ölümümle bir şey kaybedecek değildir. Bir Talat gider, bin Talat yetişir!"

(Mehmet Talat Paşa)

***

"İstiklâl Savaşı sırasında (Talat) Paşa'nın bizi arkadan vurması muhtemel azınlıkları önceden nakil ettirmesinden büyük fayda gördük."

- Mustafa Kemal Atatürk (1931)

(Murat Bardakçı, "Hayriye Talat: Kocam Talat Paşa", Milliyet, 26 Kasım 1982.)

***


Talat Paşa, 15 Mart 1921 günü Berlin'de İngiliz Gizli Servisi'nin kiralık adamı Ermeni militan Tehlirian tarafından tabancayla vurularak katledildi. Davası da uyduruk bir mahkeme süreciyle kapatıldı. Talat Paşa, fedai kuşağı Türkçülerinin teşkilatçı lideriydi. 

Talat Paşanın Osmanlı parçalanırken Anadolunun Türkleşmesinde ve Türk yurdu yapılmasında ki payı büyüktür. Edirne'yi düşman işgalinden kurtardı. Balkan harbinde “hıyanetleri görülen unsurlardan memleketi temizlemeyi” bir devlet politikası haline getiren Talat Bey, memleketin etnik yapısı hakkında araştırmalar yaptırttı; İttihat ve Terakki Cemiyetinin teşkilatı yoluyla Rumları ürkütüp göçe sevk etti; boşalan yerlere Makedonya ve Balkan Türklerini yerleştirdi. Diğer yandan Anadoluda 7 ilimizde hakimiyet kurmaya çalışan ve dış düşman güçlerle işbirliği yapıp Türkleri arkadan vuran Ermenileri toplu bir şekilde Anadoludan uzaklaştırılarak Anadolunun Türk Yurdu olmasında, Türk Ulus Devletinin inşaasında önemli katkılarda bulunmuş ve  yaptıklarıyla Cumhuriyet'in önünü açmıştır.

Tarihe İttihatçı Kadro olarak isimleri geçen Türk Milliyetçileri emperyalizme karşı verdikleri mücadelede hepsi de ya vuruşarak, ya da kahpe pusularda şehit oldular. Dünyanın hiçbir ülkesinde böylesine önder kadro biçilmedi. Bu bile mücadelenin ne kadar çetin olduğunu gösterir. Öldüler ama asla boyun eğmediler. Vuruşarak öldüler. Türkiye Cumhuriyet'nin kuruluşunun Önsöz'ünü yazdılar.

İşte o şehit kadro: Resneli Niyazi (17 Nisan 1913 günü Arnavutluk'ta vatana dönerken şehit oldu.), Süleyman Askeri Bey (14 Nisan 1915 günü Basra'da İngilizlere karşı savaşırken şehit oldu.), Enver Paşa (4 Ağustos 1922 Tacikistan'da Ruslarla giriştiği çatışmada şehit oldu.), Talat Paşa (15 Mart 1921'de Berlin'de Ermeni kurşunu ile şehit edildi.), Cemal Paşa (22 Temmuz 1922, Tiflis'te Ermeni kurşunuyla şehit edildi.), Sadrazam Said Halim Paşa (6 Aralık 1921, Roma'da Ermeni kurşunuyla şehit edildi.) ve Dr. Bahattin Şakir (17 Nisan 1922 günü Berlin'de arkadaşı Cemal Azmi Bey ile birlikte Ermeni militanlar tarafından şehit edildi.)

Hatasız kul olmaz derler başarıları ve hatalarıyla Şehid olma payesine erişerek Vatan için ölümü bile göze alarak İttihatçılar günahlarıyla sevaplarıyla göçüp gittiler bu Dünyadan...

Her olay kendi koşullarında ve kendi zamanında değerlendirilmesi gerekir. Onlar O büyük yangında ateşten gömleklerini giydiler. Samimi olarak Vatan için mücadele ettiler. Şehit düştüler. Başka türlü olabilirdi belki...

Ama mukadderat Türk'ün yüzüne gülmedi.

Osmanlı Devleti, basiretsiz yönetim yüzünden Büyük Balkan bozgununu yaşamış, Balkanlarda yaşamakta olan 2.5 milyona yakın müslüman Türk katledilmişti. Bulgar Ordusu İstanbul Çatalcaya kadar ulaşmıştı. İstanbul'un düşmesi an meselesiydi. İşte böyle bir süreçte Enver Paşanın liderliğini çektiği Milliyetçi Türk Subayları "Babıali Baskını" ihtilali ile askeri yönetimi devraldı. 

Çoğu insan eleştirse de; Talat Paşa ve ittihatçı kadro olmasaydı ve tehcir kararını almasaydı. Anadolunun 7 ilinde bugün kukla Ermeni devletçiği kurulacak. Doğu Anadoluda Erzurum ve sivas kongreleri yapılamayacak. Anadolu Türk yurdu olamayacaktı.

Yine ittihatçı paşalar olmasaydı. Milli mücadeleyi destekleyen ve silahlarını teslim etmeyen 2.Ordu ve Kazımkarabekir olmayacaktı. Milli ordu kurulamayacaktı.

İttihatçı paşalar olmasaydı Anadolunun kıyısına köşesine saklanan silahlar milli mücadele için yeraltında faaliyet yürüten Teşkilatı Mahsusacılar olmayacaktı.Ankaradaki Gazi TBMM binasının İttihat Terakkiye ait bir bina olduğunu unutmayalım.

İttihatçı savaşçı komutanlar olmasaydı; Mustafa Kemal Atatürk Trablusgarp'ta savaşçı bir subay olarak yetişemeyecek askeri sahada dahileşemeyecekti. Çünkü Trablusgarp Milliyetçi Türk subaylarının yetiştiği ve piştiği en büyük gayrinizami harp sahasıydı.

Atatürk'ün gerek Balkan cephesi gerekse Filistin ve Suriye cephesindeki  uyarıları dikkate alınsaydı. Bu kadar toprak kaybetmeyeceğimiz kesindi. Ancak mukadderat böyle oldu. Öyle sürse idi sonuçta yine Osmanlı için yıkılış ve bozgun kaçınılmaz idi zira Osmanlı devleti sistemsel olarak çökmüş kendisini yenileyememiş zamana yenik düşmüştü.

Sonuçlarına baktığımızda ATATÜRK öncülüğünde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurulması Türk milleti için en büyük başarı ve zaferidir. 

Ama dediğim gibi şehit ittihatçı paşaların, teşkilatı mahsusacılarında Vatan için mücadele eden her bir neferinde haklarını da yemeyelim. Hayırla yad edelim hatalarından ders alalım yaptıkları doğruları da sahiplenelim...

Tüm Şehitlerimizin ruhları şad mekanları Cennet olsun...

Onlar Türk'ün kara gecelerinde Gök-yüzümüzü aydınlatan, bozgunda yenik ve yorgun düşmüş millete umudu ve direnişi ışıldayan birer yıldızdı. 

Birer birer kayıp gittiler, birer birer şehit düştüler ...

Ruhları şad Mekanları Cennet olsun...

Bir ölür bin doğarız

Gün gelir düşmanı

Kendi kanında boğarız...

***

Talat Paşa;  Başbakan olduğunda sadaret konağına taşınmaz, Yerebatan’daki küçük kiralık evinde kalır. Kendine bir ev satın alması için Padişah’ın yardım (ihsan) teklifini kabul etmez. "Halk yokluk içindeyken ben rahat edemem" der. Evinden sefer tası ile getirdiği yemekleri yer. Ekmek sıkıntısı çekildiğinden, beyaz buğday unundan yapılmış ekmekler, sadece hastanelere verilmektedir. Halka da her türlü tahılın karışımı ile yapılan siyah, sert bir ekmek verilebilmektedir. 

Bir gün evine geldiğinde bir sepet beyaz ekmek görür; Eşi ekmeklerin askeri levazımat reisi İsmail Hakkı Paşa tarafından gönderildiğini söyler. Talat paşa; “Biz, ekmeğimizi mahallemizin fırınından vesikayla alıyoruz. Bu ekmeğe ihtiyacımız yok.Bilir misin Hayriye, hasta olmadığı halde bu beyaz ekmeği yiyenlerin alnına kara bir leke yapışır. Sen o kara lekeyi göremezsin, ama tüm insanlar görür!” dedikten sonra ekmekleri derhal geldiği yere gönderir.

Nazırlığı sırasında da seyahatler için aldığı harcırahların harcadığından artan miktarını, “Ben hakkım olmayan parayı almam!” diyerek, iade etmiştir.

***

Sadrazam Talat Paşa sorar:

"-Enver, sana bir şey olursa yerine kimi tavsiye edersin?"

Enver Paşa tereddütsüz cevap verir:

"-Mustafa Kemal'i"

(Halil Menteşe'nin anıları sayfa:252)

***

Türk’ün Cehennem Ateşinde Yürüdüğü Yıllar..

"Bir gece Atatürk’ün sofrasında Balkan bozgununu söz konusu olur. 

Sorarlar: “Balkan bozgunu, önüne geçilemez bir felaket miydi? Bu mağlubiyetten kurtuluş çaresi yok muydu?” 

Atatürk cevap verir ve Asım Us kelime kelime not etmiştir: 

“Balkan Savaşı başladığı zaman ben, Trablusgarp’te bulunuyordum. Eğer bu sırada ben orada bulunmayıp da Rumeli’nin her hangi bir noktasında bulunsaydım, o Balkan bozgunu olmazdı. Çünkü Selanik Kolordusunda bulunurken, Küçük Balkan devletlerinin birleşerek beraberce bir hücum yapmaları ihtimalini düşünüyorduk. Ben, böyle bir ihtimale karşı, takip ve tatbik edilecek savunma planları üzerinde çalışmıştım.

Bir gün bu savunma planlarına ait haritaları üzerinde çalışırken içeriye Talat Paşa ile o zaman İttihat ve Terakki Cemiyeti Genel Sekreteri olan Hacı Adil Bey girdi. Kolordu Kumandanını ziyarete gelmişler. Bu nedenle beni de hatırlamışlar. Selamlaşmalardan sonra, Talat Paşa bana laf olsun diye şunları sordu:

-‘Kemal Bey çok dalmışsın, ne ile meşgul oluyorsun?’ 

Önümdeki haritaları göstererek:

-‘Bunlar Rumeli Savunma planıdır. Bir gün Küçük Balkanlı Devletlerin birleşerek birlikte bir hücum yapmaları ihtimaline karşı askeri hazırlıklarımızdır’ dedim. Talat Bey:

-‘Ben asker değilim. Bu gibi askeri işlerden anlamam. Fakat bu gösterdiğin savunma planlarını kim uygulayacak?’ diye sordu. Ben elimle kendimi işaret ederek:

-‘Ben yaparım’ dedim. Talat Bey, bu konu üzerinde daha fazla konuşmadı, sustu. Esasen sadece gönül ve hatır almak için benim yanıma uğramışlardı. Veda ederek ayrıldılar. Sonradan öğrendim ki, benim Rumeli’yi savunma hakkındaki sözlerim Talat Bey’in pek garibine gitmiş. Odamdan çıktıktan sonra, giderlerken Hacı Adil Bey’e:

-‘Gördün mü bizim deliyi?’ demiş

***

“Beni bir gün sokakta vuracaklar. Alnımdan kan akarak yere serileceğim. Yatakta ölmek nasip olmayacak. Ziyanı yok, varsın vursunlar. Vatan, benim ölümümle bir şey kaybedecek değildir. Bir Talât gider, bin Talât yetişir” 

ŞEHİD MEHMED TALAT PAŞA

...

Namus lekesi değil alnımda gördüğünüz,

Vatan için vurulmuş düşmüşüm güpe gündüz.

Şakağımdaki kansa, o benim gülüşümdür,

Namertçe yaşamaktansa, mertçe ölüşümdür...

***

Vatanın bütün çıkarlarından istifade edenler, Türklerin kaderlerine ve yüklerine asla katılmıyordu. Bilakis harp zamanlarında ticaretlerini devam ettiriyor ve taahhüt işlerine girişiyorlar, çok para kazanıyor ve iyi ve kötü günlerde rahat ve huzur içinde yaşıyorlardı.

TALAT PAŞA


Ermenilerce şehit edilen Talât Paşa anısına:

“ Alnındaki ter, bir vatanın döktüğü terken,

Nabzındaki kan belki de bir nesle yeterken,

Takriben adamlık sana yetmezdi,tamamdın.

Sen kitle adam,millet adam,bayrak adamdın


En sevdiğin insan senin, çıplak olandı;

Şanlar, senin ölçünle palavraydı, yalandı.

İnsanların insanlara verdikleri şanlar,

Göğsünde kalır, kalbine girmezdi nişanlar.


Asla derileşmezdi vezir esvabı sende,

Sen zorla büyüktün,ne kadar istemesen de.

En sonra eğildinse de kurşunla eğildin,

Altınlar akarken de züğürt ölmeyi bildin.”

(Mithat Cemal Kuntay)



Öfkeli kaşları salkım saçak Kumral bıyıkları mahzun Hani felaket tütün içerler Ceplerinde idam fermanları Bellerinde söğüt yaprağı bıçak Attila İlhan

Ruhu şad mekanı Cennet olsun...

Fatih Mehmet Yiğit

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar