Tanrı ile kul arasına giren, Tanrıdan rol çalıp, kendisini Tanrı gibi görüp, insanlar üzerinde hükmetme ve ceza verme yetkisini kendinde gören, kutsal dini duyguları istismar eden, Dini ve kutsal değerleri şahsi ve siyasi çıkarları için kullanan, kurumsal olan veya olmayan tüm dinlerin ruhban sınıfı ve dini istismar eden, Allah ile aldatan,dini şahsi ve siyasi çıkarları için maske yapan siyasetçiler; daima cehaletten beslenirler ve koşulsuz itaat isterler.
Çünkü; bunların varlıklarının ve saltanatlarının devamı, toplumun cahil kalmasına bağlıdır. İnsanlık ve dinler tarihi bunun örnekleriyle doludur.
Bunun için; Ruhban sınıfı ve dini istimar eden siyasetçiler dini maske olarak kullanırlar, Allah ile aldatırlar.Tanrıdan rol çalıp kendilerine kutsiyet atfederler, Tanrı ile kul arasına girerler. Oysa; gerçekte Ruhbancılık, sistemsel olarak sömürü, kölelik düzeni ve insan tapıcılığıdır.
Türkçüler olarak; tüm dinlere ve inancını yaşayan dindar insanlara saygımız vardır. Bu açıdan din, inanç ve ibadet özgürlüğünden yanayız.
Ancak, Ruhbancılığa ve din istismarına, dinin sosyal hayatta insanlar üzerinde baskı aracı olarak kullanılmasına, din adına uydurulmuş esasların Devlet işlerine karıştırılmasına karşıyız. Hz.Ali'nin dediği gibi: "Devletin dini adalettir"
Tanrı, insanları hür ve özgür yaratmıştır. İnsanları yargılamakta, cezalandırmakta O'na aittir. Tanrı isteseydi insanları tek bir ümmet olarak da yaratabilirdi, oysa O insanları bu Dünyada özgür kılmıştır zorlayıcı olmamıştır. Sadece; iyiliği, doğruluğu ve güzel ahlaki öğütleyen davetçi kutlu elçiler göndermiştir. Kimse, kendisini Tanrı yerine koyamaz ve Tanrılık taslayamaz...
Bu açıdan İnsan inanıyorsa sadece Tanrıya tapmalı, kula kul olmamalıdır. İnanmıyorsa da; onu yargılamak Tanrı'nın işidir, İnsanların, dinini, inancını sorgulamak ve yargılamak biz insanlara ve hiç kimseye düşmez...
Çünkü; bunların varlıklarının ve saltanatlarının devamı, toplumun cahil kalmasına bağlıdır. İnsanlık ve dinler tarihi bunun örnekleriyle doludur.
Bunun için; Ruhban sınıfı ve dini istimar eden siyasetçiler dini maske olarak kullanırlar, Allah ile aldatırlar.Tanrıdan rol çalıp kendilerine kutsiyet atfederler, Tanrı ile kul arasına girerler. Oysa; gerçekte Ruhbancılık, sistemsel olarak sömürü, kölelik düzeni ve insan tapıcılığıdır.
Türkçüler olarak; tüm dinlere ve inancını yaşayan dindar insanlara saygımız vardır. Bu açıdan din, inanç ve ibadet özgürlüğünden yanayız.
Ancak, Ruhbancılığa ve din istismarına, dinin sosyal hayatta insanlar üzerinde baskı aracı olarak kullanılmasına, din adına uydurulmuş esasların Devlet işlerine karıştırılmasına karşıyız. Hz.Ali'nin dediği gibi: "Devletin dini adalettir"
Tanrı, insanları hür ve özgür yaratmıştır. İnsanları yargılamakta, cezalandırmakta O'na aittir. Tanrı isteseydi insanları tek bir ümmet olarak da yaratabilirdi, oysa O insanları bu Dünyada özgür kılmıştır zorlayıcı olmamıştır. Sadece; iyiliği, doğruluğu ve güzel ahlaki öğütleyen davetçi kutlu elçiler göndermiştir. Kimse, kendisini Tanrı yerine koyamaz ve Tanrılık taslayamaz...
Bu açıdan İnsan inanıyorsa sadece Tanrıya tapmalı, kula kul olmamalıdır. İnanmıyorsa da; onu yargılamak Tanrı'nın işidir, İnsanların, dinini, inancını sorgulamak ve yargılamak biz insanlara ve hiç kimseye düşmez...
Özellikle gençlerimizin başta FETÖ olmak üzere her türlü ruhbancı, yıkıcı ve ülkemiz aleyhine çalışan tehlikeli yapılardan uzak durması, bu tür yapılara karşı dikkatli ve uyanık olması, bu tür yapılarla mücadele etmeleri gerekir.
Fatih Mehmet Yiğit
Fatih Mehmet Yiğit
Yorumlar
Yorum Gönder