Sağda Eski yazıyla "Hünkar" yazmakta (Ulu Türk Bilge Eren Hacı Bektaş Veli resmedilmiş), solda ise "Kurd Ahmed Sultan" yazmaktadır (Karacakurt Türkmen önderi Bilge Alp Eren Karaca Ahmed resmedilmiştir)
OSMANLI'NIN KURULUŞUNDA KARACAKURT TÜRKMENLERİ VE KARACAKURT TÜRKMENİ BİLGE ALP EREN "KARACA AHMED" :

Tarihi vesikalarda ve rivayetlerde Karaca Ahmet, Horasanlı bir Türkmen Beyi'nin oğludur. İlk yazılı kaynak miladi 1371'de tanzim edilen bir vakfiye senedinde adı "Süleyman Horosani oğlu Karacaahmet" diye geçmektedir.
Hacı Bektaş Vilâyetnâmesi’nde Karaca Ahmed’in Anadolu erenlerinin gözcüsü ve Sivrihisarlı Şeyh Nûreddin’in müridi olduğu ifade edilmektedir. Vilâyetnâmeye göre Hacı Bektâş-ı Velî Anadolu’ya geldiğinde Karaca Ahmed Anadolu’da bulunuyordu ve Fatma Bacı’nın uyarısıyla Hacı Bektaş’ın Sulucakarahöyük’te olduğunu yanındakilere bildirmişti. Bazı kerametlerini gördükten sonra yanına giderek kendisine intisap eden Karaca Ahmed’in Hacı Bektaş ile karşılaşması sırasındaki olaylar, Orta Asya şaman geleneğinde yer alan olağan üstü güçlere sahip olma ve vahşi hayvanları itaat altına alma gibi motifleri yansıtması bakımından önemlidir (Ocak, Alevî Bektaşî İnançlarının İslâm Öncesi Temelleri, s. 141 vd.)

Hacı Bektaş'a ait Velayetname ve Sarı Saltukname de aktarıldığına göre Karaca Ahmed'in Hacı Bektaş ile buluşması şu şekilde anlatılmaktadır:
"Karaca Ahmed bir arslanın sırtına binmiş elline de yılandan bir kamçı almış Sulucakarahöyük `e, Hünkâr Hacı Bektaş `ın yanına varmış...
Hacı Bektaş Veli bakmış ki karşısında, altında Arslan, elinde ejderha, Karaca Ahmed geliyor.
O da duvara binmiş ve yürü demiş duvara. Duvar yürümeye başlamış. Marifet, cansızı yürütmektir, canlıyı değil` deyince,Karaca Ahmed, Hünkârı takdir ederek özür dilemiş."
''Ne erler halk etti cenab ı bari
 Kimi şirre bindi gem etti marı
 Velakin yürütmek cansız duvarı
 Hace Bektaş Veli hünkâra mahsus''

Diğer rivayet:

Bir kişi vardı. Adına Karaca Ahmet derlerdi. Gürbüz bir kişi idi. Duydu ki: Bektaş Rum’a gelmiş.  ‘Gidip görelim nasıl bir er imiş’ dedi. Bir aslana binip yılanı da kamçı yapıp eline aldı. Dervişlerini yanına katıp yürüdü.
Bektaş duydu ki; Ahmet bir aslana binmiş geliyor. Tekkesinin bir duvarını yarıp, o duvara bindi. Ahmet’e karşı yürüdü. Ahmet bu durumu görünce, Bektaş’a hayran kaldı. Bu Karaca Ahmet ki, tüm cinlere hüküm ederdi. Çünkü Sultan Süleyman’ın seccadesinde oturuyordu. Bütün cinler onu severdi.

Bektaş ise Hz. İbrahim in seccadesinde oturuyordu melekler ona bağlıydı. Karaca Ahmet hatasını anlayıp aslandan indi, yılanı da yere attı. Bektaş’ın elini öptü. Bektaş da onun gözlerini öptü. Ahmet bir kaç gün misafir kaldıktan sonra izin alıp gitti.

Karaca Ahmet Sultan'ın Türkistan'dan Anadolu'ya gelen Alp erenlerden olduğunu XIII - XIV. Yüzyıllarda yaşadığını kaynaklar belirtmektedir. O yıllarda Anadolu'ya yerleşmiş olan Hünkar Hacı Bektaş Veli ile buluştuğu O'nun yakınları olan; Abdal Musa Sultan, Geyikli Baba, Barak Baba, Karadonlu Can Baba, Kızıl Deli Sultan, Sarı Saltuk Sultan, Kolu Açık Hacim Sultan, Taptuk Emre gibi birçok Anadolu ereni ile tanıştığı, birlikte Cem ettiği Anadolu'yu irşat etmek içinde yapılan görev bölümüne katıldığı anlaşılmaktadır.Hacıbektaş'ın Ahi Evran ile irtibatı onun Ahilik teşkilatı mensubu olduğunu bize göstermektedir. Yine Karaca Ahmed'de ileride bahsedeceğimiz üzere Ahilik teşkilatından olup bu  bir araya gelmeler aynı zamanda Ahilik teşkilat faaliyetlerinden olmalıdır.
Buradan da anlaşılacağı üzere Karaca Ahmedin Hacı Bektaş Veli ile Kırşehir ve civarında buluşması onun O bölgede yoğun bir yerleşik nüfusa sahip Danişmendli Karacakurt Türkmenlerinden olma ihtimalini güçlendirmektedir. Karacakurt Ahmed muhtemelen şamani özellikleride olan Anadolu Alp Erenlerindendir. Hacıbektaş ile buluşmasında yılanı kırbaç olarak kullanması Karaca Ahmedin Ahi Evrenin talebelerinden Ahi teşkilatından olması ihtimalini güçlendirmektedir. Zira yılan motifi Ahi Evren'in sembolüdür onun yılanları terbiye ettiği ve tıp alanında bilgi sahibi olduğu Karaca Ahmed'inde gittiği yerlerde hem Alp Erenlik vazifesinin yanında tedavici hekimlik yapması Onun hem savaşçı hem bilge hem eren hemde şaman/kam özelliğini bize göstermektedir. Kırşehirde bulunan selçuklu mimarisi taşıyan Karakurt ılıcası ve türbesi o bölgedeki Karalar köyünün Karacakurt Türkmenlerinin yerleşik yurtlarından olması bahse konu imaretine Karaca Ahmed'in bazı hastalıkları tedavi ettiği şifahane olabilir.

KARAKURT (KARACAKURT) BABA TÜRBESİ VE ILICASI

Karakurt (Karacakurt) Baba Türbesi ve Ilıcası Kırşehir Merkeze bağlı (Karacakurt Türkmen yurtlarından) Karalar Köyü sınırları içindeki Karakurt kaplıcası Kırşehir'e 16 kilometre uzaklıktadır. Kaplıcanın, Selçuklu döneminde Kara(ca)kurt Türkmeni Bilge Alp Eren Karaca Ahmed Baba adına 1135 yıllarında yaptırılarak bazı hastalıkların tedavisi amacıyla şifahane olarak işletmeye açıldığı sanılmaktadır. Türbe sekizgen Kümbet şeklinde olması nedeniyle Selçuklu Mimarisi özelliği arz etmektedir. 



Karakurt kaplıcasının şifalı suları için, her biri bir ozan olan yöre halkı, aşağıdaki türküyü yakmış:

Nasıl methedeyim Karakurt seni
Şifalı suların incitmez teni
Dertliler çaresi garip dermanı
Kalender Baba'dır ulun Karakurt

Emirburnu derler yücedir dağın
Kudretten kaynıyor ılıca suyun
Mekanın durağın Karalar köyün
Kırşehir'den gider yolun Karakurt

Dertliler ah edip hasretin çeker
Emrazı karayı kavurur döker
Babayı belayı kökünden söker
Hasta iyi etmek huyun Karakurt

Varıp konsam eteğine salına
Çare bulsam sinemdeki yarama
Uyuz kurda dertli Bey'in oğluna
Bin bir derde deva suyun Karakurt

 Yine Karacakurt Türkmen önderi Bilge Alp Eren Karaca Ahmed'in Osmanlının kuruluşunda gaza ve cenklere katılması onun aynı zamanda bölgede yerleşik Karacakurt Türkmen Babalarından öncü yolbaşçısı olduğunu göstermektedir. Osmanlının kuruluşunda rolü olan en büyük teşkilat Ulu Türk Bilgesi Ahi Evren'in kurduğu Ahilik teşkilatıdır. Osman Gazinin kayınpederi ve manevi önderi Şeyh Edebali Kırşehir de yetişmiş Ahi Evren'in talebesidir. Selçuklu Sultanı Alaeddin'in Osman Gaziye Verdiği Berat ile ilgili Osman Gazinin teşekkür mektubunu götüren tarihi kayıtlarda geçen Karaca Koca ismi ile anılan Karaca Ahmettir.(Hoca Sadeddin Efendi, Münşeât ve Mükâtabât-ı Sultaniye, Koyunoğlu Kütüphanesi Demirbaş nr. 13435-Müstakil Yazma  Nüshası  için  Demirbaş nr. 13473) Nitekim Karaca Ahmet menakıbnamesinde Sultan Alaaddin’in ağır bir hastalığa tutulduğu saç ve sakalının dökülüp iyice zayıflayıp hastalığının ilerlediği bir dönemde Karaca Ahmed’in Sultanı tedavi ettiği Sultanın ihsanda maddi yardımda bulunmak istemesi üzerine Karaca Ahmed’in: "Dünya pisliğinin isteklisi köpeklerdir." Diyerek maddi yardımı kabul etmediği rivayet edilir ki bu iki tarihi vesika bir biri ile örtüşmektedir.

Yine Bursa'nın fethinde kazanılan Karacabey kazasına Karaca Ahmed'in Karacakurt Türkmen boyu ile fetih ve gazalara katılması ile verildiği tarafımızdan değerlendirilmektedir 
Orhan Gazi döneminde Bizanslılar’la yapılan Palekanon savaşından sonra Üsküdar’a gelerek bugün kendi adıyla anılan türbe ve mezarlığın bulunduğu bölgeye yerleşen Karaca Ahmed burada kurduğu tekkede çok sayıda mürid yetiştirmiş, tekkesi Osmanlı-Bizans sınırında bir tampon bölge görevini üstlenmiştir. Dönemin önemli şahsiyetlerinden birinin gözlerini tedavi ettiği ve karşılığında birçok arazinin mülk olarak kendisine vakfedildiği rivayet edilmektedir. Osmanlı topraklarında büyük şöhrete kavuşan ve tarihçi Âlî Mustafa’nın ifadesiyle Rum abdallarının “kutb-ı nâmdâr”ı haline gelen Karaca Ahmed (Künhü’l-ahbâr, s. 55) Balkanlar’da çok defa Aziz George ile özdeşleştirilmiş, bunun sonucunda hıristiyan halk onu ve dolayısıyla İslâmiyet’i kolayca benimsemiştir.

Karaca Ahmed, Rumeli’deki fetihlere katıldıktan sonra Anadolu’nun pek çok yöresini dolaşarak hem hastaları tedavi etmiş, hem de kurmuş olduğu tekkeler vasıtasıyla Anadolu’nun İslâmlaşma’sına katkıda bulunmuştur. Osmanlı topraklarından geniş bir mürid kitlesiyle birlikte ayrıldıktan sonra ilk olarak Afyon’da bugün kendi adıyla anılan bölgede yerleşen Karaca Ahmed’e, bu faaliyetleri esnasında Göynük’te türbesi bulunan Yargeldi Sultan ve Hasan Basri gibi arkadaşları refakat etmişlerdir. Bu bölgede beylerden birinin akıl hastası kızını tedavi etmesi onun şöhretini daha da arttırmış ve burada kendisine geniş araziler vakfedilmiştir (Bayar, s. 67). Ancak kendisi bir süre sonra Afyon’dan ayrılıp Saruhanoğulları’nın hüküm sürdüğü Manisa bölgesine yerleşmiştir. Karaca Ahmed Manisa’ya geldiğinde Saruhan Bey’in Manisa ve Akhisar’ın fethiyle uğraştığı, Karaca Ahmed’in elli yedi bin müridiyle birlikte bu fethe katıldığı rivayet ediliyorsa da (a.g.e., s. 71) bu bilgi şüphelidir. Tarihî kayıtlardan, onun Saruhanoğulları topraklarında bu beyliğin son hükümdarı İshak Bey zamanında yaşadığı anlaşılmaktadır. Akhisar muhtemelen Karaca Ahmed’in son durağı olmuş (Köprülü, s. 259; Üner, III/12 [1974], s. 19), bundan sonra başka bir yere gitmeyip kurmuş olduğu tekkesinde hem ruh hekimliği yapmış hem de mürid yetiştirmiştir. Saruhanoğulları’nın vakfiyelerinde 1371 yılında Revak Sultan’a yapılan bir vakıf tahsisinde Karaca Ahmed’in şahit olarak adı geçmekte, 1390’da Hoşkadem Mescidi ve Yengi’deki Karaca Ahmed evkafının Karaca Ahmed Tekkesi’ne vakfedilmesine dair belgede ise artık yaşamadığı anlaşılmaktadır (Uluçay, I, 139 vd.). Bu durumda onun 1371-1390 yılları arasında vefat ettiği söylenebilir. Mecdî, mezarının Akhisar’da kendi adıyla anılan köyde bulunduğunu kaydeder (Şekāik Tercümesi, s. 33). Karaca Ahmed’in ölümünden sonra şeyhlik ve ruh hekimliği vazifesini oğlu Eşref devam ettirmiştir. Ayrıca Hızır Abdal adında bir oğlunun daha olduğu bilinmektedir.

Karaca Ahmed’in Bektaşîliğe intisabı ve daha sonra bu tarikatın en önemli şahsiyetlerinden biri haline gelmesi Hacı Bektaş’tan ziyade Abdal Mûsâ ile ilişkisinden kaynaklanmaktadır. Karaca Ahmed’in Osmanlı topraklarında bulunduğu sırada bölgede yoğun bir şekilde Bektaşîlik propagandası yapan Abdal Mûsâ kendisiyle Hacı Bektaş ocağının postnişini olması sıfatıyla görüşmüş olmalıdır.

Onun İstanbul, Afyon, Manisa, Aydın, Sivrihisar, Göynük, Makedonya’da yedi türbesi; Akhisar Karaköy, Eşme-Karaca Ahmed ve Manisa Horoz köylerinde üç makamı bulunmaktadır. Üsküdar’daki türbenin yanında Karaca Ahmed’in Horasan’da binerek Anadolu’ya geldiğine inanılan atının bulunduğu bir mezar daha vardır. Karacaahmet Mezarlığı da onun adına izâfe edilmiştir.

Karaca Ahmed’in ruh hastalarını tedavi eden bir hekim olduğu inancı, “Karaca Ahmed ulu velî / Uslu olur gelen deli” beytiyle günümüzde de devam etmektedir. Türbelerinde hasta tedavilerinin yapılmakta olması halkın ona karşı sevgisini ve Türk tıp folklorundaki yerini göstermesi bakımından önemlidir.

Araştırma ve Derleme: Fatih Mehmet Yiğit

KAYNAKÇA:
Âşıkpaşazâde, Târih, s. 199-200, 204; Vilâyetnâme (haz. Abdülbaki Gölpınarlı), İstanbul 1958, s. 18-19; Ebülhayr Rûmî, Saltuknâme (haz. Şükrü Halûk Akalın), Ankara 1988, II, 45; Taşköprizâde, eş-Şeḳāʾiḳ, s. 12-13; Mecdî, Şekāik Tercümesi, s. 33; Hoca Sâdeddin, Tâcü’t-tevârîh (haz. İsmet Parmaksızoğlu), Ankara 1999, V, 9; Âlî Mustafa, Künhü’l-ahbâr, İstanbul 1271, s. 55, 62; Baldırzâde Mehmed Efendi, Ravza-i Evliyâ (haz. Mefail Hızlı – Murat Yurtsever), İstanbul 2000, s. 281; M. Fuad Köprülü, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, İstanbul 1994 (İstanbul 1919), s. 259; M. Çağatay Uluçay, Saruhan Oğulları ve Eserlerine Dair Vesikalar, İstanbul 1940, I, 19, 25, 139-140; Edib Ali Baki, Karaca Ahmed ve Delileri Tedavi Yurdu, İstanbul 1947, s. 5 vd.; Nezihe Araz, Anadolu Evliyaları, İstanbul 1958, s. 417-420; Aysel Okan, İstanbul Evliyaları, İstanbul 1968, s. 78 vd.; Mehmet Yaman, Karaca Ahmed Sultan Hazretleri, İstanbul 1974, s. 70 vd.; Muharrem Bayar, “Afyon’da Yaşamış Büyük Velilerden Karaca Ahmed Sultan”, II. Afyon Araştırmaları Sempozyumu Bildirileri, Afyon 1991, s. 67-71; Irène Mélikoff, Uyur İdik Uyardılar: Alevîlik-Bektâşîlik Araştırmaları (trc. Turan Alptekin), İstanbul 1993, s. 159; Ahmet Yaşar Ocak, Babaîler İsyanı, İstanbul 1996, s. 128 vd.; a.mlf., Alevî ve Bektaşî İnançlarının İslâm Öncesi Temelleri, İstanbul 2000, s. 141 vd.; Şükrü Halûk Akalın, “Akhisar’daki Karaca Ahmed Türbesi ve Bu Türbe İle İlgili İnançlar”, V. Milletlerarası Türk Halk Kültürü Kongresi, Ankara 1997, s. 21; Bedri Noyan (Dedebaba), Bütün Yönleriyle Bektâşîlik ve Alevîlik, Ankara 1998, I, 273-274; Selim Çapar, Göynük, Ankara 1998, s. 48; Naci Kum, “Karaca Ahmed’ler Hakkında İncelemeler, Düşünceler”, TFA, IV/94 (1957), s. 1500-1501; Ragıp Üner, “XIII. Yüzyılda Yaşayan Bir Ruh Hekimi Karaca Ahmed Sultan”, Hayat Tarih Mecmuası, III/12, İstanbul 1974, s. 19; Baha Tanman, “Karaca Ahmed Türbesi ve Tekkesi”, DBİst.A, IV, 442. DİB İslam Ansiklopedisi/Haşim Şahin,     Hacı Bektaş Veli Velayetnamesi Can Yayınları,Sarı Saltuk Saltukname Can Yayınları


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar