ABD Kongresi temsilciler meclisinde sözde Türklerin Ermenilere soykırım yaptığına dair karar çıkarılmış. Oysa Ermeniler Türkleri katletti sadece ermeni çeteler de değil Osmanlı imparatorluğu dağılırken Balkanlar, Kafkaslar,Ortadoğu ve Anadolu da 5 milyonun üzerinde Türk katledildi ve Türklere ait mal varlıkları gasp edildi.

ABD tarihi soykırımlar tarihidir. Amerika kıtasını işgal edenler On milyonlarca kızılderili Amerika yerli (kızılderili) halkını soykırıma tabi tutmuş ve katletmiştir. ABD bununla da kalmamış Nevada bölgesinde nükleer deneme adı altında bir milyonun üzerinde yerli halkını öldürmüştür. ABD ayrıca Nagazaki ve Hiroşimaya Atom bombası atarak yarım milyondan fazla insanı öldürmüş, milyonlarca insanın sakat kalmasına neden olmuştur. ABD nin Afganistan ve Irak işgali sonrası 5 milyonun üzerinde insan hayatını kaybetmiştir. Önce aynaya bak katil Amerika...

AMERİKA TARİHİ KATLİAMLAR TARİHİDİR...
İŞGALCİLERİNİN AMERİKA KITASINDAKİ KIZILDERİLİ YERLİ HALKA YAPTIĞI SOYKIRIMLAR...

« Yeryüzünde bunlardan daha iyi bir ulus bulunmadığına Majestelerin önünde ant içebilirim. Komşularını kendileri kadar seviyorlar, konuşmaları son derece tatlı ve kibar, konuşurken hep gülümsüyorlar. Elli adamla bu halkın hepsini boyunduruk altına alabilir ve onlara her istediğimizi yaptırabiliriz. »  

Kristof Kolomb'un İspanyol Kraliçe'sine Mektubu

 “En İyi Kızılderili, Ölü Kızılderilidir.”

ABD’li General Philip Henry Sheridan (1831-1888)

1492’de Kristof Kolomb’un Amerika kıtasını keşfiyle birlikte, Yeni Dünya ismiyle adlandırılan bu yeni coğrafyanın sakin hayatı birdenbire bozulmuştu. Yıllarca bu kıtada tek tip yaşamaya alışkın Kızılderililer, birdenbire beyaz ırktan olan insanların hışmına maruz kalmışlardı.

Tarihe Kızılderili Soykırımları olarak geçen vaka, Amerika’nın keşfinin ardından, kıtaya ulaşan Beyaz Avrupalıların ve Amerikalıların bu kıtada yaşayan yerli halk, Kızılderililere karşı uyguladığı soykırımlardır. Indian Genocide, Amerikan Genocide, Native Amerikan Genocide gibi isimlerle de adlandırılan bu soykırımlar, 1492’de başlayıp yaklaşık 500 yıl boyunca devam etmiştir. Kızılderililere uygulanan soykırımlar, bilinçli bir şekilde ve çeşitli yollarla uygulanmıştır. 

Amerika kıtasının sömürge amaçlı işgali ise 1492 de Kristof Kolomb ve İspanyol işgalcilerin Amerika kıtasına ayak basması ile gerçekleşmişti.İşgalle birlikte  Amerika kıtası tarihinde görmediği bir katliama tabi tutulmuştur.Dee Brown, 1970 yılında yazdığı "Bury My Heart at Wounded Knee" (Kalbimi Vatanıma Gömün) adlı incelemesinde, Kristof Kolomb 'un İspanya Kraliçesine Kızılderililerle ilgili şunları yazdığını aktarır: 

Kristof Kolomb
“Yeryüzünde bunlardan daha iyi bir ulus bulunmadığına Majestelerin önünde ant içebilirim. Komşularını kendileri kadar seviyorlar, konuşmaları son derece tatlı ve kibar, konuşurken hep gülümsüyorlar. Elli adamla bu halkın hepsini boyunduruk altına alabilir ve onlara her istediğimizi yaptırabiliriz.”

Kolomb'un yine o meşhur seyir günlüğünde şunları yazar: 

“...Onlara kılıçlarımızı gösterdik. Demir silahları ilk kez gördükleri belli. Kesmenin ne demek olduğunu bilmediklerinden, bazıları kılıçların keskin tarafını tutunca ellerini kestiler. Bu insanlar ne herhangi bir mezhebe bağlılar ne de puta tapıyorlar. Kötülüğü tanımıyorlar, birbirlerini öldürmeyi bilmiyorlar. Hiç silahları yok... Kızılderililer son derece sade, dürüst ve eli açık insanlar. Herhangi birinden sahip olduğu herhangi bir şey istenince hemen veriyorlar. Kötülüğün ne olduğunu hiç bilmiyorlar, çalmıyorlar, öldürmüyorlar. Komşularını kendileri kadar çok seviyorlar. Dünyada onlar kadar tatlı dilli insanlar yoktur. Her zaman gülüyorlar.”Demekten kendisini alı tutamamıştı.

1492 Cristof Colomb’un  Amerika’yı  keşfinden  sonra İspanyollar’ın Karayipler’de  yaptıkları  olaylara tanıklık  eden,  zamanın  bir  İspanyol  misyoneri Bartolome de las, Casas  bölgesinde,  kendi  gördüklerini  not  etmiş ve bu yazıları 1542'de İspanya Prensi II. Philip'e ithaf ederek kitap haline getirmiştir.Bahse konu yazılarda Amerika kıtasının nasıl ele geçirildiğini ve yapılan Kızılderili Katliamı eski dünyanın gözlerinin önüne sermiş ve bu kitap birçok dile tercüme edilmiş tarihi eserdir:
Bartolome de las Casas’ın işgal notları: 
“Sırf eğlence olsun diye, kadın erkek demeden yerli halkın ellerini, burunlarını ve kulaklarını kesip kopardıklarını ve bunun bölgenin değişik yerlerinde defalarca tekrarladığını kendi gözlerimle gördüm. Bazen de insanların üzerine köpek saldıklarına, yerlilerin bu şekilde paramparça edildiğine, çok sayıda evi ve yerleşim merkezini yaktıklarına şahit oldum. Memeden kesilmemiş bebekleri annelerinin göğsünden alarak onları en uzağa fırlatma konusunda birbirleriyle yarıştılar”

 “Bir  gün  Las  Casas  önlerinde  İspanyollar, 3.000  kişinin  kellelerini   kesiyorlardı,  organlarını  parçalıyorlardı  ve  ırzlarına  geçiyorlardı.Ben  hayatımda  bu  kadar  barbarlığın   benim  insanlarım  tarafından   yapıldığının  hiçbir örneğine   hiç  bir  zaman   bir  anı  olarak  şahit  olmadım”  “İspanyollar,  kendilerinden  kaçan  çocukların   bacaklarını  koparıyorlar,  insanları  kaynayan  kazanlara  atıyorlardı.İnsanları  iki  parçaya  ayırıyorlardı,  yerlileri  bir  kancaya  domuz  asar  gibi   asıyorlar  ve  kızartıyorlardı.Kızaran  insanları  ise   köpeklere  yiyecek  olarak  veriyorlardı”

Latin  Amerika’da  yapılan  soykırımlarla  ilgili   araştırma  yapan  Hans  Koning, İspanyollar’ın  ve  İngilizler’in,  Amerika’da  işgal  ettikleri   bölgelerde  yerlilere  bakış  açılarını   şöyle  açıklıyor.

“Daha  herşeyin  başlangıcında,  İspanyollar,  Amerikalı  yerlileri   doğal  köle  olarak   gördüler,  yerlileri  yakaladıkları  zaman  gemilere  yükleyip   istedikleri  istikamete  istedikleri  gibi  götürebilecekleri  herhangi  bir  şey,  ekonomik  ihtiyaçlarını  karşılamak   için  ölene  kadar   çalıştırılacak   bir  mahluk   gibi   görüyorlardı  ama  İngilizler  bunun  tam  tersini  yapacaklardı.İngilizler, yerlileri  hiç  bir  şeye   kullanmayacaklarını  düşünüyorlardı  ve İngilizler  arasında   doğallığı  onaylanmış  bir  şekilde  kabul  edilen   konuya  göre  de,  yerlileri  Şeytana  tapan   insanlar  olarak  görüyorlardı.Yerlileri  katletmenin  gerekliliğine  inanıyorlardı” demektedir.

Yerlilere  ilişkin  İngiliz  sömürgecilerin,  öldürme  amaçlı  işledikleri   soykırımlarda,  insanları  vurarak   öldürmelerinin  dışında,  sömürgecilerin  Amerika  kıtasına  bilerek  yaydıkları  çiçek  hastalığının  da  büyük  payı  vardı.Nitekim Amerikalı Lord Amherst "Kızılderililer aşağılık bir ırktır. Bunları topyekûn imha etmek için bütün metotlar gibi battaniye ile mikrop bulaştırmak iyi bir denemedir" demekten kendini alıkoyamıyordu.
1607  yılında,  Rio Grande  ve Virginia  bölgesini   sömürgeleştirmek  için   gelen  İngilizler’in  hazırladıkları  bir  raporda   da  durum  su  yüzüne  çıkıyırdu.Buna  bir  örnek  verecek  olursak,  hastalıklardan  ve   öldürme  olaylarından  önce   bölgede  yaşayan  Powhatans  yerli  kabilesinin   nüfusu 1600  yıllarında 50.000  iken,  İngilizler’in  hastalık  yayarak  yerlieri  soykırıma   uğratmaları   sonucu, 1607  yılında Powhatanslar’dan  geriye  ancak 5.000  kişi  hayatta  kalmıştı.
1607  yılında Jamestown  bölgesini  işgal  eden  İngilizler, bölgede  yakaladıkları  her  yerliyi   kayıtsız  şartsız  öldürüyorlardı.Bu  konuda  Tarihçi  David E. Stannard  şöyle  diyor;
“Yüzlerce  yerli  hiç  yoktan  meydan  gelen   saldırılarda  katledildiler.Diğer  yüzlercesi  ise  çeşitli  entrikalarla  zehirlenip  öldürüldüler.Yerlierin  kanoları (Balık  avlamak  ve  insan  taşımak  için   kullanılan  uzun  ve  sığ  kayıklar)  paramparça  edildi.Bütün  tarım  alanları  yaıkıp  yıkıldı.Ne  zaman  yerliler  barış  istediyse  hep İngilizler  tarafından  sahte  bir  anlaşma  yapıldı ve  ardından  da  İngilizler   barış  zamanında   olduğunu  sanan  yerlilere  beklenmedik  bir  biçimde  tekrar  saldırdılar.Çünkü  sömürgeciler  yerlileri  yeryüzünden  silmek  istiyorlardı. Onun  için  yerlilere  karşı   her  türlü  öldürme  olayını  kendilerine   reva   gördüler,  yerlilerin  ekin  alanlarını  da  sırf  yerlieri  aç  bırakarak  yok  etmek  için  yaktılar”  demektedir.

Bir  başka  tarihçi Tzvetan Todorov’un  yerlilere  yapılan  soykırımla  ilgili  vardığı  sonuçta;  “Amerika’daki  yerlilerin  yok  edilmesi  dünyada  gelmiş  geçmiş en  büyük  soykırım olaylarıdır”  demektedir.

Amerika’daki  Avrupa  kökenli  sömürgecilerin,  yerlilere   soykırım  uygulamasına  ilişkin  Amerikan devlet  başkanı Theodore Roosevelt’in Amerikalılar’ın  yerlilere  yaptıkları  katliamlarla  ilgili  söylediği  söz,  Amerikalılar’ın  yerlilere  karşı  beslediği  soykırımcılığı  çok  iyi   özetliyordu. Roosevelt,  yerlilerle  ilgili  olarak  ırkçı  ve  soykırımcı  görüşlerini  anlattığı  bir  konuşmasında  “Ben  en  iyi  yerli ( Kızılderili) ölü  yerlidir,  diyecek  kadar  çok  ileri   gitmek  istemiyorum  ama  onda  dokuz  öyledir”  demekteydi.

Kızılderililere Uygulanan Soykırım Türleri
Etnik katliam ve Etnik Temizlik: Bilinçli bir şekilde Kızılderilileri katletmek suretiyle uygulanmıştır.

Kızılderili Tehciri: Kızılderililerin bulundukları coğrafyadan başka bir coğrafyaya götürülmesi şeklinde yapılmıştır.

Kızılderili Rezervasyonu-Kızılderili Rezervi: Kızılderililerin belirli yerlere kapatılması şeklinde uygulanmıştır.

Çiçek Hastalığı: Bilerek ve isteyerek eski dünya hastalıklarının Kızılderililere bulaştırmak suretiyle uygulanmıştır.

Hristiyan Misyonerlerinin Faaliyetleri: Ailelerinden zorla alınarak Kanada ve ABD’nin yatılı okullarında Hristiyan misyonerler tarafından eğitilmişlerdir. Bu eğitimin amacı ise, Kızılderili çocuklara kendi ana dillerini ve kültürlerini unutturup onları asimile etmektir.
Zorla Kısırlaştırma: Kızılderililerin sayısını azaltmak ve çoğalmasını engellemek maksadıyla uygulanmıştır.

Sömürgecilik: Kızılderililerin yaşadığı kıtanın yer altı ve yer üstü kaynaklarını sömürmek suretiyle uygulanmıştır. Özellikle Brezilya ve Arjantin Kızılderililerine uygulanmaya devam etmektedir.

Kızılderili’de Yas Günü, ABD’de Bayram Günü
Kızılderililere uygulanan soykırımın başlangıç tarihi 12 Ekim, Kızılderililer tarafından bakıldığından büyük bir yas günüdür. Çünkü sakin hayatları 12 Ekim 1492 itibariyle değişmiş, eski yaşamlarının yerinde yeller esmiştir. ABD ise, bu güne Kolomb Günü adını vererek bayram günü olarak kutlamıştır.

Kızılderililerin Kolomb Günü’ne Tepkisi
1990 yılında, Kolomb Günü kutlamalarına karşı çıkan Kuzey ve Güney Amerikalı 350 kişi, Ekvador’un başkenti Quito’ya giderek ilk toplantılarını gerçekleştirmişlerdir. 1992 tarihinde ise, 12 Ekim 1992 tarihini Uluslararası Yerli Halklar Dayanışma Günü ilan etmişlerdir. 

Yaralı Diz Katliamı
Yaralı Diz Katliamı, Lakota Siuları ile Amerikan askerleri arasındaki son büyük çatışma olarak tarihe geçmiştir.

Lakota Siyularında Çılgın Ayı

29 Aralık 1890, Amerika Birleşik Devletleri beş yüz kişilik bir süvari alayını Minikonju Lakotalarının kamp yerlerini çevirmesi ve hayalet danış yapan Kızılderililerin tutuklanmasını emreder. Hayalet dansı, her ne kadar Kızılderilerin kültürel bir dansı olsa da ABD, bu dansı bir saldırı tehdidi olarak görür ve taarruza geçer. Çatışma sırasında yirmi beş süvariye karşılık, aralarında altmış iki kadın ve çocuğun yer aldığı en az 153 Siyu öldürülür. Ancak çatışma sırasındaki kargaşada tam olarak kaç kişinin öldüğü bilinmemektedir.

Katliamı yaşayanlardan biri olan  Gelincik Louise katliamı şu sözleriyle anlatır: "Kaçmaya çalıştık. Ama yaban sığırı gibi bir bir vurdular bizi. Beyazların içinde de iyi insanlar bulunduğunu biliyorum, ama kadınları ve çocukları da vurduklarına bakılırsa askerler çok kötü insanlar olmalı. Kızılderili askerler beyaz çocuklara asla böyle yapmazlardı."

Katliamı yaşayan şaman Kara Geyik katliamı şu sözleriyle özetler:  

"O zaman kaç kişinin öldüğünü anlayamamıştım. Şimdi kocamışlığımın şu yüksek tepesinden gerilere baktığımda, yerde birbirleri üzerinde yığılı duran boğazlanmış kadınları ve çocukları hâlâ o genç gözlerimle görebiliyorum. Ve orada, o çamurun içinde bir şeyin daha öldüğünü ve o kar fırtınasına gömüldüğünü görebiliyorum. Evet, bir halkın düşü öldü orada...”

Kristof Kolomb ülkeyi keşfettiğinde dünya nüfusunun %5'ini oluşturan Kızılderili kabileleri nüfusu şimdi yok denilecek kadar azdır.

Fatih Mehmet Yiğit

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar