TÜRKÇÜLERİN TEMELLERİNİ ATTIĞI:
ATATÜRK'ÜN "İDEAL CUMHURİYET KÖYÜ PROJESİ VE TÜRK KÖY ENSTİTÜLERİ"...
Ulu Önder, Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk, yaşadığı dönemin ne denli ötesinde bir deha olduğunu pek çok kez bizlere göstermişti. Sadece askeri alanda değil, siyasetten bilime, felsefeye ve sosyolojiye kadar çoğu alanda sahip olduğu bilgi birikimi ve vizyonu ile Türkiye Cumhuriyeti adına bir lütuf olan Atatürk, Cumhuriyet'in ilk yıllarında da planladığı, hayata geçirmek istediği projeler ile günümüzde bile bizleri etkilemeyi başarmakta.İşte bu projelerden biri de İdeal Cumhuriyet Köyü Projesidir.
Projeye göre: Planın tam merkezinde bir “anıt” vardır. Merkezin hemen sağına “Köy Meydanı” yerleştirilmiştir. Köy Meydanı’nda ise “Köy Parkı” ve “Çocuk Bahçesi” vardır. Köy Parkının ve Çocuk Bahçesinin çevresinde ise oyun yeri, telefon, itfaiye, çeşme, havuz ve tuvalet göze çarpmaktadır. Planın sağında, en dış çemberden dışa doğru açılan alanda çok geniş bir koruluk vardır. Koruluğun sonundaki çayın kenarında kuzeyde değirmenler, güneyde ise “yaş ve kuru yonca ile hayvan pancar tarlası” görülmektedir. Planın sağ üst köşesinde.“Hayvan Mezarlığı” , sol üst köşesinde ise “Asri mezarlık” vardır. Planın yine sol üst köşesinde “Kireç ve taş ocakları”na yer verilmiştir.
Cumhuriyetin ilk yıllarında bizzat Atatürk tarafından çizilip geliştirilen proje, Ulu Önderin vefatından sonra ise malesef arşivlerin yolunu tutmuş ve vizyonsuz liderlerin gölgesinde, bir güzel kopyalanarak çağımızın en büyük projeleriden birine dönüştürülmüş. Bize de öyle uzaktan bakmak kalmış. Şimdi gelin sizlere bu projeden bahsedelim.
Atatürk imzası taşıyan en önemli projelerden biri olan İdeal Cumhuriyet Köyü Projesi, 1937 yılında Türkiye'nin tabandan kalkınması amacı ile hazırlanmıştı. "Köyle milletin efendisidir" sözünün de sahibi olan Ulu Önder, bu projesinde köylüye ve köylünün potansiyeline ne denli önem verdiğini de göstermektedir. Atatürk’ün üzerinde çalışarak uygulanmasını istediği bu proje, Cumhuriyetin ilk tarih profesörlerinden Afet İnan’ın “Devletçilik İlkesi” ve “Cumhuriyetin Ellinci Yılı İçin Köylerimiz” adlı kitaplarında yer almıştır.
Afet İnan, aslını Türk Tarih Kurumuna bağışladığı, Atatürk’ün "İdeal Cumhuriyet Köyü Projesi"nin belgesini, Trakya Umumi Müfettişi General Kazım Dirik’ten aldığını ve Atatürk’ün bu projeyi onaylayıp geliştirerek uygulanmasını istediğini belirtmiştir.
İdeal Cumhuriyet Köyü Projesi, daire yerleşim planına sahiptir. Daire planın tam merkezindeki küçük dairenin etrafına, gittikçe genişleyen dört daire eklenmiştir. Plan, bu yönüyle ilk bakışta bir “dart tahtasını” andırmaktadır. Merkezden çevreye doğru helezonik bir biçimde gittikçe genişleyen dört parçalı köy planı, merkezden dışa doğru 6 yolla bölünmüştür.
Aslı Türk Tarih Kurumu’nda muhafaza edilen “İdeal Cumhuriyet Köyü Projesi”nde okul, cami, köy konağı, sağlık ocağı, otel–han, çocuk bahçesi ve fabrika dahil toplam 43 yapı bulunmaktadır. Plana göre köyün orta yerine yapılacak ‘anıt’ın etrafında sosyal tesisler, terzi, bakkal, berber gibi mekanlar yer alacaktır.
Atatürk'ün vefatında sonra projenin üzerine oldukça düşen Afet İnan, Cumhuriyet'in 50. yılında tekrar gündeme gelen projenin hayata geçirilmesi için çeşitli devlet kurumlarına mektuplar göndermiş, hatta proje için özel çalışma atölyeleri bile kurmuş ve finansman sorununun çözülmesi için meclise yasa tasarısı sunulmasına da önayak olmuştur. Ancak proje bir türlü hayata geçirilememiştir.
Atatürk tarafından çağdaş, çevreci bir köy yaratma amacı ile yapılmış bu proje, daire şeklinde bir yerleşim planına sahipti. Merkezinde küçük daire ve etrafında gittikçe genişleyen dört daire şeklinde olan proje, dört parçalı köy planı ve dışa doğru giden altı yol barındırmaktaydı. Okul, cami, köy konağı, sağlık ocağı, otel–han, çocuk bahçesi ve fabrika dahil toplam 43 yapı bulunan planda, köyün orta yerine yapılacak ‘anıt’ın etrafında da sosyal tesisler, terzi, bakkal, berber gibi mekanlar da yer alıyordu.
Atatürk’ün İdeal Cumhuriyet Köyü’nde yer alan kurumlar, yapılar ve alanlar şunlardır:
Okul ve Tatbikat Bahçesi
Öğretmen Evi
Halk Odası
Köy Konağı
Konuk Odası
Okuma Odası
Konferans Salonu
Otel Han
Çocuk Bahçesi
Köy Parkı
Telefon Santralı ve Köy Söndürgesi
Radyolu Köy Gazinosu
Ebe ve Sağlık Kurucusu
Tarımbaşı
Hayvan Sağlık Kurucusu
Sosyal Kurumlar
Ziraat ve Et İşleri Müzesi
Gençler Kulübü
Hamam
Etüv Makinesi
Köy Yunak Yeri
Cami
Revir
Kooperatifler
Köy Dükkanları
Spor Alanı
Damızlık Tavuk, Tavşan ve Arı İstasyonları
Damızlık Ahır
Kanara
Mandıra
Değirmenler
Fabrika
Asri Mezarlık
Hayvan Mezarlığı
Kireç, Taş, Tuğla ve Kiremit Ocakları
Yonca ve Hayvan Pancar Tarlası
Koruluk
Köy Gübreliği
Fenni Ağıl
Pazar Yeri ve Köy Zahire Locası
Aşım Durağı
Panayır Yeri
Selektör Binası
İşte Atatürk'ün, uygulandığı halde aşiret, tarikat eksenli "feodal yapıyı" yok ederek, kalkınmayı ve aydınlanmayı tabandan, köyden başlatacak; merkezinde insan,hayvan ve doğa olan bir akıllı projesi bu şekilde idi. Günümüz projeleri ile kıyaslandığında hem çevre bilinci, hem de yaşayan halkın faydalanabileceği onlarca şeyi barındırması ile Atatürk'ün projesinin ne kadar muazzam olduğu su götürmez bir gerçek.
Ancak eğitim seviyesi yerlerde, bilim ve ilimin karşısında olan devlet adamları yüzünden bu proje hayata geçirilemediği gibi bir de avuçlarımızın içinden kayıp gitmiştir. Şöyle ki; Atatürk’ün İdeal Cumhuriyet Köyü Projesi, dünya çapında bir hareket olan ve “tüm insanlığın iyiliği için bilimsel yöntemlerle büyük bir sosyal kalkınmayı” savunan Zeitgeist Hareketi tarafından geleceğin “Venüs Projesi” olarak dünyaya sunulmuştur.
Dünyayı kasıp kavuran Zeitgeist filmlerinde anlatılan “Venüs Projesi” dikkatle incelendiğinde Atatürk’ün İdeal Cumhuriyet Köyü Projesi’nden (ç)alıntı olduğu görülecektir. 1916 yılında doğan Jacque Fresco, şu sıralarda Venüs Projesi’nin yaratıcısı olarak anılmaktadır.
Zeitgeist Hareketi, 3. filminde Venüs Projesi’ni anlatmıştır. Proje, gelecekteki medeniyetin nasıl planlanması gerektiğine dair tespitlerde ve ön görülerde bulunmaktadır. Filmde, Venüs Projesi’yle ilgili çizimler yer almakta ve teknoloji ile çevrenin ideal kullanımından bahsedilmektedir. Ve Venüz Projesinin çizimlerine baktığımızda Atatürk'ün projesi ile ne denli benzerlik gösterdiği anlaşılmaktadır.
Atatürk'e ve dehasına bir kez daha hayran kalmamak elde değil. Fakat bu muazzam proje de Cumhuriyetin ilk yıllarındaki çoğu projemizde olduğu gibi bir şekilde sessiz sedasız harcanmıştır...
TÜRK KÖY ENSTİTÜLERİ:
“Köy Enstitüleri hiçbir yerden kopya edilmemiştir, tümüyle ulusaldır. Köy Enstitülerinin hiçbir yabancı düşünceye borcu yoktur ve Tonguç'u şuna buna benzetmek onun büyüklüğüne bir şey katmaz…” (Fay Kirby)
Osmanlı'da Müslüman Türk köylüsü sadece asker ve vergi kaynağı olarak görülüyordu. Yüzyıllar boyunca köylü ihmal edilmişti. Yokluk, yoksulluk, hastalık içindeydi. Cumhuriyet ilan edilirken nüfusun yüzde 80'i köylerde yaşıyordu. Ancak 40.000 köyün 37.000'inde hiçbir şey olmadığı gibi okul da yoktu.
Köy Enstütüleri Türk Ocaklarının kuruluşunda aktif görev alan Büyük Türkçü Dr.Hasan Ferit Cansever olmak üzere eniştesi Dr. Reşid Galib, Dr. Fâzıl (Doğan) ve Giritli Dr. Mustafa'nın ilk tohumlarını attığı bir proje idi.
Dr.Hasan Ferit Cansever: 1918 kurultayında idare heyetine seçildiği Türk Ocağı’nda, kalkınmanın köyden başlatılması gerektiğine inanan gruba mensuptur ve başta doktorlar olmak üzere milliyetçi aydınların Anadolu’ya giderek bilfiil hizmet etmeleri gerektiğine inanmaktadır. Bu amaçla Köycülük Cemiyeti adıyla kurulan dernekte görev alır ve 1919 yılında Darüleytam Hastahanesi baştabipliğinden istifa ederek Dr. Reşid Galib, Dr. Fâzıl (Doğan) ve Giritli Dr. Mustafa’yla birlikte köycülük hareketini fiilen başlatmak üzere Tavşanlı’ya gider. Niyetleri Tavşanlı’yı “numune köy” hâline getirmektir. Ancak Yunan işgali, projenin hayata geçirilmesine engel olur.(Türk Yurdu Dergisi Hasan Ferit Cansever Mart 2011 - Yıl 100 - Sayı 283)
Köy Enstütüleri Türk Ocaklarının kuruluşunda aktif görev alan Büyük Türkçü Dr.Hasan Ferit Cansever olmak üzere eniştesi Dr. Reşid Galib, Dr. Fâzıl (Doğan) ve Giritli Dr. Mustafa'nın ilk tohumlarını attığı bir proje idi.
Dr.Hasan Ferit Cansever: 1918 kurultayında idare heyetine seçildiği Türk Ocağı’nda, kalkınmanın köyden başlatılması gerektiğine inanan gruba mensuptur ve başta doktorlar olmak üzere milliyetçi aydınların Anadolu’ya giderek bilfiil hizmet etmeleri gerektiğine inanmaktadır. Bu amaçla Köycülük Cemiyeti adıyla kurulan dernekte görev alır ve 1919 yılında Darüleytam Hastahanesi baştabipliğinden istifa ederek Dr. Reşid Galib, Dr. Fâzıl (Doğan) ve Giritli Dr. Mustafa’yla birlikte köycülük hareketini fiilen başlatmak üzere Tavşanlı’ya gider. Niyetleri Tavşanlı’yı “numune köy” hâline getirmektir. Ancak Yunan işgali, projenin hayata geçirilmesine engel olur.(Türk Yurdu Dergisi Hasan Ferit Cansever Mart 2011 - Yıl 100 - Sayı 283)
Cumhuriyet, köylüyü kurtarmak istedi. Bu nedenle Mahmut Esat Bozkurt, Türk ihtilaline “Türk köylü ihtilali denilebileceğini” belirtiyor. İsmet İnönü, “Anadolu'nun ortasında kurulmuş bir köylü hükümetiyiz” diyor. Atatürk ise “Türkiye'nin gerçek sahibi ve efendisi, gerçek üretici olan köylüdür” diyerek köylüyü baş tacı ediyordu.
Genç Cumhuriyet, yüzyıllardır kaderine terk edilmiş köylünün öğretmene ve okula ihtiyacı oluğunu gördü. Ancak Cumhuriyeti kuranlar, “her köye okul, her okula öğretmen” biçimindeki dar görüşün ötesine geçerek eğitim yoluyla köylüyü aydınlatıp çağdaşlaştıracak özgün bir eğitim- öğretim modeli geliştirdiler. “Eğitim içinde üretim, üretim içinde eğitim” diye tanımlanan bu modelin adı Köy Enstitüleriydi.Bu proje Başbuğ Atatürk'ün "İdeal Cumhuriyet Köyü Projesi" nin tamamlayıcısı idi.
Atatürk'ün işaret ettiği Cumhuriyetin Kuruluş felsefesi (Türk) Millet egemenliği ve Pragmatizm'dir. Toplumsal uygulanabilirlik, faydacılık, iyilik, doğruluk ,çalışma üzerine kurulmuştur.Amaç İmtiyazsız, sınıfsız, tarihi insanlık tarihi ile eş Türk kültürü ile yoğrulmuş geçmişten aldığı güçle Türk ahlak ve Töresi ile geleceğini bilim ve aklın potasında eritecek bir millet yaratmaktı.
- KÖY ENSTİTÜLERİ TAKLİT DEĞİLDİR. TÜRK BULUŞUDUR, BENZERSİZDİR.
''Dağ başlarında unutulmuş kızdınız, oğuldunuz.
Yazgısına küs topraklarda birer serçe kuşuydunuz.''
Bir devrimin adıdır Hasanoğlan!
Bir başarı hikayesinin destanlaştığı yerdir
Zeybektir, efedir, horondur...
''Hasanoğlan.... Tonguç... Yücel....'' gür bir senfoni, gür bir konçertodur...
Köy enstitülerinde öncelikle köy çocuklarının, eğitim görecekleri binaların inşaatında ücretsiz olarak çalışarak kendi okullarını yapmaları esastı.
Öğrencilerin eğitimlerini bitirdikten sonra hizmet verecekleri bölgelere gelişimleri taşıyacak LİDERLER olmaları isteniyordu. OLDULAR DA...
- Yalın ayakları, yırtık mintanları ile geldiler.
- Çalıştılar; duvar ördüler, taş yontup sırtlarıyla taşıdılar, harç kardılar, kerpiç döktüler, içinde yatacakları yatakhaneleri, eğitim-öğretim görecekleri dershaneleri, işlikleri, laboratuvarları, besihaneleri, kümesleri, kütüphaneleri yaptılar.
- Sebze bahçesinde sebzeciliği, tarlada ziraati, besihanede sütçülüğü, tavuk çiftliğinde yumurtacılığı, dikiş dikmeyi, arıcılığı, bağcılığı, balıkçılığı öğrendiler.
- İş içinde iş için eğitim ilkesi benimsendi
- Yaparak yaşayarak öğrendiler
- Öğrenirken ürettiler
- Eğitim, öğretimde akıl ve bilimin önemini kavradılar.
- Tüm yararlı alışkanlıkları, davranışları kazandılar.
- Yılda en az 25 Dünya Klasiği okuyarak aydınlandılar.
- Şüpheciliği benimseyip, sorgulayıcı oldular.
- Demokratik tavır ve davranış kazandılar
- Öğretmen oldular.
- Tahta bavulları ile Anadolu'nun dört bir tarafına dağıldılar.
- Gittikleri köyün okulunu köylü ile birlikte yaptılar.
- Lider oldular.
- Güneş olup ışık verdiler,
Köy Enstitülerinde öğrencilerin haftada 44 saat ders görmeleri öngörülür. Dersler:
1-Genel Kültür
2-Ziraat
3-Teknik
olmak üzere 3 ayrı kategoride toplanır.
Meslek dersleri de dahil olmak üzere genel kültür derslerinin 1/4'i TARIM, 1/4'i de TEKNİK derslerdir.
Genel Kültür Dersleri:
-Türkçe
-Tarih
-Coğrafya
-Yurttaşlık Bilgisi
-Matematik
-Fizik
-Kimya
-Tabiat ve Okul Sağlık Bilgisi
-Yabancı Dil
-El Yazısı
-Resim İş
-Beden Eğitimi ve Ulusal Oyunlar
-Müzik
-Askerlik
-Ev İdaresi ve Çocuk Bakımı
-Öğretmenlik Bilgisi
2,3- Ziraat ve Teknik Dersleri
-Toplumbilim
-İş Eğitimi
-Çocuk ve İş
-Ruh Bilimi
-İş Eğitimi Tarihi
-Öğretim Metodu ve Tatbikat
-Zirai İşletmeler Ekonomisi ve Kooperatifçilik
-Tarla Ziraatı
-Bahçe Ziraatı
-Fidancılık
-Meyvecilik
-Sebzecilik Bilgisi
-Sanayi Bitkileri Ziraatı
-Zootekni
-Kümes Hayvanları Bilgisi
-Arıcılık
-İpekböcekçiliği
-Balıkçılık ve Su Ürünleri Bilgisi
-Ziraat Sanatları Eğitimi
-Köy Demirciliği (nalbantlık, motorculuk)
-Köy Dülgerliği
-Köy Yapıcılığı (tuğlacılık, kiremitçilik, taşçılık, duvarcılık, sıvacılık, betonculuk)
-Köy ve El Sanatları (biçki-dikiş, nakış, örücülük, dokumacılık)
- KÖY ENSTİTÜLERİ TAKLİT DEĞİLDİR. TÜRK BULUŞUDUR, BENZERSİZDİR.
''Dağ başlarında unutulmuş kızdınız, oğuldunuz.
Yazgısına küs topraklarda birer serçe kuşuydunuz.''
Bir devrimin adıdır Hasanoğlan!
Bir başarı hikayesinin destanlaştığı yerdir
Zeybektir, efedir, horondur...
''Hasanoğlan.... Tonguç... Yücel....'' gür bir senfoni, gür bir konçertodur...
Köy enstitülerinde öncelikle köy çocuklarının, eğitim görecekleri binaların inşaatında ücretsiz olarak çalışarak kendi okullarını yapmaları esastı.
Öğrencilerin eğitimlerini bitirdikten sonra hizmet verecekleri bölgelere gelişimleri taşıyacak LİDERLER olmaları isteniyordu. OLDULAR DA...
- Yalın ayakları, yırtık mintanları ile geldiler.
- Çalıştılar; duvar ördüler, taş yontup sırtlarıyla taşıdılar, harç kardılar, kerpiç döktüler, içinde yatacakları yatakhaneleri, eğitim-öğretim görecekleri dershaneleri, işlikleri, laboratuvarları, besihaneleri, kümesleri, kütüphaneleri yaptılar.
- Sebze bahçesinde sebzeciliği, tarlada ziraati, besihanede sütçülüğü, tavuk çiftliğinde yumurtacılığı, dikiş dikmeyi, arıcılığı, bağcılığı, balıkçılığı öğrendiler.
- İş içinde iş için eğitim ilkesi benimsendi
- Yaparak yaşayarak öğrendiler
- Öğrenirken ürettiler
- Eğitim, öğretimde akıl ve bilimin önemini kavradılar.
- Tüm yararlı alışkanlıkları, davranışları kazandılar.
- Yılda en az 25 Dünya Klasiği okuyarak aydınlandılar.
- Şüpheciliği benimseyip, sorgulayıcı oldular.
- Demokratik tavır ve davranış kazandılar
- Öğretmen oldular.
- Tahta bavulları ile Anadolu'nun dört bir tarafına dağıldılar.
- Gittikleri köyün okulunu köylü ile birlikte yaptılar.
- Lider oldular.
- Güneş olup ışık verdiler,
Köy Enstitülerinde öğrencilerin haftada 44 saat ders görmeleri öngörülür. Dersler:
1-Genel Kültür
2-Ziraat
3-Teknik
olmak üzere 3 ayrı kategoride toplanır.
Meslek dersleri de dahil olmak üzere genel kültür derslerinin 1/4'i TARIM, 1/4'i de TEKNİK derslerdir.
Genel Kültür Dersleri:
-Türkçe
-Tarih
-Coğrafya
-Yurttaşlık Bilgisi
-Matematik
-Fizik
-Kimya
-Tabiat ve Okul Sağlık Bilgisi
-Yabancı Dil
-El Yazısı
-Resim İş
-Beden Eğitimi ve Ulusal Oyunlar
-Müzik
-Askerlik
-Ev İdaresi ve Çocuk Bakımı
-Öğretmenlik Bilgisi
2,3- Ziraat ve Teknik Dersleri
-Toplumbilim
-İş Eğitimi
-Çocuk ve İş
-Ruh Bilimi
-İş Eğitimi Tarihi
-Öğretim Metodu ve Tatbikat
-Zirai İşletmeler Ekonomisi ve Kooperatifçilik
-Tarla Ziraatı
-Bahçe Ziraatı
-Fidancılık
-Meyvecilik
-Sebzecilik Bilgisi
-Sanayi Bitkileri Ziraatı
-Zootekni
-Kümes Hayvanları Bilgisi
-Arıcılık
-İpekböcekçiliği
-Balıkçılık ve Su Ürünleri Bilgisi
-Ziraat Sanatları Eğitimi
-Köy Demirciliği (nalbantlık, motorculuk)
-Köy Dülgerliği
-Köy Yapıcılığı (tuğlacılık, kiremitçilik, taşçılık, duvarcılık, sıvacılık, betonculuk)
-Köy ve El Sanatları (biçki-dikiş, nakış, örücülük, dokumacılık)
KÖY EĞİTMENLERİ
İşe yönelik eğitimden ilk söz edenlerden biri bizzat Atatürk'tü. Daha 1923'te “Eğitim programımızı takip eden insanlar güzel çiftçi, kunduracı, fabrikacı, tüccar olacak; pratik, yararlı, verimli adam olacak” diyordu. 1923'teki İzmir İktisat Kongresi'nde ise çocuklarımıza vereceğimiz ilim ve irfanın “ticaret, ziraat ve sanat alanlarında verimli, tesirli, faal, pratik” olması gerektiğini söylüyordu.
Mustafa Necati'nin Milli Eğitim Bakanlığı döneminde 1928'de Denizli ve Zencidere Köy Öğretmen Okulları açıldı. Ancak iyi sonuç alınamadı.
1935'te Saffet Arıkan Milli Eğitim Bakanlığı'na, İsmail Hakkı Tonguç ise Atatürk'ün bilgisi ve onayıyla İlk Öğretim Genel Müdürlüğü'ne getirildi. Tonguç göreve gelir gelmez ilköğretimin durumunu gösteren bir rapor hazırladı. Raporda o güne kadar yapılanlarla ilköğretim sorununun çözülemediği görülüyordu.
1936'da Atatürk'ün önerisiyle askerliğini onbaşı ve çavuş olarak yapanlardan seçilen uyanık gençler altı aylık bir kurstan geçirilip “eğitmen” olarak okulsuz köylere gönderildi. Böylece Köy Eğitmen Kursları doğdu. İlk olarak 1936'da Eskişehir Mahmudiye'de açılan Köy Eğitmen Kursları, 1948'e kadar açılmaya devam etti. Eğitmenler gittikleri okulsuz köylerde köy çocuklarına hem okuma-yazma öğrettiler, hem de temel bilgiler verdiler.
1937,1938'de ise İzmir Kızılçullu'da ve Eskişehir Çifteler'de iki köy eğitmen okulu açıldı. Bu okulları, 1938-1939'da Kırklareli Lüleburgaz Kepirtepe'de ve Kastamonu Gölköy'de açılan köy eğitmen okulları izledi. Bu okullar 3 yıllıktı.
Fay Kirby “Türkiye'de Köy Enstitüleri” adlı değerli çalışmasında Köy Eğitmenleri Projesi'ni, Köy Enstitülerine hazırlık deneyi olarak görür. (Kirby, s.1175)
Köy Enstitüleri, Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ve İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç'un eseridir. Enstitülerin fikir babası İsmail Hakkı Tonguç, 1933'te yayınladığı “İş ve Meslek Terbiyesi” adlı kitapta “Enstitü öğrencisi iş yaşamı içinde, iş aracılığıyla iş için eğitilir” diyordu.
Fay Kirby'e göre Köy Enstitüleri Pestalozzi, Dewey ve Kerschensteiner gibi eğitim bilimcilerin görüşlerinin taklit edilmesiyle değil, Kemalizm ilkelerine dayanılarak Türkiye'nin özel koşullarına göre yaratılmış özgün bir eğitim modeliydi. Ne liberal Amerika'dan, ne faşist Almanya'dan ne de komünist Rusya'dan alınmıştı. (Kirby, s. 65, 118)
1940-1954 arasında toplam 21 Köy Enstitüsü kuruldu. Bunların ilk 20'si -3 eğitmen okulunun da enstitüye dönüştürülmesiyle- Hasan Ali Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç tarafından 1944'e kadar kuruldu. 21'inci Köy Enstitüsü ise 1948'de Van Ernis'te açıldı.
Cumhuriyetin özgün eğitim-öğretim modeli Köy Enstitüleri diğer sıradan okullardan çok farklıydı.
1- 5 yıllık köy ilkokulunu bitirmiş kız ve erkek köy çocukları, parasız yatılı olarak Köy Enstitülerine alınırdı. Derslerin yarısı kültür, yarısı teknik tarımdı.
2- Enstitü binaları 500-1000 dönümlük tarıma uygun yerlerde kurulurdu. Yarışmayla belirlenen enstitü bina projeleri öğretmenler ve öğrencilerin katkısıyla inşa edilirdi.
3- Köy çocukları, Köy Enstitülerinde 5 yıl işe dayalı olarak yetiştirildikten sonra köylere öğretmen olarak atanırlardı. Köye öğretmen gönderilmeden üç yıl önce, köylünün okul ve öğretmenevi yapması istenirdi. Devlet öğretmene gideceği köyde kendi ihtiyaçlarını karşılayacağı ve tarım derslerinde kullanacağı kadar toprak, tarım aletleri, tohum, fidan ve 60 lira sermeye verirdi. Öğretmenlere ilk 6 ayda 20 TL aylık verilirdi. Öğretmenin köyde kuracağı uygulama işletmesindeki her türlü eşya, hayvan, araç-gereç devletindi, işletmeden elde edilecek ürün ise öğretmenindi.
4- Öğretmenler gittikleri köylerde 20 yıl hizmet vermek zorundaydı.
5- Öğretmenler gittikleri köylerde eğitim-öğretim yanında tarım, hayvancılık, bağ, bahçe vb. işlerde köylüye yardım ederlerdi.
EĞİTİM, ÖĞRETİM, ÜRETİM
Her Köy Enstitüsü, kurulduğu bölgenin özelliklerine göre şekillendirilirdi. Enstitülerde merkezi bir program yoktu. Çağdaş, bilimsel, laik ve ulusal eğitime bağlı kalmak koşuluyla her enstitünün kendi sistemi vardı. İl yöneticilerinin, enstitüler üzerinde baskı kurmasının önüne geçilmişti.
Enstitüler sadece devletten aldıkları ödenekle değil, kendi ürettikleriyle ayakta kalırdı. Köy Enstitülerinde öğrenciler kendi yaptıkları binalarda barınırlardı, kendi ekmeklerini yaparlardı (fırınları vardı), kendi ektiklerini biçerlerdi, kendi diktiklerini giyerlerdi, kendi elektriklerini üretirlerdi (santralleri vardı), kendi yaptıkları tiyatro sahnesinde kendi yazdıkları piyesleri oynarlardı. Sadece kendi ihtiyaçlarını karşılamakla kalmaz, civar köylere giderek köylülere yardım eder, onların da en temel ihtiyaçlarını karşılarlardı. Örneğin enstitülerin sağlık kolları köyleri dolaşıp hastalara bakardı. Her enstitünün bir uygulama okulu vardı. Öğrenciler okula yakın köylerde staj yapar, köylülerin de yardımıyla uygulama bahçeleri kurarlardı.
Enstitülü öğrenciler her şeyden önce yaratmayı, üretmeyi, yardım etmeyi, sorun çözmeyi, paylaşmayı öğrenirlerdi.
Köy Enstitülerinde eğitim, öğretim, üretim iç içeydi. Kız ve erkek öğrenciler yan yana, çağdaş ve bilimsel bir mantıkla birlikte öğrenir, birlikte üretirdi.
KÜLTÜR, SANAT, SPOR
Enstitülerde kültür, sanat ve spora büyük önem verilirdi. Kızlı-erkekli enstitü öğrencileri halk oyunları oynardı, türküler söylerdi, yüzerdi, dağa tırmanırdı, kayardı, bisiklete veya motora binerdi, deniz araçları kullanırdı. Enstitülerde en sevilen sporlar güreş, voleybol ve futboldu. Her öğrenci mutlaka bir müzik aleti çalardı (özellikle mandolin çok yaygındı). Öğrenciler köy gezilerine çıkardı, çevre incelemeleri yapardı, kitaplık ve müze kurardı, eğlenceler düzenlerdi, temsiller verirdi.
Köy Enstitüleri sazlı, sözlü, halaylı, türkülü, yerli-milli eğitim kuramlarıydı. Ünlü halk ozanımız Âşık Veysel, Köy Enstitülerinde saz öğretmenliği yapmıştı.
Öğrencilere başkalarının düşünce ve inanışlarına saygılı olması öğretilirdi.
Köy Enstitülerinde okumaya ve özgür tartışmaya büyük önem verilirdi. 21 Köy Enstitüsünde yaklaşık 100.000 kitap olduğu söyleniyor. Cumartesileri öğretmenler ve öğrenciler özgürce tartışırdı.
1944'te 20 Köy Enstitüsü'nde 16.400 öğrenci vardı. Çeşitli ihtiyaçları karşılayan 306 yapı tamamlanmıştı. 15.000 dönüm alan ekilip biçilmişti. 250.000 fidan dikilmişti. 1500 dönümlük alana sebze ekilmişti. 1200 dönümlük bağ kurulmuştu. 9000 baş hayvan bakılmıştı. İnönü'nün 1946'da bir radyo konuşmasında verdiği bilgiye göre 875 yeni köy okulu yapılmış, 851 köy okulu onarılmış, 993 öğretmenevi yapılmıştı. 1940-1954 arasında 17.346 öğretmen, 8.675 eğitmen ve 1599 sağlık memuru yetişmişti. Enstitülerden yazarlar, şairler ve ressamlar çıkmıştı. Fakir Baykurt, Mahmut Makal, Talip Aydın bunlardan sadece üçüydü.
Köy Enstitüleri düşünen, araştıran, öğrenen, sorgulayan, eleştiren, üreten, paylaşan, dayanışan yaratıcı, özgüvenli, kadın-erkek eşitliğine inanan, Türk kültüründen beslenen özgür bireyler yetiştiriyordu.
Emperyalizm ve gerici işbirlikçilerinin buna tahammül etmesi zordu. Kuruluşundan 14 yıl sonra, 1954'te Köy Enstitüleri kapatıldı.
BİR İNSAN NEYİ DEĞİŞTİRİR....
Bulgaristan’ın Silistre kentinin Tatar Atmaca köyünde (bugünkü adı:Sokol) doğar.
Sekiz kardeşin en büyüğü olduğu için bütün yük omuzlarındadır.
Aç karınlarını doyurmak için harman altında sapların arasında tek tek buğday tanelerini toplar.
Evde herkes onun yolunu gözlemektedir.
Bazen bir avuç, bazen bir tas buğdayla evine döner.
Bir avuçla eve döndüğünde, sanki suç işlemiş gibi annesinin gözlerine utancından bakamaz, o gün bir bahane bulur, evden ayrılır.
Annesi bir avuç buğdayla çorba yapıp, kardeşlerini doyurana kadar da eve dönmez, aç uyur.
Yeter ki kardeşleri ‘açım’ demesin!..
Baraka gibi bir evde yaşarlardı, evin üstünü bulabildiği tenekelerle kapatabildiği kadar kapatmıştı.
Bir sabah kalktığında, yağan yağmur, küçük kardeşinin beşiğini doldurmuştu.
O kardeşini kaybetti…
1914’de öğrenimine devam etmek üzere tek başına İstanbul’a geldi.
Maarif Nazırı Şükrü bey tarafından parasız yatılı öğrenci olarak Kastamonu Muaallim Mektebine gönderildi.
Sabah olduğunda okulun kahvaltısına kalktı, ‘karnımı ilk defa 21 yaşında doyurabildim’ dedi.
Birinci Dünya Savaşının zor yılları…
Açlık ve Sefalet…
Önce öğretmenlik yaptı, sonra 1935’de ‘İlköğretim Genel Müdürü’ oldu…
Çatısı olmayan evde kardeşini kaybetmişti.
Onu hiç unutmadı.
Sık sık at’a biner, köy okullarını ziyaret ederdi.
Bir gün yağmur yağarken bir köy okuluna gitti, içeri girdi.
Kim olduğunu söylemedi.
Öğretmen çocukları çatının akmayan yerine toplamış yumak olmuşlardı.
‘Eyvah’ dedi, ‘bu öğretmen, yürekli bir öğretmen ama belli ki köy enstitüsü mezunu değil.’
‘Çocuklar’ dedi, ‘bana bir merdiven bulabilirmisiniz?’
Birisi, ‘ben bulurum’ dedi.
Merdiven geldi, çatıyı bir yağmur damlası akmayacak hale getirdi.
Oradan ayrılırken, öğretmenin cebine kartını bıraktı.
Atına bindi, şiddetle yağan yağmura aldırmadan yoluna devam etti.
Öğretmen elini cebine attı, kartı çıkardı, okudu.
Şöyle yazıyordu:
İsmail HakkıTonguç- İlk Öğretim Genel Müdürü
Kartın arkasındaki yazı da şöyleydi:
‘Çatı yeniden yağmur akıtırsa, bana mektupla yazabilirsin.’
İşte bir öğretmen, bir idealist, bir eğitim devrimcisi…
Köy Enstitülerinin mimarı…
Çocuklarımızı akıl ve bilimin aydınlık ışığına yönlendiren, onların insana, doğaya, tüm öteki canlılara duyarlı, merhametli, sevgi dolu, özgüvenli, kişilikli, erdemli bireyler olmaları için emek veren, onları yüksek insanlık değerleri ile donatan tüm öğretmenlerimize saygıyla.. (Prof.Dr. Enver Ziya Karal, Tarihçi)
Yorumlar
Yorum Gönder