ÇİĞDEM KIZ'IN (ÇİÇEĞİNİN) ÖYKÜSÜ:

Bir zamanlar babasız, yetim bir kız varmış. Anasıyla mutlu yaşarmış. Aradan yıllar geçmiş; yetim kız büyümüş, serpilmiş, güzelleşmiş. Gel zaman git zaman; çeşmeden eve su taşırken, ormandan çalı çırpı yakacak toplarken, o yörede yaşayan bir Beyoğlu bu yetim kızın gönlüne girmiş. “Seni seviyorum, seninle evleneceğim” diye onunla gönül eğlendirmiş. Saf kız da bu yalana inanıp hayaller kurmuş. Yetim kız, bu yalana inandığı gibi annesini de inandırmış.  

Yetim kızın anası, bir gün komşularıyla bir arada otururken; Beyoğlu’nun başka bir Beykızı ile söz kestiğini, yakında evleneceğini komşularından öğrenmiş. Yetim kızın garip anasının beti benzi solmuş. Oradan ayrılıp eve zar zor varınca yaşlı kalbi bu üzüntüye dayanamamış ve oracıkta ölmüş. Yetim kız, şu koca dünyada bir başına öksüz kalmış. Bu da yetmezmiş gibi sevdiği de onu aldatmış.  

Yetim kız, annesini toprağa verdikten sonra o bölgede bulunan dağa çıkmış. Ellerini göğe kaldırarak, gözlerinden yaşlar akarak sabaha kadar Tanrı’ya yalvarmış:  
“Ya değerini bilenin kendisini almasını, ya da canını almasını” Tanrı’dan dilemiş.  

Tanrı da bu genç kızın dileğini kabul etmiş. Onu her çektiği çile için türlü türlü renkleri olan bir çiçeğe çevirmiş. Bu çiçeğin adı “Çiğdem” çiçeğiymiş.  

Efsane bu ya; bu sebepten çiğdem çiçeği yüksek tepelerde ve dağlarda yetişirmiş. Geceleri ve serin havalarda kapanır, güneşli havalarda ise tekrar açılırmış. Sabahları kar sularıyla, yani öksüz kızın gözyaşlarıyla, çiğ damlalarıyla beslenirmiş. Bu nedenle adı “Çiğdem”miş.  

Yine bu nedenle; çiğdem çiçekleri, tüm narin görüntülerine rağmen zorlu koşullarda büyüyebildiğinden, güçlükler karşısında yılmayan insanların çiçeği olarak bilinir. Çiğdem çiçeğini, onun değerini bilenler severmiş.  

Fatih Mehmet Yiğit 
TÜRK MİTOLOJİSİ



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar