SEVGİ VE DOSTLUK ÜZERİNE BİR BAŞKALDIRI ÖYKÜSÜ: "ALIP-MANAŞ" ALTAY TÜRK DESTANI
Altay Türkçesinde “Alıp” yani “Alp”; ulu, yüce, dev gibi, çok güçlü, usta savaşçı anlamına gelir. “Manaş” ise ele avuca sığmayan, gözü kara, heybetli ve görkemli kahraman demektir. Sonraki dönemlerde Kırgız Türklerine ait kahramanlık destanındaki “Er Manas” ismi de “Alıp Manaş” gibi benzer anlamlar taşır.
“Alıp Manaş”, en eski Türk destanlarımızdandır. Eski Türkçe ile yazılmış birçok varyantı mevcuttur. Bamsı Beyrek hikâyesiyle Dede Korkut Destanı’nda da yer alır. En eski varyantı ise Türklerin eski anayurtlarından Altay bölgesindeki “Alıp Manaş Destanı” olup kökeni Proto-Türklere kadar uzanır.
---
Alıp Manaş Destanı
Öncelerin öncesinde, Altay’da (Altın Yışta) Baybarak adlı bahadırın Alıp Manaş adında bir oğlu dünyaya gelir. Alıp Manaş büyüyüp yiğit bir delikanlı olunca, anne ve babası onu Kırgız Kağanı’nın kızı Kümüçek Aru ile evlendirir.
Bir gün Alıp Manaş, kutsal kitap Ay-Bitiki’yi okurken, uzaklarda yerle göğün birleştiği yerde Ak-Kaan adlı zalim bir kağanın, henüz hiçbir erkeğin görmediği dünya güzeli Erke-Karakçı adında bir kızı olduğunu öğrenir. Hem o kızı almak hem de Ak-Kaan’ın öldürüp zulmettiği mazlumların intikamını almak için onun ülkesine gitmeye karar verir. Daha önce de birçok yiğit bahadır, Ak-Kaan’ı öldürmek ve kızını almak için gitmiş, ancak onun kılıcıyla can vermiştir.
Annesi, babası ve eşi Kümüçek Aru, Alıp Manaş’a çok yalvarır; gitmemesi için ellerinden geleni yaparlar fakat onu engelleyemezler. Annesi, sütten kurut (uzun süre bozulmayan sert peynir), altın arak (ekşi sütün kaynatılıp damıtılmasıyla elde edilen eski Türk rakısı), kımız (kısrak sütünden yapılan içecek), azık ve yolluk hazırlar.
Alıp Manaş, can yoldaşı Ak-Boz Atı ile yola çıkar. Yol üzerinde büyük bir nehirle karşılaşır. Nehri geçmeye çalışır ama başaramaz. Nehir kenarında bir kayık görür. Geminin sahibi aksakallı bir pir, Alıp Manaş’ı karşıya geçirir. İhtiyar, Ak-Kaan’ın ülkesindeki sırları anlatır, hile ve tuzaklara karşı onu uyarır. Alıp Manaş da ona okunu hediye eder.
Ak-Kaan’ın ülkesine vardığında, casuslar durumu haber verir. Zalim Ak-Kaan, Alıp Manaş’ın üzerine Gök Boğalı (çok güçlü, yenilmez) Yedi Başlı Celbegen’i (Yelbegen/Ejderha), en acımasız savaşçılarını ve yenilmez ordusunu gönderir. Alıp Manaş, Ak-Boz Atı ile günlerce kahramanca savaşır. Yedi başlı ejderhanın başlarını Ak-Polat kılıcıyla keser. En güçlü savaşçıları ok, yay, kargı ve süngü ile öldürür; onları kızıl tamuya yollar, orduyu bozguna uğratır.
Ak-Kaan, Alıp Manaş’ı mertçe yenemeyeceğini anlayınca ordusunu geri çeker. Casuslarına onu takip etmelerini, zayıf anını kollamalarını emreder.
Alıp Manaş, günler süren mücadeleden ötürü yorulmuştur. Geceyi geçirmek için dağdaki bir mağaraya yönelir. Ak-Boz At da yorulmuştur, ağır ilerler. Alıp Manaş, zaferin gururuyla atının emeğini küçümser, onu kamçılar ve yaralar.
Kan ter içinde Ak-Boz At mağaraya varır. Alıp Manaş arakını içer, zafer sarhoşluğu ve yorgunlukla sızar. Ak-Boz At ise sahibine küser, mağaradan gökyüzüne, yıldız burcuna, Bay Terek’e — kutsal Gök-Hayat Ağacı’na — kaçar. Su uyur, düşman uyumaz. Casuslar durumu Ak-Kaan’a bildirir. Ak-Kaan askerleriyle mağaraya gelir, Alıp Manaş’ı uykusunda zincirlerle bağlayıp esir alır.
Ak-Kaan’ın buyruğuyla doksan kulaç derinliğinde çıkışı olmayan bir kör kuyu kazılır. Alıp Manaş oraya atılır. Dokuz ay uyur. Uyandığında elleri ve kolları bağlı halde kuyuda olduğunu fark eder. Bir süre sonra yanına gelen bir kazla konuşur, durumu ailesine iletmesini ister. Kaz, uçup ülkesine gider ve haber verir.
Ailesi, Alıp Manaş’ın arkadaşı Ak-Köbön’ü çağırır. Ancak Ak-Köbön, Alıp Manaş’ın eşine göz koymuş, güvenilmez ve yalancı biridir. Onu kurtarmaz, kuyunun ağzını taşla örter. Ülkesine dönüp, Ak-Kaan’ın öldürdüğü bir yiğidin kemiklerini göstererek Alıp Manaş’ın öldüğünü söyler. Niyeti, Kümüçek Aru ile evlenmektir. Baybarak bahadır da gelinini ona vermek ister.
Bu sırada vefalı dostu Ak-Boz At, gökyüzünden uçup gelir. Sahibinin durumuna üzülür. Alıp Manaş, dostunu kırdığı için özür diler. Ak-Boz At onu kurtarmaya çalışır, başaramaz. Bay Terek’in dibine gidip rüyaya yatar. Rüyasında kurtuluş yolunu öğrenir ve sahibini kurtarır.
Alıp Manaş, zindandan kurtulduktan sonra zalim Ak-Kaan’ı, ordusunu ve güzelliğiyle insanı büyüleyen, içi körmüş kadar şeytan kızını öldürür. Güç ve güzelliğin tek başına bir anlam ifade etmediğini anlar, ülkesine döner.
Bu sırada Ak-Köbön ile Kümüçek Aru’nun düğünü yapılmaktadır. Yolda bilge gemiciden Ak-Köbön’ün ihanetini öğrenir. Düğün yerine yaşlı bir çoban kılığında gider. Karısı ile atışır, ilk tanıştıklarında verdiği kolyeyi ister. Kümüçek Aru, ölen eşini çok sevdiğini, kolyenin tek hatıra olduğunu ve zorla evlendirildiğini söyler. Bu şekilde birbirlerini tanırlar. Alıp Manaş eski haline döner, eşiyle sarılıp ağlaşırlar.
Ak-Köbön, gelenin Alıp Manaş olduğunu anlar ve turna kılığına girerek çadırın bacasından kaçmaya çalışır. Alıp Manaş onu okla vurur. Ak-Köbön’ü öldürdükten sonra eline ziyafet verir, muradına erer. Eşiyle birlikte mutlu bir hayat sürer. Gerçek sevgi ve dostluğun değerini anlar.
---
ALIP-MANAŞ YIRI
Sevgiyle yoğrulmuş, dostlukla sınanmış, başkaldırının destanı
I. Bölüm – Doğuş ve Yola Çıkış
Altın Yış’ın bağrında, Baybarak Bahadır’ın ocağında,
Bir oğul doğdu: Alıp-Manaş adıyla anıldı.
Alp gibi yüce, dev gibi güçlü,
Manaş gibi gözükara, heybetli, görkemli.
Kırgız Kağanı’nın kızı Kümüçek Aru ile evlendi,
Gönül ile gönül, soy ile soy birleşti.
Bir gün Ay-Bitiki’yi okurken,
Gök ile yerin birleştiği diyarda
Zalim Ak-Kaan’ın hüküm sürdüğünü öğrendi.
Onun güzeller güzeli kızı Erke-Karakçı’yı,
Ve mazlumların kanını duydu yüreğinde.
Nice alp gitmişti o diyara,
Nice yiğit düşmüştü Ak-Kaan’ın kılıcına.
Ana ağladı, baba yakardı,
Kümüçek Aru gözyaşı döktü,
Ama Alıp-Manaş dinlemedi,
Yola çıktı Ak-Boz Atıyla.
II. Bölüm – Yolculuk ve Sınav
Nehrin önünde durdu, geçemedi.
Bir kayıkta aksakallı pir belirdi,
Karşıya geçirdi, sırları söyledi,
Alıp-Manaş da ona okunu verdi.
Ak-Kaan’ın ülkesine vardığında,
Casuslar haber uçurdu.
Yedi başlı Celbegen salındı üstüne,
Ejderha gibi kudretli,
Gök Boğalı ordular yürüdü.
Alıp-Manaş savaştı günlerce,
Ak-Polat kılıcıyla başları kopardı,
Kargısıyla düşmanı kızıl tamuya gönderdi.
Ordular bozuldu, Ak-Kaan geri çekildi,
Casuslarını saldı, zayıf anı bekledi.
III. Bölüm – Gurur ve Düşüş
Mağaraya vardı Alıp-Manaş,
Zaferin sarhoşluğuyla gururlandı.
Ak-Boz At’ı kamçıladı,
Can yoldaşının emeğini unuttu.
At küstü, göğe uçtu,
Bay Terek’in dibine vardı,
Gök-Hayat Ağacı’na sığındı.
Alıp-Manaş mağarada sızdı,
Düşman geldi, zincire vurdu.
Doksan kulaçlık kör kuyuya atıldı,
Dokuz ay uyudu,
Bir kaz geldi yanına,
Haber uçurdu ailesine.
IV. Bölüm – İhanet ve Sadakat
Ak-Köbön çağrıldı,
Ama dost değil, hain çıktı.
Zindanı taşla örttü,
Kemik gösterip “öldü” dedi.
Kümüçek Aru’ya göz koydu,
Baybarak da gelinini verdi.
Ama gökyüzünden Ak-Boz At indi,
Sahibini kurtarmak için rüyaya yattı.
Rüyada yol öğrendi,
Zindanı açtı, Alıp-Manaş’ı çıkardı.
Bahadır uyandı,
Zalim Ak-Kaan’ı,
Ve şeytan kızı Erke-Karakçı’yı öldürdü.
V. Bölüm – Dönüş ve Hakikat
Düğün kurulmuştu hainle,
Alıp-Manaş çoban kılığında geldi.
Kolyeyi istedi,
Kümüçek Aru tanıdı onu gözyaşıyla.
Alıp-Manaş eski haline döndü,
Sarılıp ağlaştılar.
Ak-Köbön turna kılığına girdi,
Çadır bacasından kaçarken okla vuruldu.
Ziyafet verildi, toy yapıldı,
Alıp-Manaş muradına erdi.
Gerçek sevgi ve dostluğun değerini anladı,
Gönül ile yaşadı,
Yurt ile bütünleşti.
Fatih Mehmet Yiğit
TÜRK MİTOLOJİSİ
Yorumlar
Yorum Gönder