21 MART DÖNENCESİ ERKEN-KÜN (ERGENEKON), YENİ GÜN (NEVRUZ) KUTLAMALARINDA; TÜRKLER, NEDEN ATEŞ ÜZERİNDEN ATLAR VE NEDEN ÖRS ÜZERİNDE DEMİR DÖVER?

Eski Türk kültür ve inancı ile Türk Şaman/Kam tedavi geleneğine göre; Türkler Ateşin ruhu olduğuna hastalıkları tedavi ettiğine, kötü ruhları uzaklaştırdığına, insanın ruhunu arındırdığına inanmaktaydılar ve bu ritüele Kıpçak Türkçesinde Alaslama, Türkiye Türkçesinde ise; Alazlama denmektedir.

Türklerin yılbaşısı olan 21 Mart Dönencesinde  Erken-Kün(Ergenekon), Yeni Gün

(Nevruz) kutlamalarında Ateş yakılması ve Ateş üzerinde atlanılması bu eski Alaslama geleneğine ait bir ritüel ve uygulamadır.

Aynı şekilde vücuda ateşle kupa çekilmesi veyahut ısıtılmış demir ile veyahut üzerlik, ardıç, adaçayı gibi otların yakılarak bitkisel tütsü yapıp hastaya koklatılması veyahut evin, yurt ve obanın tütsülenmesi hep bu eski Türk kültür ve inancı ile Şaman/Kam uygulamalarından olan tedavi edici ritüeller ile ilgilidir.

Araştırma ve Kaynaklara göre: 

"Başkurtlar ve Kazaklar bir yağlı paçavrayı tutuşturup hastanın çevresinde "alas, alas" diye dolaştırırlar. Buna "alaslama" derler. Bu kelime Anadolu Türkçesinde "alazlama" şeklinde muhafaza edilmiştir, ateşte temizleme anlamını ifade eder. "Alas" kelimesi Altay şaman dualarında çok geçer. Yakut oyun-kamları ateşle kötü ruhları kovmak için okudukları afsunlarda "alias, alias" diye bağırırlar. Yakutça "aliasta" alazla) yanan paçavra ile âyin yaparak kötü ruhları kovmak demektir. Yakutlar bu töreni yapan hakkında "oyun aal uotanan aalastır" (şaman kutlu ot-ateş ile alazlıyor) derler."(Türklük ve Şamanlık, Wilhelm Radloff, Örgün Yayınları, Sayfa:274)

(MS 6. YY da yaşamış) Bizans Tarihçisi Menandros, Gök-Türkler hakkında verdiği bilgilerde Gök-Türklerin Ateşle Alaslama uygulamasından şöyle bahseder:

Kavimlerinden başka bazıları da kendilerini teşhir ettiler ki, bunların (Kamların) meş'um kovucuların (uğursuz, kötü ruhları kovanların) elebaşları oldukları söyleniyor, bunlar Zemerkos ve adamlarının yakınlarına kadar geldiler. Onların getirdikleri bütün yol eşyalarını alıp ortaya yığdılar. Sonra buhur ağacının dallarıyla bir ateş yaktılar, İskit dilinde birkaç barbarca sözcük mırıldandılar, çanlar (ziller) ve davullarla yol eşyalarının üzerinde gürültü koparırken, daha çıtırdamakta olan yanan buhur ağacının dallarını etrafa taşıdılar, cinnet getirmişçesine (esirme ve transa girme durumu) el kol hareketleriyle kötü ruhları defeder gibi göründüler. Çünkü inandıklarına göre, kötü ruhları böylece başka bir yere saptırılacaklardı (kovacaklardı). Artık, inandıkları gibi, kötüleri zapt ettikten sonra, bizzat Zemerkos'u ateşten geçirdiler, çünkü böylece kendilerini de arındırdıklarına inanıyorlardı.

Rubrucklu Rahip William (1253) Dünyanın Doğu Bölgelerine Yolculuğu kitabında şöyle söyler:

Saraya gönderilen [ad curiam] her şeyi ateşlerin arasından geçirtirler ve bunun için kendilerine bir pay alırlar. Ayrıca ölenlerin yatak yorganlarını da ateşlerin arasından geçirerek arındırırlar. Çünkü birisi öldüğünde, onun tüm malları tecrit edilir ve ateş aracılığıyla anındırılmadan, saraydaki diğer şeylerle kanıştırılmaz: ben bunu biz oradayken ölen hanımın konutunda [curia] gözlemledim. Dolayısıyla Peder André ile meslektaşlarının ateşler arasından geçmeleri için bu ikili bir neden oluşturuyordu: birincisi armağanlar getiriyorlardı, ikincisi de bunlar o zaman zaten ölmüş olan birisine, yani Keu Han'a gönderilmişlerdi. Benden böyle bir şey istemedi- ler, çünkü ben bir şey götürmemiştim. Eğer bu biçimde ateşler arasından geçerken bir yaratık ya da herhangi başka bir şey yere düşerse, o şamanların malı olur." (Ruysbroeckli Willem Mengü Han'ın Sarayına Yolculuk 1253-1255, Kitap Yayınevi, sayfa:251)

Yine Kutlamalarda örs üzerinde demir dövülmesi Türklerin Demirdağı eriterek Ergenekondan çıkışını sembolize etsede kökleri Türk Şaman/Kam geleneğine ve eski Türk kültürüne ait inancı yansıtır. Bu inanca göre:

Türkler Demirin Gökyüzünden Tanrı tarafından indirildiğine kötü ruhları uzaklaştırdığına inanmaktaydılar. Bu yüzden demire Türkler tarafından Gök veya Kök Demir de denilmiştir.

Saha Yakut Türk Atasözüne göre Demirciler ve Şamanlar aynı kökten, aynı yuvadan, aynı kaynaktandır (Us da oyun bir uyalakh, Oyun us bir sirten turor. Oyun oygo-cöhtöh, Us oygo -darkhan) Bunun nedeni ise Demir elementinin kötü ruhları ve albastıları uzak tutması, Şamanların kötü ruhların musallat olduğu bir takım hastaları demir ile tedavi etmeleridir. "Kök girsin, kızıl çıksın" Atasözü Andı “Sözünde durmazsan kılıç kanına bulansın; demir, senden öcünü alsın.” anlamına geldiği gibi bu tedavi ile alakalı Atasözü sayılabilir. Kök ile kastedilen demirin vücuda  batırılarak kızıl sözü ile kastedilen hastalık bulaşmış kirli kanın (cerahatın) veya albastı denilen kötü ruhların vücuttan atılması sağlanmaktadır. Yine demir kızdırılarak yaranın dağlanması da uygulanagelen bir tedavi usulüdür. 

Yine Türk kültüründe yer alan ev kapı girişlerine demir nal ve üzerlik demeti asılması, yeni doğan çocuğa büyük demir çatal iğne ile nazarboncuğu takılması, yeni doğum yapan kadınların baş ucuna veya yastığının altına demir bıçak veya demir makas koyulması kötü ruhları albastıları uzaklaştırmak içindir. Yeni doğum yapan kadınlar aşırı kan kaybı nedeniyle kandaki demir oranı düştüğünden kötü ruhların albastıların tasallutuna uğrayabilir. 

Uykuda Karabasan veya albastının engellenmesi için bu tür uygulamalar hala Anadoluda uygulanmaktadır. Günümüzde ruh/cin çağırıcılarının (Medyum-Hüddam gibi) ruhlarla iletişime geçmek için ritüel uygulamadan önce vücutlarını temasla uygun hale getirmek için canlı ve canlıdan çıkan hayvansal gıdalar tüketmemeleride kandaki demir oranını düşürmek amacına yönelik olabilir.

Yine ölen birisinin üzerine demir bıçak veya makas koyulması ölen kişinin vücudunun şişinin alınması yanısıra, kişinin ruhunu bedenine bağlayan ve kişinin ölümü gerçekleştikten bir süre sonra hala vücutta veya ölümün gerçekleştiği evde tutunan "sür" denilen bağın kötü ruhlarca yenilmesini ve ele geçirilmesini engellemek içindir.

Şamanların/Kamların manyak adı verilen kıyafetlerinde de çokça demirden eşya kullanılması yine kıyafetlerinde çan, çangırak ve ziller kullanılması kötü ruhların uzaklaştırıması amacıyladır. Bu geleneğin bir benzeri Bozkır Çoban Türk kültüründe Türkler tarafından sürü hayvanlarının korunması amacıyla boyunlarına demir çan,çıngırak, nazar boncuğu takılarak devam etmektedir.

Türk Şamanların Ata mesleği demirci olmakla birlikte Türk Ulusu da demir cevherini ilk işleyen ve Ergenekon destanında demir dağı eriten, demirden zırhlar ve kılıçlar yapan mesleği demirci olan bir millettir. Altay Türk mitolojisine göre; demiri ilk işleyen Demir (Temir, Temür, Timür) Han’dır. Karaçay Balkar Türklerine ait İskit/Hun/Nart mitolojisine göre ise Demir cevherini ilk işleyen kişi Demirci Debet/Devet'tir.

Çin kaynaklarında Gök-Türklerin mesleğinin demirci olduğundan hatta Ru-Ruların/Juan-Juanların Göktürklere mesleği demirci diye kız vermediklerinden bahseder. Yine Çin kaynaklarında  Altay-Tanrı dağlarında demir madeninin çokça bulunduğu ve Türklerin bu demir cevherini işlediklerinden bahseder. Yine Bizans Tarihçisi Menander: Gök-Türklerin demircilikle meşgul olduğunu Bizanslılara işledikleri demirleri satmaya çalıştıklarından bahseder.

Fatih Mehmet Yiğit




























Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar