DANİŞMENDLİLERİN TÜRKLÜĞÜ VE DANİŞMENDLİ KARACAKURT TÜRKMENLERİ
Karacakurt Türkmenleri; Osmanlı arşiv kayıtlarından da anlaşılacağı üzere Danişmendli Türkmen taifesindendir. (1)
Danişmendiler ise Anadolunun fethinde aktif rol alan Selçuklular döneminde XI.YY da kurulan bir Türk/Türkmen Beyliğidir.Karacakurt Türkmenlerinin büyük Atası Anadolunun fatihi Seyyid Battal Gazi'nin torunu (Danişmend İbn-i Ali Taylu et Türkmanî) Danişmend Ahmed Gazi; Selçuklu Sultanı Başbuğ Alparslan'ın Danışmanı olup, Malazgirt savaşına Danişmendli Türkmenlerinin boy beyi olarak boyu ile birlikte katılmıştır. Danişmendli Beyliğinin kurucusu Danişmend Gazinin Malazgirt Savaşına da katılarak zaferin kazanılmasında tavsiyeleriyle manevi bakımdan önemli rol oynadığı kaydedilmiştir.(2)
İsmail Hakkı Uzunçarşılı'nın yayınladığı bir Danişmendli kitabesine göre; Selçuklu saltanat öğreticiliği yapan Danişmend lakaplı Ahmed Gazi'ye Türk soyundan olması anlamında ET-TÜRKMANÎ lakabı verildiği belirtilmektedir.(3)
Danişmendli Beyliği'nin kurucusunun İbn-i Taylu Danişmend Ahmed Gazi et Türkmanî'nin Türk Soylu olduğu Danişmend Gazi Destanında şu sözlerle anlatılmaktadır:
Melik Danişmend Gazi Resulun neslidir.
Müslüman kişidir, Türklük onun aslıdır.
(Danişmend Gazi Destanından)(4)
Danişmend Ahmed Gazi’nin Türkmen Beyi olduğu Danişmendliler beyliğinin Türkmen Beyliği olduğu XVI. yüzyıl Osmanlı tarihçilerinden Cenâbî Mustafa'ya ait Aylemü'z-zâhir adlı eserinde şu şekilde anlatılmaktadır:
Anadolu'da Hüküm Süren Dânişmendli Hânedânı
Dânişmendliler'in ilk hükümdarı Melik Dânişmend Ahmed el- Gâzî'dir. O, Emîrü'ş-şerîf, yiğit, cesur ve birçok savaş ve fetihler yapmış, Ebû Muhammed Ca'fer el-Battâl b. Sultan Hüseyin b. Rebî' b. Ali b. Abbâs el-Muttalibî el-Alevî el-Hüseynî'nin yakınlarındandır. Kitaplar, onun menkıbeleri ve övünülecek işleri ile doludur. Seyyid Ca'fer'in türbesi Anadolu köylerinden birindedir. Mesîha diye adlandırılan bu köy,İstanbul yakınlarında ve Kütahya'ya bağlı olup bugün Seydî Gâzî (Seyit- gazi) adıyla bilinmektedir. Bugün burası hayır ve uğur uman pek çok insanın uğradığı bir ziyâretgâhdır.
Şemseddin Ahmed Dânişmend Gâzî, Ali b. Mızrâb ET-TÜRKMANÎ'NİN oğludur ve anne tarafından Seyyid Ca'fer ile akrabadır. Çünkü o sırada Malatya hükümdarı olan Emîr Ömer b. Nu'mân b. Ziyâd'ın çocuklarından Ömer b. Ma'addî, Seyyid Ca'fer'in kızkardeşi Şerîfetü'l- aleviyye ile evlenmişti. (Bu evlilikten doğan kız çocuğu) yukarıda sözünü ettiğimiz (Dânişmend) Ahmed (Gâzî)'in annesidir. Sonra mezkûr Emîr Ömer, Melik Dânişmend Gâzî'nin annesi olan, kızı Nazaru'l-Cemâl'i dönemin ileri gelenlerinden Ali b. Mızrâb ET-TÜRKMANÎ el-Hârizmî ile evlendirdi. Bu evlilikten mezkûr Ahmed dünyaya geldi. Ahmed (Dânişmend Gâzî), edep ve terbiye üzere yetiştirildi. İlim tahsil etti ve bu hususta büyük bir başarı gösterdi. Bundan dolayı kendisine Türkçe'de "öğretmen” anlamına gelen "Dânişmend” ismi verildi. Sonra silâh kullanmayı öğrendi ve bunda ustalık kazandı.
Adı geçen Ahmed (Dânişmend Gâzî) ve onun akrabası Sultan Tûrasân (Tûrsân) b. Ali b. es-Seyyid el-Ca'fer el-Battâl her zaman onunla birlikte olup kardeş gibi geçiniyorlardı. İlmî birikim ve anlayışta,iyilikte, kuvvet ve cesârette birbirlerine çok yakındılar. Atalarının yolundan giderek savaş ve cihat etmek hususunda anlaştılar ve Bağdât'taki Abbâsî halîfesine elçi göndererek ondan cihat için izin istediler. Halîfe de onlara izin vererek sancak ve menşûr gönderip, fethedecekleri ülkelerin valiliğini de onlara verdi.
Sonra Ahmed ve Sultan Tûrasân, hicrî 360 yılı Receb ayının bir Cuma gününde (Nisan-Mayıs 971) 40.000'e yakın askerle Malatya'dan hareket ettiler. Sultan Tûrasân, askerin yarısı ile ayrılıp İstanbul tarafına hareket etti. Rûm ülkesinde birçok fetihler yaptı ve sonunda İstanbul kapılarına ulaştı, oranın halkıyla savaştı. Boğazın kenarında Alemdağı denilen yüksek bir dağın tepesine bir kale yaptırdı. Bu kalede yerleşerek onların üzerine akınlara başladı. (Bir müddet sonra) Adamlarının sayısı azaldı ve erzakı tükendi, güçleri zayıflayınca, kâfirler onlara hücum ederek son neferlerine kadar hepsini öldürdüler ve kalelerini yıktılar. Bu dağ şimdi Allahü Teâla'nın keremiyle, duâların kabul olunduğuna (inanıldığı için) ziyârete gidilen mübârek bir yerdir.
Melik Dânişmend Ahmed harekete geçerek 20.000'den fazla askeriyle Sivas'a hücum etti. Ebû Muhammed Ca'fer el-Battâl, bu şehri bina ve tamir ettirmişti. Sonra o ölünce, Tokat hükümdarı büyük bir kafile hazırlattırdı ve sandıkların içine silahlı adamlar yerleştirdi. Diğer adamlarını da şehir yakınlarında pusuya yatırdı. Kafile kaleye girdiğinde (sandıktaki) adamlar (dışarı) çıktılar ve kılıçlarını çekip kale halkına hücum ederek geri kalan askerlere kapıyı açtılar. (Böylece dışarıda gizlenmiş olan) askerler de içeriye girdiler ve şehri ele geçirdiler. Orada bulunan Müslümanları öldürdüler ve şehri tahrip ettiler. Şehir ve kale, Melik Dânişmend'in orayı ikinci defa tamir edişine kadar harap olarak kaldı. Melik Dânişmend, orayı silah ve askerlerle doldurdu ve burayı tahkim ederek bir İslâm kalesi haline getirdi. Sonra Melik Dânişmend Tokat üzerine yürüdü ve orayı fethetti. Ganimetleri ele geçirdi.
(Tokat'ta) bir miktar asker bıraktıktan sonra yürüyüşüne devam ederek, Sîse'yi yani Kûmenât (Kûmnât)'ı fethetti. Eski bir şehir olan Sîse'yi Ayrec b. feridun kurmuştu. O, büyük bir şehir olup içinde 360 kilise vardı. Bugün mamur (durumda) ve büyük bir köydür. (Melik Dânişmend buradan) sonra Kâşân'ı yani Turhal'ı fethetti ve (şehri) tahrip edip mallarını ele geçirdi. Sonra orada bulunan Karkariye ismindeki diğer bir şehri fethetti. Müslümanlar (burada) büyük sıkıntı ve çile çekmişlerdi. Burası fethedilince Melik Dânişmend şehrin yerle bir edilmesini emretti. Bunun üzerine emir yerine getirilip şehir yıkılarak geriye kalan kalıntılar, Kaz gölü diye isimlendirilen suyun kenarına atıldı. Sonra kâfir milletler Rûm, Gürcü, Ermeni ve Franklar toplandılar, Müslümanların üzerine yürüyüp onlarla çok çetin bir savaşa girdiler Ancak, Allahu Teâla'nın yardımıyla Müslümanlar, kâfirleri hezimete uğrattılar.
Sonra Melik Dânişmend, Kangırı şehrini fethetti. Oraya cesur bir adam olan Karatekin'i emîr olarak tayin etti. Şimdi Çankırı'da Karatekin Bey ve hanımı Meryem Hâtûn'un kabri üzerinde yüksek bir türbe bulunmaktadır. Sonra Melik Dânişmend o civardaki kâfir ülkesinin başkenti olan Harşene (Amasya)'yi fethetmek üzere harekete geçti. Harşene hükümdarı Şettât, şehirden çıkarak Melik Dânişmend ile çok şiddetli geçen bir savaş yaptı ve sonunda mağlup oldu. Müslümanlar, şehir (önlerinde) karargâh kurup burayı muhasara altına alarak savaş yoluyla fethettiler. Sonra Melik Dânişmend bugün Çorum olarak adlandırılan Yankûniye'yi fethetmek üzere hareket etti. (Şehir önüne gelindiğinde, Müslümanlar) karargâh kurarak burayı muhasara ettiler. Ancak (şehri) büyük gayret ve uğraşlardan ve şiddetli savaşlardan sonra fethedebildiler. (Müslümanlar) bir hayli esir ve ganimet aldılar. Fetih günü bir elçi gelerek Melik Dânişmend'e bir oğlunun doğduğunu haber verdi. Melik Dânişmend, fetih ve doğum (münâsebetiyle) sevindi ve oğluna Gâzî adını verdi. Sonra Osmancık adındaki bir kumandanını 5.000 kadar adamla Kastamonu'yu fethetmek (üzere) gönderdi. (Osmancık, yolu üzerindeki) Eflanûs kalesini fethetti. Bugün Eflanûs, fâtihinin ismiyle “Osmancık” olarak adlandırılır. Orada gümüş madeni vardı. (Emîr Osmancık) oradan büyük (miktarda) gümüş aldı ve Melik Dânişmend adına para (sikke) bastırdı. Bu (Dânişmendliler'in) adına bastırılan ilk paradır.
Sonra Emîr Osmancık Kastamonu'yu ve diğer kaleleri fethetti. Sonra Melik Dânişmend Dârü'l-İkbâl olan Harsâ- nûsiye'yi fethetmek (üzere) harekete geçti. O, eski bir şehir olan Niksar'dır. Bu şehrin dünyanın en büyük şehirlerinden olduğu söylenir. Bugün burada halk arasında meşhur olan ve Ayvaz olarak isimlendirilen kaynağı, şehirden millerce uzaklıkta bulunan sıcak bir su vardır ki, o pınar şehrin ortasında idi. Orada Tomâtoğrus adında hayli büyük bir kilise vardı. Öyle ki, oradaki en büyük binalardan biri idi. Bugün izleri (hâlâ) oradadır. Müslümanlar şehri fethedinceye kadar çok ciddî bir şekilde savaştılar ve büyük bir cihâd yaptılar. (Sonra) oradaki ganimetleri aldılar.
Melik Dânişmend şehrin muhafazası için bir miktar asker bıraktı ve ordusunun bir kısmıyla da Cânîk ülkesini fethe gitti. Oradaki Helekbend kalesi önünde karargâh kurdu. (Bu kale) çetin ve sağlam bir kale idi. Sonra savaş oldu. Kaleden atılan bir ok Melik Dânişmend'in bacağına isâbet edince Niksar'a geri döndü. O, Niksar'a vardığında (orada bulunan) halkın isyan edip itaatten çıktığını ve şehirde bulunan Müslüman askerleri öldürdüklerini gördü. (Bunun üzerine) Melik Dânişmend onlarla ikinci defa savaştı. Kâfirler yenilip, şehir onlardan alınıncaya kadar şiddetli savaşlar oldu. Kâfirlerin büyük bir kısmı öldürüldü. (Melik Dânişmend) Şehri yıkıp yaktı ve oradaki mamur yerlerin çoğu yandı. Sonra Helekbend'i kâfirlerden almak için o tarafa ikinci defa hareket etti. (Fakat) savaştılar, yine bir ok (gelerek) Dânişmend'in göğsüne saplandı ve sırtını deldi. Müslümanların tamamı mağlup oldu ve Niksar tarafına yöneldiler. Niksar'a geldiklerinde Melik Dânişmend Ahmed el-Gâzî vefat etti. Dânişmend Gâzî Niksar'da defnedildi.
Bugün mezarı büyük bir ziyaretgâhdır. Halk teberrüken burayı ziyaret eder. Yöre halkı Dânişmend Gâzî hakkında büyük bir saygı besler ve buranın mübârek bir yer olduğuna inanırlar. Allahu Teâla onun bereketinden bizi de faydalandırsın. O, atası Ebû Muhammed Ca‘fer el-Battâl'dan sonra Anadolu'nun ilk fâtihidir.
Melik Dânişmend diye meşhur olan Ahmed ölünce, kâfirler Müslümanları mağlup ettiler ve fethedilen şehirlerin büyük bir bölümünü geri aldılar. Melik'in ordu kumandanı ve veziri İltekin el-Artukî ve Harşene hâkimi Şettât'ın kızı Efrumiye, Dânişmend diye meşhur Melik Gâzî Muhammed b. Melik Ahmed'i Abbâsî Halîfesi el-Muktedî Biemrillâh'dan yardım istemek için Bağdad'a doğru götürdüler. Abbâsî Halifesi el-Muktedî, onları gayet iyi karşıladı, istediklerini yerine getirerek Sultan Melikşâh b. Alp Arslan es-Selçukî'ye bir (elçi göndererek) Rumlar'a karşı ondan yardım istedi. Sultan Melikşâh da, onlara yardım etmesi için Süleyman b. Kutalmış b. İsrâil'i yanına çağırdı ve ona Türkler'den ve diğer milletlerden oluşan büyük bir orduyla Anadolu'ya yürümesini emretti.
Süleymanşâh, Melikşâh'ın emirlerini yerine getirmeyi kabul ederek Bağdad'a doğru hareket etti. Halîfenin (huzurunda) toplandılar. Halîfe onu zafer ve fetihle müjdeledi. Sonra Melik Gâzî Muhammed'i tavsiye etti. (Halîfe), Melik Gâzî ile Süleymanşâh'ın kızkardeşinin nikâhını kıydı; Süleymanşâh ile Melik Gâzî'yi Anadolu'ya gönderdi. Anadolu sınırına ulaştıklarında onları Rum kâfirleri karşıladı. Süleymanşâh ve Melik Gâzî, kâfirlerle savaştılar. Müslümanlar düşmanı hezimete uğrattı ve zafer kazandılar. Gece Melik Gâzî'nin bir oğlu oldu ve ona, fetih temenni ederek “düşmanı kahreden” manasına gelen Yağıbasan ismini verdi. Sonra kâfirlerin ülkesinin büyük bir bölümü olan Kayseri'yi ele geçirinceye kadar onlarla savaştılar. Süleymanşâh tahta çıkarak burayı merkez yaptı ve burada yerleşti.
Süleymanşâh, Melik Gâzî'yi TÜRKMENLER'DEN bir grup ile (düşmana karşı gönderdi). Melik Gâzî daha önce babasının almış olduğu yerleri geri aldı. Melik Gâzî Muhammed b. Ahmed Dânişmend, babasının tahtına oturdu ve iyi bir hayat sürdü. Halfet b. İltekin'i vezir yaptı. İltekin, babası Melik Dânişmend'in veziri idi. O, hükümdar ailesine mensup olup kahraman birisi idi. Amasya'da bulunan Halîfet Medresesi'nin onun tarafından yaptırıldığı söylenir. Melik Gâzî, babası Saîdü'ş-şehîd Melik Dânişmend Ahmed el- Gâzî'nin (mezarının) yanına, gelene gidene yemek verilen güzel bir imâret yaptırdı. Bu olay 470 (1077/1078) yılı civarında meydana geldi. Süleymanşâh ölünce Melik Muhammed (bunun hâkim olduğu) birçok şehri aldı. Melik Gâzî 493 (1099/1100) yılında büyük bir ordu topladı ve Malatya'daki Franklar (Haçlılar) üzerine yürüdü. Oranın halkı, Haçlıların büyüklerinden olan Antakya hâkiminden (prensinden) yardım istedi. (Antakya hâkimi yardıma geldi) ve yenildi. Sonra çok miktarda askerle geri döndü. Melik Muhammed (Bohemund ile) savaştı ve onu mağlup ve esir etti. Onun esâreti 496 (1102/1103) yılına kadar devam etti. Sonra kuvvetlendi ve onun askerlerinin çoğunu öldürdü. Malatya yakınlarında kâfirlerle savaştılar, onları mağlup ve esir edip ülkelerini ele geçirdiler.
Melik Gâzî 528 (1133/1134) yılında Suriye'deki Franklar'la (Haçlılar'la) savaştı ve onlardan çoğunu öldürdü39. Hama hâkiminin tarihinde de bahsettiği gibi Malatya, Sivas, Amasya, Niksar, Tokat ve diğer sınır şehirlerinin hükümdarı Melik Gâzî Muhammed b. Ahmed 537 (1142/1143) yılında vefat etti. Ondan sonra yerine cesur, dirâyetli, âdil ve yaşantısı güzel olan, oğlu el-Gâzî melik Yağıbasan b. Gâzî Bey b. el-Melik Dânişmend hükümdar oldu. Yağıbasan'dan sonra bu aileden onun gibi bir hükümdar daha çıkmadı. Anadolu'da birçok fetihlerde bulundu ve Frank ve Rum hükümdarlarını defalarca mağlubiyete uğrattı. Geniş topraklar üzerinde hükümdar oldu. Malatya, Sivas, Erzurum, Amasya, Niksar, Tokat, Sunisa, Osmancık, Çorum, Ankara, Kayseri, Canik memleketi ve diğer şehirlerin hâkimi idi. Bunlar büyük şehirlerdir, bunların içinde yer alan küçük şehirler de vardır. 560 (1164/1165) yılında Konya ve Aksaray hükümdarı olan Kılıç Arslan b. Mesud b. Kılıç Arslan es-Selçûkî ile Malatya, Sivas ve diğer şehirlerin hâkimi Melik Yağıbasan arasında şiddetli savaşlar meydana geldi. Zaferi Yağıbasan kazandı. (Ancak) bilgili ve adaletli hükümdar Nizâmü'd-dünya ve'd-dîn Ebû'l-Muzaffer Yağıbasan Muhammed b. Ahmed, 562 (1166) yılı civarında vefat etti.
O, Niksar'da kendisinin yaptırdığı medresenin karşısında inşâ edilen türbeye defnedildi. Allah rahmet etsin. Adâletli, hayırsever, dindar, Allah yolunda savaşan, ibâdete düşkün, yaşantısı güzel, muzaffer, ileri görüşlü bir hükümdar idi. Allah yolunda birçok imâretler, medreseler, mescitler yaptırmıştır. Tokat ve Niksar'da bulunan Yağıbasan medreseleri ona nisbet edilir. Melik es- Saîd Yağıbasan'ın ölümünden sonra gerçekte bu ailenin gücü zayıfladı. Sonra bu ülkenin başına Yağıbasan'ın kardeşinin oğlu İbrahim b. Muhammed b. Ahmed eş-Şehîr hükümdar oldu. Adı geçen İbrâhim'in kardeşi Zünnûn b. Muhammed b. Ahmed Kayseri'yi ele geçirdi. Şâhinşâh b. Mesud b. Kılıç Arslan da Ankara'ya hâkim oldu. (Sonra) Adı geçen hükümdarlar aralarında kararlaştırdıkları şartlar üzerinde karar kılıp bir antlaşma yaptılar. Sonra Melik İbrahim öldü. Ondan sonra yerine oğlu Melikü'l-âlem Şemsü'd-dünyâ ve'd-dîn Zahîru Emîri'l- mü’minîn Ebûl Fidâ‘ İsmâil b. İbrâhim geçti. Melik İsmâil 564 (1168- 1169) yılında vefat etti. Adı geçen hükümdar İsmâil Niksar'da defnedildi. Mezarının üzerine yüksek bir kubbe inşâ edildi. Sonra bu memleketi Zünnûn b. Muhammed b. Dânişmend ele geçirdi. Onun zamanında Dânişmendliler Devleti gerçekten zayıflamıştı. Selçuklu (Türkiye Selçuklu Devleti) Devleti de kuvvetlenmişti. Zünnûn, Kılıç Arslan (II. Kılıç Arslan) ile mücadele edemedi. Kılıç Arslan da onun ülkesini elinden çekip aldı. Zünnûn ise, Suriye'ye giderek, Suriye hâkimi Nûreddîn eş- Şehîd'den Kılıç Arslan (ile mücadele etmek) için yardım istedi. Nûreddîn'in bizzat kendisi ona yardım etti. Nûreddîn, Kılıç Arslan'ın ülkesine doğru harekete geçerek 568 (1172/1173) yılında onun (hâkimiyeti altındaki) bazı yerleri istilâ etti. Sivas'ı geri alarak Zünnûn b. Dânişmend'e verdi ve (sonra da) Suriye'ye döndü.
Nûreddîn eş-Şehîd, 569 (1173/1174) yılında vefat edince, Kılıç Arslan Sivas'a geri döndü ve orayı Zünnûn'un elinden çekip aldı. Dânişmendoğulları'nın hüküm sürdüğü şehirlerin tamamı Kılıç Arslan'ın hâkimiyeti altına girdi. Zünnûn kızgın (bir halde) gitti (ayrıldı). O, bu aileden (Dânişmendoğulları) gelen son hükümdar idi. En doğrusunu her türlü noksanlıklardan münezzeh olan Allahu Teâlâ bilir. (Çünkü) O, doğruluk ve dürüstlükle hüküm verir. (Bu bilgileri yazarken) Hama hâkiminin tarihi ve Hasan b. Ali et- Tokâtî'nin el-Kâ’in fî-beyâni'd-Devletü'd-Dânişmendiyye adlı eserinden aldım.(5)
Yukarıdaki tarihi anlatıdan da anlaşılacağı üzere Danişmendliler Türkmenlerden müteşekkil Türk soylularca kurulan Türkmen Beyliği Anadolunun Türk fatihleridir.
Danişmend Ahmed Gazi et Türkmanî'nin çocuklarına Yağı Basan (eski Turkçede: Düşman Basan anlamında) Gümüş Tekin ("Tekin" Eski Türkçede "Tigin" anlamında Kağan çocuğuna verilen ünvandır.) gibi Türkçe isimler verilmesi ve bu isimlerle tarihi kaynaklarda anılması. Danişmendliler Beyliğinin bir Türk Beyliği olduğunun en büyük delilidir.
Fatih Mehmet Yiğit
Kaynakça:
1-Prof.Dr.Yusuf Halaçoğlu/Anadolu'da Aşiretler, Cemaatler, Oymaklar/ Türk Tarih Kurumu yayınları (2009) Sayfa: 1262
2-Reşidüddin'in Cami'ut-tevarih sayfa:33/34,Cami'üd-düvel sayfa:131, Zahiruddin Nişaburi,Selçukname sayfa:25,Reşidüddin'in Cami'ut-tevarih sayfa:38
3-İ. Hakkı Uzunçarşılı, Kitabeler, I, İstanbul H.1345, s. 70.
4-Danişmend Gazi Destanı Mehmet Sert, Dr. Bekir Biçer AKÇAĞ YAYINLARI
5-CENÂBÎ'YE GÖRE DANİŞMENDLİLER, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü Dr.Muharrem KESİK,Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi 4, İstanbul 2001, 227-250.
DANİŞMENDLİ KARACAKURT TÜRKMENLERİ ve Tarihi ile ilgili aşağıdaki bağlantıda daha fazla bilgi edinebilirsiniz: https://karacakurtturkmen.blogspot.com/2017/11/danismendli-karaca-kurt-turkmenleri.html?m=1
Yorumlar
Yorum Gönder