Köpekler, Canis lupus (Bozkurt) Kurt familyasının alt türüdür.


Köpeklerle insanların ve dahi Türklerin dostluğu; insanlık tarihi kadar eskidir. Sibirya, Saymalı Taş ve Tamgalısay kaya resimleri incelendiğinde köpeği ilk evcilleştirenlerin Türkler olduğu, Buzul çağında Türklerin köpeklerle Mamut avladıkları, kızaklarla kaydıkları, birlikte avlandıkları görülür.

 

































































Tarih boyu; Köpeklerle insanlar ve özelde Türkler dost olmuş köpekler; hem canımızı, hem malımızı, sürü ve davarlarımızı, evimizi barkımızı korumuştur. 


Türklerin köpeklerle dostluğu İtemgen, Barak gibi bazı Türk boylarına da köpek türü ismi verilmesine neden olmuştur.


Türklerin hayvan sevgisinden Fransız Şair ve Tarihçi Lamartine, şöyle bahseder:


“Türkler; kuşlara, köpeklere, velhâsıl Tanrı’nın yarattığı herşeye saygı gösterirler; bizim memleketlerde başıboş bırakılan veya eziyet edilen bu zavallı hayvan cinslerinin hepsine şefkat ve merhametlerini teşmil ederler.”


İngilizlerin İstanbul’daki elçisi Paul Ricaut (Türkiye gözlemlerinde) konu hakkında şu tespitlerde bulunur:


“Fakir insanlar için kurulan aşevlerinde insanlardan başka, kedi ve köpek gibi hayvanlar da doyurulduğu gibi, sırf kedi ve köpek gibi hayvanlar için özel vakıflar da kurmak âdetti. Bâzı şehirlerde kediler için yapılmış binâlar bulunuyordu. Gıdâları için vakıflar kurulmuş; kedilere hizmet için vekilharçlar ve uşaklar tahsis edilmiştir.”


Osmanlının son dönemleri ve Cumhuriyet dönemi Kırsaldan şehirlere göç ile birlikte; Yatay ve Doğayla iç içe mimariden dikey mimari ve çarpık kentleşmeye geçişle derin yoksullaşmanında etkisiyle eski dostlarımıza bakamaz hale gelinmiştir. Süreç içerisinde; kontrol ve ıslah edilmediğinden başıboş köpeklerin sayısı artmış, aç kalan köpekler sürü psikolojisi ile birlikte hareket ederek insan yaşamını tehdit eder duruma gelmiş bir çok vatandaşımız köpeklerce ya öldürülmüş ya da yaralanmıştır. Tabiri caizse eski dost düşman olmuştur.


Peki bu sorun nasıl çözülür? diye sual edilecek olursa: 


Önce; Her ilde köpeklerin yaşamına uygun insanlara zarar veremeyeceği ve çiftleşip üreyemeyecekleri güvenli ve korunaklı alanlarda ölünceye kadar yaşayacakları etrafı çiftlerle korunaklı yarı açık barınaklar doğal yaşam alanları kurulmalı. Sokaklarda başıboş köpek olmamalı,  Köpeklerin gıda ihtiyaçları ise; belediyelerce veyahut genel bütçeden karşılanmalı uyutma adı altında kesinlikle köpekler öldürülmemeli yaşam haklarına saygı duyulmalıdır. Sahiplenmek isteyen olursa da sahiplendirilmeli. Ayrıca sahipli köpeklerde ağızlıksız ve tasmasiz dolaştırılmamalı. Bakımları kontrol edilmeli. Kötü muamele gösterilmesine göz yumulmamalıdır.

Sokak kedileri ise; sokakta yaşamalı popülasyonları nüfus artışı kontrol edilmelidir. Zira kedinin olmadığı yerde fare ve börtü olur. Farenin olduğu yerde ise bulaşıcı hastalıklar yayılır.

Töre yol budur.

Can dostlarımıza son görevimizi layıkıyla yapalım. Öldürmeyelim, köpeklerin yaşamına uygun insanlara zarar veremeyeceği ve çiftleşip üreyemeyecekleri güvenli ve korunaklı alanlarda ölünceye kadar bakalım yaşam haklarına saygı duyalım. Ayrıca Kangal, Akbaş, Aslanbaş, Karabaş, Barak, Zağar, Aksaray Malaklısı, Kars çoban köpeği, Trabzon zerdavası, kopoy, çatalburun, Türk tazısı, Karadeniz dağ köpeği, Anadolu çoban köpeği gibi yerli köpek türlerinin ise belirli miktarda üretim merkezlerinde ihtiyaç doğrultusunda üretilmesi ve gelecek nesillere aktarılması gerekmektedir

Fatih Mehmet Yiğit 

























































Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar