YUNAN MİTOLOJİSİNDEKİ; TÜRK KÜLTÜR İZLERİ 

Günümüzde Yunan Mitolojisi olarak bilinen bir çok Efsanenin kökeni eski Türk Destanlarına dayanmakta olup; İskit Saka Türkleri başta olmak üzere Truvalılar ve onların devamcısı Etrüskler vasıtasıyla Yunan-Grek kültürüne geçmiş, zamanla bu destanlar Yunan Grek kültürüne mal edilmiştir.

Örnek vermek gerekirse:


-APOLLON/APULU:



Yunan Mitolojisindeki Apollon efsanesi Kökeni Türk kültürüne ve Türk Destanlarına dayanmaktadır.


Açıklamak gerekirse "Apollon" Etrüsk Mitlerinde "Apulu" ismi ile anılır.


Orfe öğretisinde sezgi, ilham ve vicdanın sembolü olan Apollon'dan Yunan mitolojisinde kökeni Luvi dilinde ışık anlamına gelen, kurt anlamındaki “lyk” (Latincede lux biçimine dönüşmüştür) sözcüğünden türeyen "Lykya"'lı olarak söz edilir. Likyalı sıfatının Apollon adının aslı olduğu, bir iddiaya göre, Etrüsk dilinde bir ilahı belirtmek üzere kullanılan Aplu, Apulu ya da Aplum adıdır.


Yunan Mitolojisinde Apollonun doğuşu ve özelliklerinden şu şekilde bahsedilmektedir:


"Zeus ile Leto'nun oğlu olan Apollon kayalıklı ve çorak Delos Adası'nda bulunan Cynthus Dağı'nın eteklerinde yetişen bir palmiye ağacınım gölgesi altında doğar. 

Şairler bebek tanrı gün ışığına baktığında yeryüzünün gülümsediğini ve Delos'un kendisine bahşedilen bu şerefle çok gururlanıp kendisini altın çiçeklerle kapladığını, kuğuların adanın çevresinde toplandığını ve Delia perilerinin bu doğumu neşeli şarkılarla kutladığını yazmışlardır.

Hera'nın acımasız işkenceleri yüzünden Delos'a gitmek zorunda kalan mutsuz Leto sığındığı yerin keyfini çıkaramamaktadır. Düşmanı tarafından hala işkence gören genç anne bir kez daha kaçmak zorunda kalır ve yeni doğan bebeğini tanrıça Themis'e emanet etmeye karar verir. 

Themis dikkatli bir şekilde aciz bebeğin altını bağlar ve onu balözü ve ölümsüzlük yiyeceğiyle besler. Tanrıların yiyeceğini yer yemez, bebek APOLLON BACAKLARINI SARAN KUMAŞLARI YIRTAR. Şaşkına dönen tanrıçanın gözleri önünde ilahi bir güce ve güzelliğe sahip tamamen gelişmiş genç bir delikanlıya dönüşür. 

Babası Zeus'un isteğini insanlara duyurmak isteyen Apollon bir lir ve bir YAY ister ve "Altın lir benim dostum, eğri gümüş yay benim zevkim olacak ve kehanetlerde karanlık geleceği bildireceğim," der. Bu sözlerle Olympos'a çıkar. Zeus'un oğulları arasındaki en güzel ve en şerefli olanın Apollon olduğunu kendisine söyleyen tanrılar tarafından çok sıcak bir şekilde karşılanır." 


Yukarıdaki Destan incelendiğinde Apollon'un doğdunda (Tıpkı Oğuz Kağan ve Turk Destan kahramanları gibi) o kadar hızlı büyür ki; BACAKLARINI SARAN KUMAŞLARI YIRTAR.

Halen Türkçemizde Uzuvları, Baldırı geniş anlamında Apul sözcüğü kullanılmakta olup, gürbüz iri çocukların bacaklarını açarak (salına salına yürümek) yürüyüşünü anlatmak için "Apul apul yürümek" deyimi kullanılmaktadır. Truvalıların devamcısı Türk soylu Etrüsklerce "Apollon" için "Apulu" denilmesi Yunan Mitolojisindeki olay dikkate alındığında  Türk kültür ve dilinde bir karakter ortaya çıkar yine Mitolojik kahraman "Apollon'un gümüş bir yayla usta bir okçu olarak betimlemesi Türk Destan kahramanlığının simgesidir. Zira ok ve yay Türklerde hakimiyet ve Türklüğün sembolüdür. Ayrıca Apollonun/Apulu mitinde Kurt ve Kuzgun sembolü yeralır. Kurt ve Kuzgun Türk Mitolojisinde (Türeyiş, Ergenekon, Bozkurt ve Bögü Kağan/Buku Tegin Destanlarında olduğu gibi) ve Türk Şamanizminde/Kamlıgında sıklıkla kullanılan Türk Hayvan sembollerindendir.


Apollon Mitinde yeralan Ölüm meleği ile mücadele hikayesi Oğuzname Dede Korkut Destanlarında yeralan Deli Dumrul hikayesi ile benzerlikler gösterir; Deli Dumrul hikayesinde insanların canlarını aldığı için ölüm meleğine kızan Deli Dumrul ona meydan okur lakin ölüm meleği Deli Dumrul'un sırtını yere getirir. Deli Dumrul af diler. Ölüm meleği Deli Dumrulun canına karşı can bulması halinde affedeceğini söyler. Bunun üzerine Deli Dumrul yaşlı anne ve babasından canlarını ister. Annesi ve babası "can tatlı ogul" diye buna yanaşmaz. Bunun üzerine üzüntüye kapılan Deli Dumrul'un imdadına eşi yetişir. Deli Dumrul için canını vereceğini söyler. Bunun üzerine Deli Dumrul eşine "sensiz hayatın ne önemi var bende sensiz yaşayamam" der. İkisi birlikte canlarını almaları için ölüm meleğine gittiklerinde Ulu Tanrı Deli Dumrul ve eşinin birbirlerine olan sevgi ve fedakarlıklarından dolayı onları affeder. Onlar, yerine ölüm meleğinden Deli Dumrulun anne ve babasının canlarını almalarını ister.


Bu Efsanenin Apollon/Apulu Mitinde yeralan versiyonu şu şekildedir:


"Apollon dokuz yıl boyunca çobanlık yaparak sadık bir şekilde kralına hizmet eder. Kral da ona kibar Poseidon'un oğlu Pelias'ın güzel kızı Alcestis'in aşkını kazanmaya ve dikkatli bir şekilde davranır. Hizmet verdiği süre boyunca kral çalışır. Fakat babası Alcestis'i her kim bir aslanı ve vahşi bir domuzu arabaya koşmayı başarırsa ona vereceğini bildirir. İlahi çobanının yardımıyla Admetus bu zorlu görevi başarır ve Alcestis'i elde eder. Bu kralın sürgün edilmiş Tanrı'dan gördüğü tek iyilik de değildir. Apollon kralı için Kader tanrıçalarından ölümsüzlük armağanı da elde eder. Ama bunun bir koşulu vardır kralın son saatleri yaklaştığında ailesinden biri onun yerine ölmeyi isteyecektir. Ölüm saati yaklaştığında ve Admetus ölümün kıyısına geldiğini hissettiğinde, yaşlı anne babasından geriye kalan vakitlerini kendisine vermelerini ister. Fakat yaşlı biri için de "hayat güzeldir," bu yüzden annesi de babası da kendilerinden isteneni yapmayı reddeder. Bunun üzerine Alcestis kocası için ölmeye karar verir. Fakat kocası için kendi yaşamını gizlice ölüme adamış olan Alcestis'in tutulduğu ölümcül hastalık ne kadar hızlı ilerliyorsa Admetus da bir o kadar hızı bir şekilde iyileşmektedir. Fedakâr kadın son nefesini Admetus'un kollarında verir. Karısını mezara henüz koymuştur ki Herakles saraya varır. Admetus konukseverlik törenlerini o kadar kutsal sayar ki kaybı yüzünden sessizliğe gömülür. Ama arkadaşı neler oldugunu dinler dinlemez, cesur bir şekilde mezarlığa iner. Ölüm avlanmaya geldiğinde, olağanüstü gücünü kullanır ve onu kollarından tutarak güzel ve kahraman kraliçeyi ailesine geri vermeye söz verene kadar bırakmaz." 


Apollon/Apulu Miti ile Türk Destanlarındaki benzerlik sadece bunlardan ibaret değildir. Oğuzname Dedekorkut destanındaki "Tepegöz" tek gözlü dev Apollon/Apulu mitinde yeralır.




Yunan mitolojisinde alınlarının ortasında tek gözleri bulunan  Kiklop adı verilen devler. Uranüs ve Gaia'nın yani Gök ve Toprağın çocuklarıdır. Zeus'a şimşeği ve Ateş'i verenler onlardır. (Nitekim Kafkasya Karaçay Balkar Türk Destanında Sosuruk adı verilen Türk Destan Kahramanı; Tıpkı prometheusun Tanrılardan ateş çalması gibi; Emegen adı verilen devlerden ateşi çalar) konumuza dönersek Apollon/Apulu Mitinde: 

kiklop adı verilen tek gözlü devler (tepegözler), Apollon'un oğlu, sağlık ve hekimlik tanrısı olan Asklepios'u öldürür. Buna sinirlenen Apollon ise kiklop'u gözünden  öldürerek oğlunun öcünü alır.

Dede Korkut Oguznamede ise; Tepegöz adı verilen tek gözlü dev yaratık Oğuz elinde insanları öldürür yer ve halka zulüm eder Basat adlı Oğuz kahramanı Tepegöz gözünden öldürerek Halkının öcünü alır.


Apollon/Apullu Yunan Mitolojisinde tıpkı Artemis gibi Anadoludaki Proto Türk Ulusu Truvalıların hamisi ve koruyucusudur. Homerosun eserlerinde ve antik dönem efsanelerinde bu şekilde geçer. 


Yine Yunan Mitolojisinde Apollon/Apullu Güneşi, Artemis ise Ayı sembolize eder. Türk kültür ve sembolizminde Kün-Ay (Güneş ve Ay)/ Ay-Yıldız Türk Bayrağında yeralacak kadar önemli bir Türk sembolüdür.


Apollon/Apulu Frigya,Lidya, Truva, olmak üzere küçük Asya denilen Anadolu ve Trakyadaki Yunan/Grek olmayan Proto-Türk kültürlerde önemli bir yer tutar. Ayrıca Türkiyede birçok yerde Apollon/Apulu tapınağının bulunması (Didim Apollon Tapınağı Hekatonnesoi(Apollonnesoi), Ayvalık Adaları Hierapolis, Pamukkale-Denizli Khryse, Ayvacık'a bağlı Gülpınar beldesi, Killa Klaros, İzmir Klazomenai, Urla sınırları içindedir. Milet Myra, Demre Patara, Kalkan Pergamon, antik Bergama şehri Sardes, Lidyanın Başkenti, Manisa Tenedos, Bozcaada Telmissos, Bodrum, Gürece Tepeleri Side, Manavgat,Antalya) bu Mitin Yunan kültürüne sonradan taşındığını işaret etmektedir.


-TAURANLI (TURANLI) TAURİCA (TÜRK) ARTEMİS:


Yunan mitolojisinde avcılık, okçuluk ve ay tanrıçası olarak bilinen Artemis gerçekte İskit/Saka Türk Efsanesidir. Antik çağlarda İskit/Saka Türklerinin başkenti Kırım Taurica (Türk) Chersonnesus ismiyle bilinirdi. Bu nedenle Artemis Tauran (Turanlı) Artemis olarak anılmıştır. İskitler, Truvalılar ve devamcısı olan Traklar ve Etrüskler vasıtasıyla Grek kültürüne Artemis Miti geçmiş Etrüsk Türk Sanatındaki Artemis sanat eserleri zaman içerisinde Grek kültürüne mal edilmiştir. 

Yine İskit/Saka Türklerinin Efes bölgesini ele geçirmesi ve Efes şehrini kurması nedeniyle Efeste Artemis adına sunaklar yapılmış, Efesli Artemis doğurganlığın sembolü olarak adlandırılmıştır. Yine İskit Saka Türk şehri Efesten batı kültürüne Artemis miti aktarılmıştır. Artemis, Mitlerde tıpkı İskitli Amazon Türk kadın savaşçılar gibi Bekardır. Tıpkı onlar gibi Ok ve Yayla avlanır. Türk Şamanlar ve Türk Destan karakterleri gibi Geyik donuna (şekline bürünür) Geyik sembolizmi ile anılır. 

Hatta Antik Cografya ve Tarihçisi Strabon, Artemisin saçının İskit Saka Türklerinin başkenti yaptığı Samsun Termede (Artemis Tauropolis) bulundugunu daha sonra bu saçın Kapadokya bölgesine getirildiginden bahseder.(Strabon XII.2-C536)

Pausanias İskit Saka Türk kadın savaşçılarından Amazonların kurduğu Efes şehrindeki Amazonların efsanevi Miti Artemisin önemini ve onun adına yapılan tapınaktan şu sözlerle bahsetmektedir:

"Ancak tüm şehirler Efes Artemis'i'ne taparlar ve bireyler onu tüm tanrıların üzerinde saygıyla anarlar. Benim görüşüme göre, bunun sebebi Amazonların ünüdür, geleneksel olarak imajı adadıkları ayrıca bu kutsal alanın son derece eski olmasıdır. Ününe katkıda bulunan üç diğer nokta da vardır: insanlar arasında tüm yapıların ötesine geçen tapınak büyüklüğü, Efes şehrinin önemi ve orada yaşayan tanrıça ünü."(31/8)





-PROMETHEUS/SOSURUK:

Grek Mitlerinde yeralan Tanrılardan ateş çalarak insanlığa medeniyet ateşini taşıyan prometheus efsaneside kökeni İskit Saka Türklerine dayanan Kafkasya Karaçay-Balkar/Hun-Nart Türklerinin efsanesinden alıntıdır.

Türk Efsanesine göre; Türk Kahraman Sosuruk, Kafkasya Elbruz Dağları'nda mağaralarda yaşamakta olan Emegen denilen Devlerden ateşi çalar Nart Türklerine getirir. 


Grek Mitolojisinde ise; Prometheus, Tanrılardan ateşi çalıp insanlığa verdiği için bir ceza olarak Kafkasya Elbruz Dağlarına zincirlenir.


Türkolog Fatih Mehmet YİĞİT 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar