Ezelden güzelden gönlümüz geçmez
Biz aşığız Hakk’tan didar isteriz
Sofu ne söylersin kulak işitmez
Biz aşığız Hakk’tan didar isteriz
Sofu ne söylersin bilmem dilinden
Çünkü sen bilmezsin aşkın halinden
Bülbül vazgeçer mi gonca gülünden
Biz aşığız Hakk’tan didar isteriz
Bu derde düş olmuş Sırrı kan ağlar
Nar-ı hasret ile ciğerim dağlar
Bu derde düşenler cenneti neyler
Biz aşığız Hakk’tan didar isteriz
Türk Halk Türküsü
https://youtu.be/2oDvAoRzp2g
Bahse konu Türkü'de Ulu Türk Ozanlar Nesimi ve Yunus Emre etkisi görülmektedir.
"Sofu ne söylersin bilmem dilinden"
Sözleri Nesimi'nin:
"Arabi, Farisi bilmem, dile minnet eylemem"
Sözlerini hatırlatmakta. Zira Türk Ozanlar, Baba Erenler; Türkülerini, deyişlerini, Türkçe söylemişler, ibadetlerini Türkçe yapmışlar. Eski Türk inancında olduğu gibi ruhban sınıfı olmadan aracısız Tanrıya alkış kılmışlardır.
Zira Ulu Tanrı her dili bilir. Bunu İskit Saka Türk Bilge Dodindak: "Tüm diller, Tanrının kulakları için birdir." Sözüyle ifade etmiş binlerce yıl Kamlardan, Erenlere, Ozanlardan Aşıklara, Babalardan Pirlere, hep Alkış ve yakarışlarda (dualarda), Türkü, deyiş ve nefeslerde, Yesevi, Ahi, Babai, Bektaşi Türk kültüründe birçok eserde Arapça ve Farsça yerine Türkçe kullanılmıştır. Zira Arapça kutsal bir dil değildir.
Türküdeki
"Bu derde düşenler cenneti neyler
Biz aşığız Hakk’tan didar isteriz"
Sözleri de Yunus Emrenin;
Cennet cennet dedikleri
Birkaç melek, birkaç huri
Bana seni gerek seni
Şiiri ile;
Dağlar ile taşlar ile
Çağırayım mevlam seni
Gökyüzünde kuşlar ile
Çağırayım mevlam seni
Sözlerini hatırlatmakta. Zira eski Türk kültür ve inancında; Gökyüzü, yeryüzü, tabiat ve doğa, insanlar ve canlılar; Ulu Tanrının yaratılış mucizelerini gösteren tecellileridir. Bu anlayış çercevesinde İnsan tabiat kitabını okuduğunda, doğal olduğunda ve doğayla içiçe Töre üzere yaşadığında; Tanrı'ya erer, bunun yolu ise; Bilimle, hikmetle, yol ile yordamla, edep erkanla, anlamak ve yaşamakla mümkündür.
Her neye baksan; binbir esma, O'nun yüzüdür
Tanrının Işığı; gönlün gözün, bilip gördüğüdür.
Gökler yerler; yıldızlar çiçekler, türlü türlüdür.
Işık ışık, rengarenk tüm evren, O'nun süsüdür.
Şiirinde olduğu gibi
Bu nedenle Türk Erenler doğayla içiçe yaşamış halkın sorunları ile ilgilenmiş "insanların en hayırlısı, İnsana hizmet eden ve faydalı olandır." Düsturu ile Ahilik Türk Akılığı teşkilatını ve meslek kolları kurmuş, çalışmayı üretmeyi, paylaşmayı, birlik ve beraberliği, yardımlaşmayı ve dayanışmayı, okumayı, öğrenmeyi, doğayı korumayı ve yaşatmayı enbüyük ibadet bilmişler. Şekilcilikten, arapçılıktan, gösteriş amaçlı dindarlıktan, din inanç üzerinden sömürüden hep uzak durmuşlar, kadın erkek, zengin yoksul ayrımı yapmamışlar, sade bir şekilde halk arasında ve kimi zaman da dağlara tekkeler kurarak şamanlar/kamlar gibi doğayla içiçe yaşamışlardır.
Fatih Mehmet Yiğit
Türk Halk Türkümüzü bu anlayış ile bir daha dinleyelim.
https://youtu.be/2oDvAoRzp2g
Yorumlar
Yorum Gönder