TÜRK KÜLTÜR VE İNANCINDA "OK GİBİ OLMAK" VE "OKUMAK":





-OK TAMGASI: Türk kültür ve sembolizminde "OK" tamga ve sembolü; doğruluğu, dürüstlüğü, (okumayı) bilgiyi ve gücü sembolize eder. Aynı zamanda Koruyucu Amaçlı kullanılan bir sembolüdür.Türkler, bilge insan yetiştiren müesseselerine “okul” adı vermiş, “okumak” kelimesi de “ok olmak/bilge ve erdemli olmak” manasında “ok” kelimesinden türeyerek dilimize yerleşmiştir.

***

Okul; genç beyinlere, insanlığa hürmeti, millet ve memlekete sevgiyi, şerefi, bağımsızlığı öğretir. Bağımsızlık tehlikeye düştüğü zaman onu kurtarmak için izlenmesi uygun olan en doğru yolu belletir..!

ATATÜRK

***

Okumak, bilgi pınarıdır; Bilgi, ömrün ışığıdır. Oku da bil, Okuv - bilim bulağı, Bilim - ömir şırağı. Okı da bil, (Kazakistan) Türk Atasözü

***

Okun tüz gide

Okunun ucu kırılmaya

Türk Alkışı

(Türk Dilek Sözlerinden; Alkışlar, Kargışlar/Doç.Dr.Sami Akalın Kültür Bakanlığı, Ankara-1990, Halk Kültürünü Araştırma Dairesi Yayınları: 130 Halk Edebiyat Dizisi:36  Sayfa:134) 




(a)lp ol b(e)g (e)r(e)n (e)rd(e)[m…] U s(ï)nok …

Günümüz Türkçesi ile anlamı:

Alp (savaşçı,ulu,yüce ruhlu) ol bey!

Erdeme (bilgeliğe) eren ol, 

Başın (aklın,düşüncen, ustalığın) OK gibi(doğru) olsun…


Diğer okuma:

Ö, ok! (a)lp ol b(e)g (e)r s(e)n


Günümüz Türkçesi ile anlamı:

Düşün! Ok gibi alp ol bey. Sen, ersin 


Dağlık Altay Sakıyla-Kobı I 

Bengü Bitik Taş (Türkçe Yazıt)


(Anlamlandırma: Fatih Mehmet Yiğit)




Oğuz Kağan Destanı Uygur Harfli en eski nüshasından: 

 [oguz kağan sivindi, kül di . dakı ya-m] üç busğuluğ kıldı . dakı [ayddı), kim : ay, 'ağa­ lar, ya [bo]lsun sen:-ler-nüng: ya deg ok-lar-m kök-ke-çe adung, ·] dep dedi . k(e)ne andm song kök, dağ, dengiz köp kik-ler, köp kuşlar avia-ğu- lar-ı-dm song çal-da üç kümüş ok- [m) çapdı-lar; aldı-lar, ada-sı-ğa birdi-ler oğuz kağan sivindi, küldi . dakı ok- lar-m üçü-ge üleşdür-di . d(a)kı ayddı, [k]im : ay, ini-ler, aklar bolsun sen-ler- nüng; ya addı ok-m, ok-lar deg sen-ler bolung, dep dedi .


Türkiye Türkçesi ile:

Oğuz Kağan sevindi, güldü, yayı üçe böldü ve : 'Ey büyük (oğullarım), yay sizlerin olsun ; yay gibi okları göğe kadar atın'- dedi. Kök (Gök), Tağ(Dağ) ve Tengiz(Deniz) çok av ve çok kuş avladıktan  sonra, yolda üç gümüş ok buldular; aldılar ve babalarına verdiler. Oğuz Kağan sevindi, güldü, okları üçe üleştirdi ve: 'Ey küçük (oğullarım), oklar sizlerin· olsun. Yay oku attı : "sizler de OK GİBİ OLUN" dedi. 



Tarihte Ok ve Yayı icad eden ve bunu av ve savaş aracı olarak ilk kullanan Ulus, Türklerdir. Ok ve Yayın Türkler tarafından icat edildiğinin en büyük kanıtı; Hakasya, Tamgalısay, Saymalıtaş, Altay, Yenisey ve Orhun Bölgesinde yeralan kaya resimlerindeki ok ve yay ile av avlayan insan betimlemeleri ile İskit Saka Türk Kurgan buluntularından çıkartılan esyalardır.














Yine Ok ve Yay sözcüğü Kök Türkçe sözcüklerimizden olup Ok ve Yay Tamgası ok ve yay şeklinde resmedilmiş Gök-Türk Alfabesi denilen Türk Tamga yazısında Y ve oK harfleri bu tamgalardan Türk Yazısına geçmiştir. 



"Ok" sözcüğü veya Tamgası Türk kültüründe av ve savaş aracı "ok" sözcüğü dışında; Bilge ve Erdemli olmak, Ok gibi doğru olmak, Tanrı’ya adanmışlık” manasında kullanılır. Tasavvufi tabirle ifade etmek gerekirse “insanı kâmil” olmak anlamına gelmektedir. Nitekim Oğuz Kağan Destanında Oğuzhan çocuklarına "OK GİBİ OLUN" yani Bilge,Erdemli,Doğru  insan olun diye öğüt verir. Hunların Büyük Başbuğu Ulu Batur Mete (Modu) Kağan Çin imparatoriçesine yazdığı mektupta  Ok ve Yay kullanan tüm bozkır halklarını tek bayrak altında birleştirdiğini ifade eder.





TS’E-FU YUAN-KUİ tarafından Göktürkler ile ilgili Çince yazdırmış olduğu yıllıklarda Gök-Türkler şu şekilde anlatılmaktadır: “Göktürkler Hunlardan idi. Kabile isimleri Ashih-na dır….hepsi Altay dağında ikamet ederek demir işinde çalıştılar.Altay dağlarının şekli miğfere benzediği için (Tou-mou) onların dilinde miğfere T’chue(Tuğçe) denildiğinden dolayı bu onların ünvanı oldu…..deniliyorki;onların önceki ülkesi Hsi-hain’ın (Etsin göl) yukarı tarafında iken komşu devlet tarafından kadın  ve erkekleri küçük büyük fark etmeksizin hepsi öldürüldü.Sadece bir oğul sağ kaldı.Öldürülmeye kıyılmadı.Kolları ayakları kesilip büyük bir bataklığın içine atıldı.Dişi bir kurt vardı.Her et getirişinde bu oğlu besledi ve dolayısıyla ölmekten kurtardı…Gök-Türk’lerin soyu Altay dağlarında oturur. Onların geleneğinde hayvan sürüleri ile uğraşma işi vardır. Askerlerin savaş aleti olarak, YAY, OK, vızıldayan OK ucu, mızrak ve kılıç vardı.Yanlarında saklamak kuralına uygun taşıyorlardı.Sancaklarının üstüne altından kurt başı takarlar. Hükümdarların muhafızlarına Fuli(Börü) derler ki; Çince kurt demektir. Bu aslında kurtan doğduklarını gösterir eskiyi unutmadıkları içindir. Onun vergileri askerlik yapmak, at ve ekstra olarak çeşitli hayvandır. Arabalarının kenarlarına ağaç oymalar (çentik) ile hesap yaparlardı. Ayrıca altın uçlu OKU balmumuna sürme ve mühür olarak kulanma geleneği vardı.”


Türklerin Atası sayılan İskit Saka Türklerinden Hun,Gök-Türklere, Selçuklu ve Osmanlı gibi Türk-İslam devletlerine değin Türklerce savaşçı; tolga, miğfer ve başlıklarında “Tanrı’ya ulaşma arzusu ve Tanrı’ya adanmışlık manasında” savaşçı başlıkları ve miğfer önlerinde ok uçlu savaşçı başlıkları, halı, Kilim, mimari ve sanat eserlerinde Ok ve Yay sembolünü kullanmışlardır. 











Türkler, bilge insan yetiştiren müesseselerine “okul” adı vermiş, “okumak” kelimesi de “ok olmak/bilge ve erdemli olmak” manasında “ok” kelimesinden türeyerek dilimize yerleşmiştir. Nitekim "Oku-Okuntu" sözcükleri eski Türk (Bengü Bitik Taş) yazıtlarda (okumak, çağırmak, davet etmek anlamlarında) kullanılmıştır.



Türklerde Oğuz kavramı boyların birliği manasında kullanılmıştır. Gy. Nemeth'e göre de,  Oğuz kelimesi Türkçede aynı  zamanda "kabile" (bir siyasî  kuruluşa bağlı kabile) manasına gelen "ok" sözüne  eski Türkçedeki  çoğul eki z ilavesiyle türemiş (ok + uz) olup, "kabileler"  demektir. 

“Bir araya gelen boylar(Üç Oġuz, Altı Oġuz, Sekiz Oġuz, Tokuz Oġuz gibi), kurdukları ittifak için oġuz kelimesini kullanabildiklerine göre, bu kelimenin “boylar, boylar birliği” anlamında tür adı olarak da kullanımının olması gerekir. Aksi takdirde, bir araya gelen boylar için oġuz kelimesinin kullanılması açıklanamaz. Çünkü, bu kelime Üç Oġuz, Altı Oġuz, Sekiz Oġuz, Tokuz Oġuz gibi birbirinden farklı ittifaklar için geçici olarak kullanılmıştır. Bu kelimenin ok “boy, boy teşkilatı” ve –z çokluk ekinden türeyip “boylar” anlamına geldiği kabul edilirse bahsi geçen cümleleri metnin bağlamına göre izah etmek daha kolay olur. Orhun yazıtlarında belirtildiği gibi Türük oġuz begleribodun eşidiñ cümlesi, Bilge Kağanın kendilerine bağlı olan ya da bir zamanlar bağlı olmuş olan boylara hitap ettiği yerde geçmektedir. Bu durumda bu cümle Türkiye Türkçesine şu biçimlerde aktarılabilir: Türk boylarının beyleri ve halkı, dinleyin/Türklere bağlı (= tâbi) boyların beyleri ve halkı, dinleyin yine aynı kitabelerde Oġuzı yeme tarkınç ol temiş geçen oġuz kelimesi de aynı şekilde“boylar” anlamında bir tür adı olarak düşünüldüğünde hem cümle daha anlamlı olmakta hem de metnin bağlamına uygun düşmektedir. Ayrıca ok-u-z (isim kökü + yardımcı ses + çokluk eki) şeklinde belirtildiği gibi oġuz kelimesindeki iyelik ekini yapı ve anlam bakımından izah etmek daha kolay olmaktadır. Bu cümle Türkiye Türkçesine şöyle aktarılabilir: (Kendisine bağlı) boyları da huzursuzdur,manasına gelmektedir.”

Türkolog Fatih Mehmet Yiğit

Yararlanılan Kaynaklar:

-Yenisey-Altay-Kırgızistan Yazıtları ve Kağıda Yazılı Runik Belgeler Rysbek Alimov, Fikret Yıldırım, İgor Kurmuşin , Emine Mozioğlu BİLGESU YAYINCILIK
-A73 (Möndür-Sokkon VI) ve A74 (Sakıyla-Kobı I) Yazıtları Üzerine Anlamlandırma Denemesi Muhammed Mustafa Bakır, Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,D İ L A R A Ş T I R M A L A R I
-RUNİK HARFLİ DAĞLIK ALTAY BÖLGESİ YAZITLARI EMİNE MOZİOĞLU
-OGUZ KAGAN DESTANI W. B A N G VE G. R. RAHMETi İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ EDEBiYAT FAKÜLTESi TÜRK DİLİ SEMİNERİ NEŞRİYATINDAN
-Büyük Hun İmparatorluğu Tarihi I-II. Cilt (Takım) Prof. Dr. Bahaeddin Ögel / Türk Tarih Kurumu
-Han Hanedanı Tarihi Hsiung-Nu (Hun) Monografisi, Ayşe ONAT, Sema ORSOY, Konuralp ERCİLASUN
-Tanrı-Kut/ Mete Kağan (Ulu Batur Destanı) Türkolog Fatih Mehmet Yiğit, Gece Kitaplığı Yayınevi
-Prof.Dr.Ahmet TAŞAĞIL/Gök-Türkler-1 TTK2003/ Sayfa:110-11-112
-Göktürk Yazıtlarında Geçen "Oğuz" Kelimesi Üzerine Adlı Makale, Ahmet KARADOĞAN Bilig-Bahar dergisi-2006-sayı:37:13-20 











Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar