RUNİK ALFABE, TÜRKLER, ŞAMAN/KAM ŞİFACILIĞI:
"run-raunen" Kuzey Avrupa dillerinde "sır,gizem,büyü,sihir,fısıltı" anlamına gelmekte. Proto-Türk Odin Kağan Atamız M.Ö. Asırlarda İskandinavya'yı fethettiğinde Göktürkçe'nin Atası sayılan Türkçe Tamga yazısını Kuzey Avrupaya taşımıştır.
İskandinavya'da gittikleri her yerde taşlara Türk Tamgasını vurmuşlar. O bölgenin yerli halkı ilk kez yazı ile tanışmış zamanla bölge başka uluslarca işgal edilmiş bu yazılar okunamaz hale gelince yerel halkın yazılara hürmet ettiklerini görünce batılılar bu yazılara "run" sihir, büyü yazıları demişler.
Runes-Futhark Alfabesi
Gök-Türk Orhun yazıtlarını ilk okuyan Danimarka asıllı Vilhelm Thomsen Orhun yazıtlarını ilk gördüğünde İskandinavya'daki Proto-Türk Tamga yazılarından hareketle İskandinavların buralara gelip yazıtları yazdığı intibahına kapılmış, daha sonra yazıtları çözünce Göktürklere ait olduğunu tespit etmiştir.
Batılıların okuyamadıklarından "Run" büyü, sihir yazısı olarak adlandırdıkları yazılar gerçekte Gök-Türkçe'nin de Atası sayılan Tamgalardan türetilen Ön Türkçe Tamga Yazısıdır.
Diğer yandan Türk tamgalarının çoğunun bögü yani metafizik güçler taşıdığına inanılmış bu tamgaların demirci şamanların trans halindeki gördüğü sırlı imgeler olduğuna inanılmıştır.
TÜRK KÜLTÜRÜNDE "OTACI, KAM"
Türk Ata ve Analarımız; Türkçe yazıtta bin yıllar öncesinden Doktorlara iyi davranılması, ihtiyaçlarının en iyi şekilde giderilmesi gerektiğini öğüt veriyor.
“Yeryüzü, sonsuz (şifa ve nimete sahiptir)! Otacının(otla tedavi eden şamanın) evine (ailesine) çok iyilik et: beş misli al; kötü hastalık ateşini üfleyip yok et! Bereket ver!
Dağlık Altay Kalbak-Taş I
Bengü Bitik Taş (Türkçe Yazıt)
Okuma ve anlamlandırma: Fatih Mehmet Yiğit
Şamanlar diğer adıyla Kamlar, tarihin ilk hastalık sağıltıcı doktorları, şifacılarıdır. Türklerin hayvancılık ile uğraşan konar-göçer bozkır halklarıdan olması. Türklerin, Doğa ve hayvanları gözlemlemesine ve otları yani bitki türlerini ve çeşitliliğini tanımalarına, hangi bitki türünün hangi hastalığa iyi geldiğini keşfetmelerine neden olmuş bu nedenle Şamanlar; OTACI (otlardan ilaç hazırlayan ve tedavi eden doktor) adı ile anılmıştır.
Kutadgu Bilig’e göre kamlar "Otacı" olarak adlandırılırken, Divan-ı Lügati Türk ’de ise Kaşgarlı Mahmut, sağlık terimleri olarak “em”, “ot” (ilaç); “Atasagun”, “emci”, “otaçı (hekim, ilaç yapan adam, eczacı) gibi kelimelerin anlamlarını vermiştir.
ESKİ TÜRK OTACI KÜLTÜRÜNDE TÜTSÜ İLE TEDAVİ
Ozan, Bö, Böge, Baksı, Bahşi, Kam, Aşık, Otacı, Oyun gibi değişik adlarla anılan Şamanlar ruhi ve bedeni hastalıkları tedavi eden hekimlerdir aslında. Şaman, Kam hekimlerin ruhi ve bedeni hastalık tedavisinde ateş kültü önemli bir yer tutar “ateş olmayan yerden duman çıkmaz” tabiride aslında “Güneş girmeyen yere hekim girmez” sözü gibi hastalık tedavisi ile alakalı Atasözlerimizdendir.
“Ateş olmayan yerden duman çıkmaz tabiri ile ateş ve duman yani tütsü olmadan hastalığın çıkmayacağı anlatılmaktadır. Eski Türk toplumunda bir çok hastalık tütsü ve ateşle tedavi edilmekteydi. (Örneğin: Nazardan korunmak ve kötü ruhların uzaklaştırılması için üzerlik, mikropların ve havadaki virüslerin öldürülmesi Adaçayı, Ardıç, Sedir, Çam, Kekik tütsüsü yapılır)
Çünkü kötü ruhlar, ruhi ve bedeni hastalıklar ancak ateşle tedavi edilebilir. Bu nedenle günümüzde dahi hastalıkları tedavi eden eski şaman, kam geleneğini sürdürenlere “Ocak/ateş yanan yer” denmekte, günümüzün ocakları nazar,siğil,büyü gibi rahatsızlıkları kolaylıkla tedavi edebilmektedir. En küçük sağlık birimlerimize bile belki farkında olmadan Sağlık Ocağı demekteyiz.
TÜRK TAMGA YAZILARININ; ŞAMAN/KAM TEDAVI GELENEĞİNDE KULLANILMASINA ÖRNEK TEŞKİL EDEN BAZI TÜRK TAMGA YAZILARI VE AÇIKLAMASI:
Saha Yakut Türk Atasözüne göre Demirciler ve Şamanlar aynı kökten, aynı yuvadan, aynı kaynaktandır (Us da oyun bir uyalakh, Oyun us bir sirten turor. Oyun oygo-cöhtöh, Us oygo -darkhan) Bunun nedeni ise Demir elementinin kötü ruhları ve albastıları uzak tutması, Şamanların kötü ruhların musallat olduğu bir takım hastaları demir ile tedavi etmeleridir. "Kök girsin, kızıl çıksın" Atasözü Andı “Sözünde durmazsan kılıç kanına bulansın; demir, senden öcünü alsın.” anlamına geldiği gibi bu tedavi ile alakalı Atasözü sayılabilir.
b(e)n t(e)d(i)m
(Ben söyledim, dileğimi isteğimi belirttim)
Dağlık Altay Tekpenek
Bengü Bitik Taş (Türkçe Yazıt)
Teniri qulı bitidim.
(Tanrı kulu olarak yaratıcıma dilek ve istekte bulundum, bu dileği de kutsal mekanda tamgalarımla yazarak bengü bitik taşa vurdum, bitirdim, tamamladım. Tanrım, kulunun dileğini kabul et.)
Moğolistan Orhun Gurvaljin Dağı Mağrası Duvarı Bengü Bitik Taş Türkçe yazıt
(Tanrım)Kut ver...
Moğolistan Ortenbulak
Bengü Bitik Taş
Türkçe yazıt
Eski Türk kültür ve inancında "Kut"şu anlamları taşımaktadır:
1.Tanrı'dan bahşedilen güç, kuvvet, talih,uğur, yetki, İlahi bir kaynaktan gelen rahmet, bereket.
2. Devlet idaresinde güç, yaratıcılık ve yetki bakımından sahip olunan üstün güç.
3. Mutluluk.
Okuma ve anlamlandırma: Fatih Mehmet Yiğit
Dağlık Altay bölgesi ve Orhun yazıtları çoğunlukla; Tanrıya karşı yapılan, dilek,istek,yakarış,alqış(dua) türünden bitikler(yazılar).
Eski Türk Tanrı inancında Dağların, göğe yakın oluşu; Tanrıya yakın ulu, kutsal mekanlar olmasını sağlamış. Türkler dilek ve isteklerini, alkış (dua) ve yakarışlarını Göğe yani Tanrı katına yakın olduklarını hissettikleri ve kutsal mekan saydıkları dağlara çıkarak, burada inzivaya çekilerek, arınarak Ulu Tanrıdan dilek ve istekte bulunarak, ifade etmişler, bunun bir im/nişanesi olarakta kaya üzerine ok ucu ile Türkçe Tamgası vurup, Bitik (dilek ve istekte bulunduklarına dair yazı)yazmışlar. Dilek ve isteklerini bu surette yazı durduğu sürece Bengü (ebedi,ölümsüz) kılmışlar.
Hun ve Gök-Türk tarihinde yılın belli dönemlerinde; Hun ve Gök-Türklerin kutsal saydıkları dağları ziyaret ettikleri, burada kurban kesip, Ulu Tanrıdan dilek ve istekte bulundukları, alkış kıldıkları(dua ettikleri), Kut aldıkları ilgili kayıtlar mevcuttur.
Türklerin İslam inancını kabulü sonrası bu gelenek; ziyaret adı verilen kutsal sayılan dağ ve tepe zirvelerinde veya Yatırlarda kurban kesilerek, burada Ulu Tanrıdan niyazla dilek ve istekte bulunularak devam ettirilmiştir.
Bu geleneği bilhassa; devasız dertleri, büyük sıkıntıları olanlar yaparken, dileklerinin kabulü sonrası ise; adakta bulunarak Tanrıya dilek ve istek amaçlı kurban keserek, veya bir yoksula, ihtiyaç sahibine yardım ederek Ulu Tanrıya şükranlarını sunmaktadırlar.
Atalarımızın dediği gibi: Ne dilersen Tanrı'dan dile, ne istersen Tanrı'dan iste, kimseye mihnet eyleme."
Aryızdan (hastalığım, derdim nedeniyle) ayrıldım
Temicin (Demirci/Şamanın) Tuğrasını (işaretini) vurdum (Şifa için Taşa yazdım anlamında)
(Bu kutsal mekanda)Arılık (sağlığıma kavuşmak, dertlerime derman olması için arındım, temizlendim, Tanrıya dua ettim, meditasyon ve bir takım ritüeller yaptım) Buçi/(Kopuz çaldım )
Ulu Erkin (Ulu Tanrıdan erk/güç/derdim için derman istedim/dilekte bulundum bunun için yazıyı taşa vurdum) Bitirdim (Yazdım)
(Benim) adım El Ak Yol Tanrım güç versin.
Moğolistan
Khanan Khad
Bengü Bitik Taş
Türkçe yazıt
Açıklama: Tarihin ilk doktorları sayılan Şamanlar/Kamlar için demircilik mesleği kutsal kabul görür ve Şamanlar yani Kamlar dokuz atası demirci olan kişiyi Şaman sayar, Şaman büyüklerine de “tarhan” derler. Türk Şamanların Atası demir cevherini işleyen Temirhan, Tarhandır. Tarkan aynı zamanda Türklerde en büyük komutan ünvanıdır. Yine Türkler tarafından demir ismi büyük yöneticilerine isim ve ünvan olarak verilmiştir. Tomris(Temiris), Timuçin(Temurcin),Emir Timur (Temur/Demir) anlamında...
Şahısta bunları yaptıktan sonra en son dileğini taşa vuruyor. (Bitirdim diye yazıyor) O yazı durdukça; Tanrının inayetiyle/izniyle o yazılı enerjisi yüksek mekandaki enerjinin insana aktığına veya Tanrının (kader planında/Uzay,zaman,boyut ekseninde) Gök-Çarkın olumlu döneceğine inanılıyor.
Tıpkı Yunus Emre'nin: "Dağlar ile Taşlar ile çağırayım Mevlam seni" sözlerinde işaret ettiği gibi.
Yorumlar
Yorum Gönder