SÜMER TÜRKLERİNİN UMAY ANASI: İNANNA – İŞTAR VE SÜMER TÜRKLERİNİN KUTSAL VE ŞİFALI SAYDIĞI (LAPİS LAZULİ) GÖKYÜZÜ TAŞI

Sümer/Kenger Türkleri Hakkında:

(KENGER ismi Türkçe kökenlidir. Gök-Türk Kağanlığı dönemine ait Orhun yazıtlarında "Kengeres" ifadesi kullanılmıştır. Akadlar Kenger'lere Sümer adı ile hitap ettiklerinden bu isimle anılmıştır. Oysa görüldüğü üzere Kenger Sümer Türklerinin sümerce tabletlerde bizzat kendilerine verdikleri isimdir. Tuva Türkleri yurtlarına Kongurey demektedir.Kenger/Kengir sözcüğünün Kon Gur yani konmuş/yerleşmiş Gurlar (Kur: (Türkçe; Kurmak, Kur (askeri rütbe) anlamına da gelebileceği  Sümer adının, bir başka Türk/Turanî topluluk olan Subarların (Subir, Sibir) adından hareketle “sudan gelenler/sudan kaçanlar” veya “su adamları” anlamında “Sumer” olarak adlandırılmış olabileceği de bilimsel tezlerden biridir. Ayrıca, Sümer Altay Bölgesinde bulunan büyük dağın adıdır. En eski Destanlarından biri olan Maaday Kara Altay Türk Destanında Sümer adı Altay bölgesinde Türklere ait kutsal dağ ismi olarak geçmektedir.

Ayrıca,Peçeneklerden üç asil boyun adı Kenger idi. Bunun Göktürklerin 701 yılındaki Suğdak seferi dolayısı ile geçen ve Karaçuk dağları ile onun kuzeyindeki bozkırlarda yaşadığı anlaşılan Kengeres teşekkülünün adı ile aynı olduğu kabul edilmiştir. Sümer ismi Altay Türk Özerk bölgesinde dağ adı olarak Altaylılar tarafından bin yıllardır kullanılmaktadır. Sümer sözcüğü Sü ve Er (ordu ve asker anlamında) Türkçe kökenli sözcüklerin birleşerek türetilmesi sonucu meydana gelmiş olabilir.  Türkçe Süer ve Sümer isimleri Türkiye de hala kişi adı ve soyadı olarak kullanılmaktadır)





Kengerler/Sümerler; MÖ 4000 - MÖ 2000 yılları arasında Güney Mezopotamya bölgesinde Irak'ın güneyinde hüküm süren bilinen en eski yazı sayılan çivi yazısını icad eden tarihin bilinen en eski anayasa metinlerinden sayılan Hamurabi kanunları(Hammurabi Kanunları, MÖ 1760 yılı civarında Mezopotamya' nın Babil ülkesinde ortaya çıkan, tarihin en eski ve en iyi korunmuş yazılı yasalarından biridir. Bu dönemden önce toplanan yasa koleksiyonları arasında Ur kralı Ur-Nammu'nun yasa kitabı (MÖ 2050), Eşnunna yasa kitabı (MÖ 1930), ve İsin'li Lipit-İştar'ın yasa kitabı (MÖ 1870) yer alır) ile hukukun temellerini atarak güçlü bir hukuk sistemi tesis eden, astronomi, matematik, tarım ve hayvancılık uygulamaları ile ticarette ileri düzeyde gelişmiş bir medeniyettir. Sümer tabletlerinde Sümerlerin tufan sonrası bölgeye yerleştiği belirtilmektedir. Kenger/Sümerlerin yazı dili olarak Ural-Altay dil gurubu gramer ve sözcük yapısı sistemine benzer yapıda sondan eklemeli (kök+ek) bir dil kullanıldığı sümer tabletlerinin yapılan çözümlerinden anlaşılmaktadır.


Konu ile ilgili 1915’te ilk çalışma Alman Asurolog Fritz Hommel tarafından yapıldı. Hommel , 200 tane Sümerce kelimenin Türkçedekiyle aynı olduğunu buldu. Daha sonra Macar araştırmacı Andras Zakar, Batılı akademisyenler ve oryantalistler tarafından yoğun eleştirilere maruz bırakılsa da çalışmasını yayımlayarak Macarca başta olmak üzere diğer Ural-Altay dilleri ile Sümerce arasındaki ortak kelimeleri ve sesleri ortaya çıkardı. 1975 yılında ise Fin araştırmacı Simo Parpola, Batı tarafından iddia edilenin aksine Sümercenin izole bir dil olamayacak kadar Ural-Altay dilleri ile ortak kelime barındırdığını ispatlayan bir makale yayınladı. Türkiye’de kanıtlara dayalı yapılan ve sunulan ilk çalışma ise 1979 da Prof. Dr. Vecihe Hatipoğlu’na aittir. [Ses, kelime, ek benzerliklerinin de detaylıca anlatıldığı ilk Türkiye kökenli bu çalışma oldukça önemli olup okumanızı tavsiye ederim.] 1990’da Türk Dil Bilimci Osman Nedim Tuna tarafından yapılan çalışma ile yine Sümerce ve Türkçe arasındaki benzer kelime kökleri, sesler ve ekler gösterildi. Ayrıca Polat Kaya tarafından yapılan karşılaştırmalı Sümerce ve Türkçe incelemesi de önemli bir yere sahiptir.


 Muazzez İlmiye Çığ'da Sümerce'nin Türk dili gurubuna ait olduğunu belirterek Sümercenin eklemeli yapısını şu şekilde izah etmiştir:

"Er sülâleler devrinin sonunda ise çivi yazısı şu ilerlemeleri yapmıştı: Bir defa, Sumerlerin dili tek heceli kelimelerden ve bu kelimelerin birleşmesinden meydana gelen iltisaki (agglutinant) bir dildi. Bu itibarla yazıda hiç ayırma yapmaksızın kelime ve hece işaretleri yan yana kullanılıyordu. Fakat keli￾menin grammatikal durumunu açıklayan gramer ekleri mutlaka fonetik hece işaretlerile gösterilmeye başlanmıştı. Böylece bir ortografi kaidesi teşekkül etmişti. Bundan başka satırlar da düzene girmişti. Bunun için konuşulurken takibedilen sıra esas olmuştu. Meselâ Arkaik Lagaş sülâlesini kuran Ur-Nanşe tabletlerinde satırlar keyfi olduğu halde, aynı sülâleleden Eannatum'un meşhur "Akbabalar" stelindeki kitabe ile Akkad kırallarına ait tabletlerde düzenli satırlar görülür. Bu devirde yapılan başka bir ilerleme de heceleri teşkil eden vokal ve konsonların muayyen bir kaideye göre birleşmeleridir. 

Buna göre konsonlar a/e/i/u vokallerde: 

Konson + vokal = ba 

vokal + konson = ab 

konson -)- vokal + konson = bar 


misalinde olduğu gibi birleşiyordu. Bu usul çivi yazısını öğretmek için Babil okullarındada tatbik ediliyordu,6 u/a/i serisi denilen bir okul tabletinde heceler şöyle sıralanmıştır: 

tu - ta -ti = tutati 

bu -ba - bi = bu ba bi 

zu - za - zi = zu za zi "


Türkçe, Ural-Altay dil ailesinin en tipik üyelerinden biridir ve sondan eklemelidir. Ekler kelimenin sonuna gelir ve yeni sözcük türetmek için de eklerden yararlanılır. Sümercede de benzer şekilde ekler kelimenin sonuna gelmektedir ve bu yolla yeni kelimeler türetilebilmektedir. Yine Türkçe ile ortak bir şekilde ekler söz dizimsel işleyişi sağlamaktadır.





Eylem tümcelerine bakacak olursak, yine Sümercede de şaşırtıcı bir biçimde, söz dizimsel sıralama Türkçede olduğu gibi ‘özne-nesne-yüklem’ şeklindedir.


Türk Dil Bilimci Prof.Dr.Osman Nedim Tuna ve diğer dil bilimcilerce  Karaçay Türkçesi ve Türkiye Türkçesinde yer alan Sümerce'de geçmekte olan Türkçe sözcüklerden bazıları şunlardır: 


Sümerce-Karaçay Türkçesi-Türkiye Türkçesi:


az az Az

baba ata Baba (ata)

gaba gabara Yünlü yelek

daim dayım Doyum, doyma

me men Ben

mu Bu, ol Bu, o

ne ne Ne

Ru ur Vur

Er er Er, asker

Tu Tuv- Doğ-

Tud tuvdu doğdu

Ed öt geç

Çar çarh çark

guruvaş karavaş Kadın köle

uş üç üç

üd ot Od, ateş

Uzuk uzun uzun

Tuş tüş- Düş-, aşağı inmek

Eşik Eşik Eşik ,kapı

Aur avur ağır

Jau Jav/cav Yağ

Jen Jer/cer Yer

Egeç egeç kızkardeş

Or or Orak çalmak

Kal kal- Kal-

Kız kız Kız

Kuş kuş Kuş

Uat uvat- Ufala-, kır-

Jarık Jarık/carık Aydınlık, ışık

Jaz Jaz/caz- Yaz-

Jün Jün/cün Yün

Jol Jol/col Yol

Jır Jır/cır Türkü, şarkı (Ir)

Jarım Jarım/carım Yarım

Çolpan çolpan Çoban (Sabah) yıldızı

Çibin çibin Sinek (cibin-lik)

İrik İrk/irik 5 yaşındaki koç

Kur kur Kur-

koru koru Koru-

küre küre Küre-

Kadau kadav Sürme kilit

Kan kan Kan

San san Sayı

ikki eki İki

Buz buz Boz

Üz üz Kopar

Süz süz Süz

Ez öz Öz, kendi

Ör öl Öl

ul ul Oğul


Sümer Tabletlerine ait tarihsel zemindeki metinlerde Sümer/Kenger krallarına ait kronolojik tarihlerin verildiği görülecektir. Tabletler  incelendiğinde görüleceği üzere insanlık tarihi yüzbinlerce yıldır devam etmektedir. Ayrıca Sümer tabletlerinde bir çok Türkçe kökenli kral/yönetici/kağan isimleri olduğu görülecektir. Konu ile ilgili: KENGER / SÜMER TABLETLERİNDE GEÇEN TÜRKÇE KRAL/KAĞAN/YÖNETİCİ İSİMLERİ VE NUH TUFANI adlı makalem okunabilir.


UMAY ANA/İNANNA/İŞTAR:

Umay ana Türk kültür inancında önemli bir yer tutar.Umay, (veya Umai; Eski Türkçe; Kazakça: Ұмай ана, Umay ana; Rusça: Ума́й / Ымай, Umáj / Ymaj, Türkçe: Umay (Ana) Türk mitolojisinde ve Tengrizimde / Gök-Tanrı inancında Tanrı tarafından kendisine güç bahşedilen İYE koruyucu ruhtur. Doğurganlığı, Doğa ve Toprak Anayı, İyiliği, Güzelliği, cömertliği, evi ocağı, üremeyi, üretkenliği, bereketi sembolize eder. Türk Kilim ve desenlerinde eli belinde olarak sembolize edilir.







Çocukları Nazardan ve Kötü Ruhlardan Korumak İçin yapılan Şamanik Türkmen Çocuk Kıyafeti üzerinde Umay Ana Koruyucu Eli Belinde sembolü





İstanbul Beşiktaş'ta bulunan 5500 Yıllık Türk Tipi Kurgan Kazılarında çıkarılan üzerinde Eli Belinde Umay sembolü bulunan iki heykel ve Türk Kilimlerindeki Umay Ana, Eli Belinde motif betimlemesi 


UMAY kelimesi Orhun Kitabeleri olarak bilinen Gök-Türk Kağanlığına ait Gök-Türk Bengü Bitik Taşlarda (yazıtlarda) geçmektedir: “Babam Kağan uçtuğunda küçük kardeşim Kül Tigin yedi yaşında kaldı… Umay gibi annem hatunun devletine (Kül Tigin Abidesi, Doğu Cephesi) ve Tanrı, Umay ilahe, mukaddes yer-su üzerine çöküverdi herhalde (Tonyukuk Abidesi, 2. Taş, Batı Cephesi)”.

Sümer Mitolojisine göre :İnanna (Sümerceinanna, ayrıca nin-an-na); aşk, güzellik, seks, savaş, adalet ve siyasi güçle ilişkilendirilen antik Mezopotamya tanrıçasıdırSümerlerde kendisine "İnanna" adıyla ibadet edilirken daha sonraki dönemlerde AkadBabil ve Asurlular tarafından İştar (ištar) olarak tanımlanmıştır. "Cennetin Kraliçesi" olarak anılan İnanna'nın ana tapınma merkezi Uruk'taki Eanna Tapınağı'dır ve buranın koruyucu tanrıçası kabul edilmiştir. Venüs gezegeniyle ilişkilendirilmiş ve aslan ile sekiz köşeli yıldız, en belirgin sembolü olmuştur.

Sümerce inanna, ayrıca nin-an-na olarak telafuz edilen kelime Türkçe kökenli bir sözcüktür. Türkçe de nine ve anne/ana sözcüğünün birleşmesinden büyük anne anlamında türetilmiştir. 


 Suriye Maride bulunan and kadehi tutan İnana/İştar heykeli (MÖ on sekizinci yüzyıl)

Yukarıdaki bahse konu heykel Türklerin Ata ve Analarını anmak yad etmek amacıyla diktikleri Balbal adı verilen Taş Ana Heykelleri ile aynıdır. Aşağıda görüleceği üzere; İskit Saka Türklerinden, Hun ve Göktürklere değin bir çok Türk yurdunda Türkler tarafından bir çok Balbal adı verilen AND kadehi tutan Taş Baba ve Taş Ana heykelleri bulunmaktadır.

AND Kadehi Hakkında kısa bir bilgi: AND Türkçede yemin verilen söz anlamına gelmektedir. Türkler yaptıkları anlaşmaları ve verdikleri yemin Andlarını sözlerini içine kanlarını bir miktar damlatarak aynı tastan karşılıklı kımız içerek Andlaşma, sözleşme yaparlardı. Bu merasime/ritüele "And İçme" denilmektedir. Ölen kişi için yapılan taş heykele  yontularak resmedilen "AND Kadehi" ise; ölen kişinin Töre'ye uygun bir hayat yaşadığı, Tanrıya verdiği Anda (yemine ve söze) bağlı kaldığını ifade eder. Ayrıca bu kadehte "Bengüsu" adı verilen Sonsuz ebedi yaşamak için Tanrı katından bahşedilen "Hayat Suyu" olduğuna inanılırdı. Bu Türklerin İslam İnancını kabulü sonrası "Ecel Şerbeti, Ab-ı Hayat, Ab-ı Kevser" olarak Türk halk inancında yerini bulmuştur.

Ukrayna ve Kırım da bulunan elinde AND kadehi olan Türk Ana Taş heykelleri 

Ellerinde AND kadehi bulunan
Türk Ata ve Ana taş heykeller 



Yine İştar sözcüğüde Türkçe kökenli olup İştar: İş yapar,becerikli, hamarat anlamındadır. Türkçemiz de İştar sözcüğü isim olarak kullanılmaktadır.İştar’ın sembolü olan sekiz köşeli yıldızda Türklere ait en eski sembollerimizdendir. Saha/Yakut Türk İnancında Evrenin yaratıcısı Ürün Ayıı/Yaratıcı Tanrı’nnın sekiz köşeli ışık saçan kristal bir evde oturduğuna inanılmıştır. Yine sekiz köşeli yıldız Gök-Tanrı inancında Atalar ve Analar ruhlarının ebediyen yaşayacakları Uçmağı(Cenneti) Tanrı katını sembolize eder.



Bir Akad İmparatorluğu mührü üzerinde yer alan Tanrıça İştar: MÖ 2350-2150. Mühürde Sekiz Köşeli Yıldız, boynuzlu bir miğfer takan ve sırtında silahlar taşıyan İştar, tasma takılı bir aslanı ayakları altına almış şekilde resmedilmiştir. Sekiz Köşeli Yıldız daha öncede ifade ettiğimiz üzere en eski Türk sembollerindendir. Yine Başlıkta ki boğa boynuzu Türklerde gücü, hakimiyeti sembolize eder.



"Tüm ülkelerin kralı An için ve (...) kraliçesi İnanna için Kiş Kralı Lugal-kisalsi, avlunun duvarını inşa etti." —Lugal-kisalsi Yazıtında görüleceği üzere Türklere ait sekiz köşeli yıldız, Baş Tamgası, Eli Belinde Umay Ana tamgası bulunmaktadır.




Eski Türk kültür ve inancına göre Türkler; iyi insanların ve savaşçıların Ata ve Ana ruhlarının ebedi yaşayacağı Uçmağa yani Cennete gideceklerine (yani uçacaklarına) inanmaktaydılar. 
Saha Yakut Türklerine göre Ürün Ayıı'nın/Yaratıcı Tanrı katında bulunan yerin simgesi sekiz köşeli parlak yıldızdır. Sekiz köşeli yıldız aynı zamanda Tanrı katında bulunan Uçmağı/Cenneti de sembolize etmektedir.

 Sekiz köşeli yıldız kimi zaman sekiz taçlı lotus çiçeği olarakta betimlenmiştir. Sakya Türk'ü Bilge Buda Nirvanaya(Cennete) giden yol için bir insanda 8 vasfın bulunması gerektiğini bu vasıfların: 

Doğru Görüş,Doğru Niyet, Doğru Söz, Doğru Eylem, Doğru Kazanç, Doğru Çaba, Doğru Dikkat,Doğru Konsantrasyon olması gerektiğini söylemiş Türkler buna sekiz yükmek demiştir.

 Türklerin İslami kabulü ile bu sekiz yol, İslam inancında geçen  8 cenneti anlatan bir sembole dönüşmüş Budanın 8 yükmekide İslam Tasavvufu ile Sekiz ilke olarak belirtilen: "Merhamet ve şefkat, sabretmek, doğruluk, sır tutmak, sadakat, fakirliğini ve acizliğini bilmek, cömertlik, Rabbine şükretmek” olarak sıralanırken Sekiz cennet de şöyle isimlendirilmiştir:
Resimler: 

                      Sümer Türk Dönemi MÖ.3000 


-M.Ö.2400 yılına ait Türkmenistan Gunur-Tepe kazılarında bulunan 8 köşeli yıldız sembolü




-Yukarıda İskit Saka Türk kurganında (mezarında) bulunan üzerinde sekiz köşeli çiçek motifi ve Türk savaş betimlemeleri bulunan altın kabartmalı sanat eseri (Savaşçının yolu/ölümü/lotus Çiçeğinde doğma, Uçmağa Tanrı katına erişme)

Sümer Başlıklarında sekiz köşeli yıldız/sekiz taçlı çiçek motifi



-Yukarıda Üzerinde sekiz köşeli çiçek motifi bulunan Ak Hun Türk Kağanına ait demir mask 


-Moğolistan Orhun Vadisi Gök-Türk Kağanlığı Bilge Kağan kurganına ait arkeolojik kazılardan çıkarılan sekiz köşeli Türk yıldızı motifli altın mücevheratlar


-Kırgızistan Saymalıtaş kaya resimlerinde sekiz dilimli yıldız sembolü



-Pazırık İskit Türk Kurganında (Mezar Odası)  bulunan keçe üzerine resmedilmiş Savaşçı Alp/Erin Hayat Ağacı yanında tahtında oturan yaratıcı Tanrı tarafından karşılanmasının sembolik çizimi (Uçmağa/Cennete Kabul)



-Dünyanın ilk halısı olan Pazırık İskit Türk Halısındaki sekiz köşeli çiçek motifi




-II. Ve III. Yüzyıla ait Karakalpakistan Beruni ilçesi Akçakan Kala duvar resimlerinde Pazırık kurganındaki aynı motifleri çizilmiş sekiz köşeli yıldız motifi

-Selçuklu Çinilerindeki Sekiz köşeli Yıldızlar:


Yıldız içerisindeki Güneş motifi yeniden doğuşu sembol eder.


Anka kuşuda Mitolojide küllerinden yeniden doğuşu sembol eder. Mavi Gök rengi ise Türklerce kutsal kabul edilen Gök-Tanrı'nın sonsuzluğunu sembolize eder. Aslında bu sekizgen sembol Cennette doğuşu anlatmaktadır.
Selçuklu dönemi üzerinde sekiz köşeli yıldız motifi bulunan çini tabak



-Selimiye Camii kubbesindeki 8 köşeli yıldız

-Cennetin Sekiz kapısını sembolize eden ve Cennette doğuşu sembolize eden Sekiz Köşeli Kümbet adı verilen Türk Mezar anıtları ve Türk mimari yapıları ve Türk kilim ve motiflerinde 8 köşeli yıldız 

KUBBEDE SEKİZ KÖŞELİ YILDIZ:


Selimiye Camisi, 1568-1574. Sinan'ın 90 yaşında (bazı kaynaklarda 80) yaptığı ve "ustalık eserim" dediği eşsiz eseri.

Konu ile ilgili:TÜRK MEZAR TAŞLARINDA BULUNAN "AĞAÇ VE ÇİÇEK" MOTİFLERİNİN SEMBOLİK KÖKENİ "HAYAT AĞACI VE CENNETTE DOĞUŞ" İNANCI İLE SEKİZ KÖŞELİ YILDIZ MOTİFİ adlı Makalem ile TÜRKLERDE ATA VE ANA MEZARLARI KURGAN VE TAŞ BALBALLAR HAKKINDA ki Makalelerim okunabilir.


SÜMER TÜRKLERİNİN KUTSAL VE ŞİFALI SAYDIĞI (LAPİS LAZULİ) GÖKYÜZÜ TAŞI

Resim: Sümer Türklerine ait Lapis lazuli Gökyüzü diski (yükseklik: 27 mm), Kassit kralı Kadashman-Turgu'nun Ninurta'ya adak yazıtı: "[For] Ninurta, efendisi Kadashman-TURGU* (bunu) hediye olarak verdi." 1595 M.Ö.(Sümer)
*Turgu: Turgut/Turgay/Tuğrul/Türk...

Lapis Lazuli Gökyüzü Taşının Anlamı

Lapis lazuli taşı, “mavi taş” anlamına gelmektedir. İsmin kökeni, Latincede “taş” anlamına gelen “lapis” sözcüğünden ve Farsçada “mavi” anlamına gelen “lazhward” sözcüğünden gelmektedir. Türklerce Gökyüzü taşı olarak bilinir. Mavi renk Türklerde Gök-Tanrının sonsuzluğunu ve ebediliğini ifade eder bu nedenle Camilerden, Kümbetlere değin Türk Mimari eserlerinde çinilerde bu renk kullanılmıştır. 

Lapis Lazuli Gökyüzü Taşının Faydaları

Lapis Lazuli taşı; Afganistan ve Türkmenistan'da yoğun olarak bulunmaktadır. Türk takı sanatında sıklıkla kullanılmaktadır. Sümer Türklerinin kutsal ve şifalı saydığı bir taştır. Mısır Medeniyetine Sümer Türklerinin etkisiyle geçmiştir.

İyileştirici özelliğe sahiptir. Özellikle, kişiyi gerçekliğe davet etmesi, kişiye özgüven vermesi ve kendi güçlü iradesinin büyüsünü göstermesiyle bilinmektedir. 

Fiziksel İyileştirici Faydaları
Negatif enerjilerden  arındırıcı, temizleyici özelliğe sahip olup insan ruhuna pozitif enerji verdiği varsayılmaktadır. Aynı zamanda, bağışıklık sistemi için de güçlü bir güçlendiricidir. 
Diğer fiziksel iyileştirici özellikleri arasında:

Kendinizi halsiz ve zayıf hissettiğinizde pozitif enerji verir.
Depresyon, uykusuzluk ve baş dönmesinde yardımcıdır.
Kişiyi, zihinsel olarak yeniden dengelemeye ikna eder.
Fiziksel yaşamlarımızda, bizi dik tutmak üzerinde inanılmaz bir etkiye sahiptir.
İltihaplanmayı yatıştırır.
Solunum ve sinir sistemi için savaşır.
Tiroit ve boğazla ilgili sorunları ortadan kaldırır.
Boğaz ağrısı, ses akoru problemleri ve organ şikayetlerinden muzdaripseniz, bir lapis lazuli taşı sistemi temizleyerek gelişmesini sağlayacaktır.

Bu şifalı doğal taş:
Kişiye kendi değerini hatırlatır.
Özgünlüğe ve kişinin kendi hakikatinde yaşama özgürlüğünü getirir.
Özgüven eksikliği durumlarında, iyileştirici gücüyle tam bir oyun değiştirici olabilir.
Kendini daha iyi ifade etmeye teşvik eder.
Gerçeği söylemeye davet eder. Bu da, sıkı dostluklar kurmak için harika bir araç haline getirir.
Gerçeği konuşabilmek, ruhun titreşimlerini yükseltmek için faydalıdır.
Kendi ışığınızda gerçek ve güçlü durmanıza yardımcı olur.
Bastırılmış hayal kırıklığı ve öfkeyi azaltır.
Doğru yolları seçmenize yardımcı olur.
Gerçek bazen zor olabilir, ancak durumu tersine çevirip orada ne olduğunu görmek önemlidir. Lapis lazuli taşı, size aynı zamanda gerçeklerden korkmamanız gerektiğini hatırlatır.

Metafiziksel Faydaları
Renkleri, ruhaniyet alemleriyle bağlantılı olduğuna dair ipuçları vermektedir. Bu değerli taş, Üçüncü Göz Çakrası ile bağlantılıdır. Bu çakra, her şeyi gören göz olarak da bilinir.

Lapis lazuli kolye ya da bileklik takmak, bu değerli taşın şifalı özelliklerinden yararlanmanın en iyi yollarından biridir. Doğrudan cilt ile temas etmesi, vücudun tüm bu yüksek titreşimleri emebileceği ve bağ kurabileceği anlamına gelir. 

Fatih Mehmet Yiğit




Sümerlilerin Ur şehrinde İngiliz arkeolog, Sir Leonard Wolley tarafından 1920- 1930 yıllarında yapılan kazılarda, Kral Abargi (M.Ö.2600-2500)’nin mezarı ile bunun yan tarafından ise karısı olan kraliçe Puabi'nin Mezarı bulundu.

Kraliçe Puabi'nin taştan yapılı mezar hücresi, derin bir şaftın tabanında inşa edilip, yine taştan yapılmış mezarı ile kapatılmıştır. Puabi'nin bedeni, lacivert lapis lazuli taşlı, altın ve kırmızımsı akik boncuklarla süslü pelerinine sarıldıktan sonra, mezarın içinde bulunan tahta tabuta serilmiştir. Kafasında bulunan altın taçlı peruktan yanı sıra 3 kadın hizmetçisi de Puabi'ye eşlik edenler arasındadır. Bu hücrenin bitişiğinde bulunan mezarda ise merhumun daha çok yer kaplayan eşyaları yerleştirilmiştir.

Lapis lazuli taşı, sadece Afganistan Bölgesi ve Şili’den çıkarılan ve Antik Mısırda ile İlk Troya kentinde de kullanılmış olan değerli taşlardandır.

Sümer Türk Kraliçesi Başlığındaki (Cennette doğuşu sembolize eden) Türk Sembolü Sekiz Köşeli Yıldız/Çiçek Motifi 



Türk Cıngıllısı

Türk Sembolü Gök-Çarkı (Çarkı Felek)

Türk sembollerinden
Dağ keçileri ve Hayat Ağacı







Dağ keçisi sembolü

Balık Sembolü










Türkolog: Fatih Mehmet YİĞİT

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar