(KAM/ŞAMAN) TÜRK BİLGE EREN HACI BEKTAŞ'IN YEDİ BAŞLI EJDERHA İLE BEDAHŞAN* İLİNİ ELE GEÇİRMESİ 

(*Bedahşan:Afganistan'ın kuzeydoğusunun ve Tacikistan'ın güneydoğusunun bir bölümünü içeren bir tarihi bölgedir.)

Hacı Bektaş, Haydar'ı gönderdikten sonra mağarada kaldı. Kırk gün çile çıkardı; namaz kılıp dua ederek, "Yarabbi, kafirlerin aydın günlerini karart; kırk gün güneş yüzü görmesinler; belki bu yüzden imana gelirler", dedi. 

Duası kabul oldu; kafir illerini karanlık bastı; geceyle gündüzü seçemez oldular. Halk kafir beyine durumdan yakındı. Kafir beyi ne kadar papaz varsa çağırdı ve onlara, "siz benim nimetimle ge­çinen ulularsınız. Kırk gündür güneş yüzü görmüyoruz; Türk'e akın edemiyoruz. Ya bana gün yüzünü gösterirsiniz ya da gözlerinizi çıkarırım", dedi. 

Papazlar, bu sözleri duyunca ağlaşmaya baş­ladı. Bey " Ağlamanın yararı yok, bu işe bir çare bulun", diye devam etti. Üç bin papaz vardı; ancak içlerinden biri gizli din tutuyordu. O, beyin yanına varıp aman diledi ve dedi ki "Sana doğruyu söyleyeyim; yedi yıldır hapiste olan bir yiğidi bir eren, şahin donuna girerek gelip kurtardı. 

Haydar babasının yanına gitti; o eren mağarada kaldı. Tanrı'ya dua edip yakardı; 'Kafirlerin günlerini karart' dedi. Tanrı duasını kabul etti; bu karanlık ondan." Bey, "Tez", dedi, "gidin onu bana getirin. Yaptığı büyüyü Bozun ya da canınızdan umudunuzu kesin." Beyi kızgın gören papazlar korktu; toplanıp, düşünüp taşındılar. Tekrar beyin yanına varıp, "Hepimiz savaş eriyiz. Bir kişi nedir ki? Birleşip mağaraya gidelim, onu tutup getirelim", dediler. Bey, bu öneriyi kabul etti; elli bin kafir topladı; kendisi de haç takıp atına bindi ve harekete geçti. Üç bin piyadeyi öncü olarak yolladı. 

Öncüler mağaraya yaklaşınca ibadet etmekte olan Hacı Bektaş, seslerini duydu. "Yarabbi", dedi. "Sen bana yardım et, yedi başlı bir ejderha gönder, mağarayı beklesin." Tanrı, yedi başlı ejderhaya emretti; ejderha hemen geldi ve mağarayı kuşatacak bi­çimde yattı. Bunu gören kafirler korkup kaçtı. Bey, papazlara kızdı, "Gidin o adamı tutup getirin, yoksa hepinizi öldürürüm" dedi. Papazlar, bu sözler karşısında ağlaşmaya başladı; "Yapacak bir şeyimiz yok, istersen canımızı al; güçsüz kaldık; ona üst olmamıza olanak yok", demeye başladılar. Bey, "Anlaşıldı", dedi, "bunca zamandır din ulusu geçindiniz, fakat sonuç ortada; demek ki gerçek din, Muhammet dini; haydi o ere gidelim, erliğine uygun düşeni yapsın". Bey, bu sözleri söyleyip atından indi; ardından papazlar ve askerler de atından indi. Ejderha ya bir mil yaklaşınca yere yüz sürüp, "Ey Hacı Bektaş", dediler, "izin ver, bizi bağışla, hepimiz Müslüman olalım". 

Hacı Bektaş, kafirlerin bu durumunu görünce, gizli din tutan papazı ça­ğırdı; papaz mağaranın kapısına gelip Hacı Bektaş'a selam verdi ve "Elli yıldır gizli din tutmaktayım", dedi. Git kafir beyine söyle o da, ona uyanlar da Müslüman olsun, aksi durumda onlara ilenirim; bu ejderha üstlerine yürür ve hepsini yutar." dedi. Papaz, Hacı Bektaş'ın sözlerini Bey' e iletti; tümü imana gelip, "Tanrı birdir; Muhammet elçisidir; sultanımız da Hacı Bektaş Hünkardır", dediler.

 Bunun üzerine Hacı Bektaş dua etti; gün doğdu, karanlık ortadan kalktı. Fakat bir süre sonra halkın bir bölümü, "Bu Türk eri büyücü; büyü yaparak bu ejderhayı bize gösteriyor", diyerek dinlerinden döndüler.' O günlerde Bey, bir elçiyle Hacı Bektaş'a mal göndermişti; Hacı Bektaş malı geri çevirdi; elçiyle beye haber gönderdi, "Yağmur yağdırmayacağım, ekinler bitmesin", dedi. Gerçekten de yağmur yağmadı; ekinler bitmedi; kıtlık başladı. 

Halk yeniden Bey'e başvurdu; Bey, Kasım adını alan o gizli din tutan papazı çağırdı; Hacı Bektaş'a gönderip aman diledi. Dininden dönen halk yeniden imana geldi; mağaranın kapısına varıp yalvardılar. Hünkar, onları bağışladı; yağmur yağmaya başladı. Kısa bir süre sonra halkın bir kısmı, yine dininden döndü. Hacı Bektaş'a "Büyücü" dediler. Bunu duyan Hacı Bektaş, secdeye vardı; kafirlerin ocakları yanmaz oldu; geceleri mumlar bile yanmıyordu. Gene piş­man olup imana geldiler. Hacı Bektaş'ın yardımıyla bu dertten de kurtuldular.

Fakat bir süre sonra gene Tanrı'yı yadsıdılar; bu kez Hacı Bektaş sularını gizledi; çayları, ırmakları kurudu; kuyu kazsalar bile bir damla su çıkmıyordu. Sonunda imana geldiler ve Hacı Bektaş'a yalvardılar. Hacı Bektaş, onları gene bağışladı; çayları, ırmakları akınaya başladı; suya kavuştular. 

Hacı Bektaş, mağaraya kapandı; tam bir yıl ibadet etti; inananlar gelip onu ziyaret ediyordu. Gene halktan kimileri, dininden dönüp kafir oldu. Hacı Bektaş bu kez "Yarabbi Mustafa ve Murtaza'nın hürmeti, şeyhim Ahmet Yesevi'nin hakkı için ejderha, dininden dönüp kafir olanları ortadan kaldırsın", dedi. Hacı Bektaş duası kabul oldu; ejderha saldırıp dininden dönüp kafir olanların hepsini yuttu. Beyler, kefen giyip Hacı Bektaş'tan aman dilediler. Hacı Bektaş dua etti; ejderha göğe yükseldi. 

Bedahşan halkı, Hacı Bektaş'ı kendilerine sultan yapmak istedi; ancak Hünkar, bu makamı kabul etmedi; beyliği gene eski beye verdi. Sonra da, "Beni isteyen, Ahmet Yesevi'nin tekkesinde bulsun", dedi ve silkinip güvercin donuna büründü; halkın gözü önünde Horasan ülkesine doğru uçtu. Bedahşan halkı bu duruma şaşıp kaldı; bilmeyenler bile, onun nasıl bir er olduğunu anladı.

Fatih Mehmet Yiğit

(VILAYETNAME /Menakıb-ı Hacı Bektaş Veli/ VIII.BÖLÜM/ 1481-1501 tarihleri arasında yazıldığı değerlendirilen Ankara Kütüphanesindeki nüshasından)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar