Ruslar tarafından Türkçü-Turancı olduğu gerekçesiyle kurşuna dizilerek şehit edilen Kazak edebiyatçısı, gazeteci, pedagog ve Türkolog olan Büyük Türkçü Mağcan Cumabay'ı saygı ve rahmetle anıyorum ruhu şad mekanı Cennet olsun...

ŞEHİT TÜRKÇÜ MAĞCAN CUMABAY KİMDİR?

1893 yılında kuzey Kazakistanda dünyaya gelen Kazak edebiyatçısı, gazeteci, pedagog ve Türkolog olan Mağcan Cumabay Türkistan Türklerinin hak ve özgürlükleri için mücadele etti Sovyetler Birliği devrinde Ruslar Cumabay'ın bütün eserlerini Türkiye'yi sevdiği, Türkçülük yaptığı ve Turan Türk Birliğini savunduğu için yasakladılar Pantürkçülük (Pantürkizm) yaptığı, Sovyetler Birliğindeki bütün Türkleri bütünleştirip Rusları yıkacağı korkusuyla önce mahkeme kararıyla 10 yıl hapsetme cezası aldı ardından 19 Mart 1938 tarihinde Türkistan Türklerinin bağımsızlık ve özgürlüğünü savunduğu Alaş Orda hareketi üyesi olmak, Türkçü-Turancı değerleri savunmak gerekçesiyle Ruslar tarafından kurşuna dizilerek şehit edilmiştir. 

Mağcan Cumabay, Uzaktaki Kardeşime adlı şiiriyle Anadolu'da kurtuluş savaşı veren Türkiye Türklerine mücadele azmi vermiştir. Onun bu asil davranışı Türk Dünyasını ne kadar yürekten takip ettiğinin de bir işaretidir. Eşi Züleyha Hanım onun bütün eserlerini, arşivini saklamış ve günümüze ulaşmasını sağlamıştır.

KURT İSEN, KURT GİBİ OL

Kurt olsan, kurt gibi ol!
Kurtların hası gibi ol!
Eğer ulusan, gökten yıldız dökülsün!
Âhuların can bağları sökülsün!
Eğer böyle yapamazsan,
O zaman ite hizmetçi gibi ol!

Kartal olsan, kartal ol!
Kanat açsan, göğe dol!
Gökyüzü senden şiddet bekler,
Pençende dağı kaldır!
Eğer böyle yapamazsan,
O zaman tamamen unutulmuş ol!

Yiğit olsan, yiğit ol!
Kurt, hem aslan, kartal ol!
Her bir sözün yeminin olsun!
Doğu, batı adımın olsun!
Eğer böyle olamazsan,
Bir söz deme, sükut ol!

Adam olsan, adam gibi ol!
Ehli iman yoldaşı ol!
İyilerin iyisi ol!
İyiliğin bahşısı ol!
Eğer böyle de olamazsan,
Bu dünyanın hiçbir şeyi ol!

Kurt olsan, kurt gibi ol!
Kurt olsan, kurt gibi ol!

BO’RI BO’LSANG BO’RIDAY BO’L

Bo’ri bo’lsang, bo’riday bo’l!
Bo’rilarning zo’riday bo’l!
Gar uvlasang, ko’kdan yulduz to’kilsin!
Ohularning jon choklari so’kilsin!
Agar bunday qila olmasang,
Unda itga cho’riday bo’l!

Burgut bo’lsang, burgut bo’lgin!
Qanot yozsang, ko’kka to’lgin!
Osmon sendan shiddat kutar,
Changalingda tog’ni ko’tar!
Agar shunday qila olmasang,
Unda tamom unut bo’lgin!

Yigit bo’lsang, yigit bo’lgin!
Bo’ri, ham sher, burgut bo’lgin!
Har bir so’zing qasaming bo’lsin!
Mag’rib, mashriq qadaming bo’lsin!
Agar shunday bo’la olmasang,
Bir so’z dema, sukut bo’lgin!

Odam bo’lsang, odamiy bo’lgin!
Ahli iymon hamdami bo’lgin!
Yaxshilarning yaxshisi bo’lgin!
Yaxshilikning baxshisi bo’lgin!
Agar shunday bo’la olmasang,
Bu dunyoning bir kami bo’lgin!

Bo’ri bo’lsang, bo’riday bo’l!
Bo’ri bo’lsang, bo’riday bo’l!

***
Ne gördüysem Türklük için gördüm…
Irkım için ölmek bana şereftir! Ben ölsem de Türklük ölmez, yücelir. Yapsınlar ellerinden geleni…
Kalabalık halkım, kadim kara ağacım; gayreti çok, heybetli ve yiğit milletim…
Sen sabret, sırrını verme! Gücünü bilmeyen ahmaklar kendi kendilerine yıkılacaklar!..

Mağcan Cumabay

"...Bir zamanlar senin sahibin Türk idi,
Mekan tutup göçüp konup yaşar idi.
Korkmazdı dağdan, taştan yiğit Türk
Koynuna yayıyla girmiş idi...

Er Türk sonsuz bozkırının süsü idi,
Otursa, göçse, konsa özgür idi.
Varken baht kuşu başlarında,
Rüzgar ve güneş onlara yar idi.

Bu yalancı dünyada vefa var mı?
Korun, aldatır, sakın yakın varma!
Bugün can dostun olsa da,
Atar yarın seni uçuruma..."
* * *
«...Bir künde seniñ ïyeñ Türik edi,
Orın ğıp köşip-qonıp jürip edi.
Qorıqpaytın tawdan, tastan batır Türik
Qoynıña jayımenen kirip edi...

Er Türik en dalaña körik edi,
Otırsa, köşse, qonsa – erik edi,
Turğanda baqıt qusı bastarında,
İrgesi jel-kün tïymey, berik edi.

Turaqsız bul jalğanda opa bar ma?
Saqtan, aldar, boy salıp jaqın barma!
Bügingi kün jan dosıñ bolıp jürip,
Qulatıp keter erteñ seni jarğa…»

"Ural Dağı"/"Oral Tawı".
Genç Mağcan 20 yaşta.
"Kazak Gazetesi". 1913.

TÜRKİSTAN

Türkistan iki dünya eşiğidir;
Türkistan Er Türk’ün beşiğidir.
Görkemli Türkistan da doğmak
Tanrı’nın Türk’e verdiği nasibidir.

Tarihte Türkistan’a Turan denildi
Turan da Er Türk’üm doğup büyüdü
Turan’ın kaderi çok dalgalıdır
Başından çok ilginç günler geçdi.

Turan’ın tarihi var ateş yeli gibi
Parlayıp göklere çıkar yangınlarla
Turan’ın yeri gibi suyu da başka
Denizlerce derin düşünceler verir.

Turan’ın uçsuz bucaksız bozkırı nasıl?
Deniz gibi kıyısız gölü nasıl?
Turan’ın derya adını alır ırmaklar,
Taştığı zaman kır basan seli nasıl?

Turan’ın dağları var gökleri aşan
Sonsuz başını al ak saçla basan
Bağrında nazlı akan bulak oynar
Dağda akan salkım sulardan oluşan.

Çöller var yelle esmez sapsarı kum
Mezar gibi hiçbir ses yok sonsuz tıptın
Olur mu can, hayvan sınırsız çölde
Kumlarda perilerle cinler oynar.

Turan deniz denilir gölleri var
Dalgalanan uçsuz bucaksız denizdir Aralık
Bir yandan kutalmış Isık Gölün
Bağrında dünyaya geldi gök yeleli Türk.

Eskiden Okıs, Yaksart Ceyhun Seyhun
Türkler bu ikisine derya derler
Bu iki kutlu suyun kıyısında
Son atalarının mezarını bulursun.

Turan’ın Tiyanşan gibi dağı nasıl?
Dağlar Tiyanşan’a denk olamaz
Sen esir Er Türkleri düşünürsün
Gökleri aşan Han Tanrı’ya baka baka.

Balkası bağrına alan Tarbağatay
Heybetli yer göbeği Pamır, Alay
Kazıkurt kutalmış dağ olmasa
Tufanda Nuh Gemisi durur, nasıl?

Turan’ın yeri başka halkı başka
Başından geçen fırtınalı günü başka
Turan’ı birlik içinde yöneten
Geçmişte destan adam Alper Tunga.

Ezelden sıradan bir yer değildir O,
Bilirsin tarihi açsa Turan’ın yerini
Kutalmış Turan’a heveslenenler
Geçmişte Keyhüsrev ile Zülkarneyn.

Turan’a yer yüzünde yer yeter mi?
Türk’e insanoğlunda er yeter mi?
Geniş akıl, ateşli çaba, açık hayal
Turan’ın erlerine er yeter mi?

Doğmadı insanlarda Cengiz gibi er
Bilgili, derin düşünceli ve çelik ciğerli
Cengiz gibi aslanın sadece adı
Adamın yüreğine cüret verir.

Cengizden Çağatay, Ökkay, Çoci, Töle…
Ataya benzemişler hepsi bozkurt
Cengiz’in ordularında iki gözü
Pars Supıtay ile kök yeleli Cebe.

Turan’ın beyleri var Toragay gibi
O beyden Temir doğdu ateşle oynar
Ateş saçıp yer yüzüne Aksak Temir
Yıldırım gibi yeryüzüne parlayıp çıktı.

Turan’ı boşuna öğmüyorum.
Turan’ı onlarsızda yabancılar bilir
Evde oturup gökberk ile sırlaşan
Keskin zekalı Ulug Bey’e kim yetişir.

Türk’ün muzıkasını kim küçülttü?
Farabi dokuz telli tamburasını
Çaldığında doksan dokuz türlendirip
Kim dinleyip, duygulanıp ağlamamış?

Turan da Türk ateş gibi oynamış
Türk’ten başka kim ateş olup doğmuş?
Türkler ata mirasını paylaşanda
Kazaklara baba evi kalmamış mı?

Arslan gibi halka vatan olan Turan
Turan da Kazağım da hanlık kuran
Kazağın kolay yollu Kasım Hanı
Turan’ın çok yerini yönetmiştir.

Adil Han az bulunur Nazar gibi
Alaş’a Esim Han’ın kanunları hazır
Tevke gibi bilgin Han toplamıştır
Köl Töbe’nin başına kurultayın

Bu Turan ezelden Alaş yeridir
Turansız gün göremez Alaş
Turan’ın toprağında dinçlik alır
Alaş’ın Arslanı Abılay Han.

Turan’ın sarı arkasına ayrı deme
Turan altı Alaş’a gebe olmuştur
Turan’ın toprağın kucaklayıp yatar
Geçmiş kahramanı kök yeleli Kene

Çok özlese kim aramaz doğduğu yeri
Tulpar da özlemez mi doğduğu yeri?
Arkanın en saygılı kalın Alaş
Turan da bile bilsen senin yerin.

Kırağı Tiyanşan ile Pamir Alay
Gözlüyor çokta seni baka baka
Kene ile Abılay’ın yolunu sürmeden
Yabanda yayılmanın anlamı ne?

Eskiden Okıs, Yaksart, Ceyhun, Seyhun
Türkler bu ikisine derya derler
Kutalmış bu iki su yakasında
Olmaz mı gitsen izleyip ata mezarın.

UZAKTAKİ KARDEŞİME

" Bu şiir, Türkiye'nin Kurtuluş Savaşına atfen,
Büyük şair Mağcan Cumabay tarafından
Kazakistan'da 1918-1919 kışında yazılmıştır."

Uzakta ağır azap çeken kardeşim
Solmuş laleler gibi kuruyan kardeşim
Etrafını sarmış düşman ortasında
Göl gibi gözyaşı döken kardeşim

Önünü ağır kaygı örtmüş kardeşim
Ömrünce yaddan cefa görmüş kardeşim
Hor bakan, yüreği taş, kötü düşman
Diri diri derini soymuş kardeşim

Ey Pirim! Değil miydi Altın Altay
Anamız bizim? Bizlerse birer tay
Bağrında yürümedik mi serazat
Yüzümüz değil miydi ışık saçan ay?

Alaca altın aşık atışmadık mı?
Tepişip bir döşekte yatışmadık mı?
Anamız olan Altayın ak sütünden
Beraber emip, beraber tadışmadık mı?

Akmadı mı bizim için dupduru bulak
Şarıldayıp, gürül-gürül dağdan inerek
Hazırdı uçan kuş, kopan yel gibi
Dilesek bir bir atlar, tıpkı Burak

Altay’ın altın günü nazlanarak
Gelende sen pars gibi bir er olarak
Akdeniz, Karadeniz ötelerine
Kardeşim, gittin beni bırakarak

Ben kaldım yavru balaban, kanat açamam
Uçsam diye davransam bir türlü uçamam
Yön bulduran, yol gösteren can kalmadı
Yavuz düşman koyar mı şimdi beni vurmadan

Kurşunlar genç yüreğime saplandı
Günahsız temiz kanım su gibi aktı
Kansız kalıp kuruyup bayıldım
Karanlık hapse sıkıca kapattı

Görmüyorum gece gezdiğimiz ovayı
Gündüz güneşi, gece gümüş nurlu ayı
Nazlı nazlı ipek kundaklara sarmalayıp
Bizi büyüten altın anam Altay’ı

Ey Pirim! Ayrıldık mı ulu bütünden?
Dağılıp yılmayan yağan oklardan
Türk’ün pars gibi yüreği varken
Korka kul mu olduk düşmandan sinen

Kudrete hamle eden Türk’ün canı
Gerçekten hasta mı, bitti mi hali?
Ateşi söndü mü yürekteki, kurudu mu
Kaynayan damarındaki atalar kanı

Kardeşim sen o yanda, ben bu yanda
Kaygıdan kan yutuyoruz, bizim adımıza
Layık mı kul olup durmak? Gel gidelim
Altay’a, ata mirası altın tahta

ŞEHİT TÜRKÇÜ MAĞCAN CUMABAY
(ALAŞ ORDA)

MAĞCAN’A CEVAP

"Bu şiir, Büyük şair Mağcan Cumabay'a Türkiye'den    80 yıl gecikmiş bir cevap ve vefa borcunun ifasıdır"   2002 Şubat

Uzaktan azabımı bilen kardeşim
Sevgisiyle gözyaşımı silen kardeşim
Özü amansız düşman ortasında
Gönlünü derdime bölen kardeşim

Ağır kaygılarla doldum kardeşim.
Kuruyup Lale gibi soldum kardeşim.
Taş yürekli düşmanı sen hep bilirdin.
Ben şimdi haberdar oldum kardeşim

Ortak anamız idi, Altın Altay
O bir Tulpar idi, bizler birer tay
Bağrında şimşek gibi çakardık
Karşımızda sönük kalırdı, gün ve ay

Alaca altın aşık atıştık elbet
Tepişip bir döşekte yatıştık elbet
Altay gibi bir ananın ak sütünden
Beraber emip, beraber tadıştık elbet.

Bizim için dupduru bulaklar aktı.
El attığımız yerde şimşekler çaktı.
Emrimizdeydi uçan kuş ve kopan yeller
Bindiğimiz atlar tıpkı buraktı.

Bir gün ortak hayatın süresi doldu.
Tanrı emriyle sefer mukadder oldu.
Bedenim Akdeniz–Karadeniz arkasında
Yüreğim Altın Altay’da kaldı.

Bilirim öksüz kalıp kanat açamadığın
Uçmaya davransan da uçamadığın
Yön bulduran, yol gösteren can olmayınca
Düşman kurşunlarından kaçamadığın

Sana değen kurşun, bana saplandı
Günahsız kanımız birlikte aktı
Toprağa düşen kan, onu yurt kılar
Bizi ayrılıp, bölünmek yaktı.

Ben de hasretim, gezdiğimiz ovaya
Gündüz güneşe, gece gümüş nurlu aya
Bizi ipek kundaklara sarmalayıp
Bağrında büyüten anamız Altay’a

Ulu bütünden ayrılıp uzağa düştük.
Tarihin kazanında yıllarca piştik.
Dağılıp yılmadık yağan oklardan
Yiğitlik suyunu biz özünden içtik.

Kudrete hamle eden Türk canı
Ne hasta düştü, ne de tükendi hali
Sönmedi yüreklerdeki ateş
Kurumadı damardaki atalar kanı

Kardeşim, sen o yanda, ben bu yanda
Kudret doğmaz ayrı ayrı yatanda
Gücü-kuvveti toplamak gerek
Atalardan miras ortak vatanda.

Feyzullah Budak

 

Yenildik zalim düşmana

Hapisteyim, zincirdeyim

Mahpusum

Kanım damla damla akıyor

Her geçen gün daha da zayıflıyorum

Karanlık gece ve sessizlik 

Yıldızlar zayıf ışıklarını saçıyor

Dışarıdan sanki annemin sesini duydum

İhtiyar anam!

Çoktan beri kan yutup beni çağırıyorsun

Senin can yavrun, hapse düştüğü

Özgürlüğü elinden alındığı için 

İstese de sana varamamakta

Canım anam sabret

Gece gündüz durmadan ağlayıp sararma

Sevin, Tanrıya şükret,

Çünkü; imanım, halkım için hapisteyim...

Yüreğim özgürlüğü istiyor

Ama zincirleri koparamıyorum...


ŞEHİT TÜRKÇÜ MAĞCAN CUMABAY

(Türkiye Türkçesine şiir çevirisi: Fatih Mehmet Yiğit)


1893 yılında kuzey Kazakistanda dünyaya gelen Kazak edebiyatçısı, gazeteci, pedagog ve Türkolog olan Mağcan Cumabay Türkistan Türklerinin hak ve özgürlükleri için mücadele etti. Türkiye'deki Milli Mücadeleyi destekledi Uzaktaki Kardeşime şiirini yazdı.

Sovyetler Birliği döneminde Ruslar; Cumabay'ın bütün eserlerini Türkiye'yi sevdiği, Türkçülük yaptığı, Türkistanın özgürlük ve bağımsızlığı ile  Turan Türk Birliğini savunduğu için yasakladılar. Mağcan, Türkçülük (Pantürkizm) yaptığı, Sovyetler Birliğindeki bütün Türkleri bütünleştirip SSCB'yi yıkacağı korkusuyla, Düzmece Rus mahkemesince yargılanıp  10 yıl hapis cezası aldı. Ağır işkencelere maruz kaldı. 19 Mart 1938 tarihinde Türkistan Türklerinin bağımsızlık ve özgürlüğünü savunduğu Alaş Orda hareketi üyesi olmak, Türkçü-Turancı değerleri savunmak gerekçesiyle Ruslar tarafından kurşuna dizilerek şehit edildi.

Ruhu şad mekanı Cennet olsun...




Fatih Mehmet Yiğit
TÜRK BİLGELİĞİ


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar