Atatürk, yalnız Türk Milleti’nin en büyük adamı değil, yirminci yüzyıl insanlığının şanlarından biri olmuştur. Dört yabancının Atatürk ile ilgili sözleri, O’nun büyüklüğünün göstergesidir:

Bu sözlerden birincisi, Türkiye’yi hiç bilmeyen, fakat Birinci Dünya Harbi ve sonrası hadiselerini en iyi takip etmekle tanınan bir Amerikan gazetecisinin kitabındadır.

Muhabir, Lozan Antlaşması’nı anlattıktan sonra şöyle der: ‘Garbin şark önünde eğilişi hiçbir zaman bu kadar zelilce olmamıştır.’

Eski bir yarı sömürgeyi kapitülasyonlardan ve büyük devletler tahakkümünden kurtaran ilk kahraman o idi.

1938 de ellinci doğum yıldönümü töreninde bulunmak üzere Berlin'e gittiğimizde Tanrı’nın bu dünyayı yaratmak için yedi gün uğraşmış olmasına bile gülecek kadar kibirli Hitler, bütün heyetleri bir büyük salonda kabul etmişti. Kendisi ortada yapayalnızdı. İkincisi Georing beş on adım, üçüncüsü Göbells de bu sonuncudan beş on adım geride durmuşlardı.

Hitler Romanya heyetine reislik eden Dış bakanını, verdiği işi iyi yapmayan bir hususi kalem müdürü gibi paylıyordu.
Sıra bizim heyete geldi. Mavi gözlerinin bakışları yumuşak ve tatlı:

- Atatürk bir millet bütün vasıtalarından mahrum edilse dahi kendisini kurtaracak olan vasıtaları yaratacağını öğreten liderdir. Onun birinci talebesi Mussolini, ikinci talebesi benim, demişti.

Şaşıp da kalmıştık. Biz Türkler içinde böyle düşünmeyenlerin ne kadar çok olduğunu hatırlıyorduk.

Üçüncü söz, bir Hindu liderinindir. Bugün de Hindistan’ın belli başlı bir şahsiyetidir.

Son derece tevazu içinde şöyle demişti:

 - Biz bir Asya memleketinin kapitalist bir devlet hâkimiyetinden tamamıyla kurtulup müstakil olacağını düşünemezdik. Bizim parolamız otonomi idi. Böyle bir memleketin kapitalist bir devlet değil, bütün devletler hâkimiyetinden kurtulup tamamıyla müstakil olabileceğini Atatürk ispat etti. Bizi istiklalimize kavuşabileceğimize inandıran odur.

Dört yüz milyonluk bir ülkede hürriyet hareketinin kılavuzlarından birinin sözü idi bu. 

Yine 1942 de Hint’te bulunduğumuz vakit Çin devleti temsilcilerinden biri heyetin reisi olduğum için bana geldi:

 -Buraya kadar zahmet etmişken Çan Kay Şek'i görmeğe gitmez misiniz? Ne kadar sevinecek bilseniz… dedi.

 Anladığıma göre Çan Kay Şek eski dilde ecnebigiriz dediğimiz yaban sevmez bir milliyetçi imiş. Yalnız Atatürk'ün Türklerini yabancı saymazmış. Başucunda Atatürk'e ait yazılmış bir kitap bulunurmuş. Sık sık onu okurmuş. Çünkü Çin, Atatürk zaferi Lozan antlaşması ile neticelenmezden önce kapitülasyonlardan kurtulabilmeyi düşünmezmiş…

Endonezya Cumhurbaşkanı ile Başbakanı ikisi birden bir muhabire: .

 - Biz Atatürk'ün yetiştirmesiyiz, demişlerdi."


Kaynak: Falih Rıfkı Atay, Mustafa Kemal’in Mütareke Defteri, s.66-68; “Atatürk’ün Sağlığı”, Dünya, 21 Mart 1954, s.2.

***

"İsmini Türkçeleştir, Türkçe konuş, Türkçe dua et, mekteplerini Türkleştir, çocuklarını memleket mekteplerine gönder, memleket işlerine karış, Türklerle haşır neşir ol, cemaat ruhunu kökünden sök, millî iktisat davasında vazifeni yap." 

Falih Rıfkı Atay, Türk Meselesi, 1924.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar