METE KAĞAN'IN VATAN TOPRAĞINA VERDİĞİ ÖNEM:

“Türk milleti; hakkını, haysiyetini, şerefini tanıtmaya kadirdir. Türk vatanının bir karış toprağı için bütün millet bir vücut olarak ayağa kalkar.”
ATATÜRK 

"Mete pek çok açıdan İskender'in dengidir... daha ehil siyasetçi ve idareci olansa açık ara Mete'dir. İskender'in imparatorluğu o ölür ölmez parçalanırken; Mete'nin Hun imparatorluğu doğrudan kendi zürriyetinin yönetiminde 400 yıl ayakta kalmıştır." 
Koreli tarihçi Hyun Jin Kim

Mete Kağan büyük mücadelelerden sonra Hun İmparatorluğu tahtına çıktığında komşu devlet olan Tung-Huların ağır bir baskısına maruz kalır. Tung-Hular Hun İmparatorluğu tahtına genç yaşta birinin çıkmasından faydalanarak Hun topraklarını istila etmek isterler. Bu sebeple savaş bahanesi yaratarak ülkeyi istila etmek için Mete Han’dan bir dizi isteklerde bulunurlar. İlk olarak Mete Han’ın babası Tuman (Teoman)’dan kalan ve günde 500 km. koşabilen atı bir elçi vasıtasıyla isterler. Mete danışmanlarını toplayarak konuyu Hun Meclisi’nde görüştü. Onlar böyle bir atın verilemeyeceğini söylediler. Fakat Mete Han şöyle cevap verdi:

“Ben nasıl bir atı komşu bir devletten üstün tutabilirim” der ve atı Tung-Hulara gönderir.
Atı alan Tung-Hular Mete Han’ın kendilerinden korktuğunu zannederler. Bunun üzerine Mete’nin hizmetindeki bir kadını yine bir elçi vasıtasıyla isterler. Mete Han konuyu tekrar Hun Meclisinde görüşür. Mecliste hepsi sinirlenmiş olarak bağırırlar ve itiraz ederler. “Tung-Hularda ahlak diye bir şey yok. Onlara saldırmayı teklif ediyoruz” derler.
“Mete Han ise ben nasıl komşu devletten bir kadını üstün tutabilirim” diyerek, istenilen kadını Tung-Hu elçisine teslim eder.

Fakat Tung-Huların baskı ve istekleri devam eder. İki devlet arasında kullanılmayan büyük bir boş toprak parçası vardı. Burada sadece iki devletin askeri birlikleri bulunuyordu. Tung-Hular batıya doğru ilerleyerek burasını işgal ettiler. Ardından bir elçi göndererek Mete’ye “ benim ve senin sınırlarında askeri birlikler dışında insan bulunmayan bu toprak parçası, Hunlara çok uzak; ben bu toprak parçasına sahip olmak istiyorum” dedi. Mete tekrar danışmanlarına sordu. Bazıları verilemeyeceğini, bazıları ise bu toprak parçasının zaten kullanılmadığını, verimsiz olduğunu ve verilmesinde sakınca olmadığını söylediler. Bunun üzerine Mete Han hiddetle parladı ve şöyle dedi:

“Devletin temeli olan toprağı, devlet malını biz ne hakla ve nasıl verebiliriz” dedi.
Verilebilmesinde sakınca yok diyenlerin hepsinin kafasını kestirdi. Ardından hemen atına atladı. Kendisinden geri kalanları ölümle tehdit etti. Doğuya doğru ilerledi ve Tung-Hulara saldırdı. Ordusuyla gelen Mete Han Tung-Huları imha edercesine ağır bir bozguna uğrattı. Mallarını ve servetini yağmalattı. Tung-Hular bu yenilgiden sonra bir daha tarih sahnesine çıkamadılar, bütün toprakları Hunların eline geçti. Tung-Huların içinden kaçabilenler büyük dağlara ve ormanlara saklandılar. Geri kalanları öldürüldü.

Mete Han atın ve hatunun kendi şahsi malları olduğunu düşünmüş ve bu yüzden devletin ve milletin geleceğini kendi şahsi malları için tehlikeye atmak istememiştir. İki devlet arasındaki barışı koruyabilmek için soyuna has bir sabırla her türlü şahsi fedakârlıkta bulunmuştur. Fakat istenen taviz, şahsi olmaktan çıkıp, devlete ait toprak parçası olunca, Mete Han burada durmuş ve bu hususta tavizkar olan devlet adamlarının da kafalarını kestirmiştir.

Onun anlayışına göre şahsi mal ve aile gerekirse feda edilebilir, fakat devlete ait toprak ve mal kullanılmasa da feda edilemezdi.
Mete’nin bu düşüncesi tüm Türk tarihi boyunca ölmezliğini korumuş, Türk devlet anlayışının özünü ve temelini oluşturmuştur.

BÜYÜK HUN BAŞBUĞU METE KAĞAN'IN UYGULADIĞI; TÜRK ASKERİ, POLİTİK, STRATEJİK SAVAŞ SANATI'NDA MUTLAK GALİBİYETİN TEMEL ESASLARI:

Jeopolitik, Jeostrateji, Milli Ülkü ve Diplomasi...
Siyasi, ekonomik, mali, askeri, teknolojik ve lojistik güç (Ülke imkan ve kaynakları)...
Milli birlik ve beraberlik, iç barış ve huzur ortamı...
Adanmışlık ruhu, Töreye bağlılık ve kutsal inanç (Din)...
Doğru strateji,
Doğru planlama,
Doğru ittifak,
Doğru istihbarat,
Doğru zaman,
Doğru yer,
Doğru iklim ve hava şartları,
Doğru insan kaynağı ve liyakat sistemi,
Doğru silah,
Doğru güç,
Doğru taktik
Doğru eylem
Ve Tanrı Kut'u (Uğur)...

***Türk Devleti ve Türk Ordusu, daima bunları göz önünde bulundurmalıdır....

*Fatih Mehmet Yiğit

Resimler:
-Mete Kağan tablosu (Ch’an-yü Mao-tun) - Henan Müzesi, Çin


-Türk Kara ordusunun Kara Kuvvetlerinin kuruluşuna dair belge... 
Shih Chi 110, Han Shu 94..: Mo-du (Mete)'nin rehine olarak gönderildiği Yüe-cı'lardan kurtulduktan sonra babası tarafından 10 bin süvarilik bir birliğe komutan tayin edilişi ve o birliğin kendisi tarafından disiplinli bir şekilde eğitilmesi anlatılıyor (M.Ö.209)..

Hunlar İlk ve Son Chao devletlerinin yıkılmasıyla Ho-lien Po-po (Hılien Bobo) yönetiminde "Hsia” (Şia) adlı yeni bir devlet kurdular (407). Po-po, Motun'un ait olduğu Tu-ku ailesindendi ve İlk Chao Devleti'nin kurucusu gibi "Liu"-soyadını taşıyordu. Fakat bu soyadını kendi dilindeki şekline sokarak "Ho-lien” olarak düzeltmiş, böylece Çinlileşmeyi reddederek kendi millî değerlerine önem verdiğini göstermiştir.

Tilla Deniz Baykuzu, İSLAM ÖNCESİ TÜRK TARİHİ VE KÜLTÜRÜ (Ed. Muhammed Bilal Çelik), Nobel Akademik Yayıncılık

KAYNAKÇA

BAHAEDDİN, Ö., Büyük Hun İmparatorluğu Tarihi I, Ankara-1981.
BAHAR, H., Türkistan’ın Coğrafi Konumu ve İlkçağ Kaynaklarına Göre Tarihi, Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 1. Sayı, Konya-1994.
COSMO, NİCOLO D., Hun İmparatorluğu’nun Kuruluşu ve Yükselişi, Türkler Ansiklopedisi I, Ankara-2002.
ÇANDARLIOĞLU, G., İslam Öncesi Türk Tarihi ve Kültürü, Türkistan-1999.
KAFESOĞLU, İ., Türk Milli Kültürü, İstanbul-2000.
KOCA, S., Büyük Hun Devleti, Türkler Ansiklopedisi I, Ankara-2002.
ÖZTUNA, Y., Devletler ve Hanedanlar İlk Çağ ve Asya-Afrika Devletleri, cilt-3, Ankara-1996.
Türk Dünyası Kültür Atlası, İslam Öncesi Dönem, İstanbul-1997.
Yeni Türk Ansiklopedisi IV, İstanbul-1985.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar