TENGRİ TAMGASI/GÖK-ÇIKRIĞI/GÖK-ÇARKI/ÇARKI-FELEK, OZ/ÖZ TAMGASI:

Günümüzde ikinci Dünya savaşında Alman Nazilerin kullandığı Gamalı Haç olarak bilinen sembol gerçekte Türklere ait Gök-Tanrı inancına ait kökleri on binlerce yıla dayanan bir semboldür. Almanların bu sembolü kullanmaları ise; Milattan binlerce yıl öncesinde (Odin Kağanlığı, Keltler, Etrüskler ve daha önceki Türk Kağanlıkları) Proto-Türk ulusların Avrupayı fethetmesi ile bölgeye taşınmış,Türkler fethettikleri bölgelere kendi tamgalarını vurmuş ve kazımış Almanlar kendi coğrafyalarında bulunan Porto Türklere ait bu eski dönem arkeolojik eserlerinde bu sembolü kendi ırklarının bir sembolü zannetmiş ve kullanmışlardır. Bu sembolün Budizme geçişi ise kendisi  Sakha Türk  prensi olan Budha sayesinde olmuştur. Budizme ait erken dönem Pali metinleri olmak üzere en eski Budist metinlerde Budhanın Mavi gözlü Sakha Türk'ü olduğu açıkça geçmektedir.

Eski Türk inancında Uzay-Zaman Döngüsüne ve bağına Gök-Çarkı denmekteydi Türkler buna sonraları Çarkı Felek demiştir. Yıldızlardan, Galaksilere, Atomlardan,Atomaltı parçacıklara her şeyin bir biri ile görünmez bağının olduğunu ve bu bağı Tanrı'nın dönderdiğine inanmışlardır.Bu gün fizikteki sicim teorisi atomaltı parçacıkların bir merkez kuvete olan bağ ile döndüğünü yine bu günkü astronomik gözlemlerde gezegenler ve yıldızların yörüngelerinde döngülerinin merkez kuvvetle döndürülen spiral  bağla döngüsel hareket ettiklerini ispat etmiştir, yine kuantum dolanıklıkta her bir parçacığın birbiri ile bağlı olduğunu ispat etmektedir. 

Türkler bu bağı Gök-Çıkrığı olarak tabir etmiş ve (gamalı haçla) sembolize etmişlerdir. Atomaltı parçacıklardan Atomlara, Gezegenlerden Galaksilere her şey bir döngü ile hareket eder. Türkler bu hareketi çıkrığın yün eğirirken dönüşüne benzetmiş Atomlardan Galaksilere değin var olan bu merkezi kuvvet (Tanrısal öz bilinçtir.)

Proto-Türkler buna yoktan var edilme "Tenri" demekteydi. Herşeyi yoktan var eden yaratıcıya bu sebeple Türkler "Tengri (Allah)" demişlerdir.Proto-Türkler Tenri yoktan var edilmeyi, yaratılışı daire içerisinde + işareti ile tamga haline getirirken Gök-Çıkrığı uzay zaman döngüsü olan Ozlaşmayı (gamalı haç olarak bilinen) Oz tamgası ile ifade etmişlerdir.

Gök-Çıkrığına Türkler tarafından Oz/Öz tamgası da denilmiş Göktürk Alfabesinde o/öZ yerini almıştır.
Oz sözcüğü, Hun-Karaçay sözlüğünde: mekan ve zamandan geçip gitmek anlamına gelmektedir.



Saxa/Yakut kadim Tanrı inancında kudreti sonsuz,kuvveti sınırsız,herşeyin yaratıcısı (Tanrı) Göğün 9.Katında bulunan Ürun Ayıı'dır. Diğer Adı ile Ayıı Tanara'dır. Diğer Göğün 8 katında bulunan Tanrısal güçler aslında bu Tek Tanrı'nın birer tecellisidir. Urun Ayıı/Ayıı Tanara/Tek Tanrı'nın evi parlamaktır. Yani ışık saçan ve dönen kristal taştan ev olarak betimlenmiştir. Aslında Tanrı isminin kökeninde döndüren anlamı mevcuttur. Urun Ayıı/Ayıı Tanara/Tek Tanrı'nın yarattığı varlıklar üzerinde tecelli eden görünmeyen bağları vardır.Bu bağlar küçükten büyüğe tüm varlıkları (atomdan, yıldızlara, galaksilerden, evrene) tutmaktadır ve döndürmektedir.Bu kadim inanca göre Urun Ayıı/Ayıı Tanara/Tek Tanrı'dan ışık (tıpkı Kuran'da Nur Suresi 35.Ayette Allah Göklerin ve yerin nurudur bildirdiği gibi ) ve alkış (yaratıcı güç, bereket, rahmet) çıkar.Gördüğümüz ve görmediğimiz her ne varsa onun gücüyle yaratılır o yüzden Türk Kam ve Şamanlar Tanrıya yakarırken şöyle derler:
Ürün Ayıı
Sen Dünyayı yarattın
Her ne varsa canlı ve cansız hepsi senin varlığındır.
Saxa Yakut Türkçesi ile:
Ürün Ayıı
En aan doydunu aybıtın
Üüner-üösküür barıta en ayıın


"Tengri" kavramının etimolojik kökenide değerlendirmemize göre ilk oluş'u yani yaratılışı başlatan Uzay-Zaman döngüsünü çeviren yaratıcı güç anlamında yoktan var eden eşi ve benzeri olmayan tek olan Yaratıcıyı ifade açısından "Tengri" denilmiş olabilir. Nitekim eski Türkçede yün eğirtilen çıkrığa "Tengerek" denilmesi de sözcük anlamı Türkçenin ifade gücü açısından: ilk oluşu/yaratılışı başlatan evreni döndürerek  genişleten uzay zaman döngüsünü çeviren yaratıcı gücü anlamamıza yardımcı olmaktadır. Anadolu'da Yörükler"DÖNDÜREN" herşey için TEN/G kökünü kullanılar:
Tengirek - ip eğiren
Tenğirmen - Değirmen gibi örnek çok
ve en ünlüsü TENGRİ yani TANRI "döndüren"

Türkler kainatı Evren kavramıyla tanımlamıştır. Evren kelimesi ise Gök-Türk yazıtlarında geçen "evir" kavramından türetilmiştir. Evir kelimesi ise dönmekte olan anlamına gelmektedir. Çevirmek (döndürmek) kavramıda "evir" kelimesinden türediği gibi Evren kelimesi ise dönmekte evrilmekte olan gökyüzü anlamına gelmektedir. 

Nitekim Kaşgarlı Mahmud Divanı Lügatit Türk adlı eserinde evrenin yani kainatın yaratılışı ve dönüşünü şu sözlerle ifade eder:
Tengri ajun turüttü: Tanrı Dünyayı/Evreni yarattı
Çığrı udhu tezginür : Gök-Çıkrığı/Çarkı-Felek uğurlu döner
Yıldızlar çerkeşip: Yıldızlar sıralanır
Tün kün üze yürkenir: Gece gündüzü örter.

Yine Yusuf Has Hacib Kutadgu Bilig adlı eserinde evrenin yani kainatın yaratılışı ve dönüşünü şu sözlerle ifade eder:

Bayat atı birle sözüg başladım,
törütgen igidgen keçürgen idim 
Bir olan (Tanrı) adı ile söze başladım; o yaratan, yetiştiren ve göçüren rabbımdir.
Törütti tilek teg tüzü âlemığ,
yaruttı ajunka künüg hem ayığ 
Bütün âlemi dilediği gibi yarattı; dünya için güneş ve ayı aydınlattı.
Yarattı kör evren tuçı evrilür,
anıŋ birle tezginç yeme tezginür 
Bak, Evreni yarattı durmadan döner; onunla birlikte hayat da durmadan devreder.
Yaşıl kök yarattı öze yulduzı,
kara tün törütti yaruk kündüzi 
Mâvî göğü ve üzerinde yıldızları yarattı; karanlık geceyi ve aydınlık gündüzü var etti.

Türk Bilge Eren Ahi Evrenin öğrencilerinden olan ve Aşık Paşa gibi Tükçe eserler yazan Oğuz Türk Bilge Eren Ahmed Gülşehri Feleknamesinde Gök-Çarkını şu sözlerle tarif eder:

Gece gündüz değirmen gibi dönüp durmadadır.
Onun içinde her ne kadar dönmeden başka bir şey
yoksa da
Sâbit ve dönen yıldızlardan da başka bir şey yoksa da
Onun künyesi açıklamada Çeşm-i Aksâ'dır.
Ondan bir mekân var ama o mekânsızlıkta,
Merkez etrafında dönen ve onu çevreleyen,
Tabiatlardan arınmış ve yapısı basit,
Bu ÇARK üzerine bir baykuş düşünce,
Ve dönüşü ile binlerce gül türeyince,
Onun hareketi ilk hareket noktasına ulaştı.
Bütün hareketler onun sayesinde ortaya çıktı.
Gece ve gündüz felekleri bağırıp çağırma ile,
Doğudan batıya rüzgâr gibi götürdü.
Her ne kadar binlerce yüzyıl rızık iddiasında
bulunursa da,
O bunu ancak iki gece gündüz yapar.
Ondan başka onu harekete geçirebilecek hiçbir şey
yok.
Onun dönüşü de hiçbir şey değildir.
Bu mavi göğün dönüşünü tekrar bil,
Ki bu dönüş gündüze eşit oldu.
Onun dönüşü iki kutupta bir ateştir;
Oğlak burcunun yanında bulunan şimal yıldızı gibi
Rüzgâr güney kutbuna gittiğinde,
Ona mukabil olarak kuzey kutbunu yapmıştır
Ortadan doğru geçen bu bir (çizgi) hattın,
Adı filozofların nazarında mihverdir.
O kutuptan bunun yönüne hareket ettiğinde,
Hat (çizgi) dünyanın merkezinden geçer.

XV. Yüzyıl Türk Ozan Azmi Baba Yeri Göğü İnsü Cinni Yarattın şiirinde şöyle söyler:
Yeri göğü insü cinni yarattın
Aynı günü ÇARHI burcu var ettin

Bilge Aşık Paşa'da Garibname'sinde konu ile ilgili şöyle demiştir:

Gök içinde Cerh(çark) sergerdan döner
Daima Hay(hayat) durmadan döner
Yirde aksin gör anun ıy pür-hüner
Dün ve gündüz durmadan daim döner.

Şah İsmail Hatay-i bir şiirinde şöyle söyler:
Aşkın tecellisi çün başa geldi
Gevher eriyüb derya cûşa geldi
Çarh-i felek anda çünbişe geldi
Dem bu demdir döner devran Hu deyu

Pir Sultan Abdal bir şiirinde şöyle söyler:
Depreştirme benim dertlerim tamam     
Muhabbet şirindir vermiyor aman     
Üstümüzde dönen çarh ile devran     
Felek bizi halden hale getirir    

Hun Türkleri Gök-Çarkı Uzay-Zaman döngüsünün Tanrı tarafından canlıların enerji ve maddi bedenlerine sirayet etme kabiliyetine sahip olduğunu ve iyileştirdiğine inanarak dualarında Tanrıya şifa vermesi için şu yakarışlarla ifade etmişlerdir.
"Teyri omgarthın. 
Teyri angarthııı, 
Sausuznu çarhın oynathın! 
Üçden üçnü açıuçu. 
Toğuzdan toğuz cayıuçu 
Teyri ongarhın, 
Teyri angarıhın, 
Sausuzğa çarh oynathın" 
...
Tanrı kendine getir, 
(Çarkını oynat)Sönmüş bedeni yeniden canlandır! 
Üçten üçü açan, 
Dokuzdan dokuz saçan, 
Tanrı iyiliğe yönelt. 
Tanrı kendine getir, 
Hastaya (Gök-Çarkından şifa) canlı beden ver."

Nitekim Gök-Türk Kültigin  yazıtının Çince yazılı kitabesinde İnsanlar ve yıldızlar arasında bir bağın mevcut olduğu kainatın dönmekte olduğu bildirilmektedir.

Yapılan bilimsel çalışmalar sonucu insan vücudundaki elementlerle yıldızlarda ki elementlerin ortak olduğu kanıtlanmıştır. Bu bağ nedeniyle kadim kültürlerde meydana gelen astroloji, burçlar ilmi ile yıldıznameler kültürümüze yerleşmiştir.
Evrenin dönmekte olduğunu Kuran'ı Kerim de bildirmektedir.

Tarık Suresi 11. Ayette:"Dönüşlü olan göğe andolsun" buyrulmaktadadır.
1.ve: and olsun
2.es semâi: sema, gökyüzü
3.zâti: sahip
4.er rec'ı: dönme, döndürme, dönüş
Türkler İslam Dinini kabul ettikten sonrada Türk inanç sisteminde Kuran'a da uygun olan Gök-Çarkı inancını muhafaza etmişler.Bununla da kalmayıp Gök-Çarkı tamgasını mimari eserlerinde kullanmışlardır. Mesela Hoca Ahmed Yesevi Türbesi ve Selçuklu dönemi ibadethaneler gibi. Ayrıca bir çok Müslüman Türk Bilge ler gerek Gök-Çarkı (Çarkı Felek) inancını gerekse 9 katlı Gök Sekiz köşeli Tanrı katı Uçmak (Cennet yurdu) tabirlerini eserlerinde sıklıkla kullanmışlardır. (Yunus Emre, Aşık Paşa, Şeyh Galip,Kaşgarlı Mahmud gibi...)


Türkler bu nedenle evrenin döngüsel hareketini Ejder sembolü ile ifade etmiş Ejdere ise "Evren-Evran" demişlerdir. Nitekim Türk tuğlarında bulunan Ejder-Kurt sembolü, Göktürk ve Uygur kitabelerinin taç kısmında bulunan Ejder sembolleri kullanılması bu sebebledir. Türkler Uzay-Zaman kavramını ise evrenin genişlemekte olan döngüsel hareketinden ve gökyüzü gözlemlerinden etkilenerek günümüzde Svastika veya gamalı haç olarak bilinen kökleri tarih öncesi proto-Türklere dayanan (Döngüsel) Gök-Çıkrığı/Gök-Çarkı/Çarkı-Felek tabiri ve sembolü ile ifade etmişlerdir. 

Gök-Çıkrığı yani Uzay-zaman kavramı: uzay ile zamanı "uzay-zaman sürekliliği" adı verilen yapıda birleştiren matematik modeldir. Öklitçi yaklaşıma göre evren uzayın üç boyutu ve dördüncü boyutu oluşturan zamandan oluşur. Bu boyutlar sonsuzada evrilebilir (tahminimizin üzerinde paralel olan veya olmayan bir çok boyut "alemler"var olabilir).

Fizikçiler, günümüzde uzay ve zaman kavramlarını tek bir çatı altında birleştirmek yoluyla, karmaşık fizik teorilerini önemli ölçüde basitleştirmeyi ve evrenin işleyişini süpergalaktik (fiziksel kozmoloji) ve altatomik (atom altı, bkz. kuantum fiziği) seviyelerde daha basit ve ortak bir dilde açıklamayı başarmışlardır. Bunada Uzay-zaman demişlerdir.Yukarıda anlattığımız iç içe geçen bu gün bilim adamlarınca herşeyin teorisi olarak ifade edilen "Herşeyin teorisi" aslında (Tanrısal Öz Bilinçli tasarım) OLUŞ teorisidir. Atom altı parçacıklardan,hücrelere, yıldızlardan, galaksilere değin her şeyde bilincin mevcut olduğu ve birbiri ile iletişim kurduğu günümüzde bilim tarafından ispatlanmıştır...

Gök-Çıkrığına Türkler tarafından Oz tamgası da denilmiş oz kelimesi ise kam ve şamanların göğe Tanrı katına erişmek için ritüellerinde gerçekleştirdikleri döne döne Tanrı katına erişmek olarak kendini göstermiş bu nedenle bu erişme ritüelini gerçekleştiren kamlara Türkler Ozan demiştir. Zamanla ozan kavramı Türkü söyleyen halk ve hak aşıklarına sıfat olarak verilmiştir.

Türk Gök-Tanrı inanç sisteminde yaratılış; olmak, türemek, kılınmak ve yaratılmak sözcükleri ile ifade edilmiştir, yaratılmak adı üzerinde yarılmak olan Türkçe 'yar' kök sözcüğü ile ifade edilmiştir. Nasıl ki hücreler bölünerek çoğalır, tohum yarılarak filiz verir aynen öyle ilk oluş olan maddenin başlangıcı yarılarak başlamıştır. Bu nedenle Türkler ilk oluş yaratılışı var eden başlangıçı yaruk (aydınlık) sözcüğü ile açıklamış ilk yaratılışta karanlık madde yarılarak aydınlık (büyük patlama) var olmuştur. Tengri tamgası olarak ifade edilen daire içerisindeki + artı bu ilk yaratılışı yarılmayı ifade eder. Gök-Çarkı olarak bilinen çarkı felek tamgası yaruk tamgasından evrilmiş, uzay-zamanın döne döne genişleyen evren oluşunu ifade etmektedir.

Tan ağardı. 
Dünya aydınlandı.
Güneş doğdu
Herşeyin üzeri ışık oldu
Bunu bil, iyi ol...

Tan tanlardı udu yir yarudi udu kün togdı kamag üze yaruk boltı tir ança bilin edgü ol...

Irk Bitiq Uygur Türk Turfan Yazıtları
TÜRK BİLGELİĞİ

‘Işkile ‘âlem müdevver (daire,yuvarlak,evrilme,evren) oldı
‘Işkile cihân münevver(aydınlık)oldı
‘Işkile döner bu çerh-i çenber (Gök-Çarkı, Çarkı-Felek, Uzay-Zaman-Boyutu)
‘Işkile yazıldı cümle defter

‘Işkile ‘âlem zuhûra geldi
‘Işk idi ki Mûsâ Tûr’a geldi
‘Işk ile Muhammed kıldı Mir’âc
‘Işk durur ‘âlemler ana muhtâc

‘Işk okı geçer yidi felekden
‘Işk fark ider âdemi eşekden
‘Işkdur âkibet makâm-ı Mahmûd
Bu ‘ışkı yerenler oldı merdûd

‘Işk meş’aledür gözi görene
‘Işk delîl oldı yol sorana
‘Işk cân bâgınun gülistânıdur
‘Işk kamu ‘âlemün sultânıdur

‘Işk idi ki Yûsuf çâha düşdi
‘Işkile ‘âlem ferâha düşdi
‘Işk idi ki Eyyûbu derd ü belâ
‘Işk salmış idi anı bu hâle

Her müşkilini sen ‘ışka sorgıl
‘Işk kullıgına ‘ışkına durgıl
‘Işkdur ki ‘âlemde nûr olupdur
‘Işkdur ki berât u menşûr olupdur

‘Işkı iy ‘âkıl gâfil gözetme
Sâlûslugını bu ‘ışka satma
‘Işkdur ki seni diri tutupdur
‘Işkun nehengi ‘âlemi yudupdur

‘Işk oldugı yirde müşkil olmaz
‘Işkdur ki ebed ma’zûl olmaz
‘Işkı yerenün îmânı yokdur
‘Işkun dahı hîç nişânı yokdur

‘Işkdur ki ‘âlemde delîl ü rehber
‘Işkile düzüldi bahrile ber
‘Işkı bilenün îmânıdur ‘ışk
Ol bî-nişânun nişânıdur ‘ışk

‘Işka gâfil olma ‘ışk özidir
‘Işk cân kulagı gönül gözidür
‘Işkla bakana ‘ışk delîl oldı
‘Işk ile diledügin cân hâsıl oldı

‘Işk nûr-ı ebed-i lâ-yezâldür
‘Işkun zevâli yok bî-zevâldür
Zevâl anadur ki ‘ışkı bilmez
‘Işk âyinesin ‘ışkile silmez

Işık: Işık,Aşk,Nur,Yaruk(yaratılışın özü, aydınlık),Evrenin en küçük parçası, Tanrı ışığı/aşkı/sevgisi

Ulu Türk Ozan 
Kaygusuz Abdal 
TÜRK BİLGELİĞİ

Ne var eger Yûnus dahı ‘ışk içinde zerreyise

‘Işk odıyla kâyım durur yirile gök çarh-ı felek


Türk Bilge Eren

Yunus Emre





Gök-Çıkrığına Türkler tarafından Oz tamgası da denilmiş oz kelimesi ise kam ve şamanların göğe Tanrı katına erişmek için ritüellerinde gerçekleştirdikleri döne döne Tanrı katına erişmek olarak kendini göstermiş bu nedenle bu erişme ritüelini gerçekleştiren kamlara Türkler Ozan demiştir. Zamanla ozan kavramı Türkü söyleyen halk ve hak aşıklarına sıfat olarak verilmiştir. Farsçada Çar: 4 demektir. Çarh: ise 4 kollu döngüdür. Felek ise; Gökler alemi, burçlar, kader,yıldızlar ile insanlar arasındaki bağı ifade eder.Çark sözcüğü köken itibari ile Türkçeden Farsçaya geçen (Ark:kaynak / Çıkrık: Dönerek yün eğirten dört kollu alet) sözcüklerinin birleşiminden türetilmiş olabilir. Türklerin en eski Fal kitabı olarak bilinen Uygur Dönemine ait Gök-Türkçe yazılı "Irk Bitiq" eserinin adında geçen "Irk" ta bu anlamı yani Gök-Çıkrığı/Gök-Çarkı anlamını içermektedir. Yine Sümerce'de Çar kelimesi çark anlamında kullanılmaktaydı. Sümerlilerin Proto-Türk Ulus olması ve Sümerlere ait M.Ö.6000 lerde tarihlenen bazı eserlerde Türklerin  kadim sembolü Gök-Çarkı tamgasının kullanılması Çark kelimesinin etimolojik olarak Türkçe kökenli bir kelime olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. 

 

Gök-Çarkının Kökenine indiğimizde eski Türk Kozmoloji ve inanç sisteminde  yukarıda izah ettiğimiz gibi atomaltı parçacıklardan atomlara, yıldızlardan galaksilere görünmeyen bağ ile evreni döndüren, hayat bahşeden, zamanı ve kaderi yaratan Tanrı'nın uzay-zaman döngüsel bağını bununla ilişkili kader,talih,baht gibi evren insan bağını ifade anlamında kullanılmaktadır. Bu nedenle Proto-Türkler bu tamgayı Tanrı; iyi talih getirsin, baht açsın, kut ve uğur versin anlamında bu tamgayı kullanmışlardır. Türk Tamgalarına Avrupa'da bu nedenle Run yani (gizli ve sihirli) güçleri olan yazı denilmektedir. Tamgada yer alan 4 kol: Hava,Toprak,Su ve Ateş olan yaratıcı güce ait 4 elementi, Doğu-Batı-Güney-Kuzey dört yönü dört bir yanı yani tüm evreni ifade etmektedir. Döngü ise Türklerin gözle görülmeyecek bağla evreni döndüren Tanrı'nın var ettiği Uzay-Zaman döngüsünü ifade eder.


Dünyanın en eski tespit edilmiş Gök-Çarkı Tamgası, ilk kez 1908'de Ukraynalı bilim adamı Federik Volkov tarafından keşfedilen paleolitik bir yerleşim olan Mezin'de bulunan bu 15.000 yıllık mamut fildişi kuşu üzerindedir.Bahse konu yerleşim yeri İskit/Saka Türklerinin yerleşim alanlarındandır.


Ukrayna Ulusal Tarih Müzesi, Kiev


Saymalıtaş/Kırgızistan (M.Ö.10.000 ler) Türk Kaya resmi Proto-Türk/Gök-Çarkı tamgası...
Gök-Çarkı Türk Tamgası hakkında: Ön-Türkler tarafından kullanılan bu sembole Gök-Çarkı, Çarkı-Felek, oZ ,öZ Tamgası da denmektedir.  Uzay-Zaman, Evren döngüsünü ifade eder. 
Bu Tamga zamanla Türklerden başka uluslara ve Budizme geçmiştir.
Tanrı katından; kut,ülüş almak için, kaderi dönsün, talihi iyi olsun, uğur getirsin diye Türklerce kullanmıştır.

Samarra kasesi olarak adlandırılan 6000 yıllık Sümer Türk kasesi:Kase üzerinde Gök-Çarkı tamgası var balıklar Türklerde  Yurd anlamındadır. 8 balık Cennetin 8 yurdudur. Yakut Tanrı İnancında ise Ayıı Tanaranın bulunduğu yer (Tanrı katıdır)
 "Balık"Hun Türklerinde ülke yönetim merkezine/şehir devletine verilen addır. Asya Hun Devleti bu merkeze "Beşbalık" şehir devleti demiştir. Uygurlarsa "Hanbalık" Cengizhan tarafından Karakumda kurulan Cengiz Kağanlığının başkenti "Ordu-Balık"tır.
Hoca Ahmed Yesevi Türbesi Türkistan
Konya ili Türk Selçuklu dönemi
Türk Selçuklu dönemi mimari eserlerde Gök-Çarkı Tamgası


Bilim insanlarının İron Man olarak adlandırdığı 24 cm boyunda ve 10,6 kg ağırlığında bir meteor parçasından yapılmış heykel 1938 yılında Alman keşif ekipleri tarafından Tibet bölgesinden kaçırıldı. 
Buda heykelleri ile uyuşmayan özellikleri gösteren, Türk Beyi heykeli 2007 yılına kadar Münih'te özel bir koleksiyonda kaldı. Stuttgart Üniversitesi Planetoloji Enstitüsü'nden Elmar Buchner, 11. yüzyıl Tibet'inden geldiği düşünülen heykeli analiz ediyor. Buchner, heykelin kabaca 15 bin yıl önce Moğolistan ile Sibirya arasında bir yere inen bir gök taşından oyulma olduğunu açıkladı. 
Heykelin elinde ant kadehi olması, Türkler gibi pantolon v.b giysiler taşıması, zırh giymesi ve bu zırhın üstünde Türklerin kutlu Oz/Gök Çarkı tamgasının olması gibi özellikler bir Türk Beyi yada tahtta oturan bir Türk kağanı olduğunu kanıtlıyor… 
Hitit-Türk eseri M.Ö.2100
Türk Şaman
Altın Ordu Türk Savaşçı miğferi ve üzerindeki Gök-Çarkı tamgası
İskit Saka Türk Sanatı
Türk (Oz, Gök-Çarkı) Tamgası, M.Ö. 3000, İrenbur, Başkurtistan

''Gökten bir kor olarak döne döne indik ve tekrar göğe döneceğiz.''


Moğol-Türk Şaman


Gök-Çarkı motifli Türk Kilimleri


Türk Moğol Kağanı Kübilay Han
Türk Şamanlar 
 Etrüsk Türk eseri İki Gök-Börü Bozkurt ve Umay Ana

 Kün-Ay Türk sembolü ve Gök-Çarkı
 Saymalıtaş kaya resmi Tengri tamgası

 Anadolu Türk kilimi

 Bilge Kağan yazıtı Çift Ejder
Big Bang Büyük Patlama


Buryat Türk Cumhuriyeti.
Baga-Zarya - Baga-Zarya köyünün 3 km güney-güneydoğusunda bulunan dağ - Güney-Batı Transbaikalia'daki petroglifler
Afganistan Tilia Tepe İskit/Saka Türk Kurganı M.Ö.500-2000 arası Altın kaplama Kama üzerinde Gök-Çarkı Türk tamgası

















































Kırgızistan Saymalıtaş 













Türkiye Avşar Kadınları Kolunda Öz damgası 


 Bulgaristan Kadını kolundan Öz damgası 



(Türkiye) üzerinde GÖK-ÇARKI TAMGASI Çarkı-Felek motifi bulunan çanta




Araştırma:Türkolog Fatih Mehmet Yiğit

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar