TÜRKLERDE "BİR TANRI/GÖK-TANRI" İNANCI :

Cokdan bar etgen Teyri
Bardan cok etgen Teyri
Har zatha küçü cetgen Teyri
Ullu Teyri, Han Teyri
Bulutlanı iy Teyri
Cavunlanı cavdur Teyri.

Yoktan var eden Tanrı
Vardan yok eden Tanrı
Her şeye gücü yeten Tanrı
Ulu (Yüce) Tanrı, Han Tanrı
Bulutları gönder Tanrı
Yağmurları yağdır Tanrı.

(Karaçay Balkar Türkleri Yağmur Alkışı/duasından)

"Türkler, bir haksızlığa uğradıklarında ya da zorlukla karşılaştıklarında ellerini göğe kaldırarak ''Bir Tengri'' diyerek dua ediyorlardı." 
(Ahmet İbn-i Fadlan /İbni Fadlan Seyahatnamesi)
Eski Gök-Tanrı inancına gore göğe el kaldırarak dua eden Ulu Tanrıdan aracısız dilekte bulunan ulus, hiçşüphesiz Türklerdir.

Türk Kiliminde Kollarını Göğe açıp Tanrıya Alkış kılan (dua eden) Erkek ve Kadın motifi/Erlik (Tanrıya Ermek) Motifi

Altay Bölgesi Kaya resminde AN/ANA Tamgalı Göğe açıp Tanrıya Alkış kılan (dua eden)  Kadın motifi



-(Ukrayna M.Ö. 1000~500 arası) İskit Saka Türk Kurganından çıkartılan altın küpe üzerinde ellerini Göğe kaldırarak Ulu Tanrı'ya alkış kılan (dua eden) kadın betimlemesi 



-Sibirya,Hakasya,Saymalıtaş,Tamgalısay ve Türkiyede ellerini Göğe kaldırarak Ulu Tanrı'ya alkış kılan (dua eden) insanların resmedildiği kaya resimleri.







Saymalıtaş


Azerbaycan Gence Bölgesinde ellerini Göğe kaldırarak Ulu Tanrı'ya alkış kılan (dua eden) Balbal






Türklerin, Göğe el kaldırarak Ulu Tanrıya yakarışına, dilek ve istekte bulunmasına (dua etmesine) eski Türkçede "Alqış" denmekteydi.
Bugün hala Gök-Tanrı inancına sahip: Altay, Saka, Hakasya, Sibirya, Moğolistan, Kazakistan ve Kırgizistanda yaşayan Turan Türk Ulusları ile bu inancı onbinlerce sene koruyarak nesilden nesile aktaran Şamanlar diğer adıyla Kamlar, bu bölgelerde ritüellerinde  hala göğe el kaldırarak bir olan Tanrı'ya alkış kılarak (dua ederler) yakarışta, dilek ve istekte bulunmaktadır.






















Türkiye'nin Şanlı Urfa ilinde;  M.Ö. 10.000 yıllarına tarihlenen Nevali Çori isimli arkeolojik yerleşkede yapılan kazılarda elde edilen taş kabartma resimde tıpkı Gök-Tanrı inancına sahip Türkler gibi Göğe el kaldırarak alkış kılan(dua eden) yakarışta bulunan insanların betimlendiği taş kabartma bulunmuştur. Ayrıca yine kazılarda Türk Taşbaba diğer adıyla Balbal adı verilen Bengü Taş heykel (Ata,Ana Mezar taşı) bulunmuştur.






Yüz Yasına
(Yüz yıl yaşayın)
(Ömrünüz uzun olsun)

Tenrim cuk/çök bizke...
("Tanrım varlığınla üzerimize çök; ışığını indir, kut bahşet, esenlik ver, esirge bizi" anlamında)

İdi yerime Bengü bol
(İdi/iyilikle yaşadığım yerde sonsuza dek/ebedi bol/bulun (olun): varlığınla bizi ebedi yaşat anlamında)

Çukmak:süzülüp inmek, konmak, "cuk oturmak" Türkçe Deyim üzerini kaplamak
Çökmek: üzerine basmak, üzerini kaplamak, çökelti
Bengü   : Ebedi, sonsuz
Bol         : olmak

Yenisey Tuba II. Bengü Bitik Taş
(Türkçe Yazıttan)

Okuma ve Anlamlandırma: Fatih Mehmet Yiğit 



Proto-Türklerin ellerini açarak göğe kaldırarak Ulu Tanrıya alkış (dua) etme ritüeli.

Bu kaya resimleri Ön-Türklerin yayıldığı coğrafyaları göstermesi açısından önemli bir kanıt.



Ortaya çıkışlarından itibaren, dünyada tek Tanrı'ya inanan ilk ırk Türklerdir.  
(Japon Türkolog Masao Mori)

Türkler tek bir Tanrıya inanır ve her işlerinde onun adını anarlar . Tek ölümsüz Tanrıya inanırlar. Tanrının yerine başka bir şey koymaz  ve şöyle derler: “Seni yaratanın Tanrı olduğunu bil”.
(Korykoslu Hayton)

Batı Köktürk Hakanı Tardu, Bizans imparatoru Maurice’ye yazdığı mektupta Türkleri şöyle tanıtır:  “Türkler ateşe çok aşırı saygı duyarlar; ayrıca hava ve suyu kutsal kabul ederler; toprağı da kutsal sayarlar ama (bunlara) tapmazlar. Sadece göğün ve yerin yaratıcısını Tanrı olarak adlandırır; ona at, koyun ve öküz kurban ederler. Kendilerine geleceği okuyan şamanları vardır” E. Chavannes, Documents, s. 298).

"Onlar gökyüzündeki tek bir Tanrı‟ya tapıyorlardı ve bundan başka herhangi bir şeyi anlamıyorlardı. Bugün de onlardan herhangi bir cahil adama sorulduğu vakit Gök Tengri diye cevap vermektedir.”
(Süryani Mikail Kroniği(1126-1199) /Michael, Chronique, III, s. 152.)

Türkistan’lılar müsülmanlar dışında üç gurup dırlar...(Türklerin Gök-Tanrı inancına ait kavramları hakkında bilgiler vermekte) Böyleki “Huda خدا"’ya “Adı Sevimli Tenkri (azz esme Tenkri تنکری اسمه زّ ع)” (Tengri) deyerler ve “Hudavend خداوند”’de “İydi ایدی” ve “Oluğ غ ُال Tenkri”(Ulu Tanrı) ve “İzedایزد” ’e “Beyat یاتَب” (Bayat) deyerler ve “Resul رسول" ’e , “Yelmac یلماج” (Yalvaç) ve “peyğambar”’a “Saqçi ساقچی" , bu dünya’ya “bu Ojen اوژن بو” ve “o Düya”ya “ Ol Ojen اوژن اول” deyerler. Kiyamek (Kıyamet) Gün’üne “Oluğ Güni ای گون غ ُال” büyük gün, cennet’e “Uçmaq اوچماق” ve “Uçmax اوچماخ” ve Duzex دوزخ’e (Yada cehennem’e) “Cemuğ جموغ” ve “Temuğ تموغ”(Tamu) deyerler. “Sekiz Cennet”e “Sekiz Uçmaq اوچماق سکیز”, “Yedi Cehenem”e “Yeti Temuğتموغ یتی ” ve “Hisab”a “Saqış ساقیش”(Hesap gününe) deyrler...
... ve dahası, Türklerin kitab ve hatları var dır ve büyüçülük (sihirسحر) ve müneccimliki(Yıldızlar Bilimi/Astroloji) bilerler ve cocuklarına hattı öğreterler ve hatları iki tür dır bir tür Soğdiسغدُ ’inki dir ve bir türide Toğuz-Ğoz تغزغزی’inki dir (Dokuz Oğuzların alfabesidir).... (Devamında Dokuz Oğuzların alfabesi olarak tanımladığı Gök-Türkçe yazısını tarif ediyor sağdan sola yazılır, 28 harflidir, harfler bir birine değmez yani ayrı yazılır diyor)

(Tarih-i Fahreddin Mubarekşah (M.S.1206)
Varak/Sahife 37-38-43-44)

Türklerin en eski inanç sistemi Gök-Tanrı inancı tevhid akidesine yani tek Tanrı inancına dayanmaktaydı. Bir Tanrı inancı eski Türk inanç sisteminin temelini oluşturmaktaydı.

 Her ne kadar Türkler Gökyüzünü yüceltmiş ise de Gök-Türk yazıtlarında mavi Göğün ve yağız yerin Tanrı tarafından yaratıldığı açıkça ifade edilmektedir. Gök-Tanrı kavramı Tanrı'nın ululuğunu ve yüceliğini ifade eden bir kavram olup Gökyüzüne tapınma anlamına gelmez.Nitekim müslümanlar Allah'ın zamandan ve mekandan münezzeh olduğuna inandıkları halde ellerini Gökyüzüne kaldırarak dua ederler. 

İbn-i Fadlan 10. yüzyılda Oğuz Türklerini halifenin elçisi sıfatıyla ziyaret ettiğinde o zaman Türkler Müslüman değildi. İbn-i Fadlan'ın anlattığına göre, o çağlarda Türkler haksızlığa uğradıklarında ya da bir zorlukla karşılaştıklarında ellerini yukarı kaldırıp "Bir Tengri" demektedirler. Yine Makdisi: "Türkler bir tengri, yani Tanrı birdir derler..." Demek suretiyle Türklerin birlik yani tevhid inancı ile Tanrı inancını yanyana kullandıklarını yani tek Tanrı'ya inandıklarını ifade etmektedir. XI.YY'da yaşayan Ebu’l Meali, Türklerin tek Tanrıya inandıklarından bahisle; “Türkler, Allaha Tanrı derler. Onların bir Tanrı, yâni bir Allah ve Gök Tanrı, yâni Göğün rabbi derler. Yine onların Allah’a Uluğ Bayat dediklerini işittim." Demektedir.

1253 yılında Fransa kralı IX. Ludwig tarafından Moğolistan'a  Mengü han huzuruna elçi olarak gönderilen rahip Rubruk, Uygur  tapınağında gördüğü putlar hakkında: "Uygurlar bir Tanrı'ya inanırlar.Tanrının insan veya başka bir cisim şeklinde tasvir edilmesini kabul  etmezler. Öyle ise neden bu kadar çok putlarınız var? Diye sorduğumda  Uygur rahibi, biz bu putları Tanrı'nın tasviri diye kabul etmiyoruz.  Bizimkilerden biri, oğlu, karısı veya başka biri ölürse onun suretini  yaparlar ve buraya koyarlar. Biz de bunları ölünün hatırası olarak  saklarız, ve sayarız diye cevap verdi." Demektedir.

7. yüzyıl'da yaşayan Bizanslı tarihçi Simokrattes Gök Türklerin tek bir yaratıcı ve varlık olarak Gök Tanrıyı kabul ettiğini aktarır. Te ophylaktos ise; "Türkler yerlerin ve göklerin hakiki sahibi tek bir Tanrıya inanıyor, ona tapıyor ve onun için kurban kesiyorlar" ifadesi ile Türklerin Gök Tanrı inancının tek tanrılı bir inanç olduğunu aktarmıştır.Yine benzer olmasa bile Gök Tanrı dininin bir ritüeli olarak kurban kesme hakkında bilgileri Çin kaynaklarından almaktayız. Çin kaynakları Türkler hakkında; "Tu-kue'ler beşinci ayda, ko- yunlarını ve atlarını keserek gökyüzüne kurban ederlerdi. Adetleri ve gelenekleri aşağı yukarı Hiung-nu'lar ile aynıydı"bilgilerini verirken aynı zamanda benzer bir uygulamanın Hunlar arasında da olduğunu muhtemelen dini bakımdan da Hunlar ile Kök Türklerin aynı kültür ve dinî yapı içinde yer aldıklarından bahsetmektedir. Hatta meşhur Hun kağanı Mo-tun, MÖ176 senesinde Çin ülkesine gönderdiği bir mektupta tahta çıkışının ve savaşlardaki başarılarının sebebinin Gök Tanrının inayeti olduğunu belirtmiştir.


Türklere ait en eski yaratılış destanı Altay yaratılış destanıdır. O destanın başlangıcında Tanrının evreni yaratışı şöyle ifade edilir. "Her şeyden önce su vardı. Yer, ay, gök, güneş yoktu. Sadece Tanrı Kayra Han (Kuday)vardı, ancak yalnızdı ve canı sıkılıyordu, sudan gelen bir ses ona "yarat" dedi." Daha sonrasında bu Tek Tanrı'nın diğer güç atfedilen yardımcı güçleri yarattığından bahseder. Umay,Ülgen,Erlik hep Tanrının yarattığı kendilerine güç bahşettiği varlıklardır. Bunların yaratıcısı tek Tanrı olup hepsi onun kudret ve tecellisinin yansımasıdır tıpkı kadim dinlerdeki melekler, ruhani ve cismani varlıklar gibi Türkler mani dininin etkisi ile Uygurlar döneminde Gün Tanrı,Ay Tanrı,KünAy Tanrı tabirlerini kullanmış olsalar da bahse konu tabirler. Tanrı tarafından yaratılmış varlıklar üzerindeki Tanrısal kuvvetin tecellisini ifade amacıyla kullanılmıştır.Nitekim Türkler Tengri Kağan, Tanrı dağı gibi tabirleride Gök-Türk kağanlığı döneminde kullanmış bahse konu tabirler tapınma ve Tanrı'ya şirk koşma anlamında olmayıp Tanrının yarattığı varlıklardaki Tanrısal gücün tecellisini ve Tanrısal kuvveti ifade amacıyla kullanılmıştır. Nitekim günümüzde İslam inancına sahip müslümanlar çocuklarına Allah'ın 99 esmasındaki bir çok ismi verebilmekteler.(Kadir,Muhsin,Alim,Rahim vs.) burada da isim verilirken amaç ve gaye Allah'a şirk koşmak değil Allah'ın yarattığı varlıklar üzerindeki tecellisini yüceltmek manasındadır. Yoksa Türkler Gök-Tanrı inancında Tanrı'nın bir ve tek olduğuna daima iman etmişlerdir. Atalar ruhu ise ruhun ölümsüzlüğünü ve Türklere Atalar ruhunun yardımını ifade eder Umay dişilik Tanrının olumlu şeyleri yaratmasını Erlik han ise şeytani kötü güçleri ifade eder.

Gök-Türk Kağanlığı dönemine ait Orhun yazıtlarında "Üstte mavi gök, altta yağız yer kılındıkta, ikisi arasında insanoğlu kılınmış" diye yazmaktadır. Burada yerlerin, göklerin yani Evrenin ve insanoğlunun Tanrı tarafından (kılındığı) yani yaratılarak yaşama uygun hazır hale getirildiği yazmakta. Yine  "Üste mavi Gök çökmedikçe altta yağız yer yarılmadıkça" ifadesi ile "zamanı Tanrı yaşar kişioğlu hep ölmek için türemiş" ifadeside Evrenin ve insanoğlunun sonlu (ölümlü olduğunu) Tanrının ise ebedi olduğunu ifade eder.

Saxa/Yakut kadim Tanrı inancında kudreti sonsuz,kuvveti sınırsız,herşeyin yaratıcısı (Tanrı) Göğün 9.Katında bulunan Ürun Ayıı'dır. Diğer Adı ile Ayıı Tanara'dır. Diğer Göğün 8 katında bulunan Tanrısal güçler aslında bu Tek Tanrı'nın birer tecellisidir. Urun Ayıı/Ayıı Tanara/Tek Tanrı'nın evi parlamaktır. Yani ışık saçan ve dönen kristal taştan ev olarak betimlenmiştir. Aslında Tanrı isminin kökeninde döndüren anlamı mevcuttur. Urun Ayıı/Ayıı Tanara/Tek Tanrı'nın yarattığı varlıklar üzerinde tecelli eden görünmeyen bağları vardır.Bu bağlar küçükten büyüğe tüm varlıkları (atomdan,yıldızlara,galaksilerden,evrene) tutmaktadır ve döndürmektedir.Bu kadim inanca göre Urun Ayıı/Ayıı Tanara/Tek Tanrı'dan ışık (tıpkı Kuran'da Nur Suresi 35.Ayette Allah Göklerin ve yerin nurudur bildirdiği gibi ) ve alkış (yaratıcı güç, bereket, rahmet) çıkar.Gördüğümüz ve görmediğimiz her ne varsa onun gücüyle yaratılır o yüzden Türk Kam ve Şamanlar Tanrıya yakarırken şöyle derler:

Ürün Ayıı (Yaratıcı Tanrı)
Sen Dünyayı yarattın 
Her ne varsa canlı ve cansız hepsi senin varlığındır.
Saxa Yakut Türkçesi ile:
Ürün Ayıı 
En aan doydunu aybıtın 
Üüner-üösküür barıta en ayıın

Saxa Yakut Türkleri Tanrı öğretisine göre, Tanrının Evreni yaratışını şu sözlerle ifade etmektedirler:
İlk önce Ürün Ayıı buyurmuştur.
Onun buyruğuyla 9 katlı Tanrı Göğü yaratılmıştır.
Onun buyruğuyla ilk Dünya yaratılmıştır, orta Dünya oluşmuştur.
Onun buyruğuyla hayvanlar yaratılmıştır, bitkiler yetişmiştir.
Onun buyruğuyla Tanrı insanı var olmuştur.

Hun Türklerinin kadim Atası sayılan İskit/Saka Türk devleti döneminde yaşayan Filozof Logomakhos İskitlerle yaptığı söyleşide İskit Türkü, Filozof Logomakhos'a Tek Tanrıya inandıklarını ifade etmiştir.

Tanrı sözünün gerek en eski metinlerde gerek 10. yy.‟dan itibaren yapılan tefsir ve meallerde gerekse zamanımıza kadar gelen folklor ve edebiyata dair pek çok üründe Allah lafzı yerine kullanıldığı kesin olarak ortaya konmuştur. Türk İslam edebiyatının ilk ürünü olan Kutadgu Bilig’de de Tanrı’nın, Allah lafzından çok kullanılmış olması, Tengri’nin çok eski zamanlardan beri “bir tanrı” inancını ifade eder anlamda kullanılmış olmasına güçlü bir delildir. Ayrıca Bayat sözünün de Kutadgu Bilig‟de Allah lafzı yerine kullanılan isimlerden olması “bir Tanrı” anlamında başka isimlerin de rahatlıkla kullanıldığını göstermektedir. “Tengri yaşam verici ve yaratıcıdır, ölüm de Tengri’nin iradesine bağlıdır.” Gök Tanrı (Kök Tengri) kavramının eski Türk inanışında önemli bir yer tuttuğu konusunda daha somut örnekler de vardır: Tanrıkut Mete (Motun) Çin hükümdarına yazdığı bir mektupta, kendisini tahta Gök-Tanrı’nın çıkardığını bildirmiş, Gök’ün yardımıyla ve kendi askerlerinin ve atlarının çabalarıyla çevresindeki 26 devleti ve (Gansu’dan kuzey Tibet ile batı Türkistan’a kadar uzanan bölgede) bazı halkları yenerek Hun’laştırdığını belirtmiştir. Görüldüğü gibi, günümüze kalan belgelerde, devletin başına kağanı Gök’ün getirdiği belirtilmiş, devletin ve insanların yönetimi de Gök’e mal edilmiştir: Tanrı Türk’ün yaşamına doğrudan karışır, buyruklar verir, iradesine boyun eğmeyenleri cezalandırır, insanlara bağışladığı iktidar (kut) ve kısmeti (ülüğ) değerini bilmeyenlerden geri alır. Şafak söktüren (tan üntürü) ve bitkileri oluşturan da “Ulu Tanrı”dır. O, yaşam verici ve yaratıcıdır, ölüm de Tanrı’nın iradesine bağlıdır. Bütün bu inanışlar, Gök Tanrı’nın “eşi ve benzeri olmayan, insanlara yol gösteren, onların varoluşuna hükmeden, cezalandıran ve ödüllendiren bir ulu varlık olduğunu” ortaya koymaktadır.

VI. yüzyıl tarihçisi Menandosr, Türklerden bahsederken ‘her ne kadar toprağa, suya ve ateşe kutsiyet yüklerlerse de kainatın tek yaratıcısı olan tek Tanrı’ya inanırlar’ demektedir. bir başka Bizans tarihçisi Teophylaktos da, Türkler yerlerin ve göklerin hakiki sahibi tek bir Tanrı’ya inanıyor, ona tapıyor ve onun için kurban kesiyorlar, demektedir.

Nitekim Avrupa Hun Kağanı Atilla'nın Hristiyanlara söylediği:"Siz şaşırmışsınız. Hiç Tanrı'nın oğlu olur mu? O tektir." Sözü ile Mengü Kağan’ın İslâm elçisine söyledikleri, Türklerin, İslamla karşılaştıkları sıradaki inançlarını göstermesi bakımından önemlidir: “Biz, tek bir Tanrı’ya inanır ve taparız. O’nun emri ile yaşar ve ölürüz. Dünya ve ahirette mücazat da mükâfat da O’na aittir. Tanrı görünen ve görünmeyen her şeyin halikıdır. Allah, sizlere kitaplar gönderdi, ama siz onların yazdıklarını tutmazsınız. Bize de gaybı bildiren kamlar verdi. Biz onların dediklerini yapar ve huzur içinde yaşarız.”Yine Cengiz Han'ın söylediği:‘‘Yeri ve göğü yaratan, ölümü, hayatı, serveti, fakirliği istediği gibi dağıtan, herşeyde mutlaka hükmünü yürüten bir tek Tanrı’nın varlığına iman etmenizi emrederim.’’ sözü bile konuyu özetlemeye yeter. 
Sözlerimizi üç kadim Türk Atasözü ile tamamlayalım:

Teneride Tengri/Kuday, telekeyde Kaan.
Gökte tek Tanrı yerde tek Kağan olmalıdır...
ALTAY TÜRK ATASÖZÜ

Tengrisi/Kudayı cok el bolbos.
Tanrısı olmayan millet hiçtir.
ALTAY TÜRK ATASÖZÜ

Düşmeyen bir Tanrı'dır
Acının dermanı zamandır.
Abınmağan bir Tengri
Acuvnu darmanı zaman...
(Nart Boyu -Hun-Karaçay) Türk Atasözü

Fatih Mehmet Yiğit
TÜRKOLOJİ MAKALELERİ 
(Devamı ve daha fazlası)




Turan Türk coğrafyasından resimler:

































































































Arapların putlara Perslerin ateşe taptıkları dönemden 800 sene önce, bir ve tek olan Tanrı’ya inanan Türk Hun Hükümdarları şu duayı okurlardı:
“Ulu Tanrı!
Her şeyi yaratan Tanrı!
Yenilmez, yıkılmaz, ölmez, bitmez, yitmez, yok olmaz Tanrı!
Suyu donduran, buzu eriten, buzdan su yürüten, sudan ırmak coşturan, ırmaktan göl dolduran, gölde balık gezdiren Tanrı!
Kuru derelere pınar koşturan, ota ağaca can yürüten, ottan ağaçtan çiçek çıkartan, çiçeklerden oğul veren, arıya bal yaptıran Tanrı!
Günümüzü aydınlatan, gecemizi yıldızlarla süsleyen Tanrı!
Bize yeni bir yıl veren Tanrı!
Bu yıl bize bol ver, bolluk ver!
Otumuz otlağımız bol ver!
Kulunlarımız kuzularımız bol ver!
Yapağımız yünümüz, yağımız sütümüz, peynirimiz, kımızımız bol ver!
Yağmurumuz suyumuz bol ver!
Avlağımız avımız bol ver!
Urısı, kızı oğulumuz bol ver!
Anamızı balamızı, oğulumuzu kızımızı, gencimizi yaşlımızı, bu Kara Yer üzerinde hepimizi kara çorlardan sakla, isizlikten bizi esirge Yüce Tanrı!
Yayımız yaman, okumuz şaşmaz, kılıcımız keskin kıl!
Yağının başını munsuz, bileklerimizi güçsüz, yüreklerimizi umutsuz koma!
Bahar geçsin yaz gelsin, yaz geçip güz gelsin, güz buduna yeğni gelsin!
Kuzumuz, kulunumuz, oğulumuz çok olsun!
TÜRK çoğalsın Acun üze bey olsun!
Aç, çıplak kalmasın, acun düzen dirlik bulsun!
Yer ve gök ülüşü için, atalarımız tini için sunduğumuz iduklarımızı una!
Yüce Tanrı!
TÜRK Budun ilsiz kılma, TÜRK Budun başsız kılma, TÜRK Budun töresiz kılma, Hun Budun yüzün yere vurma, TÜRK Budun tutsak kılma, hatun olacak kızlarımızı kun, bey olacak oğullarımızı kul kılma!
TÜRK budununu koru!”..

Kaynak : Ronald Cohn Jesse Russell, Tengriism,bookwika, VSD (1 Jan. 2012)
Alıntı

























































































































Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar