APACHE  (APAÇİ) :  AMERİKAN YERLİLERİNİN KÖKENİ HAKKINDA
Amerikan yerlilerinin toplu adı Apache, Anadolu Türkçesininde içinde bulunduğu Ural dil grubuna bağlı Atabaşkan  dilini  konuşan ve yerli sakinlerinin Şaman inancına sahip olduğu Mogollon ve Sierra Madre dağlarının bulunduğu bölgede yaşayan Asya göçmeni topluluklardır.  
Süreç içerisinde farklı kollara ayrılan bu amerikan yerlilerinin en savaşcı olan kabilesidir. Colomb sonrası yağma için gelen Avrupa insanına karşı kahramanca mücadele vermişlerdir.  Savaşlar sonucunda  farklı kabile ve isimlere ayrılmışlardır.
18. yy civarında Apaçi kabilelerinin yaşadığı alanlar
Süreç içerisinde Aphache kabileleride 6 bölgesel gruba ayrılmışlardır
• WA – Batı Apaçileri – Pinal Coyotero
• N – Navajo
• Ch – Çirikahua 
• M – Meskalero – Faraon
• J – Jikarilla – Tinde
• L – Lipan (Lipek)
• Pl – Kiowa – Gatana  ( Ova Apaçileri)
Güney Batı Amerika bölgesinde erken Aphache toplulukları göçebe olarak görülmüşlerdir. Kendi topraklarına yapılan tecavüzler neticesinde çöl hayatı konusunda uzman bir topluluk haline dönüşmüşlerdir. Yaşama ve düşmanlarına karşı bu sertliğine karşın kendi içlerinde özellikle çocukları ile oldukça insancıl ilişkileri vardır. 
Aphache grupları MS 850 civarında  Great Basin, the Sonoran, ve  Chihuachuan bölgesine gelmişlerdir.
Aphache’lerle ilk bölgesel savaşlar 1500 ‘lerde İspanyolların antik ticaret yollarına müdahalesi ile başlamıştır. 
Dönemin New Meksico’su İspanyol sömürgesidir. 1700 başlarında yiyecek alanları oldukça daralan Aphaceler bufalo avlamak için sömürgecilere sürekli baskın yapmışlardır.
 1850′lerde Amerika Birleşik Devletleri askerleri ile oldukça sert savaşlar yaşamışlardır. 1872 yılında aphache şefi Geronimo Amerikalı yetkililer ile imzaladığı anlaşmayla Florida, Alabama, ve  Oklahoma bölgesinde özgürce yaşama hakkı elde etmişlerdir. 
Şef Geronimo sık sık Meksika savaşlarına katılmış saygın bir doktor ve şahsiyettir. Geronimo ismini Meksikalılar ona olan nefretlerinden dolayı vermiştir.
Geronimo – Medicine Man – Shaman
16 Haziran 1829 – 17 Şubat 1909
Geronimo’nun kuvvetleri son büyük Aphache kuvvetleri olmuştur. Batı topraklarında Amerikan Hükümetini tanımayan son büyük Şef 4 Eylül 1886 ‘ da  Amerika Birleşik Devletleri Ordusu Generali Nelson A. Miles’e İskelet Kanyon-  Arizona da teslim olmak zorunda kalmıştır. 
Yargılanarak topraklarına dönmesi engellenen Geronimo zatürreden hayatını kaybetmiştir.
Törenlerinin değişmez ritüeli olan kendilerine özgü dansları  arasında yağmur dansı, ergenlik ,  hasat ve iyi ürün dansı gibi ruhsal ayinleri bulunur. Hiç bir resmi din yapıları, bayramları  ve ibadet günleri yoktur. Çoğu zaman kabile şarkı ile duayı birleştirerek kurumsallaşmayan bir dua ayini yaparlar. Kişisel dualarını bazen kısık sesle bazende yüksek sesle yaparlar. Bazen de onlar adına dua eden yaşlı kişiler vardır.
İndiana Üniversitesinden Profesör Denis Sinor Sibirya Türklerinden Tunguz kabileleri ve Yukagir’ lerin Tunç çağı evrelerinden beri Kızılderililerle ortak bir kültüre sahip olduklarını tespit etmiştir.
Amerika Yerlileri Sosyal İşler Daire Başkanı M. Franklin Keel,  Kızılderililerin (atalarının) Baykal Gölü ve Yenisey-Tuva bölgelerinden Amerika kıtasına Alaska üzerinden göç ettiklerini ifade etmiştir. Kızılderililer ile Türklerin DNA testlerinin aynı olduğunu ve ayrıca Y  kromozomunun yeryüzünde sadece Türkler ile Kızılderililerde bulunduğunu söyledi. 
Kızılderililerin konuştukları dillerdeki kelime benzerlikleri gibi, halı, kilim ve el işlerindeki desenlerin aynı olduğunu, örf, âdet ve geleneklerde de çok büyük benzerlik olduğunu ifade etmiştir.
Konuyla ilgili 40 yıla yakın araştırması olan Ethel Steawert Kızılderililerin Türk kökenli olduğunu ispatlamıştır. Kızılderililerin büyük bir çoğunluğu ise Uygur ve Nayman Türkleri ile diğer Türk kabileleridir. Kızılderili sembolü Bozkurttur.
Dipnot:
Oxford Üniversitesi, Oxford Ancestors Kurumu : “Gen testlerinin böyle çıkması doğal, çünkü ilk Türklerinde hem Asya hem de Avrupadaki insanlarda bulunan K halogrubuna rastlanmıştır. Türkiye’deki ve Türkmenistan’daki insanlarda K29 geni büyük oranda vardır. Kısacası Türk genleri Orta Asya’daki genlerle büyük ölçüde benzerdir. Türklerde Orta Asya kökenli M9 geni vardır ve Türklerin genlerindeki K halogrubu Avrsay halkları ile Okyanusyadekiler arasındaki bağ hakkında da bilgi veriyor. Bugün Türkiye’deki insanların %77′sinde, Orta Asyadan yani 35000 yıl önceden kalma M(9)(K) halogrubu vardır. ( Currently, large-scale, detailed DNA research to establish genetic genealogies of Turkic peoples is scant. Evidently, today a great number of Turks share the M9 haplogroup which was originated in Central Asia. )” 
22 Mayıs 2011
EVREN VE İNSAN











KIZILDERİLİLERİN TÜRKLÜĞÜ TEZİNİN TARİHİ

 "Kızılderililerin Türklüğü" tezi, bazı "kompleksli aydınlarımızın" düşündüğü gibi Atatürk'ün otuzlu yıllarda siyasal nedenlerle "UYDURDUĞU" ve daha sonra ırkçı-Turancı çevrelerin sahiplendiği "KURMACA" bir tez değildir. Kızılderililerin Türklüğü Tezi, temelleri 16. yüzyıla kadar uzanan ve ilk kez bazı Batılı bilim insanlarınca ortaya atılan son derece "bilimsel" bir iddiadır.

 "Kızılderililerin Türklüğü" tezinin tarihini şöyle özetlemek mümkündür:
 1. Edward Brarewood (16 yy): Tatarların Bering Boğazı yoluyla Amerika'ya geçtiklerini iddia etmiş, böylece ilk kez "Kızılderililerin Türklüğü" tezini ortaya atmıştır.
 2. John Josselyn (1672): "New Englands Rarities Discovered" adlı dergide Dakota yerlilerinden Mohawk Kızılderililerinin dillerinin Türkçe ile aynı olduğunu iddia etmiştir.
 3. Von Humboldt (1800'ler): Amerika'da yaptığı araştırmalar sonunda Amerikan dillerinden derlediği 137 kelimenin Ural-Altayca ve özellikle de Uygurca olduğunu iddia etmiştir.
 4. Otto Rerigu (1861): Rerigu, Philadelphia'dan Kazan İlimler Akademisi'nin Başkanı İbrahim Halfin'e 1861'de gönderdiği bir mektupta Siyu, Keçua ve Dakota yerlileri ve Mayaların dillerinde TÜRKÇE İLE BENZERLİKLER belirlediğini ileri sürmüş ve bu konuda Kazan İlimler Akademisi Müdürü İbrahim Halfin'den yardım istemiştir. Ancak Halfin mektuba yanıt veremeden ölmüştür. Onun yerine akademinin başına İlminsky geçmiştir. İlminsky, Rerigu'nun mektubunu yanıtsız bırakmıştır. Bunun üzerine Rerigu bir mektup daha yazmıştır; fakat yine yanıt alamamıştır. Rerigu mektup üstüne mektup gönderince İlminsky, Rerigu'ya bu konuyla ilgilenmediklerini bildirmiştir. Kazan İlimler Akademisi'nin Rus müdürü İlminsky'in görmemezlikten geldiği mektup aslında "Kızılderililerin Türklüğüne" yönelik ilk önemli etimolojik ve dil bilimsel çalışmadır.
 "Otto Rerigu, Siyu dilindeki sap-sapa, kap-kara, cet-cera (kıpkırmızı) gibi 'Türkçe mantıklı' ikilemelere dikkati çeker. Siyu dilinde yön gösterme görevinde kullanılan son ek-talte ekini Türk lehçelerinde kullanılan yön gösterme edatı görevindeki 'yakta' ile benzeştirirken, Siyu dilindeki -salse ekini Türkçedeki balıkçı, çömlekçi örneklerinde meslek yapım eki olan -çl ile birleştirmektedir. Siyu dilinde kullanılan Wakan (hakan) kelimesindeki kelime başı-w ünsüzünün Türkçe kelime başı -k sesiyle denk olduğunu, wakan<kağan değişimi şeklinde geliştiğini ifade eder. Otto Rerigu, elindeki kaynaklardan Türkçe ile ilgili gördüğü kelimeleri de tarayarak bir liste halinde vermiştir. "
 Ayrıca Rerigu mektubunda, en önemli Maya merkezlerinden Yukatan Yarımadası'ndaki birçok yer adının Türkçe olduğunu iddia etmiştir.
 Yrd. Doç. İsmail Doğan, "Mayalar ve Türklük" adlı eserinde, Rerigu'nun Siyu, Keçua ve Maya dillerinde bulduğu Türkçe sözcüklerin listesini vermiştir.
 5. Toung De Kien (1924): Kien, Rio'da toplanan 20. Amerikancılar Kongresi'nde Çin'deki Çu'ların erken dönemlerde Amerika'ya geçtiklerini iddia ederek Amerikan yerlilerini "Altaylı" diye tanımlamıştır. 
 6. James Churchward (1931): Ömrü boyunca "Kayıp Kıta Mu"nun izini süren İngiliz araştırmacı James Churchward, ilki 1931'de yayımlanan "Mu" konulu kitaplarında Kızılderililerin Mu kökenli olmakla birlikte birçok yönden Asyalı halklara benzediklerini ileri sürmüştür.
 7. Prof. Ferrario (1935): Roma'da 1 935'te gerçekleştirilen 19. Oryantalistler Kongresi'nde Prof. Ferrario, Türkçe ile İnka (Quichua-Keçua) dilleri arasındaki benzerlikleri ortaya koymuştur. Dr. Calvin Kephart, Kızılderililer için "Türkler" ve "Turaniler" tabirini kullanmıştır. Dumesnil ise İnka Kızılderililerinin kullandıkları Keçua dilinin Çuvaş Türkçesi ile aynı olduğunu iddia etmiştir.
 8. Prof. Reha Oğuz Türkkan (1942'den beri): 1942'den beri Kızılderililerin Türklüğü konusunda araştırmalar yapan Prof. R. Oğuz Türkkan bu konuda çok sayıda makale ve kitaba imza atmış ve dünyanın değişik yerlerindeki bilimsel toplantılarda birçok kere bu konuyu dile getirmiştir. Araştırmalarını, "Kızılderililer ve Türkler" adlı kitabında toplamıştır.
 9. Georges Dumezil (1957): G. Dumesil, 1957'de Journal Asiatique'de yayımlanan makalesinde Kızılderili dillerindeki 300'den fazla sözcüğün Türkçe olduğunu iddia etmiştir.
 10. Dr. Calvin Kephart (1960): Kephart, 1960'ta yayımlanan antropoloji konulu kitabında Amerikan halkından bahsederken açıkça "Türk" ve "Turani" sözcüklerini kullanmıştır.
 11. Osman Nedim Tuna (1981): İstanbul Üniversitesi'nin 1981 yılında düzenlediği Milli Türkoloji Kongresi'nde, araştırmacı Osman Nedim Tuna "Kızılderili Dilinde Türkçe ve Moğolca Kaynaklı Kelimeler" adlı bir tebliğ sunmuştur. Tuna, daha sonra bu tebliğini geliştirerek "Türk Dili Dergisi"nde "Kelimeler Arasında" adlı seri yazılar olarak yayımlamıştır.
 12. Prof. Macit Doğru (1981): Doğru, İstanbul Üniversitesi'nin düzenlediği Milli Türkoloji Kongresi'nde "Türkiye'de Kızılderili Dilinde ve Kızılderili Kabile Adlarını Andıran Yer Adları" adlı bir tebliğ sunmuştur. Doğru, bu çalışmasını genişleterek 1982 yılında "Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi"nde "Türkiye'de Kızılderili Dilinde Yer Adları ve Pro-Türk-Kızılderili İlişkisi" adıyla yayımlamıştır.
 13. Ethel G. Stewart (2000): Stewart, bugün Kanada sınırları içinde kendilerine ayrılmış özel kamplarda yaşayan Dene ve Na-Dene yerlilerinin, Cengiz Han'dan Amerika'ya kaçan Uygur Türkleri olduğunu iddia etmiştir.
 14. Prof. Dr. Marjorie Mandelstan Balzer (2008): Georgetown Üniversitesi'nden sosyoloji ve antropoloji bölümlerinden Prof.Dr. M. Mandelstan, 2008 yılında ABD'de İstanbul Üniversitesi Mezunlar Cemiyeti'nin düzenlediği sempozyumda bazı Kızılderili kabilelerinin Türk kökenli olduklarını ileri sürmüştür. Mandelstan Balzer, "Tüm Kızılderililerin gerçekten Türk olduklarını iddia edecek değilim" diye başladığı konuşmasına şöyle devam etmiştir: "Ben Türk ve Sibiryalı Tunguz insanlarının 800 yıl önce Cengiz Han'ın şerrinden kaçmak üzere Bering'den Amerika'ya göçlerini inceliyorum. Dilleri incelendiğinde Alaska'daki 30'u aşkın Kızılderili kabilesinin Atabaşkan dili konuştuğu tespit edildi. "
 Bugün, geldiğimiz noktada "Kızılderililerin Türklüğü" teorisi, bizim dünyaya kapalı ve önyargılı bilim insanlarımızın düşündüklerinin aksine oldukça güçlenmiş durumdadır. Bu gerçek, en son, daha geçtiğimiz günlerde (Ocak 2008) Amerika'da dile getirilmiştir. ABD'nin New York kentinde düzenlenen "Türkler ve Kızılderililer Arasında Ortak Noktalar" adlı panelde konuşan  bilim insanları, Kızılderililerle Türkler arasında çok önemli bir yakınlık olduğunu belirtmişlerdir: "Prof. Balzer, Doğu Sibirya'da yaşayan Türk gruplarının Cengizhan'dan kaçarak, Bering Boğazı'ndan 800 yıl önce Alaska'ya göç ettiklerini söyledi. Balzer, Kızılderililerle Türkler arasında 'ayı', 'kurt', 'kartal' gibi totem ve simgelerin aynı şekilde yaygın bir şekilde kullanıldığını, dil, tarih, biyoloji ve ruhaniyet açısından büyük benzerlikler olduğunu söyledi. Ruhaniyet ve Göktengrizm Türkler ile Kızılderililer arasında en büyük benzerliklerden biri olduğunu kaydeden Balzer ayrıca Kamların, o dönemin doktorları sayıldığını ve Kaliforniya'da halen Kam tekniklerini kullanan doktorlar olduğunu belirtmiştir."

Kaynak: Sinan MEYDAN, ATATÜRK ve Kayıp Kıta Mu 2, KÖKEN, 11. Baskı, s.360

#TürkTarih Savı - #GüneşDil Kuramı

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar