DÜNYA TARİHİNDE İNSANLI (ROKET) FÜZE VE UÇAĞIN İKİ TÜRK MUCİDİ: LAGARİ HASAN ÇELEBİ VE HEZARFEN AHMED ÇELEBİ
LAGARİ HASAN ÇELEBİ KİMDİR?
Füzeciliğin atası olarak bilinen Türk bilim adamı Lagari Hasan Çelebi, roketle dikey uçuşu başarıyla gerçekleştirmiş,17. yy’ın başlarında barut dolu haznesi bulunan bir basit hava roketi ile ilk kez havalanmayı başarmış ve bu başarısıyla tarihe geçmiştir. Bugünkü roketlerin ilk şeklini bulan ve yaptığı deneyi başarı ile gerçekleştiren Lagari Hasan Çelebi İstanbul’da doğmuş ve burada yaşamıştır. Hayatı hakkında yeterli bilgi bulunmayan ve asıl mesleğinin ipekçilik olduğu kaydedilen Hasan Çelebi’nin şöhretinin en parlak zamanı II.Mustafa dönemidir. IV. Murat devrinde yaşadığı bilinmektedir. Ancak, Ahmet Çelebi ile aynı yıllarda yaşamış ve onun gibi icat yapmak için çok çalışmıştır. Lagari Hasan ile ilgili bilgimiz sınırlıdır. Günümüze aktarılan bilgilerde çok cesur ve bilgili olduğu bilinir. Lagari Hasan Çelebi ile ilgili bilinenlerin çoğunu bize Evliya Çelebi’nin yazıları aktarmaktadır.
Lagari Hasan Çelebi de Hezarfen Ahmet Çelebi gibi İstanbul semalarında uçan, o devrin çılgın mucitlerinden biridir. Bugün bir kısım Batılı kaynaklar bile roketi icat edenin bir Türk olduğuna işaret etmektedir. Weekly World News dergisi, Norveç Havacılık Müzesi Müdürü Mauritz Roffavik’in yayınladığı bilgilere dayanarak, dünyada ilk insanlı uzay uçuşunu Hasan Çelebi isimli bir Osmanlı Türk’ünün yaptığını yazmıştır.
Lagari Hasan Çelebi hakkında rivayet edilen efsanelerden biri de şöyledir. Zamanın akışı 1633 yılında seyr-i seferine devam ederken IV. Murat’ın güzeller güzeli kızı Kaya Sultan Dünya’ya gelmiştir. O gece şenlik gecesidir, o gece coşku gecesidir. Sarayburnu semâları o gece havai fişeklerle rengarenk ışıldamaktadır. Şenlikler devam ederken zayıflığı dolayısıyla “Lagari” diye anılan Hasan Çelebi’de padişahın müsaadesiyle bir ilki gerçekleştirmek için padişahtan tecrübe için izin istemiştir. Ahmet Çelebi’yi korkulacak bir adam olarak düşünerek Cezayir’e sürgün gönderen padişah, yanına gelen Lagari’den hoşlanmasa da merak ettiğinden tek bir istekte bulunarak izin vermiştir.Bu isteği ise halkın bu olayı görmemesidir. Kararlaştırılan gece Lagari Hasan ve yardımcıları Sarayburnu’na gelmişlerdir. Lagari önce fişek hakkında bilgi vermiş ve yardımcılarından üstünde olduğu fişeği ateşlemelerini istemiştir. Yedi kollu fişek, herkesin gözleri önünde yukarıya doğru hareket edip, yükselmeye başlamıştır.
Lagari Hasan Çelebi’nin roketiyle tam olarak kaç metre yükseldiği hakkında çeşitli rivayetler vardır. Kimine göre 35 metre, kimine göre 300 metre, bazı dergilere göre de 2,5 kilometredir. Diğer bir görüş ise, roket 2.5 km kadar yükselmiştir, fakat 300 metrede Hasan Çelebi paraşütüyle (başka bir rivayete göre takma kanatlar sayesinde) roketi terk ederek Sinan Paşa Kasrı önüne yumuşak bir iniş yapmıştır. Uçuşun ise 20 saniye kadar kısa bir sürede gerçekleştiği bilinmektedir. Evliya Çelebi’ye göre Hasan Çelebi 50 okkalık barut macunuyla dolu 7 kollu, kendi îcadı olan bir fişeğe binerek yardımcılarının ateşlemesiyle uçmayı başarmıştır.
Gelin, olayın işleyişini birde tarihçimiz Evliya Çelebi’nin dilinden okuyalım:
“Lagâri Hasan Çelebi, Murad Han’ın Kaya Sultan nam duhteri pakizesi vücude geldiği gece akube şadmanlığı oldu. Lagari Hasan, elli okka barut macunundan yedi kollu bir fişeng iacad etti. Sarayburnu’nda Hünkar huzurunda fişenge bindi ve şakirdleri fişengi ateşlediler. Lagari, “Padişahım seni Hüda’ya ısmarladım” diyerek temcid ve tevhid ile evci asumana huruc eyledi… Yanında olan fişengleri ateş edip ruyi deryayı çeragan eyledi. Bam-ı felekde fişengi kebirinin barutu kalmayıp da zemine doğru nüzul ederken, ellerinde olan kartal kanatlarını açıp Sinanpaşa Kasrı önünde deryaya indi. Oradan şenaverlik ederek uryan huzurı padişahiye geldi. Zemini bus ederek selam verdi. Bir kise akça ihsan olunup yetmiş akça ile sipahi yazıldı. Sonra Kırım’da Selamet Giray Han’a gidüp orada merhum oldu. Rahmetli yar-i gaar-ı sadıkımız idi.”
Padişah ve yanındakiler kaybolan Lagari’yi beklemeden geri döndüler. Fişeğin barutu bitiğinde ise Lagari kanatları açmış ve suya inmişti. Lagari Hasan Çelebi daha sonra padişahın huzuruna çağrıldı. Bu konudaki tek net bilgimiz ise yine Evliya Çelebi’nin satırlarıdır. Evliya Çelebi’ye göre, Lagari fişeğe bindiğinde ‘yukarıya İsa Peygamber ile buluşmaya gidiyorum. Seni Allaha ısmarladım Padişahım’ demiştir. Bu başarısı üzerine Hasan Çelebi’ye padişah tarafından bir kese akçe ihsan edilir. Ayrıca yetmiş akçe maaş ile sipahi ocağına kaydedilir. Ancak bazı rivayetler, padişahın çevresindeki bir kısım insanların Hasan Çelebi’nin bu buluşunun saray için bir tehlike arz ettiğini düşündüklerini söylemektedir. İlk zamanlar sultan tarafından da desteklenen Hasan Çelebi, daha sonra ulemanın baskılarının etkisiyle sultanın aklını karıştırarak yargılanmaya bile başlanmıştır. Ulemaların padişahı ikna ederek Çelebi’yi idam ettirdiklerine dair söylentiler olsa da tarihi kayıtlarda böyle bir olaya rastlanmadığı görülmektedir. Bu konudaki en önemli kaynak olan Seyahatname’de Lagari Hasan Çelebi’nin bilimsel araştırmalarından dolayı sürgüne gönderildiği veya yaşamına son verildiği ile ilgili herhangi bilgi yoktur. O dönemin şartları ilerisinde bu teknolojik gelişmenin arkası belki de bu sebepten gelmemiştir. Bugünkü roketlerin ilk şeklini bulan ve yaptığı deneyi başarı ile gerçekleştiren Lagari Hasan Çelebi’nin, her halûkarda bundan sonraki ömrünü Kırım’da geçirdiği ve orada öldüğü kabul edilmektedir.
İlginç olan bir şey daha vardır ki o da, Hasan Çelebi’nin ölümünden yüzyıllar sonra modern anlamda ki ilk roket çalışmalarının yine Kırım’ı içine alan Ukrayna’da gerçekleştiğidir. Ayrıca ‘İstanbul Kanatlarımın Altında’ adlı sinema filminde Hezarfen Ahmet Çelebi ve Evliya Çelebi ile birlikte Lagari Hasan Çelebi de filmin karakterlerinden biri olmuştur. Bugün Ankara Türk Hava Kurumu Müzesi’nde temsili heykeli bulunan Lagari Hasan Çelebi’nin roketle uçuşunu gösteren bir 17. yüzyıl gravürü de bulunmaktadır. ABD’deki ünlü Smithsonian Enstitüsü Uzay Araştırmaları Bölümü Başkan Yardımcısı Frank Winter da bunu doğrulamış, “Türk roket adamı Hasan Çelebi’nin 1633’teki denemesi şimdiye kadar kayıtlara geçen ilk insanlı uçuş denemesidir.” demiştir.
Discovery Channel’de yayınlanan MythBusters adlı programın “Crash and Burn” adlı bölümünde Lagari Hasan Çelebi’nin roketi konu alınmış ve konu ile ilgili başarılı bir deney gerçekleştirilmiştir.
HEZARFEN AHMED ÇELEBİ KİMDİR?
Hezârfen Ahmed Çelebi (Osmanlı: هزارفنّ أحمد چلبی, 1609 - 1640), 17. yüzyılda Osmanlı'da yaşamış olduğu varsayılan Türk bilginidir. Kendi geliştirdiği takma kanatlarla uçmayı başaran ilk insan olduğu söylensede, kendisi hakkında tek bilgi Seyahatname'de geçmektedir.. 1623-1640 yılları arasında saltanat süren Sultan IV. Murat zamanında, uçma tasarısını gerçekleştirdiği ve geniş bilgisinden ötürü halk arasında, Hezarfen olarak anıldığı söylenmektedir. Hezar, Farsça kökenli bir sözcük olup 1000 anlamına gelir. Hezârfen ise "bin fenli" (bilimli) yani "çok şey bilen" anlamına gelir.
İlk uçma denemelerinde, Leonardo Da Vinci'nin uçma konusundaki çalışmalarında kendinden çok önce bu konuda deneyler yapan 10. yüzyıl Müslüman Türk alimlerinden olan İsmail Cevheri'den ilham söylenir. Cevheri'nin bulgularını iyice inceleyen ve öğrenen Çelebi, kuşların uçuşunu inceleyerek tarihi uçuşundan önce hazırladığı kanatlarının dayanıklılık derecesini ölçmek için, Okmeydanı'nda deneyler yaptığı varsayılır.
1632 yılında lodoslu bir havada Galata Kulesi'nden kuş kanatlarına benzer bir araç takıp kendini boşluğa bırakan ve uçarak İstanbul Boğazı'nı geçip 3358 m. ötede Üsküdar'da Doğancılar'a indiği varsayılan Hezarfen Ahmed Çelebi, Türk havacılık tarihinin en kayda değer kişilerden birisi olarak görülür. Bu uçuş hakkındaki belgeler şimdiye kadar sadece Evliya Çelebi'nin Seyahatname'sindeki ifadesinden ibarettir. Evliya Çelebi eserinde şunları yazar: "İptida, Okmeydan'ın minberi üzere, rüzgâr şiddetinden kartal kanatları ile sekiz, dokuz kere havada pervaz ederek talim etmiştir. Badehu Sultan Murad Han Sarayburnu'nda Sinan Paşa Köşkü'nden temaşa ederken, Galata Kulesi'nin taa zirve-i belâsından lodos rüzgârı ile uçarak, Üsküdar'da Doğancılar meydanına inmiştir.Bu olay Osmanlı Devleti'nde ve Avrupa'da büyük yankı buldu ve dönemin padişahı IV. Murat tarafından da beğenildi. Sonra Murad Han, kendisine bir kese altın ihsan ederek: "Bu adam pek havf edilecek (korkulacak) bir ademdir. Her ne murad ederse, elinden geliyor. Böyle kimselerin bekası caiz değil, " diye Gâzir'e (Cezayir) nefyeylemiştir (sürmüştür). Orada merhum oldu."(Evliya Çelebi, I, 670).
Hezarfen Ahmed Çelebi’nin Galata Kulesi’nden Doğancılar’a kadar 3200 metrelik mesafeyi uçması, kol ve kas gücüyle kuşları takliden kanat çırpması ile mümkün değildir. Günümüz aerodinamik bilimin ışığı altında incelendiğinde bu uçuşun, ancak hava akımlarından faydalanarak yükselip ilerleyebilen, bugün daha ziyade tatil yörelerinde amatör bir spor olarak yapılan ve yekpare kanatlarla havada kalıp süzülme esasına dayanan bir çeşit basit planörle mümkün olabileceği sanılmaktadır.
Derleme: Fatih Mehmet Yiğit
BİBLİYOGRAFYA
Evliya Çelebi, Seyahatnâme, I, 670; Yavuz Kansu - Sermet Şensöz - Yılmaz Öztuna, Havacılık Tarihinde Türkler, Ankara 1971, s. 36-38; Yavuz Kansu, “Planör”, TA, XXVII, 54-55; “Hezarfen Ahmed Çelebi”, ML, V, 816.
Yorumlar
Yorum Gönder