GAVUR MÜMİN
- 2. Bölüm -
   bizzat Kuvayı Milliye'ye sızmış Yunan ajanlarının kimliklerini ve yerlerini bildirmiştir. Bu sayede az silah, mühimmat ve askerle bile olsa İstiklal Savaşı'nı teknolojik olarak üstün bir düşmana karşı büyük bir gizlilikle yürütme şansımız olmuştur.Ancak Anadolu Direnişi'ne sızmayı başarmış bir Yunan ajanı (Giritli bir Türk) en sonunda Mustafa Mümin Bey'i deşifre eder ve durum Yunan işgal kuvvetleri karargahına iletilir. Gavur Mümin Kemeraltı'nda Yunan askerleri tarafından yakalanır ve askeri mahkemeye çıkarılır. Cezası önce "idam" olarak verilse de, daha sonra başta dayısının araya girmesi olmak üzere, çeşitli sebeplerle infaz geciktirilir ve Atina’ya gönderilir.
Mustafa Mümin Bey'in hem İzmir'de hem de Atina'da tutuklu kaldığı süre boyunca ağır işkence gördüğü de bilinmektedir.Bu sırada Büyük Taarruz ile Yunan ordusu büyük bir bozguna uğrar. Ancak kaçarken geride sayısız esir bırakmıştır.
Bunların arasında Ordu Başkomutanı Trikupis,
General Dijenis,
General Frangu gibi Yunan Ordusu’nun en üst düzey komutanları da bulunmaktadır.Bu sırada Lozan görüşmeleri başlar. Tüm tarafların görüştüğü kapitülasyonlar, Düyun-u Umumi gibi genel konuların yanı sıra, Türk ve Yunan heyetlerinin konuştuğu ikili konular da bulunmaktadır. Bunlardan biri de “tutsakların karşılıklı değişimi” konusudur.Yunanlılar generallerini bir an evvel geri almak istemektedir. Bu amaçla pazarlıklar başlar; Yunan tarafı öncelikli olarak Ordu Başkomutanı General Trikupis’i kurtarabilmek için ellerindeki en rütbeli Türk subayı olan Miralay Cafer Tayyar (Eğilmez) Bey’i geri vermeyi önerir.Bir başka deyişle “en rütbeliye karşılık en rütbeli” takası önerilir. Cafer Tayyar Bey çok sevilen, dikbaşlılığı yüzünden esareti de çileli olmuş bir Kuvayı Milliye kumandanıdır. Edirne direnişinde atından düşmüş, öldü sanılmış, sağ olduğu anlaşılınca esir edilmiştir.Buna rağmen Yunanlılar’ın bu “en üst seviyede takas” önerisine Ankara’dan, bizzat Mustafa Kemal Paşa’dan yanıt gelir; “hayır, Trikupis’e karşılık Mustafa Mümin’’i alacağız”.Bu takas herkeste hayret uyandırsa da 5 Nisan 1923’te gerçekleşir ve Osmanzade Mustafa Mümin Bey, yani Gavur Mümin vatanına, İzmir’e geri döner. Miralay Cafer Tayyar Bey General Digenis ile takas edilir.Gavur Mümin döndüğünde yanmış, yıkılmış İzmir’de eski hayatından, sevdiklerinden geriye çok az şey kaldığını görür. Ama en önemlisi Sporting Kulüp yanmış, sevdiği kadın Afrodit de o mahşer günü orada can vermiştir. Bu olaydan dolayı tarifsiz bir acı duyar.herkes onu halâ “Yunan işbirlikçisi”, “vatan haini” olarak tanımaktadır. Bir an önce gerçekleri (en azından anlatabileceği kadarını) anlatıp aklanmak, uğurunda neredeyse her şeyini yitirdiği vatanında yeniden başı dik dolaşmak istemektedir.Bu amaçla Askeri Mahkemeye çıkarılır, açıklanabilecek her şeyi anlatır. Mahkeme sonunda “vatan haini değil, kahraman bir asker, Milli Güçler adına Yunan tarafında casusluk yapan, bunu da başarıyla gerçekleştiren bir gizli görevli” olduğu hükmüne varılır.Kendisine İstiklal Madalyası verilir ve 30 Ağustos 1923’te Binbaşı rütbesine terfii ettirilerek Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki görevine iade edilir.Soyadı Kanunu yürürlüğe girdiğinde de bütün aile o köklü “Osmanzade” namını değil, “Aksoy” soyadını alır.
Mustafa Mümin Aksoy 1942 yılında Yarbay, 1946 yılında Albay rütbesine terfii eder.Albay Mustafa Mümin Aksoy’un İstiklal Savaşı’ndan sonraki hayatı hakkında çok fazla bilgi bulunmamaktadır. Büyük olasılıkla istihbarat konusunda çalışmaya devam etmiştir.
1948 yılında, görevde zatürreye yakalanarak hayatını kaybetmiştir.
Hiç evlenmemiş, çocuğu olmamıştır.50 yıllık kısa yaşamının özeti; “vatanı için bir insanın yapabileceği en büyük fedakarlığı yaptı; yaşarken her gün defalarca öldü” şeklinde olabilir.

Albay Mustafa Mümin Aksoy bugün İzmir Balçova’daki aile kabristanında yatmaktadır.Adı, yaptıkları bilinmeyen ama aldığımız nefeste hakkı olan Albay Mustafa Mümin Aksoy’un,
Kuvayı Milliye’nin kahraman casusunun aziz hatırasına saygı, sevgi ve minnetle

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar