İNSANLIĞIN EN BÜYÜK DÜŞMANI: RUHBANCILIK
Ve Tanrıya itaat ettiğimizi sanırken,
Aslında insanlara itaat ediyoruz.
(Albert Caroco / Kaosun Kutsal Kitabı)
Ve Tanrıya itaat ettiğimizi sanırken,
Aslında insanlara itaat ediyoruz.
(Albert Caroco / Kaosun Kutsal Kitabı)
"Ezilenler arasında din adamı göremezsiniz. Din adamları ezen sınıfın asalağıdır!"
(Jean Paul Sartre)
Tanrı insanoğlunu doğuştan hür ve özgür yaratmış insanların dünya ve öte dünyada huzur ve mutluluğu yakalaması, doğru yolu bulmaları, kutlu mesajlarını iletmesi için birbiri ardınca elçiler seçip onlar vasıtasıyla kutsal mesajlarını iletmiştir.
Tarihsel süreç içinde insanoğlu Tanrı adına hükmetme ve ceza verme yetkisini kendisine bahşederek (Tanrı'dan rol çalmış) zamanla Tanrı ile kul arasına giren Tanrının mesajlarını kendi çıkarları için değiştiren Ruhban sınıf ortaya çıkmış, bununla da kalınmamış ruhbanlarca yeni dinler, yeni mezhepler inşa edilmiş zamanla Tanrı'nın yerini Tanrılaştırılan ve kendilerine tapınılan (Ruhban, Kral) insanlar almış, Din halk üzerinde egemen güçlerce baskı, zulüm ve sömürü aracı haline gelmiştir...
Hz.İbrahim Nemrud'la, Hz.Musa Firavun'la (yani kendisini Tanrı gören halkı kendine kul yapan krallarla), Hz.İsa (Tanrı adına dini kendi çıkarlarına alet eden Ruhban sınıfı ile), Hz.Muhammed ise Mekkenin Lat,Menat,Uzza ile sembolleşen güç, otorite ve parayı sembolize eden egemenlerin taptığı üç put sistemi ile ölümüne mücadele etmiştir. Ancak tarihsel süreç içerisinde Tanrı krallar,Ruhban sınıf ve Mekkenin üç putu olan güç, otorite ve para toplumu yeniden yönetir hale gelmiş, halkı köle haline getirmiş, din toplum üzerinde ruhban sınıfı aracılığıyla sömürü aracı haline gelmiştir.
Her türlü sömürüyü, kula kul olmayı, ruhban sınıfı reddeten gerçek tevhid dini ise ruhban sınıfı tarafından unutturulmuştur. Diğer yandan Tanrıdan rol çalan ve kendisine kutsiyet atfeden egemen güçler ve ruhban sınıf; Tanrı ve dini alet ederek yeryüzünde bozgunculuk çıkarmış her türlü sömürüyü gerçekleştirmiştir. Bununla yetinmeyerek Ruhban sınıf Tanrı'nın hür ve özgür yarattığı insanoğlunu dini bir afyon gibi kullanarak uyuşturmuş, özgür düşünce ve bilimi yasakladığı gibi kendi siyasi ve şahsi çıkarları için düşünmeyen,sorgulamayan, köle toplumlar cahil kitleler inşa etmişlerdir.
Oysa İnsanı diğer canlılardan ayıran en büyük özellik; Tanrı'nın bahşettiği yaratıcı düşünme ve akletme yeteneğine sahip olması, eşya ve hadiselere tesir etme yetisi ile özgür iradeye sahip bir varlık olmasıdır.
Müslüman toplumların geri kalmasındaki en büyük nedenler: Müslümanların kutsal kitabı Kuran'ın ilk emri "Oku" olmasına rağmen; az okuyan,az araştıran topluluk olması, bilimsel gelişmelere, akla ve bilme yeterince önem vermemesi, bununla yetinmeyip gerçek İslam inancında olmayan sonradan ihdas edilen dini ruhban sınıfı ve hurafeci din adamlarınca özgür düşünceye ve güzel sanatlara karşı koydukları yasaklardır. Oysa bir çok Kuran ayetinde Allah "Akıl etmez misiniz, hiç düşünmez misiniz" diyerek kullarını uyarır insanları akıla ve düşünmeye davet eder.
Hatta Yunus suresinde: Allah pisliği akıllarını kullanmayanların üzerine yağdırır.” diyerek kulları düşünmeye davet eder. Diğer yandan Kuran'da resim,müzik, heykel gibi güzel sanatları yasaklayan bir hüküm olmadığı gibi Hz.Süleymanın mimari estetiğe önem verdiğinden ve heykel yaptırdığından şu şekilde bahseder: "Ona dilediği şekilde kaleler, heykeller, havuzlar gibi çanaklardan, yerinden kalkmayan kazanlardan ne dilerse yaparlardı. Ey Davud ailesi, şükrederek çalışın. Kullarımdan şükredenler azdır.(34-Sebe Suresi 13) Yine Hz.Davudun mezmur denilen çalgıyı kullanarak güzel nağmelerle Tanrıyı andığı bilinen bir gerçektir.
Sanat insandaki özgür düşünce ve yaratıcı ruhu özgür kılar. Kuran'da kısıtlayıcı hüküm olmamasına rağmen uydurma hadis ve rivayetlerle özgür düşünce ve güzel sanatlar müslüman toplumlara yasaklanmıştır. Nitekim böyle bir inanca sahip olan birisi bu yasak nedeniyle insansı bir robot yapamaz. Çünkü şu gibi uydurma hadislerle yasaklanmıştır:“Kıyamet gününde en şiddetli azaba mâruz kalacak olanlar musavvirlerdir.” (Buhârî, “Libâs”, 89). “Bu sûretleri yapanlara kıyamet gününde ‘Yarattıklarınıza can verin.’ denilerek azap edilecektir.” (Buhârî, “Libâs”, 89). Oysa Kuran'da Allah Hz.İsa'ya çamurdan kuş yapmasını ve üfleyerek kuşu uçurmasını emreder. Bu yüzden müslümanlar uydurma hurafelerle kendi kendini kısıtlayan zincirleri kırmalı özgür düşünceye kapı açmalıdır. Bu Kuran'ın emridir. Yoksa Allah ayette bildirdiği üzere aklını kullanmayan toplumların üzerine pislik yağdırır. Nitekim İslam toplumlarında yaşanan geri kalmışlık, ahlaki ve bilimsel yozlaşma bunun en güzel örneğidir.
Son söz: "Oku" emri indirildiğinde ortada henüz okunacak bir kitap yoktu. Ayetteki "oku" emri dinin okumaya verdiği önemdi. Çünkü cehalet; Tanrı'nın bilgelik ışığı karşısındaki en büyük karanlık, insanlığın en büyük düşmanı idi. Bu yüzden; Cehalet ortadan kaldırılmadığı sürece insan özgürleşmediği gibi yeryüzünde zülüm ve sömürü ortadan kalkmaz...
Fatih Mehmet Yiğit
Tanrı insanoğlunu doğuştan hür ve özgür yaratmış insanların dünya ve öte dünyada huzur ve mutluluğu yakalaması, doğru yolu bulmaları, kutlu mesajlarını iletmesi için birbiri ardınca elçiler seçip onlar vasıtasıyla kutsal mesajlarını iletmiştir.
Tarihsel süreç içinde insanoğlu Tanrı adına hükmetme ve ceza verme yetkisini kendisine bahşederek (Tanrı'dan rol çalmış) zamanla Tanrı ile kul arasına giren Tanrının mesajlarını kendi çıkarları için değiştiren Ruhban sınıf ortaya çıkmış, bununla da kalınmamış ruhbanlarca yeni dinler, yeni mezhepler inşa edilmiş zamanla Tanrı'nın yerini Tanrılaştırılan ve kendilerine tapınılan (Ruhban, Kral) insanlar almış, Din halk üzerinde egemen güçlerce baskı, zulüm ve sömürü aracı haline gelmiştir...
Hz.İbrahim Nemrud'la, Hz.Musa Firavun'la (yani kendisini Tanrı gören halkı kendine kul yapan krallarla), Hz.İsa (Tanrı adına dini kendi çıkarlarına alet eden Ruhban sınıfı ile), Hz.Muhammed ise Mekkenin Lat,Menat,Uzza ile sembolleşen güç, otorite ve parayı sembolize eden egemenlerin taptığı üç put sistemi ile ölümüne mücadele etmiştir. Ancak tarihsel süreç içerisinde Tanrı krallar,Ruhban sınıf ve Mekkenin üç putu olan güç, otorite ve para toplumu yeniden yönetir hale gelmiş, halkı köle haline getirmiş, din toplum üzerinde ruhban sınıfı aracılığıyla sömürü aracı haline gelmiştir.
Her türlü sömürüyü, kula kul olmayı, ruhban sınıfı reddeten gerçek tevhid dini ise ruhban sınıfı tarafından unutturulmuştur. Diğer yandan Tanrıdan rol çalan ve kendisine kutsiyet atfeden egemen güçler ve ruhban sınıf; Tanrı ve dini alet ederek yeryüzünde bozgunculuk çıkarmış her türlü sömürüyü gerçekleştirmiştir. Bununla yetinmeyerek Ruhban sınıf Tanrı'nın hür ve özgür yarattığı insanoğlunu dini bir afyon gibi kullanarak uyuşturmuş, özgür düşünce ve bilimi yasakladığı gibi kendi siyasi ve şahsi çıkarları için düşünmeyen,sorgulamayan, köle toplumlar cahil kitleler inşa etmişlerdir.
Oysa İnsanı diğer canlılardan ayıran en büyük özellik; Tanrı'nın bahşettiği yaratıcı düşünme ve akletme yeteneğine sahip olması, eşya ve hadiselere tesir etme yetisi ile özgür iradeye sahip bir varlık olmasıdır.
Müslüman toplumların geri kalmasındaki en büyük nedenler: Müslümanların kutsal kitabı Kuran'ın ilk emri "Oku" olmasına rağmen; az okuyan,az araştıran topluluk olması, bilimsel gelişmelere, akla ve bilme yeterince önem vermemesi, bununla yetinmeyip gerçek İslam inancında olmayan sonradan ihdas edilen dini ruhban sınıfı ve hurafeci din adamlarınca özgür düşünceye ve güzel sanatlara karşı koydukları yasaklardır. Oysa bir çok Kuran ayetinde Allah "Akıl etmez misiniz, hiç düşünmez misiniz" diyerek kullarını uyarır insanları akıla ve düşünmeye davet eder.
Hatta Yunus suresinde: Allah pisliği akıllarını kullanmayanların üzerine yağdırır.” diyerek kulları düşünmeye davet eder. Diğer yandan Kuran'da resim,müzik, heykel gibi güzel sanatları yasaklayan bir hüküm olmadığı gibi Hz.Süleymanın mimari estetiğe önem verdiğinden ve heykel yaptırdığından şu şekilde bahseder: "Ona dilediği şekilde kaleler, heykeller, havuzlar gibi çanaklardan, yerinden kalkmayan kazanlardan ne dilerse yaparlardı. Ey Davud ailesi, şükrederek çalışın. Kullarımdan şükredenler azdır.(34-Sebe Suresi 13) Yine Hz.Davudun mezmur denilen çalgıyı kullanarak güzel nağmelerle Tanrıyı andığı bilinen bir gerçektir.
Sanat insandaki özgür düşünce ve yaratıcı ruhu özgür kılar. Kuran'da kısıtlayıcı hüküm olmamasına rağmen uydurma hadis ve rivayetlerle özgür düşünce ve güzel sanatlar müslüman toplumlara yasaklanmıştır. Nitekim böyle bir inanca sahip olan birisi bu yasak nedeniyle insansı bir robot yapamaz. Çünkü şu gibi uydurma hadislerle yasaklanmıştır:“Kıyamet gününde en şiddetli azaba mâruz kalacak olanlar musavvirlerdir.” (Buhârî, “Libâs”, 89). “Bu sûretleri yapanlara kıyamet gününde ‘Yarattıklarınıza can verin.’ denilerek azap edilecektir.” (Buhârî, “Libâs”, 89). Oysa Kuran'da Allah Hz.İsa'ya çamurdan kuş yapmasını ve üfleyerek kuşu uçurmasını emreder. Bu yüzden müslümanlar uydurma hurafelerle kendi kendini kısıtlayan zincirleri kırmalı özgür düşünceye kapı açmalıdır. Bu Kuran'ın emridir. Yoksa Allah ayette bildirdiği üzere aklını kullanmayan toplumların üzerine pislik yağdırır. Nitekim İslam toplumlarında yaşanan geri kalmışlık, ahlaki ve bilimsel yozlaşma bunun en güzel örneğidir.
Son söz: "Oku" emri indirildiğinde ortada henüz okunacak bir kitap yoktu. Ayetteki "oku" emri dinin okumaya verdiği önemdi. Çünkü cehalet; Tanrı'nın bilgelik ışığı karşısındaki en büyük karanlık, insanlığın en büyük düşmanı idi. Bu yüzden; Cehalet ortadan kaldırılmadığı sürece insan özgürleşmediği gibi yeryüzünde zülüm ve sömürü ortadan kalkmaz...
Fatih Mehmet Yiğit
Yorumlar
Yorum Gönder