AVRUPA HUN TÜRKLERİNİN KAĞANI: BAŞBUĞ ATİLLA:

Ben haksızlıklara karşı ırkımın kudretini göstermeye memur Tanrı'nın kudretli kılıcıyım...
*Başbuğ Atilla

HALKINI KORUYAN, ZALİME KARŞI SAVAŞAN TEVAZU SAHİBİ ATİLLA

Germen Nibelungen Destanında Attila, çok büyük ve iyiliksever bir hükümdardır. Bu hikâyelerde Attila, Etzel adında büyük otoriteye sahip, barışsever ve yalnız asilere karşı kılıç kuşanan, halkını koruyan kollayan asil ruhlu bir hükümdardır. Yine Atilla:“Misafirleri altın ve gümüş kadehten içerken o ahşap bardaktan içmektedir” (Batıman 1945:3). "Tarihçi Priskos'a göre: Atilla, dünyanın en büyük hazinelerinin tek başına sahibi olduğu halde, ordugâhlarda askerleriyle birlikte kalır, onlarla birlikte yer içerdi." Tarihçi Jordanes: “O (Attila), gerçek bir savaş sevdalısı, ama yine de koruması altında olanlara karşı merhametli, hoşgörülü, ölçülü ve güçlü bir hükümdardı.” diye yazmıştı.
Tarihçi Jordanes’in dediğine göre:"Atilla egemenliği altında bulunan bütün insanları birleştirdi.” 

Romalı bir diplomatı olan, Priscus:  Attila’ın kardeşinin karısına gösterdiği saygıdan dolayı kardeşinin ölümünden sonra onu vali yaptığını söylemektedir. Attila’nın bir ‘aile babası’ olarak görünümü Priscus ‘un yazılarının bir başka bölümünde görülebilir:
“Ama Attila’nın konuşmalarında veya hareketlerinde aldırış etmeyen tavrı ve değişmeyen yüz ifadesi, sadece küçük oğlunun (Ernach) içeri girip önünde durduğunda değişirdi. Delikanlının yanakları cimcikler ve sakin gözlerle ona bakardı....Yine Tarihçi Priskosun söylediğine göre: Hun Kağanı Attila dünyanın en büyük hazinelerinin tek başına sahibi olduğu halde, ordugâhlarda askerleriyle birlikte kalır, onlarla birlikte yer içerdi."
*
SÖZÜNÜN ERİ LİDER:

Priscus’un kayıtlarına göre, Romalılar barış içinde yaşamak için her yıl MS 440 yılına kadar Hunlara 700 poundluk altın haraç ödüyorlarmış. Bundan önce ise, MS 422 yılına kadar Romalılar sadece 350 poundluk altın ödüyorlardı. Hun imparatoru Atilla, sözünde durarak, ödemesi yapıldığı sürece Romalılar için sorun yaratmamıştır.
*

TANRI'NIN ASKERLERİ TÜRKLERDİR...

Avrupa'yı fethe çıkan Hun Türkleri'nin Başbuğu Attila ordusunun en önünde Batı Roma İmparatorluğu'nun başkenti olan Roma'ya doğru atı üstünde ilerlemekteydi.
Yol üzerinde bulunan Troyes şehrine geldiği zaman; şehrin muhafız komutanı olan Piskopos Lüpus,kalenin üzerinden
Attila'ya seslendi:
"- Sen kimsin ki tac ve tahtları atının nalları altında ezip yürüyorsun?"
Attila bu sesin geldiği tarafa döndü ve cevabını verdi:
"- Ben Tanrı'nın kırbacı ve kainatın tokmağıyım!.."
*
BEN ASİL BİR MİLLETİN EVLADIYIM!


“Anasının ve babasının asilliğiyle iftihar eden Teodoz, İtalya Yarımadasına inmek isteyen Türk Atilla’ya barış görüşmesinden önce sormuş: ‘Siz hangi asil ailedensiniz?’ Atilla’da ona cevap vermiş: ‘BEN ASİL BİR MİLLETİN EVLADIYIM!‘


SİZ ŞAŞIRMIŞSINIZ HİÇ TANRI'NIN OĞLU MU OLUR? O TEKTİR...

Romayı fethetmemesi için önünde diz çöken ve yalvaran Papa: "Tanrı'nın oğlu İsa adına size yalvarıyorum.Bizlere acıyın" deyince Atilla hiddetlenir: "Siz şaşırmışsınız hiç Tanrının oğlu olurmuymuş O tektir biz bir tek Tanrıya inanır ve taparız O yaratan ve yaşatan Ulu Tanrıdır."
*
İSKİT TÜRKLERİ VE ATTİLA

Attila, İtalya’da Milano’yu zaptettikten sonra şehri gezmeye çıkar. Sokakları dolaşırken, bir bina üzerinde bir tablo dikkatini çeker..

"Tablo, sırtlarında al cübbeleri ve başlarında taçları ile, altın tahtlara­ kurulmuş iki impa­ratoru temsil ediyordu. Onların ayakları dibinde ise, İSKİTLER … Savaşta yenilmişler de, merhamet diliyorlarmış gibi, yerlere kapanmış halde idiler. Attila bu küstahça tablonun derhal imha edilmesi­ni ve yerine şöyle bir tablo yapılmasını emreder: Attila kendisi, bir tahta oturmuş olacak, Roma İmparatorları ise, sırtları altın torbaları ile yüklü ol­duğu halde, Attila’nın ayakları dibine altın döker durumda olacaklardı."

Yukarıdaki parça gösteriyor ki, Attila zama­nında Avrupalılar, Hunlar’a "İskit" diyordu. Muh­temelen, Hunlar da kendilerine "Saka" diyordu.

ADİLE AYDA
(Türklerin İlk Ataları)
*
OKYANUS ADALARI (BALTIK DENİZİ VE CİVARI) VE İNGİLTERE'NİN BİR BÖLÜMÜNÜ FETHEDEN ATİLLA:

MS 448 / 9’da resmi bir heyetin parçası olarak Hun-Türk Başbuğu Attila  Kağan'ı ziyaret eden Doğu Roma’lı bir diplomat olan Panium Priscus yazdığı eserinde Atilla hakkında şunları söylemektedir: "Daha önce hiçbir İskit hükümdarı ya da başka hiçbir toprak yöneticisi bu kadar kısa sürede çok fazla bir şey elde etmemişti. Okyanus adalarına hükmetti ve bütün İskit'e ek olarak Romalıları haraç ödemeye zorladı. Mevcut başarılarından daha fazlasını hedefliyordu ve imparatorluğunu daha da arttırmak için şimdi Perslere saldırmak istedi. ( Kaynak: Priscus, Fragments 11.2: R.C. Blockley The Classicising Historians of the Later Roman Empire: Eunapius, Olympiodorus, Priscus and Malchus 2 vols. (Liverpool, 1983), vol. II, p. 277. )https://www.caitlingreen.org/2015/07/were-there-huns-in-anglo-saxon-england.html?m=1
*

BAŞBUĞ ATİLLA'NIN ORDUSUNA NUTKU:

Bu kadar çok kavim üzerinde kazandığınız zaferlerden sonra, şimdi dünyayı istilâ etmek üzere olduğunuz sırada sizi gayrete getirmeyi uygun bulmam. Çünkü bu ancak acemi komutanlara, tecrübesiz orduya karşı söylenir. Zaten savaştan başka bir şey tanır mısınız ki siz. Bir erkek için, elinde sîlâhı ile intikamını alması kadar güzel bir şey var mıdır? Tabiatın, kalbi intikam hırsıyla doldurması en büyük lütüftur. Bunun için her halükarda düşmana hücum edelim. Çünkü daima ilk hücum eden daha cesurdur. Bu birleşmiş çeşitli kavimleri önemsemeyiniz. Zaten müdafaa için birleşme de korku alametidir. Görüyor musunuz? Daha hücumdan evvel onları korku sardı. Tepelere çıkmak istiyorlar. Fakat buraları da onları kurtaramayacak. Düz yerlerde sığınacak yer arayacaklar. Bunu da başaramayacaklar. Romalıların pek beceriksiz silah kullandıklarını biliyoruz. Bunun onlar için ilk başarısızlık belirtisi olduğunu söyleyemem. Fakat toz tabakası onların aleyhindedir. Disiplinsiz bir surette birleşerek kalkanlarıyla savunma yapmak istiyorlar. Bunlara asla önem vermeyerek Alanlar ve Vizigotların üzerine hücum ediniz. Burası savaşın en çetin olacağı yöndür. Sinirler kesilince, uzuvlar düşer ve kemikler çökerse vücut kendini tutamaz. Kalpleriniz heyecanlansın, adetiniz üzere heyecanla hücum ediniz. Silahlarınızın kuvvetini, Hunların azametini gösteriniz. Eceli gelen rahat yatağında da ölür. Savaş olmamış olsa idi bu kadar kavim üzerinde Hunlar hakim olarak kalabilir miydi? Maeotis; kapalı, gizli yollarını asırlardan beri atalarımıza niçin açtı? Başarıdan eminim. Bu savaş meydanı Hunlara iyi gelecek, talih vaad etmektedir. Düşmana ilk oku ben atıyorum ki, okumun değdiği adam ölmüş insan demektir. Zira Attila savaş yapmaktadır.
(Campus Mauriacus Savaşı Öncesi Başbuğ Attila'nın Ordusuna Nutku )
*
AVRUPA HUN KAĞANI BAŞBUĞ ATİLLA'NIN LİDERLİK SIRLARI:
(Türk savaşçılarına öğütler)
''Ben Atilla! Bir araya geldiğimiz bu mecliste liderlik özellikleri hakkındaki tüm görüşlerimi sizin için toparladım. Bu görüşlerimi Hunlara daha iyi liderlik etmeniz için sizlere aktaracağım. Her düzeyde, bulundukları yerin sorumluluklarını başarıyla yüklenecek yetenek, beceri ve davranışlara sahip liderler bulunması Hunlar için gerekli bir durumdur.'' diyerek devam eder;
''Lider yetiştirmenin hızlı bir yolu yoktur. Hunlar, öğrenciliği bir kenara bırakmadan, asla yeni görüşlerin ve yöntemlerin üstünde olmadıklarını öğrenmelidirler. Liderlerimiz hizmetleri süresince temel nitelikleri ve olgunlaşmalarını sağlayacak yeni fırsatları değerlendirmelidirler. Eğer komutan olacaklarsa, bu nitelikleri genç savaşçılara öğretmeliyiz. Savaşçılarımız için binicilik, ok ve yay ile kement derslerimiz yeterli olabilir, ama komutanlarımız için bu asla yeterli değildir...''
Atilla, Hun İmparatorluğunu yönlendirmek için; ''Tüm komutanlarımız deneyim yoluyla yetenek haline gelecek!'' diyerek, sahip olmaları gereken esas kavramlardan ise şu şekilde bahsetmiştir:
''Bir Hun, her şeyden önce sadık olmalıdır. Başkalarıyla aynı fikirde olmamak sadık olmamak değildir. Genel bir fikre katılmayan Hun’a herkesin yararı için iyi kulak verilmelidir...
Hunlara liderlik eden kişiler cesur ve korkusuz olmalıdırlar. Kendilerine verilen görevleri yerine getirecek cesaretleri olmalıdır. Engelleri görünce gerilememeli ve bir düşman karşısında şaşırmamalıdır.'' (Bağlılık ve cesaret)
''Komutanlar, kendilerini kabul ettirmek için güçlü arzu ve isteğe sahip olmalıdırlar. Savaşçılarımızı, görevlerini yerine getirmeye meyilli olmadıkları mevkilere getirmeyiniz... Liderlik düzeyi yükseldikçe komutanların duyguları üzerindeki baskıda artar. Bu liderler zor şartlar da duygusal güçlerini kaybetmeden görevlerini yapmalılardır.'' (Arzu ve duygusal güç)
''Hunların, görevlerinin gereği olan güçlükler ile başa çıkabilecek derece de fiziksel yönden güçlü liderleri olmalıdır. Komutanlar beden için sağlıklı olan temel koşulları yerine getirerek bedenlerini zinde tutmalıdırlar. Onlar yataktan kalkarak liderlik edemezler. Çok fazla içki ve yemek enerjiyi engeller. Doğru düzgün kullanılmayan beden kötüye kullanılmış sayılır.'' (Fiziksel güç)
''Komutanlar başkalarının değerlerini anlayıp takdir edebilmelidirler. Başka kültür, inanç ve geleneklere karşı duyarlı olabilmelidirler. Sempati ve duygusallık, ulusun menfaatleriyle karıştırılmamalıdır. Genç komutanlar ne zaman harekete geçip ne zaman duracaklarını bilmeli ve ona göre kararlı olmalıdırlar.'' (Sezgi ve kararlılık)
''Gözlem ve önseziler ile öğrenip, deneyler ile zekâlarını geliştiren komutanlarımız olayların sonucunu önceden tahmin edebilmelidirler. Lider, hareketlerini zamanlamalıdır.'' (Tahmin ve zamanlama)
''Liderliğin vazgeçilmezlerinden birisi de kazanma arzusudur. Her zaman kazanmak gerekli değildir. Ama önemli anlarda kesinlikle kazanmak gerekmektedir. Komutanlar ulusumuzun içinde ve dışında yoğun bir rekabet olduğunu anlamalılar ve bunu hafife almamalılar ve bu nedenle çok çalışmalıdırlar. Rekabet duygusu olmayan zayıftır ve en basit sorun da bile kolaylıkla pes eder. Uygun eğitim ve deneyim bir komutanda liderliğin sorumluluklarıyla başa çıkabilecek bir kişisel özgüven duygusu yaratır. Liderler sahip oldukları özgüven ile astlarına ve üstlerine bunu hissettirirler. O yüzden zayıf lider, yarasız komutan olur.'' (Rekabetçilik ve özgüven)
''Kendisinin ve astlarının davranışlarının sorumluluğunu üstlenmeyi öğrenmek, liderliğin temelidir. Komutanların yenilgileri ve başarıları ne kadar büyük olursa olsun kendi zaferlerinden veya başarısızlıklarından başkalarını sorumlu tutmamalıdırlar. Komutanlar inanılır kişiler olmalıdırlar. Sözlerine ve hareketlerine hem dostlarını hem de düşmanlarını inandırmalıdırlar. İnanılır olmayan liderler olumlu bir etki yapamazlar. Güvenilmedikleri an hemen liderlik mevkisinden alınmalıdırlar.'' (Sorumluluk ve İnanırlık)
''Verilen görevi ısrarla başarma isteği liderin önemli özelliklerindendir. Zayıf insanlar, işler ancak kendi istedikleri gibi gitmediğinde direnirler. Güçlüler ise herkes kendini bıraksa dahi yenilgi ve cesaretini yitirme karşısında direnirler. Bir komutanın, tüm koşullar da sorumluluklarını yerine getireceğine güvenmiyorsanız, bu sorumlulukları ondan alın. Ben tüm komutanların her hareketini denetleyemem!'' (Israrcılık ve Güvenirlik)
''Liderin bir koruyuculuk özelliği olmalıdır. Güven ve bağlılık uyandıran bir şekilde görev yapmalıdır. Astlara yol göstermeli ve onları yetiştirmelidir. Ceza en son çare olarak kullanılmalıdır. Bir sürüsü olmadan çobana gerek olmadığı gibi, ordusuz bir komutan da düşünülemez. Astlar olmadan yöneticilerde olamaz. O yüzden liderler hizmet verdikleri kişilerin amaçlarını ve çıkarlarını koruyan kişiler olmalıdırlar.'' (Koruyuculuk)
Atilla, liderliğin özelliklerini belirttikten sonra sözlerini şöyle tamamlar:
''Aranızda çok hırslı olanlar bu özelliklere çok kısa zaman da sahip olabilirler. Ben Atilla, kendi yaşamımda bu özelliklerin gelişmesi için zamana ve deneyime gerek olduğunu öğrendim... Bazıları kısa yoldan da öğrenebilirler, ama yeterliliği hızlandırmak için pek az olanak vardır ve hiç kimse bedelini ödemeden bu vasfı gerektiği gibi öğrenemez. Bu liderlik özelliklerini iyi öğrenin. Bunları Hunlara da öğretin. Yeteneklerimizi geliştirerek büyük ulusumuzu dünyayı fethetme hedefine doğru ancak böyle yönlendirebilirsiniz...''
Kaynak: Roberts - ''Hun İmparatoru Attila’nın Liderlik Sırları'' (s. 39-40-41)

WALTHARİ –ALMAN DESTANINDA BAŞBUĞ ATTİLA
“Engürüs ülkesinde otururda,/Çok tanınmış bir kral.
Adı onun Etzel (Attilâ) di; / Eşi menendi yoktu.
Hem zengin hem mülayim,/ Misli yok bu kralın.
Oniki taçla kalkan, / Ülkesine tapardı.
Üçüncü yer bölümü Avrupadır kardaşlar;
Adı, dili, töresi aykırı urukdaşlar,
Dini irfanı başka buralarda dururda.
Engürüs'te, herkes bilir bir ulus otururdu,
Buna en çok Hun demeye dillerimiz alışmış,
Cesareti, silâhı Hunu pek güçlü kılmış.
Sırf çevrenin ulusları pes demedi bunlara
Atlasların kıyıları sınır oldu Hunlara
Direneni yere serer, yalvarana el verir.
Saltanatın bin yıldan fazla sürdüğü söylenir.
Önceleri bu ülkede Attilâ kral idi.
Yer titredi sarsıldı atın ayak sesinden,
Hava bile ürkmüştü kalkan deprenmesinden.
Çelik orman parıltısı ışıldıyor kırlarda
(iğne atacak yer yoktu etrafta sınırlarda)
Alfer haber alınca, başka kavimler boyun eğmiş,
Sapır sapır titretmiş, yüreğine korku değmiş.
- Ne - dersiniz bu işe, imkân yoktur savaşa,
(Meğer boyun eğersek yağı burdan savuşa)
Bürgund'la Franklar nümüne oldu ile,
Ger aynını yaparsak kimse ayıp saymaz bite.
Bağdaşa ermek için elçiler çıksın yola
Aziz evlâdım rehin hem haraç versem nola.
Döndü artık Avarlar (Hunlar) memnun mahzuz olarak
Bol hazneler yükliyerek rehineler alarak.
***
Destanın şâiri: 10. yüzyılın başlarında doğduğu tahmin edilen müeliif I. Eckehard, Sankt-Gallen manastırının çok tanınmış bir simasıdır.

*Derleyen: Fatih Mehmet Yiğit

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar