TÜRKÇÜ DÜŞÜNCE SİSTEMİNDE ŞUURLU DEMOKRASİ İLKESİ:

"Biz Türkler, ruhen demokrat doğmuş bir milletiz...Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemiyle devlet şekli demektir...Türkler demokrat, hür ve sorumluluk sahibi vatandaşlardır..." (Mustafa Kemal Atatürk)

Türkçü düşünce; şuurlu, hiçbir ahlaksızlığa yer vermeyen, oyların alınıp satılmadığı, herkesin bilinçli olarak temsilcisini seçtiği, Demokrasiye taraftardır.
Şuurlu Demokrasi ise okuyan, araştıran, sorgulayan, çalışan, üreten, şuurlu ve bilinçli Türk Ülküsüne inanan kitlelerin omuzunda yükselir. Şuurlu Demokraside ülküler liderlerden üstün ve değerlidir. Lider bu büyük Ülküye hizmet ettiği sürece liderdir. Bu nedenle şuurlu demokraside lidere değil ülküye hizmet esastır. O ülkü Türk Milletini yüceltme ve yükseltme ülküsü olan Türk Ülküsüdür...
Türk Ülküsü ise; Türk Töresini hakim kılma, millet huzur, refah ve özgürlüğünü sağlayarak Türk Vatanı, Türk Cumhuriyetini koruma ve kollama ile Türk Birliğini gerçekleştirme ülküsüdür. Lider bu ülküye  sadakat ve bağlılığı ile bu kutsal ülkü yolunda öncü olarak çalıştığı sürece liderdir. Bu nedenle Türkçü düşünce sisteminde;  ölümsüz ülküler ölümlü liderler üzerine bina edilemez, liderler gelip geçse de ülküler bilinçli şuurlu bir demokratik toplumda daima yaşar, liderler ölse de ülküler ölmez, ...
Şuurlu bir Demokrasinin tesisi ancak; tarihin, kültürün, medeniyetin ve bilimin ışığında yetişmiş şuurlu bir millet yapısı ile mümkündür.
Büyük ve yüksek medeniyetler ancak şuurlu ve bilinçli, şuurlu demokrasiye inanan iyi yetişmiş toplumlar omuzunda yükselir...

Bilge Atsız'ın tespiti ile: "...Memleketin sosyal dertleri ile ilgileniyor gibi görünen bazı sahtekârların esas gayeleri Türkiye'nin mahvına sebep olmaktır. Millî şuuru yüksek kimseler içinde tutunamayan ancak geri kalmış bazı kimi kesimleri etkileyen bu sahtekârlar her dönemde olduğu gibi temelsiz çürük sözlerine devam edeceklerdir. Nedir ki sahtekârlıklar yumuşaklıkla değil, ancak kendi uslüplarınca önlenir.

Seçim ve parti kaygıları ile millî örften çıkarılan yasalara ters düşmenin diğer adı elbette demokrasi olamaz. Adeta partilerin içi kaynayan bir kazandır. Zira kendi taraftarlarını kazanmak için türlü hareketlere başvurabildiklerini, birbirlerine olan kinin, kıskançlığın, düşmanlığın nerelere vardığı görülmüştür. Türkiye'de demokratik hayat uzun süreli olmamıştır.

Partiler sözde savundukları prensipleri yerine getiriyor gözükseler de esasen bunu iktidara geçmenin bir yolu görüp, parti içindeki kimselerin ayrı ayrı kendi gayelerini gerçekleştirdiği bir bilinmeyen değildir. Parti içinde dahi bir demokratik düzen hâkim değilken kaldı ki ülkede hâkim olsun! Şu kadar oy alınmalıdır düşüncesi ile bir milletin millî kalkınması düşünülebilir mi? Milliyet düşmanlığı yaparak, maziye söverek, milliyeti inkâr ederek demokrat olunmaz.

'Türk olarak yaratıldık. Uzun ve çetin geçmişimizin tasaları, zaferleri ve bozgunlarıyla milliyetimizi perçinledik. Başkalarından farklı olduk. Bu özelliğimizi sonuna kadar saklayarak Türk kalmak ve mazideki üstünlüğümüze yeniden sahip olmak istiyoruz. Milletimizi kalkındırırken ipliği pazara, foyası meydana çıkmış metotlara değil, aklın ve ilmin yoluna yönelmek kararındayız.' (Atsız, Ötüken, Temmuz 1969, Sayı 7.)

Fatih Mehmet Yiğit

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar