ATATÜRK'ÜN İLERİ GÖRÜŞLÜLÜĞÜ VE DEMOKRATİK CUMHURİYET
Atatürk tarihin en ileri görüşlü liderlerindendi. 2. Dünya savaşının çıkacağını, Sovyetlerin yıkılacağını o günlerden görmüştü. Bir kaç örnek vermek gerekirse;
ATATÜRK'ÜN 2.DÜNYA SAVAŞININ ÇIKACAĞINI ÖNGÖRMESİ:
Mustafa Kemal bir konuşmasında '' Çok zaman geçmeden Avrupa'da bir fırtına kopacak , bu müthiş kasırga , dünyanın her tarafına yayılacak ve insanlık umumi bir harp felaketinin bütün kötülükleri ile bir kere daha karşılaşacak !
Bu kanlı , tehlikeli durumda tarafsız kalmak , harbe katılmamak ve devlet gemisini bu fırtına ortasında hiç bir maniaya çarptırmadan yöneterek harp dışında ve barış içinde yaşamaya çabalamak , bizim için hayati önem taşımaktadır . '' demiştir.
1938 ( Nihat Reşat Belger , Ulus gazetesi 10.11.1961 )
UFKUN ÖTESİNİ GÖREBİLMEK...
1951'de Amerika'da yayımlanan Caucasus dergisinde "Hayret verici siyasi kehanetler" başlığı altında bir yazı yayımlanıyor. Bu yazı Atatürk'le General McArthur arasında 1932 yılında yapılmış olan bir konuşmayı naklediyor. Generalin sorusu üzerine Atatürk, yakın gelecekteki savaş ihtimalleri üzerine şu tahlil ve tahminlerde bulunuyor:
"Almanya, kısa sürede büyük bir ordu meydana getirebilecek ve İngiltere ile Rusya hariç, bütün Avrupa'yı işgal edebilecek yetenektedir. Savaşın patlaması 1940-1945'ten daha sonraya kalmayacaktır. Fransa büyük bir askeri güç oluşturma yeteneğini kaybetmiştir. İngiltere artık, adalarının savunması bakımından Fransa'yı hesaba katamaz. İtalya Mussolini'nin yönetiminde şüphesiz önemli ölçüde yükselmiş ve ilerlemiştir. Mussolini, gelecek savaşa katılmaktan kaçınırsa, İtalya'nın dış görünüşündeki büyüklüğün yarattığı tehditten yararlanarak, barış konferansı masasında ana rollerden birini oynayabilir. Ama, korkarım ki, İtalya'nın bugünkü şefi, bir Sezar rolü oynamanın cazibesine dayanamayacak ve İtalya'nın bir askeri güç olma yeteneğinden uzak olduğu gerçeğini hemen ortaya koyacaktır. Amerika, tıpkı geçen savaşta olduğu gibi, tarafsız kalamayacak ve Almanya, Amerika'nın savaşa katılması sonucu yenilecektir. (...) Avrupa'da patlayacak savaşta, zafer kazanacak olan İngiltere, Fransa ve Almanya değil, fakat, Bolşevik Rusya olacaktır." (Cemal Erginsoy, Atatürk'ü Araştırma Merkezi Dergisi, sayı 2, s. 538.)
ATATÜRK'ÜN SSBC KIZIL RUSYANIN DAĞILACAĞINI VE ESİR TÜRK ELLERİNİN BAĞIMSIZLIĞINA KAVUŞACAKLARINI ÖNGÖRMESİ
Bugün Sovyet Rusya, dostumuzdur, komşumuzdur, müttefikimizdir. Bu dostluğa ihtiyacımız vardır. Fakat yarın ne olacağını kimse kestiremez Tıpkı Osmanlı İmparatorluğu gibi, tıpkı Avusturya-Macaristan İmparatorluğu gibi parçalanabilir. Bugün elinde tuttuğu milletler, avuçlarından kaçabilirler. Dünya yeni bir dengeye ulaşır. O zaman Türkiye ne yapacağını bilmelidir. Bizim, bu dostumuzun idaresinde dili bir, inancı bir, öz kardeşlerimiz vardır. Onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız.
Milletler buna nasıl hazırlanır? Manevî köprülerini sağlam tutarak! Dil bir köprüdür; İnanç bir köprüdür; Tarih, bir köprüdür. Bugün biz bu kitlelerden dil bakımından, gelenek, görenek, tarih bakımından uzak düşmüşüz. Bizim bulunduğumuz yer mi doğru, onlarınki mi? Bunun hesabını yapmakta fayda yoktur. Onların bize yaklaşmasını bekleyemeyiz. Bizim onlara yaklaşmamız gerekir. Tarih bağı kurmamız lazım; folklor bağı kurmamız lazım… Bunları kim yapacak? Elbette biz. Nasıl yapacağız? İşte görüyorsunuz dil encümenleri, tarih encümenleri kuruluyor. Dilimizi onların diline yaklaştırmaya böylece birbirimizi daha kolay anlar hale gelmeye çalışıyoruz. Ortak bir mazi yaratmak peşindeyiz. Bunlar açıktan yapılmaz, adı konularak yapılmaz, bunlar devletlerin ve milletlerin düşünceleridir.
İşitiyorum, benim dil ile tarih ile uğraştığımı gören bazı kısa düşünceli vatandaşlar, “Paşa’nın işi yok, dille, tarihle uğraşmaya başladı” diyorlarmış… Benim işim başımdan aşkın… Ben bugün ileri bir Türkiye kurmaya ne kadar çalışıyorsam, yarının Türkiyesinin temellerini atmaya da o kadar dikkat ediyorum. Bu yaptıklarımız hiçbir millete düşmanlık değildir. Barıştan yanayız, barıştan yana kalacağız… Ama durmadan değişen dünyada yarının muhtemel dengeleri için hazır olacağız…
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, 29 Ekim 1933
Kuvayı Milliye kurucularından Isparta Mebusu Hafız İbrahim Demiralay anılarında anlatıyor:
Yıl 1932…
Başbuğ Atatürk Cumhurbaşkanı İsmet Paşa Başbakan...İnönü Rusyaya davet ediliyor. İsmet Paşaya Kolhozlar dolaştırılıyor. Yeni Rejim Komünizmin sempatik yönleri gösteriliyor. Paşa ister istemez etkileniyor. Türkiyeye döner dönmez İsmet Paşa Büyük önder Atatürke Rusya izlenimleri ile ilgili: Paşam Dünyayı saadete kavuşturacak yepyeni bir rejim geliyor. Ruslar geleceğe yön verecek müthiş bir sistem kurmuş gibisinden laflar ediyor.
İsmet paşanın bu sözlerine tebessümle gülen Atatürk İsmet beye şu tarihi cevabı veriyor:
-Birey mutluluğuna dayanmayan hiç bir rejim uzun süre ayakta kalamaz. Fazla değil Sovyetlerin 60 yıl sonra dağılacağını görecek insanlar...
Büyük Atatürkün ileri görüşlü sözü aynen çıkıyor 60 yıl sonra 1991 tarihinde SSCB dağılıyor.
Bu yüzden Türk Milleti olarak bizler birey özgürlüğünü ve refahını esas alırken diğer yandan kültür köklerimizi korumalıyız. En önemliside Atatürk'ün bizlere emanet ettiği Demokratik Cumhuriyet sistemine sımsıkı sarılmayız...
Çünkü Cumhuriyet ve demokratik meclis sistemi aklın ve Osmanlının yıkılışı ile ilgili yaşanmış acı tercübelerin bir ürünüydü.
CUMHURİYET VE DEMOKRASİNİN ÖNEMİ
Cumhuriyet Arapça kökenli bir kelime olup "Cumhur" Halk kelimesinden türeyerek halkın kendi kendisini yönettiği yönetim şeklini ifade etmektedir.
Demokrasi ise Latince bir kelime olup "Demos" yani halk "Kratos" yani hükmeden güç kelimelerinin bir araya gelerek halkın kendi kendini yönetmesi, gücün ve egemenlik hakkının sadece halka ait olduğu yönetim şekli anlamlarında kullanılmaktadır.
Türkler tarih sahnesine çıktığı ilk çağlardan itibaren boylar halinde varlıklarını sürdürmüş her boy beyi yani Kağan tarafından kurultay adı verilen mecliste alınan kararlar doğrultusunda yönetilmiş, boylar güç hakimiyeti elde etmek için zaman zaman bir birleri ile savaşmış kudretli kağanlar çıkıp Türk boylarını bir budun altında toplansada Kağanın ölümü ile ülke veliahtları tarafından paylaştırılmıştır. Bu yönetim şekli nedeniyle taht kavgaları yaşanmış, ülke toprakları parçalanarak ülke zayıflamış nihayetinde başka bir güç tarafından işgale uğramış veya yok edilmiştir. Bu yönetim şekli Osmanlı imparatorluğu döneminde de varlığını devam ettirmiş Padişah ülkenin tek mutlak gücü kabul edilmiştir. Zaman zaman Osmanlı oğullarından bilge ve kudretli yöneticiler çıksada zaman zamanda güçsüz, zayıf yöneticiler ülkeyi yönetmiştir.
1789 Fransız ihtilâli nedeniyle tüm dünyada bağımsızlık hareketleri doğmuş Uluslar kendi devletlerini kurmak amacıyla ayaklanmış kendi öz yönetim şekillerini kurmuşlardır. İçerisinde bir çok etnik ulusu barındıran Osmanlıda içerisinde barındırdığı Türk olmayan etnik unsurların baş kaldırısına maruz kalmış, Yunanlılar,Arnavutlar,Bulgarlar,Araplar Emperyalist güçlerinde etkisiyle imparatorluğun dört bir yanında ayaklanarak kendi yönetim şekillerini kurmuştur.
Osmanlının parçalanması döneminde Türk aydınları zamanın ruhunu yakalamak bir çıkış yolu aramak amacıyla fikri bir buhran dönemi yaşamıştır. Bu buhranın aşılması amacıyla iki fikir ortaya çıkmıştır. Birinci fikir günümüzde siyasal İslamcıların savunduğu ülkenin Osmanlılık çatısı altında birleştirilerek müslüman unsurların varlığını sürdürmesi çabası görülsede bunun mümkün olmadığı başta Arnavutlar olmak üzere Osmanlı'nın kavmi Necip olarak gördüğü Araplar ve diğer müslüman etnik unsurların Osmanlıya baş kaldırmasıyla bu düşüncenin uygulanabilir olmadığı zaman içerisinde görülmüştür. Bu buhrandan çıkmanın kendi ulus devletinin kurulması ile mümkün olduğunu düşünen Jön Türk Hareketi ve İttihat Terakki Partisi Türkçülük nüvesi etrafında fikri ve siyasi faaliyet yürütmüş ancak birinci dünya savaşının Osmanlının mağlubiyeti ile sonuçlanması mondoros mütarekesi ile Türklerin elinde kalan Anadolunun parçalanması için yapılan işgal girişimleri ülkenin dört bir yanında düşman işgaline karşı ayaklanan Türklerin kendi teşkilat ve örgütlenmelerine neden olmuş kuvvayı milliye adlı silahlı mücadele hareketi teşkilatları ayrı ayrı ülkenin dört bir yanında Türk milletinin bağımsızlık savaşı başlatmıştır. İşte bu süreçte Namık Kemal, Yusuf Akçura, Ziya Gökalp gibi Türkçü düşünceye sahip Fransız Devriminin getirdiği ulus devleti, cumhuriyetçi demokratik yönetim şekli düşüncesinden etkilenen Atatürk Osmanlının parçalanarak dağılması gerçeğinden hareketle Türk varlığının muhafazası ve devamı olarak doğru tercihin Demokratik Cumhuriyet olduğunu ifade etmiş ülkeyi Millet Egemenliğine dayanan kuvvayı milliyeyi bu temeller üzerinde kurmuş, Millet Meclisinde Türk ülkesi için bağımsızlık savaşı veren milletin vekilleri aldıkları karar doğrultusunda milletin tercihinin Cumhuriyet olduğunu ifade etmiş 29 Ekim 1923 de Cumhuriyet ilan edilmiştir. Osmanlı ve Türk tarihinden alınan dersle, artık ülke tek bir otoritenin değil tüm milletin ortak malıydı ve vatan tapusu Türk'ün kanı ile yazılmıştı.
Çünkü Cumhuriyetin Kuruluş felsefesi (Türk) Millet egemenliği ve Pragmatizm'dir. Toplumsal uygulanabilirlik, faydacılık, iyilik, doğruluk ,çalışma üzerine kurulmuştur. Amaç İmtiyazsız, sınıfsız, tarihi insanlık tarihi ile eş Türk kültürü ile yoğrulmuş geçmişten aldığı güçle Türk ahlak ve Töresi ile geleceğini bilim ve aklın potasında eritecek bir millet yaratmaktı. Bu nedenle Atatürk ve Türk bağımsızlık savaşını yürüten Büyük Türk Milleti bizlere Cumhuriyet gibi büyük bir emanet bıraktı.Ancak Atatürk'ün vefatı ile Cumhuriyet düşüncesinin cehaletle olan savaşı yarıda kaldı. Bu nedenle cehalet karanlığını parçalayarak aklın ve bilmin aydınlığında çağdaş, modern, kültür ve ahlaki değerleri yüksek Atatürk'ün öngördüğü bir toplum inşa etmeliyiz.Muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızda ki asil kanda mevcuttur.
Nu mutlu Cumhuriyete
Ne mutlu Türk'üm diyene
ATATÜRK DİYOR Kİ!
Cumhuriyet
Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemi ile devlet şekli demektir. Biz Cumhuriyeti kurduk, o on yaşını doldururken demokrasinin bütün icaplarını sırası geldikçe uygulamaya koymalıdır. 1933 (Afetinan, Atatürk Hakkında B. H., S. 251)
Cumhuriyet düşünce serbestliği taraftarıdır. Samimî ve meşru olmak şartiyle her fikre hürmet ederiz. Her kanaat bizce muhteremdir. Yalnız muarızlarımızın insaflı olması lâzımdır. 1923 (Atatürk'ün S.D. III, S. 71)
Cumhuriyet ahlâki fazilete dayanan bir idaredir. Cumhuriyet fazilettir. 1925 (Atatürk'ün S.D. II, S.231)
Türk milletinin tabiat ve âdetlerine en uygun olan idare Cumhuriyet idaresidir. 1924 (Atatürk'ün S.D. III, S. 74)
Cumhuriyet, yeni ve sağlam esaslariyle, Türk milletini emin ve sağlam bir istikbal yoluna koyduğu kadar, asıl fikirlerde ve ruhlarda yarattığı güvenlik itibariyle, büsbütün yeni bir hayatın müjdecisi olmuştur. 1936 (Atatürk'ün S.D. I, S. 372)
Bugünkü hükûmetimiz, devlet teşkilâtımız doğrudan doğruya milletin kendi kendine, kendiliğinden yaptığı bir devlet teşkilâtı ve hükûmettir ki, onun ismi Cumhuriyettir. Artık hükûmet ile millet arasında mazideki ayrılık kalmamıştır. Hükümet millettir ve millet hükûmettir. Artık hükûmet ve hükûmet mensupları kendilerinin milletten ayrı olmadıklarını ve milletin efendi olduğunu tamamen anlamışlardır. 1925 (Atatürk'ün S.D. II, S. 230)
Son senelerde milletimizin fiilen gösterdiği kabiliyet, istidat, idrak, kendi hakkında kötü fikir besleyenlerin ne kadar gafil ve ne kadar tetkikten uzak görünüşe düşkün insanlar olduğunu pek güzel ispat etti. Milletimiz haiz olduğu özelliklerini ve liyakatini hükûmetinin yeni ismiyle medeniyet dünyasına daha çok kolaylıkla göstermeğe muvaffak olacaktır. Türkiye Cumhuriyeti, cihanda işgal ettiği mevkiye lâyık olduğunu eserleriyle ispat edecektir.
Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır. 29 Ekim 1923 (Nutuk II, S. 814-15)
Temeli büyük Türk milletinin ve onun kahraman evlâtlarından mürekkep büyük ordumuzun vicdanında akıl ve şuurunda kurulmuş olan Cumhuriyetimizin ve milletin ruhundan mülhem prensiplerimizin bir vücudun ortadan kaldırılması ile bozulabileceği fikrinde bulunanlar, çok zayıf dimağlı bedbahtlardır. Bu gibi bedbahtların, Cumhuriyetin adalet ve kudret pençesinde lâyık oldukları muameleye maruz kalmaktan başka nasipleri olmaz. Benim naçiz vücudum birgün elbet toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet yaşıyacaktır. Ve Türk milleti emniyet ve saadetinin kefili olan prensiplerle medeniyet yolunda, tereddütsüz yürümeğe devam edecektir. 1926 (Atatürk'ün S.D. III, S. 80)
Cumhuriyetimiz öyle zannolunduğu gibi zayıf değildir. Cumhuriyet bedava da kazanılmış değildir. Bunu elde etmek için kan döktük. Her tarafta kırmızı kanımızı akıttık. İcabında müesseselerimizi müdafaa için lâzım olanı yapmağa hazırız. 1923 (Atatürk'ün S.D. III, S. 71)
“Cumhuriyet, halkın gelişimini ve yükselişini sağlayan, onlardan esirlik, soysuzluk, dalkavukluk hislerini uzaklaştıran bir yoldur.”Mustafa Kemal ATATÜRK
Cumhuriyet, Kimsesizlerin Kimsesidir.
Cumhuriyet , Fazilettir.
Cumhuriyet idaresi, faziletli, namuslu insanlar yetiştirir...
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK
ATATÜRK DİYOR Kİ!
Cumhuriyet
Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemi ile devlet şekli demektir. Biz Cumhuriyeti kurduk, o on yaşını doldururken demokrasinin bütün icaplarını sırası geldikçe uygulamaya koymalıdır. 1933 (Afetinan, Atatürk Hakkında B. H., S. 251)
Cumhuriyet düşünce serbestliği taraftarıdır. Samimî ve meşru olmak şartiyle her fikre hürmet ederiz. Her kanaat bizce muhteremdir. Yalnız muarızlarımızın insaflı olması lâzımdır. 1923 (Atatürk'ün S.D. III, S. 71)
Cumhuriyet ahlâki fazilete dayanan bir idaredir. Cumhuriyet fazilettir. 1925 (Atatürk'ün S.D. II, S.231)
Türk milletinin tabiat ve âdetlerine en uygun olan idare Cumhuriyet idaresidir. 1924 (Atatürk'ün S.D. III, S. 74)
Cumhuriyet, yeni ve sağlam esaslariyle, Türk milletini emin ve sağlam bir istikbal yoluna koyduğu kadar, asıl fikirlerde ve ruhlarda yarattığı güvenlik itibariyle, büsbütün yeni bir hayatın müjdecisi olmuştur. 1936 (Atatürk'ün S.D. I, S. 372)
Bugünkü hükûmetimiz, devlet teşkilâtımız doğrudan doğruya milletin kendi kendine, kendiliğinden yaptığı bir devlet teşkilâtı ve hükûmettir ki, onun ismi Cumhuriyettir. Artık hükûmet ile millet arasında mazideki ayrılık kalmamıştır. Hükümet millettir ve millet hükûmettir. Artık hükûmet ve hükûmet mensupları kendilerinin milletten ayrı olmadıklarını ve milletin efendi olduğunu tamamen anlamışlardır. 1925 (Atatürk'ün S.D. II, S. 230)
Son senelerde milletimizin fiilen gösterdiği kabiliyet, istidat, idrak, kendi hakkında kötü fikir besleyenlerin ne kadar gafil ve ne kadar tetkikten uzak görünüşe düşkün insanlar olduğunu pek güzel ispat etti. Milletimiz haiz olduğu özelliklerini ve liyakatini hükûmetinin yeni ismiyle medeniyet dünyasına daha çok kolaylıkla göstermeğe muvaffak olacaktır. Türkiye Cumhuriyeti, cihanda işgal ettiği mevkiye lâyık olduğunu eserleriyle ispat edecektir.
Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır. 29 Ekim 1923 (Nutuk II, S. 814-15)
Temeli büyük Türk milletinin ve onun kahraman evlâtlarından mürekkep büyük ordumuzun vicdanında akıl ve şuurunda kurulmuş olan Cumhuriyetimizin ve milletin ruhundan mülhem prensiplerimizin bir vücudun ortadan kaldırılması ile bozulabileceği fikrinde bulunanlar, çok zayıf dimağlı bedbahtlardır. Bu gibi bedbahtların, Cumhuriyetin adalet ve kudret pençesinde lâyık oldukları muameleye maruz kalmaktan başka nasipleri olmaz. Benim naçiz vücudum birgün elbet toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet yaşıyacaktır. Ve Türk milleti emniyet ve saadetinin kefili olan prensiplerle medeniyet yolunda, tereddütsüz yürümeğe devam edecektir. 1926 (Atatürk'ün S.D. III, S. 80)
Cumhuriyetimiz öyle zannolunduğu gibi zayıf değildir. Cumhuriyet bedava da kazanılmış değildir. Bunu elde etmek için kan döktük. Her tarafta kırmızı kanımızı akıttık. İcabında müesseselerimizi müdafaa için lâzım olanı yapmağa hazırız. 1923 (Atatürk'ün S.D. III, S. 71)
“Cumhuriyet, halkın gelişimini ve yükselişini sağlayan, onlardan esirlik, soysuzluk, dalkavukluk hislerini uzaklaştıran bir yoldur.”Mustafa Kemal ATATÜRK
Cumhuriyet, Kimsesizlerin Kimsesidir.
Cumhuriyet , Fazilettir.
Cumhuriyet idaresi, faziletli, namuslu insanlar yetiştirir...
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK
ATATÜRK'ÜN DEMOKRATİK CUMHURİYET FİKRİ; ÖZGÜRLÜK, EŞİTLİK VE ADALET İLKELERİNİ ESAS ALMAKTADIR...
Mustafa Kemal Atatürk, Türk Devletinin temel niteliklerinden birisi olan “Cumhuriyetçiliği” açıklarken şu düşünceyi öne sürer: "Demokrasi prensibinin, en modern ve mantıki uygulamasını sağlayan hükümet şekli Cumhuriyettir. Cumhuriyet rejimi demek, Demokrasi sistemiyle devlet şekli demektir. Cumhuriyet yüksek ahlaki değer ve niteliklere dayanan bir idaredir. Cumhuriyet fazilettir… Cumhuriyet idaresi, faziletli ve namuslu insanlar yetiştirir. Demokrasi fikridir, adalet sevgisini ve ahlak fikrini gerektirir.” (1)
“Demokrasini üç temeli: (Özgürlük)hürriyet, (Eşitlik)müsavat, Adalettir. Ancak adaletin üstünde acıma, şefkat ve koruma anlamını içeren ihsan ve birde iyilik ve bağışlamak anlamını içeren atıfet vardır.”(2)
1 Atatürkçülük, Birinci kitap. İstanbul 1984, s. 29-45.
2 Ali Fuat Başgil ,Demokrasi yolunda 2. Baskı. İstanbul 2006 s. 83-89.
Fatih Mehmet Yiğit


Yorumlar
Yorum Gönder