YÂR SENDEN KOPAMADIM Kalbimi avutamadım Seni gönlümden atamadım Kaderime tutunamadım Yâr senden kopamadım Aşkın ışığıyla eridim Ömrümü sana verdim Ne çok yanmışım dedim Yâr senden kopamadım Gözlerim daldı geceye Adını yazdım gönlüme Seni ararım özlemle Yâr senden kopamadım Gönül bir garip sevdalı Yarin zincirine bağlı Çözemedim bu sevdayı Yâr senden kopamadım Fatih Mehmet Yiğit
Kayıtlar
Aralık, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
KARA YAZI Dağlar içinde kaldım, yolum bilinmez, Karanlık çöker geceme, ay görünmez. Bir kara yazılıyım, talihim dönmez, İnsan olan sevdiğini, incitip üzmez Yaralarım kanar, acılarım dinmez, Bu garip halimi, kimseler bilmez, İçim kan ağlar, yüzüm hiç gülmez, Gönül sevdiğini, bırakıp gitmez Bir mahzun türküyüm, sesim duyulmaz Arar dururum, yârim bulunmaz Belalı başımdan, dert eksik olmaz Neler çektiğimi, kimseler anlamaz Fatih Mehmet Yiğit
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Belki Bir Umut Belki bir umut, karanlığın içinden doğar, yoksulluğun taş sokaklarında, çocukların çıplak ayak sesinde, bir başkaldırı gibi yükselir. Sevda, kanayan bir yaradır, âşk, zincirleri kıran bir çığlık, ayrılık, memleketin uzak dağlarında yankılanan bir hasret türküsüdür. Haksızlık, göğsümüze saplanan hançer, mücadele, o hançeri söküp atan ellerdir. İsyan, rüzgârın saçlarımızı savurduğu meydan, özlem, martıların kanadında taşınan şehir, ve biz, taş köprülerin altında sessizce büyüyen bir halkız. Belki bir umut, bir gün yeniden doğar, gözlerimizdeki karanlığı deler, ve biz, zincirleri kıran bir isyan oluruz. İçimizde hâlâ bir dağ gibi duran özlem vardır. Bir dağ ki, doruklarında kar, eteğinde sürgünler...
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
YÂR SENDEN KOPAMADIM Kalbimi avutamadım Seni gönlümden atamadım Kaderime tutunamadım Yâr senden kopamadım Aşkın ışığıyla eridim Ömrümü sana verdim Ne çok yanmışım dedim Yâr senden kopamadım Gözlerim daldı geceye Adını yazdım gönlüme Seni ararım özlemle Yâr senden kopamadım Gönül bir garip sevdalı Yarin zincirine bağlı Çözemedim bu sevdayı Yâr senden kopamadım Fatih Mehmet Yiğit
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
“Hiçbir beklentisi olmadan insanlara yardım etmemiş; onların acılarını, ıstıraplarını, yüklerini paylaşmamış kişilerle yola çıkma!” Türk Bilge Filozof Farabi TÜRK BİLGELİĞİ 📖 🌿 Sözün Anlamı Farabi’nin bu sözü, erdemli insan ve yol arkadaşlığı üzerine bir öğüttür: - Yardım etmeyen, paylaşmayan kişilerle yola çıkma: İnsan, ancak başkalarının acısını ve yükünü paylaşarak erdemli olur. - Beklentisiz yardım: Gerçek erdem, karşılık beklemeden yapılan iyilikte yatar. - Toplumsal bağ: Farabi’ye göre toplum, dayanışma ve ortak acıları paylaşma üzerine kuruludur. 🧭 Felsefi Yorum - Farabi’nin Erdemli Şehir anlayışında, toplumun temel taşı erdemli bireylerdir. - Bu söz, bireyin yalnızca kendine dönük değil, başkalarının yükünü de üstlenmeye hazır olması gerektiğini vurgular. - Yol arkadaşlığı metaforu, hem bireysel yaşamda dostluk hem de siyasal düzende ortak amaç için birlik anlamına gelir. ✨ Günümüze Yan...
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
YİĞİDİ SEVDA YIKAR, HASRET ÖLDÜRÜR. Nice dağlar yol kesse, Nice fırtına önüne düşse; Yiğidi çökertmez dert. Bir dem yar gözden yaş dökse, Bir gönül sırra dokunsa; Yiğidi sevda yıkar, hasret öldürür. Düşman ateş olup yaksa, Bin ordu üstüne aksa; Yiğidi çökertmez keder. Bir dem yar yüzünü gizlese, Bir gönül özlemle seslense; Yiğidi sevda yıkar, hasret öldürür. Bir dem yar boynunu bükse Bir gönül sitemle seslense; Yiğidi sevda yıkar, hasret öldürür. Fatih Mehmet Yiğit
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
YİĞİDİ SEVDA YIKAR, HASRET ÖLDÜRÜR. Nice dağlar yol kesse, Nice fırtına önüne düşse; Yiğidi çökertmez dert. Bir dem yar gözden yaş dökse, Bir gönül sırra dokunsa; Yiğidi sevda yıkar, hasret öldürür. Düşman ateş olup yaksa, Bin ordu üstüne aksa; Yiğidi çökertmez keder. Bir dem yar yüzünü gizlese, Bir gönül özlemle seslense; Yiğidi sevda yıkar, hasret öldürür. Fatih Mehmet Yiğit
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Grek mitlerinde Tanrılardan ateşi çalarak insanlığa medeniyet ateşini taşıyan Prometheus efsanesinin kökeni, İskit-Saka Türklerine dayanan Kafkasya Karaçay-Balkar/Hun-Nart Türklerinin efsanesinden alınmış olmalıdır. Türk efsanesine göre; kahraman Sosuruk, Kafkasya Elbruz Dağı’ndaki mağaralarda yaşayan Emegen adlı devlerden ateşi çalarak Nart Türklerine getirir. Grek mitolojisinde ise Prometheus, Tanrılardan ateşi çalıp insanlığa verdiği için ceza olarak Kafkasya Elbruz Dağı’na zincirlenir. Türk efsane kahramanı Sosuruk’un adı Prometheus’a dönüşürken, her iki destanda da Kafkasya Elbruz Dağı ortak bir mekân olarak yer almaktadır. Fatih Mehmet Yiğit TÜRK MİTOLOJİSİ *** İlgi çekici bir başka konu ise; II. Dünya Savaşı sırasında Naziler Kafkasya Elbruz Dağlarında bir takım araştırmalar yapmış daha sonraları orada yaşayan bölge halkı tarafından nazilere ait bir çanta ve içerisinde iki esrarengiz kafatası bulunmuştur. Bölge halkı tarafından bu ...
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Dışı ak keçeden, üzeri Türk tamga motifli Yörük-Türkmen çocuk yeleği. Keçe, İskitlerden beri Türkler tarafından kullanılan, yünden mamul bir tekstil (giyim kuşam) ürünüdür. Giysi üzerindeki bu tür tamga ve motifler ile boncuklar; nazardan, göz değmesinden, kötü ruhlardan ve negatif enerjiden korunmak için kullanılır. Ulu Tanrı’dan ve iyelerden (melek ve koruyucu ruhlardan) kut, güç, totur, ülüş almak; uğur, baht ve talih kazanmak amacı taşır. Fatih Mehmet Yiğit Fatih Mehmet Yiğit Kültürel Miras Kolleksiyonu
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
YEŞERT DÜNYAMI Toprak yağmura kavuşmadan önce Hani bir rüzgar esermiş ya; Aynen öyle... Deli bir rüzgar gibi esip geçiyorsun yüreğimden Tüm dallarımı kırıp geçiriyorsun kökünden Sonra tatlı bir yağmur gibi yağıp Dökülüyorsun gözlerimden Tüm umutlarımı yeşertiyorsun yeniden Deli bir rüzgar gibi esip geçme, kırma dallarımı Tatlı bir yağmur gibi yağıp ne olur yeşert dünyamı. Ve bil ki, her fırtına sonrası Gökyüzünde bir güneş doğar, Senin adını fısıldayan ışıkla Isınır taşlarım, uyanır köklerim. Martılar kanat çırpar uzaklarda, Kız Kulesi’nin gölgesinde bir şarkı başlar, Rüzgârın sesinde sen varsın, Yağmurun damlasında senin nefesin. Bir gece iner şehrin üstüne, Sisler sarar köprüleri, Ben beklerim, Senin yağmurunla arınacak kalb...
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
ÖYLE DEĞİL Mİ ÖMRÜM ? Yürürken bile bazı gölgeler var ya Adımını bekler, üstüne çökmek için Oysa ne kolaydı savurmak bütün yükleri Kim kurdu bu daracık geçitlere tuzakları Düşmüş zamana benzer, ömrün gibi ağır anılar Doğuştan gelen o tuhaf, ürperten ışık bile Hangi yandan baksan başka bir sızı Birikir içerde, gözyaşıyla, kanıyla, teriyle Yine de taşır insan Değil mi ömrüm Elalemdir, dillerinde paslı bir merak Ararlar dururlar gölgenin gölgesinde kusur Bir nefeslik cesaretle dokunursun yarana Acıdan süzülür, geceden damlar Sevdan gibi inatçı, sevdan gibi suskun sevdalar Fatih Mehmet Yiğit
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
SANCI I. Sancı İçimde yokluğunun sancısı, Ne zaman diner ayrılığın sızısı? Kavuşunca geçer mi kalp ağrısı, Seninle iyileşir mi gönül yarası? II. Gece Geceler uzadıkça artıyor suskunluğun, Rüzgârda savruluyor eski dokunuşun. Hangi duada gizlidir dönüşün, Hangi sabaha varır bu bekleyişin? III. Bekleyiş Her dua bir kapı, her kapı bir kilit, Sensiz açılmaz, sensiz çözülmez hiçbir sır. Gölgeler içinde büyür bu sessizlik, Bir umutla örülür gizli dirilik. IV. Zaman Gözlerimde tüter gidişinin izi, Her adımda çoğalır sensizliğin sesi. Belki de zaman çözer bu kördüğümü, Belki de sen doğarsın içimdeki aydın günü. V. Umut Bir ışık düşer karanlığın ortasına, Bir nefes dokunur yorgunluğun yasına. Belki de sabah, belk...
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
YÜREĞİM YANGINLARDA TUTSAK Ne sen sor ne ben söyleyeyim Yaşayamadığımız yılları Talan olmuş bir yürektir vurgun yediğimiz Alev alev yükselirken ağıtlar Katran karası şehirlerden Terk etmek zordur Yaşamadığımız, fakat acısına katlandığımız Bahar tadı sevdaları Ve verdiğimiz kavgaları Ve yediğimiz kurşunları Bir of bile çekmediğimiz Derin bir ah demediğimiz Sevgilinin kömür karası gözlerine Aldırış bile etmeden Hoşçakal bile diyemeden Yüreğimizi rehin bırakıp Terk ediyorduk bu şehri Katlanmak zordu ayrılığa, Dayanmak zordu yalnızlığa, Yinede hayattan yılmıyorduk, yıkılmıyorduk Ölümüne seviyorduk ölümüne… Fatih Mehmet Yiğit
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
YÜREĞİM YANGINLARDA TUTSAK Ne sen sor ne ben söyleyeyim Yaşayamadığımız yılları Talan olmuş bir yürektir vurgun yediğimiz Alev alev yükselirken ağıtlar Katran karası şehirlerden Terk etmek zordur Yaşamadığımız, fakat acısına katlandığımız Bahar tadı sevdaları Ve verdiğimiz kavgaları Ve yediğimiz kurşunları Bir of bile çekmediğimiz Derin bir ah demediğimiz Sevgilinin kömür karası gözlerine Aldırış bile etmeden Hoşçakal bile diyemeden Yüreğimizi rehin bırakıp Terk ediyorduk bu şehri Katlanmak zordu ayrılığa, Dayanmak zordu yalnızlığa, Yinede hayattan yılmıyorduk, yıkılmıyorduk Ölümüne seviyorduk ölümüne… Fatih Mehmet Yiğit
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
ÖZGÜRLÜK VE YURT Özgürlüktür gökyüzünü ve yurdunu sevmek, Toprağı ve insanıyla yürekten haykırmaktır memleketin türküsünü. Eğer sevdam değilse insan ve toprak, ekilen her buğday umut olur mu sofrada? İnadına rüzgârı yarıp dağların ardında çiçek açar mı kalbimde bahar? Özgürlüktür yurdunu sevmek ve yürekli bir sesle “uğrunda yaşarım ve ölürüm” diyebilmek. Özgürlüktür çocukların gülüşünde geleceği görmek, annelerin duasında yarına inanmak, babaların alın terinde ekmeği kutsamak. Bir bayrak dalgalanırsa gökte, bir ezan yankılanırsa ufukta, bir türkü söylenirse meydanda, işte o an özgürlük yurdun kalbinde ...
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
ROMALI FİLOZOF İLE İSKİTLİ TÜRK BİLGENİN "TANRI" ÜZERİNE SÖYLEŞİSİ: (İSKİT-SAKA TÜRK BİLGESİ DONDİNDAK'IN ROMALI FİLOZOFA DERSİ) Aslında bu söyleşiden de anlaşılacağı üzere; İskit Saka Türk Bilgesi Dondindak; tek Tanrı inancına sahip ve Romalı ukala kendini beğenmiş filozof Logomakhos'tan daha Bilgece konuşmakta... TANRI -(Dieu) Roma İmparatoru Arkadius’un (D 377 veya 378 - Ö. 1 Mayıs 408) imparatorluğu zamanında, Konstantiniye’de yaşayan Tanrıbilim öğretmeni Logomakhos, Iskitya’ya gitmişti; Kafkas dağlarının eteğinde, Kalkhis sınırlarındaki bereketli Zephirim, ovalarında durdu. İyi kalpli ihtiyar Dondindak, büyük ağılı ile geniş samanlığının arasında, büyük avlusundaydı ; karısı, beş oğlu ile beş kızı, âkrabalâriyle uşakları, hepsi diz çökmüşler, bir iki lokma yedikten sonra, Tanrıya hamdediyorlardı. LOGOMAKHOS: «Ne yapıyorsun öyle, puta tapan?» dedi. DONDİNDAK: « — Ben puta tapan değilim» dedi. LOGOMAKHOS: « — Yunanlı değil, İskityalısın, dem...