Kayıtlar

Resim
ÇİN KAYNAKLARINDA GEÇEN UYGUR TÜRKLERİNİN ATALARI İSKİT SAKA TÜRKLERİ VE TÜRK KADIN SAVAŞÇILAR HAKKINDA YERALAN BİLGİLER  Song Hanedanı'nın ilk dönemlerinde, İmparator Taizong (太宗) saltanatında (MS 977-978) derlenen《太平廣記》(Taiping Guangji)《太平廣記》adlı eserin 482, III Barbarlar, Yutian (Hotan) bahsinde Uygur Türkleri veyahut Ataları İskit Saka Türkleri ve Kadın Savaşçılar hakkında şu bilgiler yeralır: 1. Orijinal Çince Metin:  于闐: 後魏。宋云使西域,行至于闐國。國王頭著金冠,以雞幘,頭垂二尺生絹,廣五寸,以為飾。威儀有鼓角金鉦,弓箭一具,戟二枚,槊五張。左右帶刀,不過百人。其俗婦人袴衫束帶,乘馬馳走,與丈夫無異。死者以火焚燒,收骨葬之,上起浮圖。居喪者剪髮,長四寸,即就平常。唯王死不燒,置之棺中,遠葬于野。出《洛陽伽藍記》 2. Türkçe Çevirisi Yutian (Hotan): Kuzey Wei Hanedanlığı döneminde, Song Yun Batı Bölgeler'e (西域) elçi olarak gönderildi ve Yutian krallığına kadar gitti. Kralın Görünüşü: Kralın başında altın bir taç vardı. [Tacın altında] horoz ibiği şeklinde bir başlık giyiyordu ve başından aşağı, süs olarak kullanılan, iki chi (~66 cm) uzunluğunda ve beş cun (~16.5 cm) genişliğinde ham ipek kumaş parçaları sarkıyordu. Tö...
Resim
  SEVGİ VE DOSTLUK ÜZERİNE BİR BAŞKALDIRI ÖYKÜSÜ: "ALIP-MANAŞ" ALTAY TÜRK DESTANI Altay Türkçesinde “Alıp” yani “Alp”; ulu, yüce, dev gibi, çok güçlü, usta savaşçı anlamına gelir. “Manaş” ise ele avuca sığmayan, gözü kara, heybetli ve görkemli kahraman demektir. Sonraki dönemlerde Kırgız Türklerine ait kahramanlık destanındaki “Er Manas” ismi de “Alıp Manaş” gibi benzer anlamlar taşır. “Alıp Manaş”, en eski Türk destanlarımızdandır. Eski Türkçe ile yazılmış birçok varyantı mevcuttur. Bamsı Beyrek hikâyesiyle Dede Korkut Destanı’nda da yer alır. En eski varyantı ise Türklerin eski anayurtlarından Altay bölgesindeki “Alıp Manaş Destanı” olup kökeni Proto-Türklere kadar uzanır. --- Alıp Manaş Destanı Öncelerin öncesinde, Altay’da (Altın Yışta) Baybarak adlı bahadırın Alıp Manaş adında bir oğlu dünyaya gelir. Alıp Manaş büyüyüp yiğit bir delikanlı olunca, anne ve babası onu Kırgız Kağanı’nın kızı Kümüçek Aru ile evlendirir. Bir gün Alıp Manaş, kutsal kitap Ay-Bitiki’yi okurken, u...
Resim
  Kalanın Adı Hasret Yandı içim, külüm savrulmuş   Gözümde yaş, dilim susmuş   Bir senin adın unutulmuş  Kalanın adı hasret yar Gönül yasta, akıl perişan   Bir bakışla çöktü cihan   Ne umut var, ne de nişan   Kalanın adı hasret yar “Bitti” dedin, vakit gece   Yalvardım ben, olmadı hece   Bir sevda, bir de bilmece   Kalanın adı hasret yar Bir mendil, bir tel saç gibi   Hatıranla doldu kalbi   Sevdalıyım, oldum deli   Kalanın adı hasret yar Yollar uzak, gönlüm yorgun   Bir gül soldu, bir söz durgun   Sensiz her an, her şey kırgın   Kalanın adı hasret yar Fatih Mehmet Yiğit 
Resim
  SUSKUN GECELERDE  YÜKÜM AĞIRDIR BENİM... Ah, suskun gecelerle yüklüydüm   Kilitli bir çığlıktı içimdeki ben.   Yarı yolda bırakılmış hayallerin   Kırık dökük aynasında yüzümden izler.   Söyleyin ey vefasız hatıralar   Hangi düşe kefen biçtiniz gizlice?   Ben ki göz göze geldim kaderle   Ama gözlerim hep başka bir yolda.   Yürüdüm, yürüdüm…   Ayaklarım değil, kalbim kanadı.   Her köşe başında bir eski ben   Her sokakta bir eksik sen vardı.   Soyundum zamana,   Giyindim suskunluğun en ağır halini.   Aşk dedikleri bir yangınmış meğer   Ben külleriyle ısındım yıllarca.   Rüzgarlarım isyanda,   Savuruyor beni eski bir şarkıya.   Kapılarımı açacağım,   Ama içeri giren hep geçmiş oluyor.   Yine de…   Bir umut saklıyorum avuçlarımda,   Bir sevda, adı konmamış. ...
Resim
  Tut ki sessizliktir   Ve duvarlar konuşur çatlaklarından   Bir çığlık, eski bir mahkeme tutanağından sızar   Köşe başında unutulmuş yarım bir sigara    Bir aşkın delilidir belki, belki bir suçun Tut ki sessizliktir   Ve herkes kendi yankısıyla boğuşur   Bir katil, karanlık geçmişiyle hesaplaşır Bir adam, kendi gölgesine küfreder   Bir kadın, aynadaki yüzünü sorgular   Bir çocuk, rüyasında annesini tanımaz Çoğu insan sevdiğine kıyar, acımaz Tut ki sessizliktir   Ve gece, bir sorgu odasıdır   Sandalye boş, ama suç sabit   Karanlık, bir kiralık katil gibi iz sürer   Her adımda bir şüphe, her nefeste bir ihbar Tut ki sessizliktir   Ve sabah, bir beraat değildir   Çünkü bazı geceler   Konuşmadan da suç işler insan Fatih Mehmet Yiğit 
Resim
  Kırık Sazın Türküsü Yıkık bir evin duvarında asılı kaldı sesin   Bir mendil gibi dalgalanıyor rüzgârda adın   Toprak çatlamış, yağmur bekliyor   Ben bekliyorum seni, bir ağıt gibi içimde   Kırık bir sazın telinde yanıyor geceler   Her nota bir isyan, her ezgi bir dua   Göçmüş kuşların kanadında taşıyorum seni   Bir turna gibi, bir efsane gibi, bir yalnızlık gibi   Kimsesiz mezarlıklarda unutulmuş dualar   Bir çoban yıldızı gibi parlıyor gözlerin   Karanlıkta yürüyen bir halkın türküsüsün sen   Bir destan gibi, bir yangın gibi, bir umut gibi   Seni anlatıyor şimdi bütün kilimler   Her motifte bir yara, her ilmekte bir sevda   Anadolu’nun göğsünde bir çığlık gibi   Sen varsın, sen yoksun, sen hep oradasın   Ve ben,   Bir taş ustası gibi oyuyorum seni   Zamanın yüzüne, tarihin kalbine   Bir gün d...
Resim
  ÖZLEMİMSİN...  Şehrin ışıkları gibi yanarım gecenin ucunda   Ne zaman adını ansam, titrer camlar   Kaldırımlar ezberimde, ayak izlerin hâlâ ıslak   Bir sigara dumanı gibi doluyorsun içime   Kime anlatsam seni, eksik kalıyor cümleler   Kime baksam, gözlerinle kararıyor şehir   Bir çay demliyorum yokluğuna, acı oluyor   Bir şarkı çalıyor radyoda, senin sesin gibi   Karanlıkta yürüyen bir çift göz arıyorum   Belki sen gelirsin diye, belki ben kaybolurum   Duvarlara yazıyorum seni, siliniyor harfler   Bir çocuk ağlıyor sokakta, senin adınla   Bir anne dua ediyor, senin yüzünle   Bir devrim düşlüyorum, senin gülüşünle başlıyor   Yalnızlık bir mesai gibi sürüyor her gece   Saatler seni sayıyor, dakikalar seni özlüyor   Bir şiir yazıyorum, senin suskunluğuna   Bir isyan kuruyorum, senin gidişine   Ve bili...