Ömrü çilelerle ve mücadelelerle geçen fikir ve dava adamı, büyük Türkçü Necdet Sançar uçmağa varışının yıl dönümünde saygı ve rahmetle anıyorum.
Ruhu şad mekanı Cennet olsun...

"Genç Türkçü! Şu kahpelikler ve kahpeler dünyasında; soyuna yurduna ve devletine hizmet aşkıyla dolu kalbinle giriştiğin mücadelede en büyük gücün Tanrı’nın sana müstesna bir bağışı olan damarlarındaki kandır..."

"Sade millet halinde değil, fert olarak insan gibi yaşamak isteyen her Türk, “her şey Türklük için!” prensibini benimsemeye mecburdur. Bu prensibi benimsemeyenler, yalnız vatanlarını ve milletlerini değil, kendi varlıklarını da felaketin kucağına atmayı, bilerek veya bilmeyerek, göze alan zavallı yaratıklardır..."

"Türk Milliyetçiliği, bir avuç namerdin kahpeliği ile kökü kazınabilecek bir fikir değildir..."

"Kendimi bildiğimden 1938 yılına kadar sadece iki defa gözyaşı akıttığımı hatırlıyorum. Bunlardan biri lisede öğrenci iken annemi kaybettiğim sırada mezar dönüşü, diğeri de Atatürk'ün ölümünü radyodan haber aldığım gün. "
Nejdet Sançar (MİLLÎ YOL, 1962, SAYI;18)

NEJDET SANÇAR'IN 1944 TÜRKÇÜLÜK DÂVÂSINDAKİ SAVUNMASI

"Beni beraat ettirin demeyeceğim çünkü benim için suç olarak gösterilen şey bu toprakları, bu ırkı sevmekten başka birşey değildir....

Bu sevginin manasını anlamayanlara sözüm yok.
Eğer bu günahsa beni mahkum ediniz. Bu mahkumiyeti övünçle kabul ederim, şeref sayarım.

Sizden adalet bekliyorum da demeyeceğim çünkü bu mahkeme adil değilse, o zaman büsbütün manasızdır.
En büyük mahkeme olan tarihin huzurunda alnı açık bir Türk oğlu olarak, hiç endişem yok.
On ayı doldurmakta olan ve büyük kısmı tahta masalarda yatmakla geçen hürriyetsizliğimi, millet yolunda çekilmiş, şerefli bir felaket olarak sayıyorum.

Duvarlar, ezilmiş hayvanların kan lekeleri ve rengini kaybetmiş, köpeklerin bile yatmayacağı pis hücrelerde geçen haftalarım içinde bir ışık sızacak kadar küçük deliği olmayan, tavanı basık bir inde, hayır bir in değil, mezarda, ışığa güneşe ve hayata hasret çekerek geçirdiğim günlerim, uykusuz gecelerim, yarın benim için acı fakat övünçlü hatıralarım olacaktır.
Bunlardan yılmış değilim. Bilakis bahtiyarım.

Yuvamın dağıtılmış olmasına, eşimin bir Türk anası olmak şerefini kazanacağı günlerde çektiği dayanılması güç ızdırapları ve akıttığı gözyaşlarını unutmamış olmama ve bugün hayat kavgasında minimini yavrusuyla tek başına kalmış olmasının ruhunda yarattığı fırtınalara rağmen bahtiyarım.

Türk'ü sevdim, seveceğim.
Ama bunun sonunda ızdıraplar varmış, felaketler varmış, hatta karşılaşılacak türlü kahpelikler doluymuş.
Hepsi kabul!

Türk Irkı sağolsun!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar