EFSANEDEN GERÇEĞE OĞUZ KAĞAN VE İSKİT-SAKA TÜRKLERİ OLARAK BİLİNEN OĞUZLAR:

ÖNSÖZ:

Türklerin ata kökü olan İskit-Saka Türkleri, Oğuzlardır. Aşağıda görüleceği üzere, bunu kaynaklarıyla birlikte ortaya koydum. Oğuz Kağan, Oğuz Türklerinin efsanevi atasıdır. Aynı zamanda bir unvandır. “Oğuz” demek, okları (Türk boylarını) bir araya getiren lider anlamına gelir. Oğuz Kağan Destanı dikkatle incelendiğinde, Oğuz Kağan’ın tarih öncesi devirlerde (Buzul Çağı’nın son evresinde) yaşadığı değerlendirilmektedir. 

Yazılı tarih öncesi devirlerde, yazılı kaynaklar bulunmadığı için sözlü gelenek yoluyla; mitler, destanlar ve efsaneler aracılığıyla kök ataların bilgisi nesilden nesile aktarılmıştır. Daha sonraları ise bu bilgiler yazıya geçirilmiştir.

İSKİT SAKA TÜRKLERİ; ‘OĞUR/ OĞUZLAR’DIR, HUN TÜRKLERİNİN VE DEVAMCILARI GÖKTÜRK VE AVAR TÜRKLERİNİN ATALARIDIR.






HERODOT TARİHİNDE BAHSEDİLEN İSKİTLERİN ATASI TÜRK’TÜR, ‘TARGİTAOS’ TÜRKÇE KÖKENLİ BİR SÖZCÜKTÜR.

 


HERODOT TARİHİNDE BAHSEDİLEN EFSANE: İSKİT SAKA TÜRKLERİNİN BÜYÜK ATASI TARGİTAOS /TARKAN 

Skyth'ler (İskitler), kendilerini ırkların en genci sayarlar ve kökenlerini şöyle gösterirler: Bu ülke boştu, burada ilk olarak Targitaos (Tarkan/Türklerin Atası) adında bir adam doğdu. Bu Targitaos'un babası Zeus, anası da Borysthenes ırmağının kızıymış, öyle derler. –Benim aklım ermez, ama bana ne, efsane böyle diyor.– Targitaos'un kökeni buymuş demek; bunun üç çocuğu olmuş, Lipoxais, Arpoxais ve en küçükleri Koloxais. 

Bunların zamanında Skythia'ya, gökyüzünden altından yapılma zanaat araçları düşüyor, bir saban, bir boyunduruk, bir balta ve bir kupa. Bunları ilk olarak en büyükleri görüyor ve yaklaşıyor almak için; altın kızıl kor oluyor. O geri çekiliyor, ortanca ilerliyor, gene aynı şey oluyor. Maden öyle ateş saçıyor ki, uzaklaşmak zorunda kalıyor. Sıra üçüncüye, yani en küçüklerine geliyor, o zaman altın soğuyor, o da bunları alıp evine götürüyor. Mucizeyi gören büyükler, iktidarı en küçüklerine bırakıyorlar. 6. Lipoxais'ten, Aukhatea denilen Skyth'ler doğmuştur. Ortancadan, Arpoxais'ten inenler Katiariler ve Traspieslerdir ve en küçüklerinden de kralları çıkmıştır ki, adları Paralatailardır. Tümü de Skoloti (Saka) diye anılırlar ki, bu kralların lakabıdır. Bunlara Skyth'ler adını Yunanlılar takmışlardır.

Herodotos Tarihi /MELPOMENE

Skyth'ler – Yurtları – Özellikleri

(Herodot, M.Ö. 5. yüzyılda yaşamış olan Dünyaca meşhur tarihçidir.) (1)


Açıklama: Antik Yunanca (Grekçe) Targitaos ( Ταργιταος ) Latince “Targitaus” sözcüğü köken olarak Antik Yunanca (Grekçe) : (Τρακανα) Tarkāna isminden türemiştir. Tarkana ismi Türkçe de büyük komutan ünvanı olan (Gök-Türk ve Yenisey yazıtlarında da geçen) “Tarkan” sözcüğünün Yunanca ve Latince söyleniş seklidir. Ayrıca “Tarkan” sözcüğü Türklerde ve Moğollarda; demirci, demir ustası, devlet görevlisi ve savaşçı/asker anlamlarına gelir. Şaman/Kamların ata mesleği demircilik olup demirci şamanlar “Tarkan” ismi ile anılır. “Tarkan” ismi Türk boyları arasında; Tarhan, Targan, Dargan, Darkan olarak da telaffuz edilir. 

İskit Saka Türkleri; latince Targitaus, Türkçe “Tarkan” adıyla anılan kurucu Atalarına saygılarından ötürü antik kaynaklarda “Taurica (Türk)” ismi ile anılan, İskit Saka Türk yerleşim merkezi Kırım Yarımadasının Karadeniz'in batısına bakan burnuna; kurucu Atalarının adını yaşatmak için  Tarkhankut ismini vermiş, günümüzde hala bu bölge Tarkhankut ismi ile anılmaktadır. 

Tarkana/Tarkhankut ismini iskitlerin efsanevi atası Targitaustan dolayı aldığına dair makale: 

Tokhtasyev, Sergey [Rusça] (2013). "Из ономастики Северного Причерноморья. XXI. Τράκανα" [Kuzey Karadeniz bölgesinin Onomastik Üzerine. XXI. Τράκανα]. Вестник древней истории [ Eskiçağ Tarihi Dergisi ] (Rusça). 281 (1): 193–196 . Erişim tarihi: 30 Nisan 2023 (2)

Tarkhankut ismi daha önce açıkladığımız üzere; Türkçe “Tarkan” ve “Kut” sözcüklerinin birleşmesinden türemiş Türkçe kökenli sözcüktür.

“Tarkan” sözcüğü Türkçede: 1-Büyük Türk komutanlara verilen ünvan, 2- Türklerde ve Moğollarda demirci, demir ustası, devlet görevlisi ve savaşçı/asker anlamlarına gelir. Yine bu gelenek üzere Türk kültüründe; Şaman/Kamların ata mesleği demircilik olup demirci şamanlar “Tarkan” ismi ile anılır. Tarkan ismi Türk boyları arasında; Tarhan, Targan, Dargan, Darkan olarak da telaffuz edilir. 

“Kut” sözcüğü Türkçede::1.Tanrı'dan bahşedilen güç, kuvvet, talih,uğur, yetki, İlahi bir kaynaktan gelen rahmet, bereket.2. Devlet idaresinde güç, yaratıcılık ve yetki bakımından sahip olunan üstün güç.3. Mutluluk. Anlamlarına gelmektedir.

*Herodot Tarihinde geçen: "Skyth'ler (İskitler), kendilerini ırkların en genci sayarlar" tanımlaması Divanı Lügatit Türk'te Kaşgarlı Mahmud'un "Türk" kelimesinin anlamını tarif ettiği; "gençlik, kuvetlilik ve zindelik" tanımına uyar..

Türklerin Atasının Zeus (Gök-Tanrı) olarak tanımlanması (Gök-Türk Bilge Kağan Bengü Taş Bitikte) Orhun kitabelerinde geçen: "Tengriteg Тengride bolmuş Türk Bilge Kagan:Tanrı gibi Gökte (Cennette) olmuş Türk Bilge Kağanı" ifadesine uygundur. Yine Gökten yeryüzüne düşen altın araç ve gereçler (Saban,Boyunduruk,Balta ve Kupa sembolleri ile) Türklerin tarihin ilk Atı ehlileştiren, toprağı işleyen (tarım yapan), madeni işleyen, savaşçı bir millet olduğunu ifade eder.(Açıklama:Fatih Mehmet Yiğit) 

***

İSKİT-SAKA TÜRKLERİ; OĞUR/ OĞUZLARDIR, HUN TÜRKLERİNİN ATALARIDIR:

İskit-Saka Türklerinin; Antik çağda yaşayan Oğur/Oğuz Türkleri olduğunu ve Hun Türklerinin Ataları olduğunu MS 6. yüzyıl tarihçisi Myrina'lı Agathias eserinde şu sözlerle anlatmaktadır: 

[2] Antik çağlarda Hunlar, Don nehrinin kuzeyindeki Maeotis gölünün doğusundaki bölgede, Imaeus Dağı'nın (Imeon Dağı; güneybatıda Zagros Dağları'ndan kuzeydoğuda Altay Dağları'na uzanan, bugünkü Hindukuş , Pamir ve Tian Shan'ı/Tanrı Dağlarını kapsayan Orta Asya sıradağları kompleksinin eski bir adıdır. ve güneydoğuda Kunlun , Karakurum ve Himalayalar ile bağlantılıdır) yakın tarafında Asya'ya yerleşen diğer barbar halklar gibi (o coğrafyada) yerleşmişlerdi. Tüm bu halklar İskitler veya Hunlar genel adıyla anılırken, bireysel kabilelerin (Oğur/Oğuz kabilelerinden bahsetmekte) Cotrigurlar, Utigurlar, Ultizurlar, Burugundiler gibi atalarının geleneğine dayanan kendi özel isimleri vardı. (3) Birkaç nesil sonra, popüler geleneğin gerektirdiği gibi bir geyiğin öncülüğünü izleyerek veya başka bir tesadüf sonucu Avrupa'ya geçtiler ve bir şekilde Maeotis gölünün Euxine'ye aktığı noktadan geçtiler, ki bu şimdiye kadar imkansız olarak kabul edilmişti. Ancak, onu geçtiler ve yabancı topraklarda çok uzaklara gittiler. Ani ve beklenmedik baskınlarıyla yerel nüfusa hesaplanamaz zararlar verdiler, hatta orijinal sakinleri yerinden edip topraklarını işgal ettiler. [4] Ancak kalışlarının kısa sürmesi kaderinde vardı ve sonunda kendilerinden hiçbir iz bırakmadan ortadan kayboldular…

Agathias eserinin başka bir bölümünde On Oğurlar'ın (On Oklar/On Oğuzlar) adını verdiği Onoguris şehrinin adı ile ilgili şu bilgiyi verimektetir: "III, 5, 6. Onoguris bu yerin eski ismi idi ve muhtemelen geçmişte bir Hun boyu olan Onoguriler ile Colchianlar arasında meydana gelen ve ikincilerin galip geldiği bir çarpışmanın neticesinde ortaya çıkmıştı, yörenin sakinleri başarının anısına o yeri bu şekilde isimlendirmişlerdi. III, 5, 7. Bugünlerde çoğu insan bu ismi kullanmıyor…

Agathias eserinin başka bir bölümünde ise Eftalitler (Ak Hunlar) adı ile anılan topluluğun Hunların bir kolu olduğunu şu sözlerle ifade eder: "Eftalitler (Ak Hunlar) gerçekten bir Hun topluluğu idi" 

Myrina'lı Agathias.  MS 6. yüzyıl tarihçisi ve şairi.  (Metin: Agathiae Myrinaei historiarum libri quinque, ed.  Rudolf Keydell'in (1967) Joseph D. Frendo'nun giriş ve notlarıyla çeviri 1975 Agathias: V, 11, 1-4: Origins of the Huns east of Lake Maeotis/Maeotis Gölü'nün doğusundaki Hunların kökenleri, Agathias, III, 5, 6-III, 5, 7: 72, IV, 27, 4: 130 )(3)



Açıklama: Metindeki parantez içerisindeki açıklamalar bana aittir.(Fatih Mehmet Yiğit) 




Oğuz sözcüğü: "Ok-uZ" Okların Birliği/Boyların Birliği anlamına gelmektedir. (4-5) (Üç Oklar,Boz Oklar,On Oklar örneğinde olduğu gibi). Öte yandan; Oğuz, Oğur, Uğur, Uygur aynı kökten türeyen Türkçe sözcüklerdir. 


Prof.Dr.Faruk Sümer, Oğuzlar adlı eserinin Oğuz Adının Menşei ile ilgili şunları söyler: Oğuz adının menşei hakkında bir çok fikirler ileri sürülmüştür. Ünlü Macar bilginlerinden J. Nemeth, Oğuz sözünü ok+uz şeklinde tahlil etmiştir. Ona göre ok, boy (kabîle), "*" de cemi edatıdır. Böylece Oğuz, boylar demektir. Gerçekten okun eski zamanlarda boy anlamına geldiği biliniyor. Batı Gök-Türk devleti on boya dayanmakta olup, bu on boya "on-ok" denilmekte idi. Okun boy anlamına geldiğinin izi Oğuz elinin boy teşkilatında da görülmektedir. Oğuz eli, bilindiği gibi, iki kola ayrılmakta, bunlardan birine Boz-Ok, ötekisine de Üç-Ok adı verilmektedir. İkinci adın üçok'dan meydana geldiği muhakkaktır. (5)


Oğur-Oguz sözcüklerinin ilişkisini N. A. BASKAKOV şöyle açıklar: Oğuz-Ogur adı, bazı Türk dillerine özgü olan r ~z fonetik karşılığı üzerine ayırt edilen aynı sözün türlüsüdür. Aynı uruğun başka adlarına gelince, onlardan bazıları, meselâ, uġuz ~ UUR ~ uz eski rus yazılı eserlerinde ve vakâyinâmelerinde oğuz adının adaptasyonudur Diğerlerine örnek olarak, onoġur < on oġur (~oguz) 'on ogur (oguz)', sara- gur <sar ogur 'sarı ogurlar' kotriġur < hotyr (< otuz.) oġur 'otuz ogur' (oguz)' gibi ogurların daha küçük uruk birliklerinin adlarını söyleyebiliriz.(4)


Oğuz Kağan Destanının en eski nüshasında Oğuz Kağan: “Ben uygurların kağanıyım ve yer yüzünün dört köşesinin kağanı olsam gerektir.”(6) diye söyler. Buradan Oğuz-Uygur bağını rahatlıkla söyleyebiliriz.

Reşîdeddin Fazlullah'ın Câmi'üt-Tevarih adlı eserinde nakkettiği Oğuz Kağan Destanında, Oğuz Kağan: «ben bir otağda doğduğum için adımı Oğura koymak gerekir»(7) diye söyler.


Burada Uğurlu anlamında kullanılan Oğur sözcüğü: Oğuz, Oğur ilişkisini de Oğuz Destanı üzerinden açıklamaktadır. 

Divanı Lügatit Türk'te: “vakit, bir işte imkân ve fırsat, karşılık, ivaz, hayır ve bereket anlamlarında  ‘ogur' (8)sözü uğurlu anlamında geçer.

Agathias eserinde İskit Saka Türklerinin bir Geyik öncülüğünde batıya geçtiğinden bahseder. Birçok Türk Destan ve söylencesinde de bundan bahsedilir. Geyik; İskit Saka,Hun,Gök-Türk eserlerinde bir sembol olarak sıklıkla kullanılmıştır. Konu ile ilgili SUYUN ÖTE YAKASINA GEÇEN ALA GEYİĞİN TÜRKÜSÜ(TÜRK KÜLTÜR VE SANATINDA GEYİK, DAĞ KEÇİSİ, KOÇ VE AT SEMBOLİZMİ VE TÜRKLERİN GÖÇÜ) Adlı Makalemi okuyabilirsiniz:https://turkologfatihmehmetyigit.blogspot.com/2021/03/suyun-ote-yakasina-gecen-ala-geyigin.html?m=1(Fatih Mehmet Yiğit) 

***

AVRUPA HUN TÜRKLERİ; İSKİT SAKA TÜRKLERİNİN BİR KOLU VE DEVAMCISIDIR.

Resim: Fransız sanatçı Eugene Delacroix tarafından yapılan bir fresk. Palais Bourbon Kütüphanesi Paris. 1843-47

Avrupa Hun-Türk Kağanı Attila; iskitler gibi Kurt postu giymiş, bir elinde oklar, diğer elinde gürzü ile At üzerinde; düşmanlarını yenmiş muzaffer bir komutan olarak resmedilmiştir. Ok ve Yay; Türklerde erk ve egemenliği betimleyen hakimiyet sembolüdür..

MS.448 de resmi bir heyetin parçası olarak Avrupa Hun Türk Başbuğu Attila  Kağan'ı ziyaret eden Doğu Roma’lı bir diplomat olan Panium Priscus yazdığı eserinde: 

-Avrupa Hun Türk Başbuğu Attila  Kağan; İSKİT KRALI 

-Avrupa Hun Türkleri; İSKİTLER

-Avrupa Hun Türk Yurdu ise; İSKİTYA olarak bahsedilmektedir.

(Panium Priscus Fragments,R.C. Blockley The Classicising Historians of the Later Roman Empire: Eunapius, Olympiodorus, Priscus and Malchus 2 vols. Liverpool, 1983)(9)


***

İSKİT-SAKA TÜRKLERİNİN; AVARLARIN VE GÖK-TÜRKLERİN ATALARI OLDUĞU BİZANS SAVAŞ SANATI KİTABINDA ŞÖYLE ANLATILMAKTADIR:

İskitlerle; yani Avarlarla, Türklerle ve yaşam tarzları buna benzeyen diğerleriyle uğraşmak :

İskit Halkları tabiri caizse; yaşam biçimleri ve örgütlenmeleri bakımından birdir. bu örgütlenme ilkeldir ve birçok halkı içerir (Boylar Birliği). Bu halklardan yalnızca Türkler ve Avarlar; askeri örgütlenmeyle ilgilenir ve bu (örgütlenme) onları meydan savaşları söz konusu olduğunda diğer İskit milletlerinden daha güçlü kılar. [2]Türk Ulusu çok kalabalık ve bağımsızdır. Çoğu insan çabasında çok yönlü veya yetenekli değillerdir ve kendilerini düşmanlarına karşı cesurca davranmaktan başka bir şey için eğitmemişlerdir. [3] Avarlar ise, (savaşta) hilekâr ve askeri konularda çok deneyimlidir.

Pseudo-Maurice, Strategicon 11, 2: The Hun way of life (Strategikon veya Strategicon; geç antik çağda 6. yüzyılda yazıldığı kabul edilen ve genellikle Bizans İmparatoru Mauricius'a atfedilen bir savaş sanatının anlatıldığı kitaptır.)(10)

 



***


İskitlerin; Türklerin Ataları olduklarına dair deliller Bizans kaynaklarında da vardır. Bu kaynakların en önemlisi, Bizans İmparatoru İkinci Justinus tarafından, M.S. 568 de, Batı Göktürk İmparatoruna Elçi olarak gönderiIen Zemarkos'un yolculuğunu ve Türk Kağanı İstemi tarafından kabul edilişini anlatan tarihçi Menander; İskitlerle Türklerin aynı kavimden olduklarını ifade etmektedir.

Menander'in gözlemlerine göre:

-Türkler önceleri "Saka" ismiyle anılmaktadır.

-Gök-Türk Kağanı İstemi'nin Bizansa gönderdiği mektup "İskit Harfleriyle" (İskitlerin kullandığı Türk Tamga Yazısı Gök-Türkçe) yazılıdır.

 

Yine Menander’in eserinde; Bizans’a Gök-Türk kağanlığı elçisi olarak giden Maniakh'ın ölümü üzerine onun yerine Tagma adlı Tarkhan (Ταρχάν) ünvanlı Gök-Türk elçisinin göreve getirildiğinden bahseder.

 

Yine Menanderin eserinde geçen İskit Saka Türklerinin bir kolu olan Avar Kağanı Bayan'ın elçisinin adı Targitius'tur (Ταργίτιον), yine Menander’in eserinde Avar Kağanı Bayan; İskit ve Hunların devamcısı olarak gösterilir. Yine aynı eserde: (Oğuz/Oğur Boylarından olan) Kutrigurlar ile Utigurların lideri olarak gösterilir. Kutrigurlardan, Hun Kutrigurlar olarak bahsedilir. (11)














***

Eski çağ tarihçisi, cografyacısı, doğabilimcisi (d. M.S. 23 – ö. 24 Ağustos 79) Romalı Asker ve Yazar olsn Gaius Plinius Secundus Doğa Tarihi adlı eserinde İskit-Saka aynılığını şu sözlerle anlatmaktadır:


“Ötesinde bazı İskit kabileleri vardır. Persler bunlara Perslere en yakın kabile olan Sacae genel adını vermişlerdir.”

(Pliny, Natural History - Book 6 , sections 19-L(50)

SONUÇ: Yukarıdaki tarihi deliller ışığında; İskitler, Sakalar ismi ile anılan Halklar Oğuz/Oğur Türk Boylarıdır. Herodot Tarihinde, İskitlerin Kurucu Atası olarak bahsedilen Antik Yunanca (Grekçe) Targitaos ( Ταργιταος ) Latince “Targitaus” ismi Türkçe kökenli bir sözcüktür. “Targitaus” sözcüğü; Göktürklerde Tarkhan (Ταρχάν), Avarlarda ise Targitius (Ταργίτιον) olarak anılan (Göktürk ve Yenisey Yazıtlarında büyük komutan ünvanı olarak sıklıkla kullanılan) “Tarkan” sözcüğünün Yunanca ve Latince söyleniş seklidir. Ayrıca “Tarkan” sözcüğü Türklerde ve Moğollarda; büyük/baş komutan, demirci, demir ustası, devlet görevlisi ve savaşçı/asker anlamlarına gelir. Şaman/Kamların ata mesleği demircilik olup demirci şamanlar “Tarkan” ismi ile anılır. “Tarkan” ismi Türk boyları arasında; Tarhan, Targan, Dargan, Darkan olarak da telaffuz edilir. 

 

Makale: Türkolog Fatih Mehmet Yiğit 31.08.2024

TÜRK MİTOLOJİSİ 



KAYNAKÇA:

1- Herodotos Tarihi /MELPOMENE, Skyth'ler – Yurtları – Özellikleri

2- Tokhtasyev, Sergey [Rusça] (2013). "Из ономастики Северного Причерноморья. XXI. Τράκανα" [Kuzey Karadeniz bölgesinin Onomastik Üzerine. XXI. Τράκανα]. Вестник древней истории [ Eskiçağ Tarihi Dergisi ] (Rusça). 281 (1): 193–196 . Erişim tarihi: 30 Nisan 2023 

3- Agathiae Myrinaei historiarum libri quinque, ed.  Rudolf Keydell'in (1967) Joseph D. Frendo'nun giriş ve notlarıyla çeviri 1975 Agathias: V, 11, 1-4: Origins of the Huns east of Lake Maeotis/Maeotis Gölü'nün doğusundaki Hunların kökenleri, Agathias, III, 5, 6-III, 5, 7: 72, IV, 27, 4: 130 )


4-OĞUZ, OĞUZ-KAĞAN ETİMOLOJİSİ ÜZERİNE N. A. BASKAKOV, Makalenin Rusça neşri için bk. N.A. Baskakov, «etimologii oğuz, oğuz-kagan», Sovetskaya Tyurkologiya, 1982/1, s. 88-90., 


5-ANKARA UNIVERSITESI DİL VE TARİH-COĞRAFYA FAKÜLTESİ YAYINLARI: 170 Prof. Dr. Faruk SÜMER OĞUZLAR (TÜRKMENLER) TARİHLERİ - BOY TEŞKİLÂTI-DESTANLARI İKİNCİ BASKI (1.Bölüm Oğuzların Tarihi, Oğuzlara Dair En Eski Bilgiler, Oğuz Adının Menşei, Sayfa:1)


6-OĞUZ KAĞAN DESTANI W. BANG VE G. R. RAHMETI ISTANBUL ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ TÜRK DILI SEMİNERİ NEŞRİYATINDAN ISTANBUL 1936 BURHANEDDIN BASIMEVI, Sayfa: 17


7-OĞUZLARIN ve TÜRKLERİN TARİHİ (Reşîdeddin Fazlullah Câmi'üt-Tevarih,Cilt II) Zeki Velidi TOGAN, 2. Baskı, Enderun Yayınları, İstanbul 1982, Sayfa:18


8- Divanü Lugat-it-Türk I, 55 (Divan) (çev. B.Atalay, Ankara, 2006)

9-Panium Priscus Fragments,R.C. Blockley The Classicising Historians of the Later Roman Empire: Eunapius, Olympiodorus, Priscus and Malchus 2 vols. Liverpool, 1983

10-Pseudo-Maurice, Strategicon 11, 2: The Hun way of life

11- The History of Menander the Guardsman, Fragman 10,1-3 Sayfa:115-138

***

2.BÖLÜM 

 

TÜRKLERİN BÜYÜK KAĞANI DÜNYA FATİHİ; OĞUZ KAĞAN'IN YAŞADIĞI ÇAĞ VE COĞRAFYA ÜZERİNE DEĞERLENDİRMELER:

Oğuz Kağan Destanı Türk Ulus ve Boylarının en kadim,en yaygın ve en eski destanlarındandır. Oğuz Kağan Destanının günümüze ulaşan;
1. Paris. Biblioteque Nationale
2. Reşideddin. Cāmiü’t-Tevārih. 2. cilt Tārih-i Oğuzān ve Türkān kısmı
3. Manzum Oğuzname
4. Şecere-i Terākime
5. Dede Korkut Kitabı
6. Yazıcızāde Ali. Tārih-i Āl-i Selçuk
7. Tārih-i Cihanguşa olmak üzere bir çok varyantı bulunmasına rağmen Oğuz Kağan destanının içerik açısından en eski varyantı (Soğd Alfabesinden türetilerek)Uygur Harfleri ile yazılmış olanıdır. Yazı dili ve diyalekt açısından Uygur harfli OKD’nin 14. yüzyılın sonları ile 15. yüzyılın başlarında Moğolların hâkim olduğu Çağatay dil alanına ait coğrafyada, Oğuz ve Kıpçak ağızlarının karışımıyla yazılmış olduğu değerlendirilse de; Destanda, İslam öncesi ögeler barındırması ve içeriğindeki tarih öncesi zamanlara yönelik olaylar, Oğuz Kağan destanının önemini artırmaktadır. Nitekim Turfan yazıtları olarak bilinen bir çok metinde; Türklerin tarih öncesine ait izler taşımaktadır.

Oğuz Kağan'ın, Büyük Hun Başbuğu Tanrı-Kut Mete Kağan olduğu ile ilgili iddialar mevcut ise de; aralarında ortak unsurlar olmakla birlikte her ikisininde farklı zaman dilimlerinde yaşadıkları görülecektir. 


Oğuz ismi etimolojik yönden incelendiğinde OK ve UZ kök Türkçe sözcüklerin birleşerek kaynaşmasından meydana geldiği anlaşılmaktadır. Ok ve Yay Türklerde hakimiyet sembolüdür. 


Oğuz'un çocuklarının Üç  Oklar ve Boz Oklar olmak üzere iki kola ayrılması bu tezi güçlendirmektedir. UZ ise uzlaşma ve bir araya gelme anlamını taşır buradan hareketle Oğuz isminin Okların Birliğini sağlayan lider anlamında ünvan olarak kullanıldığı görülecektir. Nitekim Bilge unvanı da gerek Gök-Türk, gerekse Uygur Kağanları tarafından kullanılmıştır. 

Oğuz Kağan'ın yaşadığı çağ ve coğrafya ile ilgili Uygur harfleri ile yazılı Oğuz Kağan destanı bizlere önemli ip uçları vermektedir. Oğuz Kağan'ın Avlanırken öldürdüğü Gergedan, İklim ve doğa şartları ile ilgili bilgiler, Oğuz destanında tekerlekli Kağnı ve sal/teknenin icadı.  Oğuz'un tarih öncesi devirlerde buzul çağının son evresinde (M.Ö.39.000-10.000 arasında) yaşadığını işaret etmektedir.

Uygur Harfli Oğuz kağan destanında diğer destan varyantlarından farklı olarak o döneme ait bazı hayvanların çizimlerinin bulunması Oğuz Kağan'ın yaşadığı dönem ve coğrafyayı anlamamızda son derece önemlidir. Bahse konu metinde Oğuz Kağan'ın kahramanlık ve cesaretinin anlatıldığı Av sahnesi Oğuz Kağanın yaşadığı dönem ve coğrafyaya dair çok önemli bir detayı barındırmaktadır. 

Destandaki Av sahnesi incelendiğinde:
Oğuz'un yaşadığı bölgede büyük bir orman olduğu, bu ormanın içinde büyük bir gergedanın bulunduğu bu Gergedan'ın At sürülerini ve halkı yediğini, Gergedan'ın Büyük ve yaman bir canavar olduğunu orada yaşayan halka zarar verdiği için Oğuz Kağan bu gergedanı avlamak istediğini, Oğuz'un yay, ok, kılıç ve kalkanla ava gittiğini, avda bir geyik ele geçirdiğini onu söğüt dalı ile bir ağaca bağladığını ve gittiğini. Sonra sabah olduğunu tan ağarırken yine geldiğini ve gergedanın geyiği almış olduğunu, sonra Oğuz Kağanın bir ayı tuttuğunu onu altın kemeri ile ağaca bağlayıp gittiğini, yine sabah olup tan ağarırken yine geldiğini ve gergedanın ayıyı da almış olduğunu gördüğünü,  bu sefer o ağacın dibinde ( kendisi) durduğunu yani pusu kurduğunu Gergedanın geldiğinde başı ile Oğuz 'un kalkanına vurduğunu Oğuz'un kargı ile gergedanın başına vurduğunu ve onu öldürdüğünü. Kılıcı ile başını kestiğini, Tekrar geldiği zaman bir ala doğanın gergedanın bağırsaklarını yemekte olduğunu gördüğünü yay ve okla  ala doğanı öldürdüğünü ve başını kestiğini, sonra: "(Gergedan) geyiği yedi, ayıyı yedi. Kargım onu  öldürdü : demir olsa (olduğu için). Gergedanı ala doğan yedi. Yayım, okum onu öldürdü; bakır olsa (olduğu için) diyerek oradan ayrıldığını Gergedanın resmi budur denilerek Oğuz'un öldürmüş olduğu Kıyat/Kıyand ismi ile tabir edilen  Gergedan'ın resminin çizili olduğu Uygur Harfli Oğuz destanında görülmektedir.


Oğuz'un öldürmüş olduğu gergedanın resmi ve özellikleri dikkate alındığında Gergedan'ın At,İnsan, Geyik ve Ayı yiyebilecek irilikte bir gergedan olduğu anlaşılmaktadır.Resimde de Oğuz'un öldürdüğü gergedan günümüzde yaşayan gergedan türlerinin aksine tek boynuzlu tasvir edilmiştir.

Gergedanlar çoğunlukla ot obur hayvanlardır. Gergedanlar içerisinde köpek dişlerine sahip hem ot obur hemde et obur olan ve Türklerin yaşadığı coğrafyada en erken M.Ö-10.000 ve 39.000 tarihleri ne ait fosilleri bulunan tek Gergedan türü Sibirya Gergedanı olan Elasmotherium ismi ile adlandırılan buzul çağının son evrelerinde Mamutlar ile yaşayan ve Mamut iriliğinde tek iri boynuzlu gergedan türüdür. Bu gergedan türüne Sibirya Unicorn’u yani tek boynuzlu Sibirya Atıda denilmektedir. Oğuz Kağan destanında Kıyat ismi ile gergedandan bahsedilmesi ve tek boynuzlu resmedilmesi son derece anlamlıdır.





Elasmotherium ismi ile adlandırılan buzul çağının son evrelerinde Mamutlar ile yaşayan ve Mamut iriliğinde tek iri boynuzlu gergedan türü
 Et obur azı ve köpek dişleri

Proto Türklerin en eski yerleşkeleri Sibirya bölgesi olduğu gibi Proto-Türklerin Mamut avladıkları hatta bunların kemiklerinden ve dişlerinden süs eşyaları yaptıkları bölgede yapılan arkeolojik çalışmalarla sabittir. Hatta Yakutistan Sibirya bölgesinde geçtiğimiz yıl bulunan en erken M.Ö.3000-10.000 lere tarihlendirilebilecek Mamut dişinden yapılan ve üzerinde Ön-Türkçe erken tamga Türk yazısı tarafımdan okunmuş ve duyurulmuştu.
Ayrıntılı bilgi:https://turkologfatihmehmetyigit.blogspot.com/2018/11/bas-tamgasi-uzerine-bas-tamgalarndan.html?m=1

Yine Oğuz Kağan Destanında yer alan Oğuz Kağan'ın kendisini Uygur Türklerinin kağanı olarak tanıtarak, Dünya fethine çıkmadan önce kendisine yakın Türk elleri ve boylarının kendisine itaat etmeleri ve emri altına girmeleri amacıyla elçiler gönderdiği Oğuz'un sağ yanında bulunan komşu ülkenin veya boyun Türk kağanı olan Altun Kağan'ın Oğuz'a biat ettiğine dair hediyelerde bulunması bu hediyeler içerisinde Altın mücevherat yanında Yakut taşıda hediye olarak göndermesi bizlere yakut taşları ve altın madenleri ile değerli Sibirya,Yakutistan bölgesi ile Türkistan coğrafyasını işaret etmektedir....Devamında Oğuz Kağan'ın yaşadığı yerin sol tarafında yaşayan Türk boyunun Urum adlı boy beyine elçi göndererek kendisine tabi olmasını istemiş bu beyliğin Oğuz'a tabi olmaması üzerine İtil/Volga nehri kenarında savaş yapıldığı Oğuz'un ordusunun bu savaşı kazandığı İtil/Volga nehrinin savaşta ölen insan kanı ile kızıla boyandığı anlatılmaktadır.Yine Destanda Oğuz Kağan'ın sevdiği atın buz dağına kaçması ve onu bulan komutan'ın karlar içerisinde Oğuz'un atını getirmesi neticesi Oğuz'un atını bulan izci askere Karluk ismini koyarak o bölgeye komutan ataması Oğuz Kağan'ın yaşadığı coğrafyanın bir kısmının buzullarla ve karlarla kaplı olduğunu göstermekte yine Oğuz'un itil/Volga nehrini geçmek için tekneler yaptırması ve nehrin büyüklüğü dikkate alınırsa Oğuz'un yaşadığı çağın coğrafyanın bir kısmının buzlarla ve karlarla kaplı eriyen kar sularının karıştığı nehirlerin büyüklüğü bize Buzul çağının son evresini M.Ö.10.000 leri işaret etmektedir. Ayrıca Destanda büyük ve azgın idil nehrini geçmek için sal/tekne yapılması (icad edilmesi) ile hayvanlarca çekilen tekerlekli kara taşıtı kağnının icadından bahsedilmesi, bizlere tarih öncesi devirleri işaret etmektedir.

Bu veriler ışığında; Oğuz Kağan'ın en erken M.Ö.10.000-39.000 lerde bu günkü Yakutistan/Sibirya ile İtil/Volga nehirleri arasındaki Türkistan coğrafyasında Buzul çağının son evresinde ortaya çıktığı tarafımızdan değerlendirilmektedir.

Türkolog Fatih Mehmet Yiğit
TÜRKOLOJİ MAKALELERİ

TÜRK MİTOLOJİSİ 





 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar